bugün

domuz etini kendi dışkısını yediği için yasaklayan, kadına dayağı kesinlikle yasaklayan, * alkolü ve tütünün aşırısını insanın aklını kullanmasını engellediği ve sapkınlıklara yol açtığından dolayı yasaklayan ancak insan vücudunun ihtiyaç duyduğu alkolü de meyvelerden sağlayabildiğini söyleyen kutsal kitap..
içinde yazanları tartışmadığım ve de tartışmayacağım kutsal kitap. tartışmamamın sebebi de pek fazla konuyla ilgili olmamamdır. ancak şöyle bir şey söylenebilir ki bu kitap aleni bir şekilde yazıyor günahları. girip girmemekte insan evladının elinde, tanrı sana o özgür iradeyi vermiş.

peki farklı dinler var islamdan başka bu dünya üzerinde. tanrı dur lan şu müslümanlara söyleyim de domuz yemesinler gibi bir düşünce içine mi girdi de bize yasak onlara serbest oldu? tamam "domuz pis bir hayvandır, kendi bokunu yer" gibi yargılar var ancak bunlar biraz eskide kaldı. günümüzü takip edecek olursanız dünyanın her tarafında eti yendiği için domuz yetiştirme çiftlikleri mevcut. eloğlu aptal değil! hayvandan mikrop kapmamak adına temiz bir ortamda yetişmesini sağlıyor. bizim ülkemizde eti ve bilimum kullanılabilir hiçbir şeyi kullanılmadığı için bu tarz çiftlikler yok.

haa farkında olmadan bazen löpür löpür götürüyorsunuz o etleri. tadına hasta oluyorsunuz hatta. müslümanlık sözünde durmayı da gerektirir bildiğim kadarıyla. madem karşısınız, dikkatli sorun da o domuzlar kaçmasın bi tarafınıza.
tavuğu dışkısını yediği halde etini, tütünlü mamüllerde bulunan nikotinin en ufak miktarının bile sağlığa zararlı olduğu ispatlandığı halde yasaklamayan müslümanların kutsal kitabıdır. alkol ve kolestrol deposu domuz etini yasaklaması anlamlıdır, iyi de etmiştir.
"oku allah'ın adıyla oku" * diye başlayan mucize.

edit : allah'ı olmayanlarda okuyabilir.
tartışılması saçma kitaptır. inanırsın, inanmazsın; beğenirsin, beğenmezsin; öğütlerinin bir kısmını yapar, bir kısmını yapmazsın; bazı şeyleri kendi yorumladığın şekilde uygularsın, uygulamazsın; eleştirirsin, eleştirmezsin... daha gider bu.

lakin, şu ya da bu şekilde birilerinin saçma bulduğu şeyler yüzünden onlara karşı küçük düşürücü, aşağılıyıcı konuşmak, bırak din kitabını, insanlığa aykırıdır.

tıpkı, birilerinin değer verdiği, kıymet gösterdiği şeylere karşı küçük düşürücü konuşmak gibi...

şahsen içki içen, bazen zina yapan ya da ne bileyim bi şeyler daha yapan bir insan olabilirim. lakin kuran' ın -bence- en önemli olan konularına sadığımdır. dürüstüm, kin tutmam, haram parada gözüm yoktur, başkalarının kötülüğünü istemem vs.

haa, şimdi bir çok öğütünü yerine getirdiğim halde yaptığım bazı şeyler yüzünden ya da kitaptaki bazı öğretileri kendimce öncelik sırasına koydum diye, bazı şeyler kendimce yorumladım diye dinsiz miyim? ya da bu hareketler nedeniyle kuran' a dil mi uzatıyorum? bence hayır.

zira kuran' a dil uzatsam da başkalarına -afedersiniz- bok yemek düşer. allah savunulmaya ihtiyaç duyar mı? kitap savunulmaya ihtiyaç duyar mı? bize göre gerekenlerin cezasını allah verir, onlara göre ortada bir tanrı olmadığı için biz salak konumuna düşeriz. haklı olan zaten kendi düşüncesi doğrultusunda selamete çıkar.

