bugün

entry'ler (2714)

yarisaha com

ülkede beyaz futbol gibi programların insanların afyonu haline geldiği noktada bu adamlar ısrarla dört beyaz çizginin içindeki yeşil alanı, topu ve oyuncuları yazmaya devam ediyorlar.

2014 yılında futbolda olan bitene dair nefis bir yazı çıkartmışlar. okunası.
http://www.yarisaha.com/2014-ve-taktik-trendler/

gökhan karadeniz

altınordu'nun kara lakaplı skorer orta saha oyuncusu.
galatasaray'ın ilgilendiği söyleniyor ama şu düzenleri söz konusuyken beşiktaş veya fenerbahçe'nin çok faydasını görebileceği bir futbolcu.
şöyle de güzel bir rapor yapılmış yarisaha.com tarafından.
http://www.yarisaha.com/rapor-gokhan-karadeniz/

yarisaha com

birkaç istisna dışında oldukça genç bir kadrosu olan, futbol ve basketbola dair detaylı analizlerin, derin araştırmaların ve çok doyurucu yazıların bulunduğu bir site.

hele ki ülkede boş beleş spor programları, iki meme fotoğrafıyla hit almaya çalışan zavallı spor siteleri bulunurken, sadece spora eğilmeyi başarabilen bir site olmaları da onları çölde bir vaha yapıyor.

severek izliyorum.

burcu binici

kasım ayından beri tanju çolak'ın oğlu anıl ile birliktedir.

felipe melo nun tükürmedim öptüm demesi

kulüp içinden biri tarafından galatasaray'ın paralı askeri nevzat dindar'a yaptırılmış trajikomik haber. ne haberi yapanda, ne de sipariş verende gram beyin olmadığı da ortada.

semih şentürk

11. kusurlu hareketten dolayı* sarı kartla cezalandırılandır.

bulgaristan ın pastırmayı üzerine alması

(bkz: genç kayserililer rahatsız)

16 aralık 2012 galatasaray fenerbahçe maçı

maç bittikten bu yana sakinleşemedim. hâla sinirliyim, hâla kenar yönetime vs saydırmaya çok müsaitim.

doğru kadronun oturmuş kadro olduğunu savundum maçtan önce. oturmuş kadro çıktı, doğru değişiklikler gelir, iyi müdahale edilir diye bekledim. fena da başlanmadı maça. 10. dkda kendi kalene atmışsın, rakip kendi sahasında gaza gelmeye müsait, paniklemiyorsun, kısa sürede de güzel bir golle eşitliyorsun skoru. buraya kadar her şey güzel.

sonra tamamen gerizekalıca bir faul, rezalet bir baraj ve yediğin ikinci golü maç boyuna çıkaramıyorsun. golü çıkaramamayı anlarım ama kötü mücadeleyi kabullenmem, kabullenemem.

oyuna çabuk müdahale edilmesi gerektiği gün gibi ortada, sen hâla ikinci 45'e ilk yarıda yarardan çok zararı olan cristian ve toptan çok eboue'yle oynayan caner'le çıkıyorsun. hadi yine de eyvallah buna, adamlara bir 15-20 dk şans verilmesini anlayabilirim bir nebze ama baktın gidişat cidden kötü, o zaman elini çabuk tutacaksın müdahale için.

değişiklikler doğru mu? biri doğru, biri yanlış. sezer-cristian değişikliği %100 doğru. peki kapanan takıma karşı açık alanda estiren krasic'i almak nedir? mantığı nasıl açıklanabilir? neden forvet ikilenmez? üstelik rakip santraforlarından basan ve rahatsız edeni çıkartıp ortayı beşlemiş, oyunu tutmak istiyor tamamen. sen neden yüklenmezsin? neden bu riski almazsın? ha 2-1 kaybetmişin, ha 3-1 orasını kim ziegler?

alex'i göndermişsin, hâla aynı sistem. hani sistem değişecekti? hani 4-3-3 oynayacaktın ilk başta? sonra da bu yaz kafadaki mentalite 4-4-2 dedin, ortası tuttu mu hocam?

herkes koşacak, herkes mücadele edecek dedin, eyvallah ne güzel dedik. bu mu koşu, bu mu mücadele?

ne zaman yaldır yaldır basacak bu takım? ne zaman kontrol fetişinden vazgeçip, risk alıp yüklenicez karşı kaleye? sadece saraçoğlunda taraftarla rakibi boğunca olmuyor. tek deplasman galibiyeti, o da akhisar belediye'ye karşı. şaka mıdır bu?

4-3-3 mü oynayacaksın. sür ortaya topal-salih-meireles onlar da estirsin. yok 4-4-1-1/4-2-3-1 mi diyosun? o zaman aldır ortaya yaratıcı bir adam, estirsin.

dere geçerken at değiştirilmez diyorum hep. hep istikrar diyorum ama yanlışta ısrarın istikrarı olmaz. yine 2 sene önceki gibi dibe mi vurmamız gerek bazı doğruların görülmesi için?

hocanın saha dışı liderliğine laf etmedim. geçen sene çok büyük sıkıntılar yaşarken bu adam takıma sahip çıktı evet, ama sırf ondan dolayı da saha kenarında yanlış üstüne yanlış yapılmasına göz yumamam, yumamıyorum.

