bugün

bir köşe yazarı.
farklı kelime kullanıcam özentisi.iyi fikirlerini herkesin anlayacağı cinste ifade etse daha sevimli olacak.fazla itici olmaya başladı.
kadın erkek eşitliği hakkındaki fikirlerini duyunca kendisine hak vermemenin mümkün olmadığı kişi.
19 eylül 2006 tarihli neden programında tamamen saçmalamış,ucuz fikirler öne sürerek ayar üstüne ayar almış,ve en sonunda oturup kalmış bağyan.
19 eylül 2006 tarihli ntv'de can dündar'ın sunduğu tartışma programında hakikaten tökezlemiş kişidir. zaman gazetesindeki yazılarını yakından takip eden birisi olarak siyasi anlamdaki yazılarında çok sinema eleştirilerini beğendiğimi itiraf etmeliyim, entellektüel anlamda birşeylere sahip ama bence yeterli değil. yanardağda pişirilir totemle servis yapılır isimli bir kitabı vardır, okumuştum, güzel bir kitaptı, gazetedeki yazılarından toplanmıştı sanırım, sonuç olarak dikkat çeken köşe yazarlarından birisi.
isviçre çakısının adını isveç çakısı sanan hatun.yorum yazdırtmayın bana kardeşim..

http://www.zaman.com.tr/?...rh=20061011&hn=358056
cok kibar bir kadındır.
bir televizyon programı sonrası kendisine attıgım elektronik postaya ertesi sabah cevap verecek kadar ilgilidir isiyle.
fikirleri bir yana, hayatta durusu bir yana isini ciddiye alan nadir kalemlerdendir.
ayrıca sasırtıcı derecede sinemaya duskundur, yorumları okunasıdır.
(bkz: Tesettürlü bir kadının plaj güncesi)
http://www.hurriyet.com.t...ar/7151202.asp?yazarid=12
entellektüel görünme kaygısıyla bulduğu tüm kavramları yazısına tıkıştıran güzel köşe yazarı.

edit: cümlede kullandığım güzel bizzat kendisi içindir, yazılarını tenzih ederim. ne yapalım esteteik herkeste aynı değildir.
aktüel dergisinde okkalı virgül köşesiyle tanıdığım yazar.
ilk başta, "vay be, kadın türbanlı mürbanlı, koca köşeyi kapmış, var demek bir cevheri" düşüncesiyle okunmaya çalışılır.
lakin o kadar "da vinci şifresi modunda yazayım kimse çözemesin, okuyamasın" düsturuyla yazılmış, beter yazıları vardır ki anlayabilmek mümkün değildir.
aslında anlattığı konu da tam anlaşılmaz, sadece bildiği ne kadar cihangir entelektüeli göstergeç kelimeler, kavramlar, tanımlar varsa doldurur köşesine.
buna da "okkalı" deniyor demek ki..
kelime çöplüğü. kavram çöplüğü. hakkını vererek yazmak oluyormuş yani.
türbandan gelen bilgelikle olsa gerek..
(bkz: türbanlıların yeni kraliçesi)
mevcut kadın yazarlar arasında feminizmi ezbere kaçmadan, kopya çekmeden yorumlayan bir kaç kişiden biri, tek türbanlı.

hakim olmadığı iddia edilen konulara dair hakim olanların seslerini bir türlü işitmiyoruz her ne hikmetse, bir "anlamıyor", "bilmiyor" efsanesi almış yürümüş. sözlük gibi akademik formasyondan, etiketten uzak ortamlarda bile yazısının kalitesini ispatlamak için akademik hüviyetine el atan yazarlar (bkz: sen benim kim olduğumu biliyor musun) nedense medyaya dönük eleştirilerde kahvehane şivelerinden kurtulamıyorlar. bir allahın kulu da klavye krallığının şatosundan süzülerek bizleri aydınlatsa, yazarın kallavi bir yazısını şöyle bir tarumar etse de keyiflensek.
http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=504306