uzun lafın kısası, bu kitabı bazılarına karşı yüceltmek için kendilerini küçük düşürenler vardır. bırakın da herkes yücelteceğini, yereceğini kendi seçsin...

zira bu kitabın yüceltilmeye, hele ki saygısız ifadeler kullanılarak yüceltilmeye, kesinlikle ihtiyacı yoktur. kendinizce heyecanlar yaratmayın.

hz. muhammed' in (peşin not: burada bir dil uzatış yoktur peygambere) -çok afedersiniz- sıçmasını bile örnek alırsınız, bir de onun insanlara yaklaşımını, bilge hitaplarını örnek alsanız ya? herkes rahat etse ya...
inanı doğru yola ileteceğini düşündüğüm, inanmayanı, kendi iradesiyle karar vermeyi kula bırakan kutsal kitap..
(bkz: dinime küfreden müslüman olsa)
(bkz: her koyun kendi bacağından asılır)*
(bkz: leküm dinikum veliye din)
kuran ı eleştirenlerin,inanmayanların amacı sözlükteki veya günlük yasamda tartıştıkları insanlara "hehe siz salaksınız kafanız basmıyor biz olayı cözdük " demek gibi bir sey bir gayeleri yoktur ki en azından cogunun... ama bunu insanlar anlamıyor onlar kendilerine kücük düşürmeye calısıldıklarını hakarete ugradıklarını zannediyorlar ve coguda şu lafı söylüyor " ne ugrasıyorsunuz biz inanıyoruz size ne? her horoz kendi bacagından asılır saygılı olun niye elestiriyorsunuz? siz kimsiniz? gibi laflar... peki niye elştiriyorlar tartışıyorlar? bir şeylerin farkındalar ve bunu paylasmak istiyorlar bazı seyleri düzeltmek istiyorlar ne den mi? yeter artık bu dogma inanclardan daha kac insanın hayatı kayacak! yasarken ölü gibi olacak! daha kac kişi savaşlarda ölecek işkenceler görecek? vs... işte bunların sonlanmasını daha dogrusu büyük ölçüde azalmasını isteyen bu sevilmeyen sahıslar işte bu yüzden toplumda ve sözlükte bir seylerin savasını vererek didinip duruyorlar ne kadar insanı aydınlatırsak faydamız dokunursa o kadar iyi diye...ama bazı insanlar bunu anlayamıyor, anlayamz da zaten....
daha başkaca insan yazmalarının başına neler neler gelmişken şunca yıllık cumhuriyet tarihi boyunca yasaklandığını, toplatıldığını hiç duymadığım sözde kutsal kitaptır. aha ayrıntı, aha kişisel ateizm orgazmı! gerdi mi şimdi yani? dağılabiliriz.

"nesnel olmaya didinerek..."
inna lillahi ve inna ileyhi raciün.
bilginin kıymetli olduğu kadim zamanlarda, kendisi herkese açılmazmış. haketmek için uzun aydınlanma evrelerinden, büyük kişisel (ruhsal ve bilişsel) gelişimler göstermesi beklenirmiş bilgiye talip olanlardan. dedik ya, kıymetliymiş bilgi, ve mutlak güçmüş, herkesin harcı değilmiş yani.

bilgiyi numerolojiyle açıklamaya çalışmak kuran'dan da eski bir geleneğin işi olmalı. kendisine ortalama (ve genel) insanı hedef kitle olarak belirleyen bir öğretinin bu kadar gizli mesajlarla aktarılmasında bir tuhaflık seziyorum ben.

okur-yazar seviyesi daha 20.yüzyılın sonlarında %60'ların üstüne ulaşabilmiş bir "cemaat"in faydalanması için gönderilmediği çok açık.

ben de okuduğunu kolay anlamayan, her anladığını sorgulamadan içselleştiremeyenlerden olarak; namazın hangi dualarla kaç rekat kılınacağına, örtünmenin nerelerden nerelere kadar olduğuna dair kavga dövüşü ortadan kaldıracak, dört mezhep ayrılığına yol açmayacak detaylar içermediği halde "kölelerinize iyi davranın", "iz kalmayacak kadar dövün", detaylarının yer alması benim kafamı karıştırıyor.