3 temmuz saha içinde bitti. evet saha dışı üstünlüğü rakipte, bizim başkanımız sindirildi, bize kartlar daha kolay çıkıp, daha bol keseden cezalar kesiliyor ama sahada cevabı verirsen hepsi susar.

her şeyi kabul ederim ama basiretsizliği ve çaresizliği asla.

hakem için çok şey söyleyebilirim ama hiçbir şey söylemek istemiyorum. ne nefesimi harcayım, ne de parmaklarımı yorayım. değmez.

ateistlerin 21 aralıkta tir tir titremesi

açıklayamadıklarındandır.

12 aralık 2012 fenerbahçe göztepe maçı

sıcağı sıcağına yazıyorum bu sefer, bekleme yapmadım, keyfim çok yerinde.

pendik ve mönchengladbach maçlarına oranla daha dengeli bir kadro çıktı bugün. dün galatasaray'ın uğradığı kazanın* da etkisi olabilir bunda ama doğru seçimler ve doğru oyun vardı sahada.

önde sürekli basan dirk kuyt, oyunu ileri iten milos krasic ve takımın sahadaki aklı olan sezer öztürk çok doğru oyun oynadılar ileride. golün erken gelmesi, ikinci golün de hemen ikinci yarının başında gelmesi rahatlatıcı unsurlar oldu.

ilk iki golü geçiyorum da üçüncü golde gerek sezer'in pası, gerek krasic'in topun altına girişi on numara.*
salih uçan'ın süre alması beni çok sevindirdi. sezer ve salih lig maçları için 11'e selam çaktılar bugün. hoca bu alternatifleri görmezden gelmeyecektir. daha fazla şans bulup süre almaları dileğiyle.

krasic'in formunu artırması çok sevindirici. ocak ayından sonra görecek herkes diye tahmin ediyorum. devre arası fiziksel olarak doruğa çıkaracaktır onu doğru yükleme.

recep niyaz... ağlattın beni çocuk. o gol atan, attıktan sonra da hocana koşan ayaklarına kurban senin. koçum benim.

ve aykut hocam: gülmek sana çok yakışıyor.

teşekkürler fenerbahçe.

2 aralık 2012 kayserispor fenerbahçe maçı

çok güzel maç oldu önce onunla başlamak lazım. zaten açık futbol oynayan her takım'ın fenerbahçe'yle oynayacağı maçın seyir zevki yüksek oluyor bu bir gerçek. 60'tan sonra orta sahalar da çok çabuk geçilmeye başlandı, iyice bir o kale, bir bu kale maçıydı. bu kadar gol pozisyonundan sadece 2 golün çıkması çok enteresan tabii.

fenerbahçe yine kağıt üstünde 4-2-3-1 olan ancak daha çok 4-3-3 gibi oynayan bir şekilde dizildi sahaya. daha önce de anlattım, o 4-3-3/baklava 4-4-2 geçişi yapan kadro vardı sahada ama dirk kuyt ve caner erkin daha çok ters kanatta vakit geçirdiler bu maç ve aynı şekilde verimli olmadı o sistem geçişi.

cristian baroni üçü çok net olmak üzere dört gol pozisyonuna girdi dün. doğru yerde, doğru noktada, doğru koşuyu yaptığı için doğru pozisyona da girdi ama bitiremedi işte bir türlü. raul meireles durgundu ve yetmiyormuş gibi çok darbe aldı, her darbeden sonra da oyundan daha fazla düştü. o çıkıp sezer öztürk girdikten sonra da 4-1-4-1 oldu takım tamamen. caner bu kadar formsuzken miroslav stoch belki daha erken tercih edilebilirdi ama stoch'ta kendini atıyor sol çizgiye, orada bekliyor. sonra top gelince "bir iki çalım, açıyı yakala, kaleye vur" oynuyor. hoş ortaya sıkışan oyunun kanatlara açılması için bu hamle belki daha erken gelebilirdi, gelmedi.

bugün bütün spor ulemaları demiş ki fenerbahçe korkak oynuyor vs bok püsür. peki ne oldu? meireles çıktıktan sonra orta sahayı daha rahat geçti kayserispor. ki ondan sonra buldukları pozisyon sayısı arttı, çok net pozisyonlar da yakaladılar ama volkan demirel yine çok başarılıydı.

bu kadar çılgınca pozisyonun yakalandığı, seyir zevkinin çok fazla olduğu bir maçta iki golün olup, bu iki golün de 5 dakika içinde olması da çok enteresan cidden. futbol bu yüzden güzel bir oyun.