yazımız bu. ne diyor nihal hanım, genel itibariyle kurtlar vadisi sokak tarafından kurgu olarak değil perde arkasında çevrilen dolapları, gerçeğin diğer yüzünü anlatan bir dizi olarak görülüyor ve hatta dizi kahramanlarının hakikate doğru seyahatlerinde takındıkları tavır muhtelif şekillerde meşrulaştırılmaya çalışılıyor. bu da klonlanmamış milyonlarca polat alemdar'ımızın olması manasına geliyor diyor. bunu ifade ederken de sembol bir ifade seçiyor: "Bir adamı sabah görürsem önemsemem, öğlen görürsem tesadüf derim, akşam görürsem kafasına sıkarım." bu, dizide sürekli vurgulanan "kafaya sıkma" tabirinin vurgulandığı bir cümle. bu cümlenin tasarrufunu eleştirirken dizideki mantıksızlıktan bahsetmiyor, cümlenin altında yatan mantığın özellikle yoksul kesimlerdeki tezahüründen rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor. buna karşı "polat alemdar görevi icabı bu tip davranışlarda bulunmak zorundadır, konuya hakim olmadan konuşma" demek sadece mantıksız değil bir miktar da komiktir. yapılan eleştiri senaryonun mantıksızlığı üzerine değil, halk üzerindeki etkilerine dair. (bkz: sembol nedir abi)

bu eleştiriye hedefe nihal hanımı koymadan cevap vermeye kalkarsak şöyle diyebiliriz ki dizideki şiddet ekrandan sokağa değil, sokaktan ekrana yansımaktadır. şehirleri güllük gülistanlık, herkesin hakkını hukuk yoluyla koruduğu bir ülkede kurtlar vadisi'nin fantastik bir dizi olarak izlenmesi gerekirdi. oysa türkiye sokaklarında her gece çuval dolusu cinayet işlenen, her mahallesinden çete çıkan, faili meçhuller listesinin hergün uzadığı bir ülke ve anlatılanlar farklı bir yorumla olsa da bu ülkede olanlar. şiddet televizyondan sokağa değil, sokaktan ekrana yansımaktadır.
bir de eleştirinin silsile yoluyla diğer yazılara da aktarılabileceği iddiası var ki gülmeye kıyamam.

algı seviyesi insan normallerinin altında seyreden bir güruha bir seyler anlatmak mecburiyetinde kalmak gibi bir sıkıntısı olduğu kanatindeyim.
atilan bir maile cevap olarak "evet yanlış örnek vermiş olabilirim" dediyse bir de ne sorulduğuna bakmak gerekir ama kurtlar vadisi'nin toplum üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsedilen bir yazıda bu etkilerin ayrı mevzu olabilmesi ilginç, bu konuda yazılan bir yazının eleştirisinde esas konu ne ola ki?

bir yazarın eleştirilecek yazısı olmasıyla o yazının nasıl eleştirileceği konuları teleferikle dahi birleştirilemeyecek mesafelerdedir, kimse nihal hanımın ilahi bir mesajla inciler saçtığını iddia etmiyor zaten "garanti eleştirilecek yönleri vardır" mantığıyla yazı deşelemekten bahsediyoruz.

bir yazarın eleştirilemeyecek yazılar silsilesi olduğunu iddia edenin (bunu iddia eden türkçe bilmiyor galiba)kim olduğunu da merak ettim. sözlükte yazılan yazıların bir zihinde bu kadar anlam kaymasına uğruyor olması aslında nihal hanımın yazılarının nasıl okunduğunu da gösteriyor. "bakın bu yazısını analiz ederek gösterdiğim başaranın aynısını daha bir çok yazısı için de yapabilirim" demek eleştiriyi silsile metoduyla diğer yazılara da aktarmaktır, bahsedilen silsile tam olarak budur.
türkçeyi çok iyi kullanan, yakın zamanda radikal cumartesi'de yazdığı 'bir mütesettirin güncesi';

http://www.radikal.com.tr...p?ek=cts&haberno=6885

yazısı ile Hürriyet tarafından haber konusu yapılmış zaman gazetesi köşe yazarı.Hürriyet 'in mezkur yazısını kırpıştırması üzerine;

http://hurarsiv.hurriyet....id=7107969&tarih=2007

köşesinden haklı ve yerinde bir cevap vererek;

http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=578755

bir kez daha takdirimi kazanmıştır.ama hiçbir şey Ayşe Arman'la röportaj yaptığı gerçeğini;

http://www.hurriyet.com.t...ar/7151202.asp?yazarid=12

değiştirebilemez.ağzıyla kuş tutsa nafiledir.
"Çünkü yeni muhafazakârlar olarak saygımız sonsuzdur bize benzemeyene. Tabii, 'bizim paramızla' davet edildikleri belediyelere konuşmacı, filmci olarak gelip dehşetengiz eleştiriler yapmadıkları sürece..."