ben ulyses'i de anlamadım, kuran'ı da. ben anlamadıysam bana yazılmış değildir. Başkasının algısını sorgulamadan kabul edemeyecek tuhaf bir "direnç"le donatmış yaratan, üstesinden gelemiyorum.
hiçbir kutsal kitap kendinden bu kadar emin değildir. kuran ı kerim hariç diğer kutsal kitapların tamamında ispat etme telaşı vardır. oysa kuran ı kerim ben zaten gerçeğim bana inanmayanlar ne kadar az düşünüyorlar diyerek insanın acizliğini ve yanlışını anlatır. ben varım ben gerçeğim ben hakikatim diyen ve bu konuda kendinden çok emin olan başka bir kitap yoktur. kuran ı kerimde allah u teala. biz bu kitabı okuyup anlayasınız ve bir ders çıkarasınız diye indirdik der. yani esas olan okumak ve anlamaktır. anlamak. anlamak. anlamak.
islamiyetin kitabı. Muazzam kitlelerce inanılmaktadır. Ne yazık ki aynı sayıya kitabın tamamını bilen, anlayan kitlede rastlanmamaktadır. Sanıldığının aksine içinde hiç çelişki olmaması, tamamen uyumlu olması gibi kavramlar gerçek değildir. En azından benim kitaptan anlayabildiğim kadar. Bu ayetlerden bir kaç tanesini veriyorum.

"Dinde zorlama yoktur... “

(Bakara Suresi, ayet 256.)

Bu ayette açıkça dinde zorlama olmadığını söylemektedir.
Şimdi başka bir ayete bakalım:

"Müşrikleri (puta tapanları) bulduğunuz yerde öldürün... "

(Tevbe Suresi, ayet 5.)

Açıkça bir tezat oluşturmakta bu ayetler. Bazı arkadaşlar Surenin tamamının okunmasını önerebilirler, boşuna uğraşmasınlar, okudum. Tezatlar yine var. Sizden istediğim beni kötülemek yerine, konu ile ilgili bir bilginiz varsa bunu ortaya koyarak insanları aydınlatmanız.

"(Ey Muhammed!)... Kendilerine bir iyilik dokunsa, "Bu Allah tandır" derler; başlarına bir kötülük gelince, "Bu sendendir." derler. (Onlara) Hepsi "Allah tandır" de..."

(Nisa Suresi, ayet 78.)

Burada insanın başıuna gelen herşeyin Allah'tan geldiği söylenmekte. Açıkça ortada. Şimdi aşağıdaki ayete bakalım.

"Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nef-sindendir..."

(Nisa Suresi, ayet 79.)

bir ayet sonra ise kötülüğün insanın nefsinden geldiğinden bahsediliyor. Sanırım benim kapasitem bu ayeti anlamaya yetmedi.

"(Eğer Kur-an) Tanrı'dan başka bir yerden gelseydi, onda birbirini tutmaz birçok (çelişme) olurdu" (Nisa Suresi, ayet 82).

Bu ayet ise Kuran da çelişki olamayacağından bahsediyor. Bu konularda insanların bilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum.
inananların inançlarını perçinleyen, sadece bir kitap niteliği taşımayan, rehber kutsal kitap..
(bkz: inanılan inanılması gereken kutsal kitap)
yazılan hiçbirşeyin birbiri ile çelişmediği son ilah din olan islamiyetin kutsal kitabı.
ayette, allahu teala: "onu dağa indirseydik, dağ korkumuzdan başını eğerdi." *
tüm insanlığa gönderildiği halde bütün dillere çevrilen, bütün insanları bir görüp hiçbir ulusu yüceltmeyen, inmesinde aracı olan hz muhammed in her türlü işkenceye katlanıp, binbir türlü teklifi reddedip, makam mevki bir yana elindekini bile fakirle paylaşmayı, ihitiyacı olana yardım etmeyi söyleyen, iyiliklerin ödülsüz, kötülüklerin cezasız kalmayacağını müjdeleyen, inmesinden 1400 yıldan fazla bir süre geçse de tek bir esre si bile değişmeyen, değiştirilemeyen, ahir zaman içerisindeki en büyük mucizedir.