bobo'nun attığı golü çok az santrafor atabiliyor artık. fenerbahçe yönetimine burada göz kırpayım ben. geçen sene mamadou niang ve emmanuel emenike'yi satmak zorunda kaldıktan sonra henri bienvenu yerine bonservissiz bobo alınamaz mıydı? hem ligi tanır, hem tek santrafor oynayabilir vs vs. ben söyleyim burada dursun.

maç öncesinde olan olaylara dair de iki kelam etmek lazım çünkü yapılan şeyler insan hayatına kastetmek. şoförün camını yıkıp kontrolü kaybetmesini mi hedefledi saldıranlar? gurur duydular mı yaptıklarından? bugün yarın 2-3 bir şeyler yazılır ve orada bırakır bunu quality turkish media hiç şüphe yok. zaten geçen sezon play-offtaki trabzonspor maçı hakkında hiçbir şey yap(a)mamış bir avuç mevkii sahibi basiretsizin bu olanlar için kalkıp bir şeyler söylemesi bile abes kaçar. bu saldırıya siz uğrasanız maça nasıl bir ruh haliyle çıkarsınız acaba? ama fenerbahçe her şart altında galip gelmeli ve hakemi de yenebilmeli değil mi? en olmadı satın alırız ha? 6222 nolu yasa fenerbahçe için çıkmıştı zaten. tabii hmhm evet.

tolga özkalfa beklediğimin aksine fena maç yönetmedi. sadece uzatmaları otomatikman 1 ve 3 oynattığı düşüncesindeyim. ilk yarı meireles'in sakatlığında oyundan çıkışı 1 dakika sürdü sadece. ikinci yarıda da kesinlikle 3 dakikadan daha fazla durmuştu maç.

fenerbahçe kötü top oynamadı neticede. puan kaybı olacaksa böyle olsun zaten. oyna, ter aksın o formadan, sonra puan kaybediyorsan kaybet.
teşekkürler fenerbahçe.

17 kasım 2012 eskişehirspor fenerbahçe maçı

futbol yazmayı seviyorum ben ama bu maçla ilgili, futbola dair yazılabilecek çok az şey var malesef. hakem yazmaktan hiç hoşlanmıyorum, şikayet etmiyorum, öncelikle özeleştiri diyorum hep. doğru kadro, doğru futbol diyorum. ama cidden bu sefer tutmakta zorlanıyorum.

çok ciddi bir taktik savaşı halinde başlayan bir maçtı ki ben büyük ilgiyle izliyordum, taa ki fırat aydınus ortalıkta fol yok, yumurta yokken caner erkin'i atıncaya kadar. birkaç sorum var şimdi:

1. fırat aydınus o mesafeden her söylenileni duyabiliyor mu, hem de arkası dönükken?
2. dördüncü hakem pozsiyonun dibinde ve o mu uyarıyor?
3. fırat aydınus daha önce de çatır çatır kart çıkardığı caner erkin'e karşı ön yargılı mı?
4. maçın başlamasıyla birlikte atarlı hareketleri ve el kol hareketleri yapan alper potuk'u uyarmadan caner'e neden direk kırmızı çıkarttı?
5. fenerbahçe aleyhine penaltı çalmak için rakibin ceza sahası içinde düşmesi yeterli mi?
6. peki diyelim caner haklı bir şekilde atıldı, sahaya girip o kadar ağır itiraz eden aykut kocaman niye atılmadı? yemedi mi?
7. dördüncü hakem caner'in kırmızı kartında söz sahibiyse, 1 metre önünde sezer öztürk'e atılan dirseği görmedi mi yoksa görmezden mi geldi?
8. kaşı açılan oyuncu varken ve tedavi olması için dışarı gönderilmesi gerekirken neden oyun durdurulmaz?
9. ve sevgili lig tv; son 4 yılda emre belözoğlu'nun ağzına zoomlayan milyon tane kameranız varken, caner'in ağzına niye zoomlayamadınız? veya veysel'in ağzına?

ben bunları sıraladım, fazlasını soracak olan varsa eklesin.

yarım saat dolmadan 10 kişi kalan bir takım için etkisiz, sayısal üstünlükle de oyunu forse eden takım için müthiş diyen futboldan zerre anlamıyordur. 10 kişi kalan takım deplasmanda elbette ki gömülerek kontra arar. hele bir de haksız penaltıyla yenik duruma düşmüşsün vs.vs.

moussa sow hakkında yazılacak çok şey var ama ben sanal ortamda çok popüler olan o ucuz terimi kullanmak istiyorum bugün. evet sow kobrayı saldı bu kadar.

maçtan uzaklaşıp biraz daha futbol dışı kısmına gelicem şimdi işin. aykut hoca çileden çıktı ve haklı da. pozisyonun dibindeydi ve o kadar çelik sinirli, sakin bir adam bile çıldırdıysa bu kadar, demek ki çok yanlış giden bazı şeyler var ortalıkta. ben sahada 3 temmuz'un bittiğini ve cevabın iyi futbolla verilmesi gerektiğini savunanlardandım. özellikle kadro seçimleri vs söz konusu olduğunda hocayı çok ağır eleştirmiştim.