özgürlük anlayışına devrimsel bir bakış açısı getirmeyi becermiş olan ismi havalı, kendi ise davalı bir yazar.

devirdiği özgürlük ve bir yerlerinden uydurduğu anlayış, kafasının çok karışık olduğunu gösteriyor.

bu çok güzel. apo'nun da küçükken kafası karışıktı mesela. karışıklığa lafım yok, yanlış anlaşılmasın. karışıklık esnasında ortaya çıkan bu temelsiz devrimselliğe lafım var. doğru anlaşılsın.

ciddiye alarak değil de, böyle insanların neler düşündüğünü daha doğrusunu düşündüğünü yazıya nasıl aktardıklarını görebilmek için okunabilir. ismi havalı, kendi davalı olan...
bir projedir kendisi. islamcıların 'aha bak bizden eli kalem tutan hatun çıkıyor' gösterisi için.
(bkz: google yazarları)
dünkü yazısında saçmalamış insan.

yargısız infaz kültürüyle beslenmiş yandaş medyanın türbanlı kelebeğine yakışan bir yazı olmuş nitekim.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=752003

sen böyle bir davada kalkmış türban muhabbeti yapıyorsun. tuvaletini yapamayan, elini yıkamayan insanları eleştiriyorsun ki bir tane tuvaletin bile olmadığını, fiziksel koşulların yetersiz olduğunu herkes söyledi. sen sanık olsaydın acaba nereye işerdin öyle bir ortamda a benim kara gözlüm?

deniz baykal için demiş ki baykal ergenekonun avukatıymış. tayyip erdoğan dememiş miydi ben bu davanın savcısıyım diye?
ahmet hakan'ın bugunku yazısında yere goğe sıdıramadığı zaman gazetesı ve yenı aktuel dergısı yazarı. turk medyasının bayan yazarlar arasında ağır toplarından bırı.

http://www.gazeteciler.com/news_detail.php?id=148214
yazılarını 2,5 senedir takip ediyorum ve çok beğeniyorum.. aktüel'deki yazıları bilhassa çok güzel..
nuray mert 'in kankisi..
ahmet hakan coşkunun yazdıklarından sonra soğuduğum zaman gazetesi yazarı. halbuki severek okuyorduk.
fotokopi çekilip, su geçirmez cinsinden muşambayla katlanıp her beyne asılması gereken bir muska..zaman gazetesinden ayrılır mı bilinmez, ayrılırsa zaman için büyük kayıp olur..

5 yıl sonra gelen edit: bu tanımı kendi adıma utanmak için silmeyeceğim. demek ki neymiş bir kişi hakkında peşinen hükme varmak sadece olumsuz anlamda değil olumlu anlamda da iyi değilmiş. haksızlık nereden gelirse gelsin ses çıkarabildiğine inandığın kişi gün olur savunduğu yerin haksızlık fırtınalarına paratoner görevi görüp millete haksızlığın haklı yönlerinin de olabileceğini anlatabilirmiş. demek ki haramın haram olmayan versiyonlarını arama gibi bir fikirsel yavşama ihtimali herkes için geçerliymiş.
zaman gazetesinden gazete habertürk'e geçen, ve bu geçişi bugünkü duygusal yazısıyla duyuran, ağdalı bir dil kullanan kaliteli yazar.
sinema sosyologu.
son zamanlardaki yazılarıyla tam da isabet ettirmiş yazar. oldukça mantıklı noktalardan yakalayabilmiş yazar ;

http://www.haberturk.com/...cat=200&dt=2009/05/15