fiziği, kimyayı bile ingilizce kaynaklardan öğrenen bir neslin sırf bu yüzden ingilizce öğrenmesi normal karşılanırken, dinini tercümesinden türkçe okumak bile insanlara zor geliyorsa daha ne denebilir. arapça ibadet şart değildir, sadece daha güzeldir. siz sanıyormusunuz ki allah* ın dili arapçadır*, başka dillerdeki duaları anlamaz. bilmeyenler lütfen allah* ın özelliklerinden olan kelam ı araştırıp öğrensin, şimde ben yazarsam yobaz olacağım, adım gibi biliyorum.
kurgusu hatalı bir kitaptır. tamamiyle insan ürünüdür. tanrı sık sık görüş değiştirir ki baştan sona çelişkiler ile doludur. konu bütünlüğü yoktur.

furkan suresinin 4. ve 5. ayetleri aslında bu kitabın gerçek durumunu ve aslında ne olduğunu ortaya koymaktadır.

furkan suresi 4. ayet: "...inkâr edenler: bu (kur'an), olsa olsa onun (muhammed'in) uydurduğu bir yalandır. başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler."
furkan suresi 5. ayet: "...yine onlar dediler ki: (bu ayetler), onun (muhammed'in), başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır."

evet kuran eski devirlerde yaşayan milletlerin efsanelerinden oluşan masallar kitabıdır. okuyan bunu hemen farkeder.

Asağıdaki ayetler de, miras hukuku ile ilgilidir. Bu ayetlere göre hesap yapıldığında, ki yapmamak daha iyidir, mirasçılarda sona kalan dona kalmakta çünkü miras mirasçılara yetmemekte, paylar toplandığında ana toplam mirastan fazla olmaktadır!
inanmıyor musunuz? okuyun bakın.

Önce ayetlere gözatalım, peşinde bu ayetlere göre iki ayrı örnek üzerinde mirası paylaştıralım:

--------------------------------------------------------------------------
Nisa suresi 11. ayet: "allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. bunlar allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). şüphesiz allah ilim ve hikmet sahibidir."

Nisa suresi 12. ayet: "yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. bunlar allah'tan size vasiyettir. allah her şeyi hakkıyle bilendir, halimdir."

Nisa suresi 176. ayet: "senden fetva isterler. de ki: "allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kızkardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur. kızkardeş ölüp çocuğu olmazsa erkek kardeş de ona vâris olur. kızkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. şaşırmamanız için allah size açıklama yapıyor. allah her şeyi bilmektedir."
--------------------------------------------------------------------------

Şimdi bu ayetlerin ışığında miras paylaştırıyoruz.

ÖRNEK 1
Varsayalım ki, bir adam öldü ve geriye üç kız çocuğunu, kendi anne - babasını ve hanımını bıraktı.
Yukarıdaki ayetlere göre miras paylaşımı şöyle olacaktır:
Üç kız çocuğuna mirasın 2/3'ü, anne ve babasının her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır.
Bu durumda, hesap yapalım: (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8)= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 yani tam olması gerekirdi)
Yani, miras paylaşıldığında her bir mirasçının aldığının toplamı, mirastan fazla çıkmaktadır!

Bir diger örnek verelim:
ÖRNEK 2
Bir adam ölür ve geride annnesi, hanımı ve iki kızkardeşi kalır. Kuran'ın ilgili miras ayetlerine göre; anne'ye mirasin 1/3'ü, hanımına mirasın 1/4'ü, iki kızkardeşine de mirasın 2/3'ü kalacaktır:
Hesap yapalım: (1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25. (Bunun da 1,0 yani tam olması gerekirdi)
Burada da, miras paylaşılıyor ve paylar toplanınca mirastan daha büyük, mirastan %25 daha büyük çıkıyor!