önceki gün fatih terim çıkıp "3 temmuz bizi çok etkiledi" dedi. bu nasıl bir yüzsüzlüktür? sizin neyinizi etkiledi? hakkınızda her gün gazetelerde yalan haber mi yapıldı? mehmet baransu, rasim ozan kütahyalı, erman toroğlu, talip doğan karlıbel, serhat ulueren ve benzeri tetikçiler her hafta düzenli olarak sizin aleyhinizde mi attı? sizin maçlarınızdan önce mi kararlar açıklandı? sizin oyuncularınıza mı sürekli ağır cezalar geldi? hangisi oldu bunlardan? bana bir açıklayın. sonra şampiyonluk gelince bu isimlerin hepsi terim'in basına verdiği şampiyonluk yemeğinde olmadı mı? özellikle iç saha maçlarında durum sıkışınca 70. dk'dan sonra ya bir penaltı ya da rakibe bir kırmızı kart gelmedi mi? daha sayalım istiyorsanız?

aykut kocaman'ın dünkü isyanı işte bir yıldan fazladır devam eden bu linçin getirdiği bir isyandır. belki yol üstünde hoca yanlış oyuncu veya taktik tercihlerinde bulunmuş olabilir ama koyduğu karakter ve saha dışında gösterdiği liderlik onun kredisini artırmıştı. dün hocanın bu rolü hiç bırakmadığı bir kez daha görüldü. ve belki gerek hocanın, gerek yönetimin yanlışları takım adına bazı şeylerin içeriden çatırdamasına sebep olmuş ve akbabaların üşüşmesini sağlamış olabilir ancak bu maçta olup bitenler geçen yılki isyanı ve öfkeyi geri getirmekle kalmadı, birçok kişinin de öfkesini nereye yönelteceğini göstermiş oldu. hem sahadakiler takım oldu hem de destekleyenler tekrar birlik olup aynı fikirde birleştiler.

hâla bu ülkede futbolun adil şartlarda oynandığını düşünenler var mı?
veya daha geniş soralım; bu ülkede adalet olduğuna inanan kaldı mı?

bu iki soruya cevap vermeden, kimse vicdan sahibi olup gerçeklerle yüzleşemez.

her şeye rağmen teşekkürler fenerbahçe, teşekkürler aykut kocaman.

ve sonsöz çok değerli fenerbahçe yönetimine: daha ne kadar susup bu rezilliğin devam etmesine izin vereceksiniz?

8 kasım 2012 fenerbahçe ael limassol maçı

fenerbahçe'nin elini kolunu sallayarak aldığı maçtır.

iki takım arasındaki kadro kalitesi zaten sonucu bağırıyordu önceden. ilk maçtaki sıkıntının sebebi fenerbahçe'nin eksikleriydi. neredeyse tam kadro çıkınca sıkıntılar ortadan kalktı ve fenerbahçe rahat bir oyun oynadı.

önceki maçla ilgli yazımda takım adına sıkıntının ne olduğundan bahsetmiştim zaten. bugün tek bir adamın dönüşü bütün sıkıntıyı çözdü. raul meireles cidden bu takım için inanılmaz önemli bir oyuncu. sahadaki varlığı birçok şeyi kolaylaştırdı. önceki maçtaki sorunlar vs için detaylı analiz: (#17297747)

ilk yarı boyunca oynanan baskın oyun ve yarı bitmeden gelen iki gol işleri sağlama aldı. takım ikinci yarı kısmen frene basıp hafta sonu için diri kalmayı hedefledi. makul de bir seçenek, zira rakip orduspor içeride-dışarıda 90 dakika dişe diş oynayan bir takım. erken dağıtmadığınız takdirde size cezayı kesebilecek cinsten ve gerek hoca, gerek takım enerjiyi saklamayı daha uygun buldu belli ki ikinci yarıda tempo düştü.

ha direkten dönen toplardan biri kaleye girseydi bu maç 4-5 olurdu rahatlıkla ama girmeyince girmiyor bazen. moussa sow'un pozisyonunda kızamamdım, zira ben bile olduğum yerde güldüm pozisyona. zira musa çok iyi bir maç oynadı bence. sakat diyenlere ayrıca bir kapak olsun. attığı gol ve girdiği pozisyonların yanı sıra, limassol'lü oyuncunun atılmasında da direk pay sahibiydi, koca bir helal olsun kendisine.

bunun dışında dirk kuyt'ün kendisini biraz daha toplayıp maç ritmi kazandığını görmek sevindirici. formsuzluğu göz önünde bulundurulunca miroslav stoch'un ilk onbirde olmasına surat asmıştım başta ama maç ritmi kazanması açısından 90 dakika sahada kalması iyi oldu ve doğrusunu söylemek gerekirse fena da oynamadı. anlaşılmayan bir şey var ki o da hücuma dönük orta saha oynayan oyuncuların skora katkı yapmadıkları takdirde kötü oynadıklarının düşünülmesi. miro bugün iyi alan kapattı, hızlı hücuma çıktı, pozisyon hazırladı, kendi de pozisyona girdi ama şansı yardım etmedi, yoksa girdiği gol pozisyonunda vuruşu kötü değildi.

takım oyununu eleştirmeyeceğim zira eleştirilecek bir tarafı yok. ancak hoca'nın oyuncu değişikliklerine biraz burun kıvırdığımı söylememde fayda var. tamam selçuk şahin önceki haftalardaki performansından dolayı ödüllendiriliyor olabilir ve hoca ilk planda oyundan erken düşmüş olan cristian baroni'yi değiştirerek orta sahayı güçlendirmeyi düşünmüş olabilir. peki rakip 10 kişiyken ve skor 2-0'ken ofansif orta sahayı çıkarıp bir defansif almanın ve dahasında sakatlıktan yeni çıkmış meireles'i hücum görevine sürmenin mantığı nedir? ayrıyeten hasan ali kaldırım kötü oynamıyordu ama caner erkin illa oyuna sokulacaksa cristian-caner değişikliğiyle de bu iş olurdu pekâla. recep niyaz'ı daha erken bekledi gözler ama oyuna girmiş olması bile güzel neticede.

neyse, ülke puanında atılım oldu bu hafta. en yakın rakiple de ara açıldı. üstüne üstük ilk limassol maçından sonra "biz yenelim, diğerleri de berabere kalsın" gibi bir temennim vardı, aynen gerçekleşti. 10-5-5-1 gibi bir sıralama oldu böylece. olympique marseille deplasmanından bir beraberlik şahane olacaktır bu durumda. tam kadro çıkıp, normal oyunumuzu sahaya yansıtırsak galip bile gelebiliriz ki bu grup liderliği demek olur.

ha grup liderliği veya ikinciliği önemli değil, zira bir sonraki turda şampiyonlar liginden elenen takımlar da kuraya dahil olacak ve onların puanının fenerbahçe'den yüksek olması bir hayli normal, dolayısıyla seri başı olamama durumu var. bu yüzden zico döneminde alınan ve bir sonraki sene sayılmayacak olan 7 galibiyet 2 beraberliğe eşit puanın çıkarılabilmesi için galip gelmek baldan tatlı. bu sene totalde takımın 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldığını düşünürsek, hatırı sayılır puan topladığını söylemek yanlış olmaz. en azından şampiyonlar ligi söz konusuyken 3. torba ve avrupa ligi için 2, belki kıyısından 1. torbada olabilmek için bu sene fenerbahçe'nin iyi puan toplaması lazım ve takım bu yolda ilerliyor.

neticede takımı, taraftarı ve en önemlisi hocayı rahatlatan bir galibiyet oldu. aynı oyunun biraz daha sıkı ve ısrarcısı orduspor karşısında oynanırsa galibiyet gelecektir. zira takımın özgüven depolamak için oyun kalitesi farketmeksizin galibiyete ihtiyacı var. iyi sayılabilecek bir oyunla galibiyet geldi, darısı devamına.

tribünlerde de normal seyirciyi görmek sevindiriciydi. sadece kadın ve çocukların tribünde bulunduğu uygulamayı seksist buluyorum şahsen. ha desteği kesmiyorlar evet ama hiçbir şey alışılagelmiş tribünün yerini tutamaz. umarım pfdk ve benzerlerinin ceza vermek için kapıda beklediğinin farkında olan seyirci daha dikkatli olur ve biz de daha fazla tribünün sahaya etki ettiği maçları seyredebiliriz.

teşekkürler fenerbahçe.

25 ekim 2012 ael limassol fenerbahçe maçı

tek bir adamın olmaması takım kimyasını bu kadar etkileyebilir mi haşmet?

etkileyebilir hıncal abi.

maçın özeti aslında o kadar. raul meireles'in eksikliğidir iki maçtır fenerbahçe'nin topu karşı alana rahatlıkla taşımakta ve topun arkasına geçmekte sıkıntı çekmesinin sebebi.

çünkü meireles sahadayken fenerbahçe daha rahat şekil alıyor sahada. oyuncular ne yapmaları gerektiğini, nereye yerleşmeleri gerektiğini biliyorlar ve yerlerini çok nadir kaybediyorlar. biraz daha sistematik açıklayalım:

---------------------volkan----------------------
---------------yobo----------egemen--------------
-----gökhan----------------------------hasan ali---
-------------------mehmet topal------------------
-------------------------------raul meireles-------
---------------cristian---------------------------
-----------kuyt--------------------caner---------
-----------------------sow----------------------

normal diziliş böyle aslında. ancak top rakipteyken orta saha ve forvet hemen şu şekli alıyor:

------------------mehmet topal-------------------
-------raul meireles------------caner--------------
--------------------cristian----------------------
--------------kuyt-----------sow-----------------

yani 4-3-3'ten baklava 4-4-2'ye geçiyor takım. orta saha direnci artıyor ve cristian dahil takım ön alanda pres yapıyor. böylece top bir şekilde kazanılıp ön alanda tutuluyor ve kalede yaşanılan tehlike sayısı azalıyor.