Allah, miras paylaşımında böyle büyük bir hesap hatası yapamayacağına göre, ayet Allah'a ait olamaz.
Allah bu kadar hesap bilmez olabilir mi? her şeyi yaratan tanrı böyle bir hata yapar mı?
Bu yanlış paylaşım oranları ve tutarsız hesaplar ile dolu ayetleri Allah gönderemeyeceğine göre, bu durumu nasıl açıklayabiliriz sizce?

enam suresi 125. ayet: allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini islâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir.
yunus suresi 99. ayet: (resûlüm!) eğer rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi.
nahl suresi 93. ayet: allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat o, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.

şimdi bunlara bakınca da allah'ın kullarından bazılarını doğru yoldan saptırmak için kalbini daralttığını ve bütün kullarının iman etmesini istemediğini, bu amaçla da kullarından arzu ettiğini saptırdığını, yine arzu ettiğini de doğru yola koyduğunu görüyoruz.

işte bunlara benzer çelişkilerle ve tutarsızlıklarla dolu bir kitaptır kuran ı kerim. aklıyla yolalan, akıl ile sorgulayarak yaşamını idame ettiren herkes, kuran'ın türkçesini mutlaka okumalı ve bunları görebilmelidir.

nisa suresi 78. ayet çok ilginçtir: nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! kendilerine bir iyilik dokunsa 'bu allah'tan' derler; başlarına bir kötülük gelince de 'bu senden' derler. 'hepsi allah'tandır' de. bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!

tebbet suresi daha da ilginçtir: 1. ebu leheb'in iki eli kurusun! kurudu da. 2. malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. 3. o, alevli bir ateşte yanacak. 4. odun taşıyıcı olarak karısı da (ateşe girecek). 5. ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.

neymiş? "bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!" ve "elleri kurusun hatta içinde yanacağı ateşin odununu karısı taşıyacak ve sonra hanımı da yanacak!"

yahu tanrı böyle nefret ve kin dolu sözler eder mi? yeri göğü, evreni velhasıl her şeyi yaratan bir tanrı, sinirden eli ayağı titreyen öfke dolu - aciz bir insan konumuna düşer mi?

hz Muhammed kuran surelerini günlük olaylara ve yaşantısına göre düzenletmiştir benim anladığım. Kuran sureleri, arabistan'ın o dönemki sorunları temelinde biçimlenmiştir. bir tanrısallığı, ilahiliği ve evrenselliği yoktur.

hz Muhammed, hanımlarıyla arasındaki bir dargınlık olduğunda Tahrim suresini, bir kadın ile aralarında bir tartışma geçmesi üzerine Mücadele suresini, bağıra çağıra konuşan arapların gürültüsünden rahatsız olması ve onların sükunete çağırmak için Hucurat suresini yazdırmıştır. furkan suresinin 4 ve 5. ayetlerinde geçen yardımcı topluluk bu işle görevlendirilmiştir.

hele ki bir ahzab suresi vardır ki evlere şenlik. bu surede peygamberin evine ziyarete gidilmemesini, gidilse bile oturup muhabbet edilmemesi gerektiği ifade edilir. hatta bunu peygamber söyleyemediği için doğrudan allah'ın söylediği belirtilir.

son olarak kuran'ın çelişkilerle dolu olmadığı, eğer öyle olsaydı bu çelişkilerin kuran'ın tanrıdan gelmediğinin bir işareti olacağı söylenir ve allahın sözlerinin değişmeyeceği, tanrı'nın nezdinde sözün değiştirilmeyeceği açık bir şekilde ifade edilir.

Nisa suresi 82. ayet: "...Eğer Kuran Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı onda birbirine zıt olan birçok şey bulurlardı"
yunus suresi 64. ayet: "...Allah'ın sözleri asla değişmez"
kaf suresi 29. ayet: "...Benim nezdimde söz değiştirilmez"

sonra ne olur biliyor musunuz? allah'ın asla değiştirilmediğini söylediği o sözleri ve yine allah'ın nezdinde değişmediği belirtilen o sözler birden değişir ki hakikaten inanamazsınız:

nahl suresi 101. ayet: "biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman -ki allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- 'sen ancak bir iftiracısın' dediler. hayır; onların çoğu bilmezler."

şimdi bu çelişki değil midir? ayet allah'ın sözüdür ve değişmez denmektedir. ama tanrı bir konuda fikir değiştirdiğinde bir ayetin yerine başka bir ayet geldiğinde önceki sözün hükmü kalmamakta, allah'ın sözü değişmektedir.

Nisa suresi 82. ayeti bir daha okuyun lütfen: "...Eğer Kuran Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı onda birbirine zıt olan birçok şey bulurlardı"
inanmayanlarda çinko, demir, zeka, basiret, iyi niyet eksikliği bulunduğu tıp tarafından da ispatlanmış olan kusursuz kitap...
(bkz: kuran ın benzeri yazıldı)
ELiNDEKi KURAN I ALMAK iSTEYEN BiRiSi iLE KAVGA EDERKEN YENiLMEN DURUMUNDA YERE DÜŞERKEN KURAN ÇAMURA DÜŞMESiN DiYE KURAN I KAVGA ETTiĞiN KiŞiYE RIZAN iLE VEREBiLMEYi DÜŞÜNMENi SAĞLAYACAK KADAR SEVMEN GEREKEN KUTSAL KiTAP.
başlara taç yapılması emri yanlış anlaşılmış kutsal kitap... başın üzerinde yukarıda bulunan bir çiviye asarak değil, kafanın içine doldurulup, gerçekten ışıklı bir taçlanmış başa sahip olunarak gerçek değeri verilmelidir...
Evet Karabekir, Arapoğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kuranı Türkçe ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.. Atatürk
Kazım Karabekir-Paşaların Kavgası Syf,159