peki meireles'in yerine kesici olan selçuk şahin oynayınca bu oluyor mu? kesinlikle hayır. selçuk, topal'la birlikte iki kesici oluyor ve ikisinin de savunmaya kadar gelip top alıp ileri oynama yetileri bir meireles etmediği için sıkıntı oluşuyor.

tamam fenerbahçe büyük takım, tek bir oyuncunun sakatlığında alternatifleri olmalı. yani meireles'in yerinin selçuk'la dolmadığı ve dolmayacağı gün gibi ortada. biz görüyorsak, hocanın da kıyısından farkettiğini düşünüyorum durumu. bazı şeyler her zaman antreman performansına bağlı olmamalı. bazı pozisyonlara cuk oturacak oyuncular vardır ve 10 yıldır görevi kesicilik olmuş bir oyuncuya siz box to box oynatamazsınız malesef.

o zaman alternatif geliştirelim? yani mesela caner'i sol iç bölgesine çekip, kuyt'u onun önüne sola alıp, milos krasic sağ tarafa sürülebilir. böylece kuyt ve sow ikilisinin pres gücünden yine faydalanırken, kanattan alıp gidebilecek bir oyuncuya da sahip olur takım sahada. hücum alternatifleri zenginleşir ve krasic'in miroslav stoch'a oranla daha disiplinli yaptığı kanat savunması sayesinde bahsettiğimiz pozisyon değişimine adapte olması da gayet mümkün.

ha krasic fiziksel olarak hazır değil, ön alanı da bozmak istemiyorsun bu anlaşılır çünkü öndeki 3'lü çok iyi pres yapıyor. o zaman direk orta sahada o mevkiye oturabilecek oyuncu lazım sana. iki alternatifin de var kadroda. biri genç salih uçan ki tam bu mevkinin adamı. topa basıyor, ikili mücadelelerde diri, driplingi var, saha görüşü iyi, pas yapabiliyor, al-verler üst düzey ve hocanın çok önem verdiği topsuz koşuyu çok iyi yapıyor. diğer alternatif ise sezer öztürk. tamam belki sakatlıktan çıktı, maç eksiği var vs ama en azından topu ileri taşır, basar, tekniği iyi, 45 dakika bile olsa geçen sene bize bu bölgede oynayabileceğini göstermiş, yani her şeyiyle selçuk'tan daha verimli olacağı kesin. hoş sezer avrupa kadrosunda yok ama en azından ligde kendisinden faydalanılabilir.

bir de işin psikolojik yönünü düşünelim tabii ki. hoca gençlerin demoralize olmaması için çok özen gösteriyor. hatta belki gereğinden fazla hassas bu konuda. ancak 2010-11 sezonunun ilk yarısında takım kötü giderken taraftarın homurdanmamasının sebebi gökay iravul ve okan alkan'dı. yani salih'i oynatmak kayıp değil, her şekilde kazanç olacaktır. gökay'ı sırf pres yaptığı için alkışlayan taraftar, sırf yere sağlam bastığı için salih'i de motive edecektir.

buraya kadar maçtan çok fenerbahçe analizi oldu ama şimdi de maça gelelim. gerçi maçtaki sıkıntıları ve nasıl çözüleceğini geçmiş olduk ama idare edin.

neticenin önemli olduğu bir karşılaşmaydı ve ben çok müthiş bir futbol beklemiyordum 11'i gördükten sonra. özellikle ülke puanı vs göz önüne alındığında bu galibiyet çok önemliydi. oyundan ziyade sonucun önemli olduğu maçlardır avrupa maçları. kötü oynayıp deplasmanda kazanıyorsan sıkıntı yok demektir. oyun ve kadro toparlanır ama bu takımın kazanma alışkanlığına ihtiyacı var. o yerleşirse özgüven de gelecektir ve kadro kalitesi de ortaya çıkacaktır.

oyunu beğenmeyip oyuncusuna sallayanlar taraftar değildir. bunu bir kez daha dile getirmek istiyorum. bugün sırf tt olduğu için selçuk şahin internet gazetelerinde ana sayfa haberiyse ve ülke puanı konusunda kendimizi kurtardığımız konuşulmuyorsa, bu aç gibi bekleyen basına malzeme atan gerizekalılar yüzündendir.

eleştirmeyin demiyorum, ama bir adabınız olsun. sosyal medyada "ama selçuk çok sdljalskdjals yhaa" diye sallamak çok kolay. adamı sokakta görseniz iki büklüm olup imza istersiniz lan, kendinize gelin.

oyunu beğenmeme hakkı herkeste var, ben de beğenmiyorum ama eleştirilerinizde seviyeli olun. takım kötü oynarken kazanıyorsa, yapıcı eleştirilerle çok daha iyi yerlere taşınabilir.

teşekürler fenerbahçe.

23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı

bahaneler dizisinin 3. maçı.

çok ağır bu söylem belki ama şöyle bir dönüp ilk iki maça bakalım. haldır haldır saldırdığın manchester united maçında adamlar iki kıpırdandığında kalene istedikleri zaman gelmişler. tamam hakem senin penaltını vermemiş, ama golün olduğu pozisyonda da kalecini atmamış** neticede sen bütün maç şuursuzca saldırmışsın, adamlar ellerini kollarını sallayarak gelip gol atmışlar, istedikleri gibi de skoru korumuşlar. hadi o gün hepimiz dedik, galatasaray çok iyi oynadı ama olmadı diye.

ama braga maçını şanssızlık veya beceriksizlik söylemleriyle açıklamak mümkün değil. rakip analiz edilmemiş ki! adamların ön alanı fizikli, fuleli, hızlı adamlardan oluşuyor. belli kapanıp kontra yapacaklar. sen şuursuzca saldır, iç saha maçı diye bastır ve enerjini tüket. braganın ön alanı da diri kalıp ceza kesmek için bekledi ki nitekim yaptılar bunu da. şanssızdık dendi, oyuncularımızın beceriksizliği dendi ama kimse rakibin düzgün analiz edilmediğine ve doğru kadro çıkmadığına işaret etmedi.

cluj maçında da yağmur ve zemin deniyor. peki şöyle bir soru yöneltmek istiyorum ben. aynı sahada adamlar da oynamadı mı? hem de 62 dakika 10 kişi? yani onların ayağı kaymadı, onların attığı toplar suya takılmadı vs. daha ilk 2 dakika içinde adamlar kalene 2 kere gelmişler, üçüncü gelişleri gol olmuş. 10 kişi kalmasalar daha çok kontra arayıp gol pozisyonuna girerlerdi, kötü zeminde gömüldüler. 73 orta yapıp 26 şut çektiğin maçta sadece 1* gol bulduysan adama gülerler. ne zemin, ne şans ne de beceri bunun açıklaması olamaz.

kuralar çekildiğinde "ooo koyarız, geçiririz, kesin gruptan çıkarız" diyen taraftar kitlesinin yüzde kaçı bugün aynı şeyleri söylüyor peki?

şimdi sevgili galatasaray taraftarı, size birkaç bir şey söylemek istiyorum. bu dediklerimi ister beğenin, ister beğenmeyin, istiyorsanız da bana sövün ama gerçek budur.

bir kere geçen seneki kadro ve performans veriminin inanılmaz altında takım. bunda tomas ujfalusi'nin sakatlığının ve felipe melo'nun formsuzluğunun çok büyük etkileri var tamam. hadi johan elmander de maksimum verimli bir hazırlık dönemi geçiremedi önceki sakatlığından vs dolayı. ama o çok şereflli türk basınının fatih terim korkusundan dolayı yazmaya çekindiği birçok şey var. çünkü fatih terim tabu, taktik bilgisi eleştirilemez vsvs.

ujfalusi savunmayı toparlayan adamdı. semih kaya'nın tek hamlesi var. ilk hamlesi başarısızsa ikinci hamleyi yapana kadar gol oluyor. ujfalusi bu yüzden önemliydi çünkü kademeye hemen gelebilen ve alanı daraltabilen adamdı. ne cris ne de dany nonkeu bu tip oyuncular değil. hele dany hiç değil. dany'nin tek artısı çabukluğu ama pozisyon bilgisi yetersiz ve fabio bilica ayarında risk alan bir adam.

felipe melo formsuz çünkü bütün hazırlık dönemi boyunca yattı. yanında oynayan selçuk inan'ın da performansı düştü o yüzden. ama selçuk'un form düşüklüğü milli takıma ve abdullah avcı'nın onu oynatmamasına bağlandı! hamit altıntop'un son bir sene içerisinde yaptığı maç sayısının zorlukla iki haneli sayılara ulaştığı* bilinmesine rağmen süperstar havasında getirildi ama ne kadar verim alındı? nordin amrabat var bir de transferi olay olan. amrabat'ın yetenekleri tartışılmaz ancak net bir şekilde açık alan oyuncusu ve savunma yapmayı o kadar da sevmiyor. dolayısıyla da orta sahayı yer yer eksik bırakıyor. geçen sene emre çolak, melo-selçuk, engin baytar'dan oluşan orta saha deli dana gibi bastığı için top hep ön alanda galatasaray'da kalıyordu. bunları göz ardı etti herkes ve kimse de ağzını açıp laf söyleyemedi.

3 maç ardarda kaleye gelen her top gol oluyorsa, sen rakip kaleye 500 kere gidip ancak 1 gol bulabiliyorsan senin ne savunman, ne de hücumun doğru düzgün işliyor demektir.

ama siz rüya takımsınız dimi? evet. hıhı.