böyle demiş atamız bir zamanlar...!
ıslamiyet saf olarak durmaktamı ki kitabı saf ve bozulmadan kalabilsin. öncelikle islamın yaşadığı, derin çatışmaları, ayrılıkları ve islam mesajının peygamberin olumuyle beraber ciddi bir erozyona ugramasını düşününce kitabının saf ve hala ilk zaman ki halinde bulunmasını düşünmek ne kadar gecerli bir veri. birde üstüne islam taraftarları tarafından peygamber torununu katledilmesini düşününce islamiyette belli bir iktidar sorunu olduğu ortaya çıkmakta.
ıslamiyet öncelikle, kureyş eşrafının gücüne ve otoritesine karşı çıkıştır. peygamber zamanında mekke ve diğer kentlerde hürler, köleler, mevaliler adı altında toplum üç sınıflı bir katman içerisindeydi. toplumun bu sıkı katmanları, yönetici sınıf olarak hürleri yani zenginleri göstermekteydi. köleler ve mevaliler toplum içerisinde hiç bir etkinliği olmayan, dışlanmışlardı.
ıslamiyet çıkışıyla beraber, özellikle toplumun hürleri denilen elit sınıfla ciddi bir mücadeleye girişmeye başladı. çünkü islamiyet acık ve net zenginliğe karşı çıkmakta, bu zumrenin toplumun üzerinde oluşturduğu baskıyı kırmaya çabaladı.
ıslamiyet bu anlamıyla devrimci bir çıkış, bir dönüştürücü güçtür. peygamber yaşamı boyunca, zenginleşme ile, toplum üzerinde baskı kurmayla mucadele etti..
islam herşeyden önemlisi zenginlerin dini değil ortasınıfın dinidir.
peygamberin vefatı ile beraber islam içerisindeki ilk ayrılıklar görülmeye başlar. siz bunu dinden sapmak olarak görebilirsiniz ama altında islam öncesi toplumsal düzenin tekrar kurulması vardır. çünkü islamiyetle beraber elitlerin toplum üzerindeki etkisi kırılmış, yönetici gucleri boşa çıkmıştır.
bunun yeniden insası için verilen bir mücadeledir dindeki ilk ayrılıklar. dikkat edilirse ilk halife ali olmuyor, ali'nin yerine ebubekir atanmakta. ebubekir'i atayan grup onun üzerinden islami kisve altında güç ve ilişkilerini inşa edebileceklerini gayet net bir şekilde bilmekteler.
hz osmanla beraber islam içerisinde, ciddi bir zenginleşme vede islamın acık ve net olarak mesajlarından sapma vardır. çünkü islam içerisinde belli bir zumre dini kullanarak zenginleşmekte, burokratik bir yapıya burunmektedir. bu zumrenin karşısında ise islamiyetin mesajlarından saptığı kaygısı duyan ali ve çevresi vardır. bunlar islamın ilk mesajlarını bilen, islamın neye karşı geldiğini gayet anlayan ve savaşan kişilerdir. bu nedenden peygamber tarafından allahın kendisini sevmesini söylediği dört kişiden biri olan ebu zer, hz osman'nın burokratik yapı kurmasından dolayı yakasına yapışmakta ve ardından çöle sürülmektedir.
burada osman tarafından devrimci karakterlerin tasfiyesi olmaktadır. muaviye ile işbirliği halinde islamı belli bir zumrenin çıkarlarını korumak için hareket etmekte, islamın özünü parcalamaktadır.
bu yüzden zengin abdullah avf aliye gel halife ol ama senden öncekiler gibi yönet dediğinde; alinin cevabının kuranın ve sunnetin emrettiğine evet ama benden öncekilerin yönetim tarzına hayır diyerek islamın özüne işaret etmekte.
kuran burada nasıl yer almaktadır peki.. kuran osman zamanında kitaplaştırılmıştır. peki kuranın açık ve net mesajlarını sallamayan osman, kurana butun sureleri almışmıdır, hayır. kuranın acık ve net olarak zenginlik karşıtı olan sureleri kuranda yer etmez. bugun islam dunyasında bilinen ve elde kalan kuran peygamber zamanında vahiy katiplerine yazdırılan kuran değildir.
kuran ilk önce yassı parcalara, deri parcalarına ve ağaç yapraklarına yazılı haliyle hz ebubekir zamanında derlendi, fakat yakılarak yok edildi.
ıbni ömer kuran uzerine şu şekilde söylemekte; kimse kuranın tamamını elime aldım demesin. bilemez mi kuranın çoğu yok olup gitmiştir. ne kadar onda varsa o kadarını elinde tutuyorum desin. (suyuti,el itkan adlı eserden)
ayrıca bugun anadolu da bile alevilerin elinde ali mushafı(kitabı) denilen bir mushafla ve hindistanda saklanan ayrı bir mushaf vardır. bu kuran mushafları ve bizim elimizde bulunan kuran birbirlerine asla benzememektedir. ayrıca suhutı ve buharinin kitaplarında belirtikleri mushaflarda hiçbiri gunumuze gelmemişlerdir.
örneğin ibn'i mesudun mushafında fatiha suresi gibi temel bir sure yok. falak ve nas sureleri bugunku kuran sırasına uymamakta.
diğer yandan suyuti kitabında, bakara ve azhap surelerinin aynı uzunlukta olduğunu aktarır. ama bizdeki kuranda azhap yalnızca 73 ayettir.
bunları islam ulemaları bilmez mi, bilirler ama işleri gucleri kendi otokrasilerini islam üzerinden surdurmek olduğundan, seslerini çıkarmazlar. onlar için varsa yoksa islam içerisinde guclerini, ihtişamlarını sürdürebilecekleri ve halkı ezebilecekleri yapının sür git devam etmesidir. onun için değil mi hz aliyi, ebu zeri,selmanı, ali şeriati yi, seyyit kutubu görmezlikten gelmeye çalışmaları.
kökleri daha islamın ilk dönemlerinde atılan bu çelişki hala devam etmektedir, sözde kendilerini allah, kitap ve peygamber yoluna adayanlar şerrin merkezinde ikamet ederek, bol bol zenginleşmekte ,holdingleşmekte ve islamın buna karşı çıkmadığını vurgulamaktadırlar. ıslam yuzyıllardır emevi ve abbası anlayışı içerisinde bir çatışma içerisindedir. emevilerde kuran a dayanarak zenginliklerini, güçlerini korudular ve yürüttüler. kuranı dayanak yaparak peygamber torununu katlettiler.
açık ve net dine karşı din savaşı bu...