2 hafta sonra cluj deplasmanına da aynı mentalite çıkıp yenilirse de susacak mısınız?

alex de souza

an itibariyle artık fenerbahçe spor kulübü'nün oyuncusu olmayan, son 10 yılda türkiye ligine damgasını vurmuş adam. ama her şeyden önce insan. güzel insan.

8 yıl benim gönül verdiğim takımın formasını giydi. ben onu sadece oyunculuğuyla değil, insan oluşuyla, karakteriyle, bizden biri olmasıyla, liderliğiyle, her şeyiyle sevdim. bütün fenerbahçe taraftarı da aynı şekilde sevdi onu.

ben ki alex'siz oyunu savunmama rağmen, alex'in sözleşme feshi twitinden sonra gözyaşlarımı tutamadım.

dedemin ömrü bana lefter'i anlatmaya yetmedi. babam bana ogün'ü, cemil'i, selçuk'u, sağlıklı oyununu çok az izleyebildiğim rıdvan'ı hep anlattı. oğuz ve aykut'u da ben çok şükür yeterince izleyebildim.

yarın bir gün çocuğum olursa, çocuğuma anlatacağım adamdır alex.

her şeyiyle.

teşekkürler büyük kaptan.

tribüne hoş geldin.

20 eylül 2012 fenerbahçe marsilya maçı

sakinleşmem için uyumam gerekti, öyle sinirliydim maçtan sonra. sakinleştiğimize göre maç yazısı vakti.

benim anlamadığım bir nokta var. hoca doğru kadrolar seçiyor olabilir, ama bu kadrolar doğru oyunları oynamıyor. temiz, net bir 4-4-1-1 vardı sahada. alex'in merkezinde olduğu, caner ve topuz'un pres yapıp kenarlardan ortayı doldurduğu, beklerin çıkmasına müsait, sow'un önüne atılacak toplarda tehlike yaratabileceği, ve son zamanlardaki en büyük sıkıntılardan olan doğru orta ikilinin baştan sona sahada olduğu bir maç kadrosu.

raul meireles'le başlamak istiyorum. kısa ve net söylenmesi gereken bir şey var ki, bu adam eğer kaldığı süreç içerisinde bize benzemezse, bu takımın seviyesini çok ileri çekecektir. öyle böyle değil. adamda her şey var. topa basıyor, top kesiyor, doğru top kullanıyor, asist girişiminde bulunuyor, yeri geliyor şut deniyor. hani fm/cm fetişleri ağızlarından salyalar saçarak box to box lazım yeaaa diyorlardı ya; alın box to box.

doğru kadronun yanlış oyunundan bahsettik. sahadaki takım pas takımıydı kesinlikle ve doğru oyunu da 2-0'dan alex çıkana kadarki süre içerisinde oynadı. yani 10 dakika bile değil.

rakip önde basıyor, tipik 4-3-3 takımı, sen böyle takımları daha önce doğru kadro seçimiyle alt etmişsin, sahada da doğru kadro var, e peki niye doğru oyun yok?

iki kez adamların kalesine organize gidip gol atmışsın, ki gol organizasyonları şahane. topa sahip olup dikine oynaman gereken ortadayken, üstüne üstük 2-0 öndeyken neden savunmaya çekilirsin?

alex neden çıkar tantanası yapmayacağım. ama iyi oynayan oyuncu, fizik durumu da elveriyorken 65 dakikadan fazla sahada kalır bu bir. ikinci kısım da eğer alex çıkıyorsa yerine girecek oyuncu forvet özellikli olmalıdır bunu hâla anlamadık mı? normal şartlarda dirk kuyt olurdu ama tamam o sakat, anladık. o zaman ya miroslav stoch girecek, ya henri bienvenu ama moussa sow çık-ma-ya-cak. ha illa 4-3-3 mü oynamak istiyoruz kontratak yapacakken? bu formsuz cristian'la olmaz. çekersin mehmet topuz'u ortaya, stoch'u sürersin oyuna, caner de sağa geçer, öyle olur.

savunma sadece topun arkasına geçilerek mi yapılır? kesinlikle hayır. savunma rakibin tüm hatlarıyla senin sahana gelmesini engelleyerek yapılır. ileride oyunu tutan, doğru oynayan oyuncuların varsa, çok güzel savunma yaparsın. herkesin arkasından ağlayıp ağıtlar yaktığı zico'nun takımı çok mu müthiş savunma takımıydı? hayır oyunu ileride tutan çok iyi oyuncuları vardı, tek fark burada. yoksa şimdiki kadro kalitesi onun 10 katı.

öne geçip maç verme hastalığımız beni çıldırtıyor ve bu sefer sorumlu olarak direk hocayı göstermekten çekinmiyorum. böyle kenar yönetim basiretsizliği olmaz. olmamalı. sen gruptan çıkarsak kupayı alabiliriz diyorsan, buna yakışır top oynatmalısın.

oyunu tutmak diyor hoca hep. oyun karşı sahada tutulur hocam. biz savunma takımı değiliz. biz topa sahip olan, pas yapan, rakibi yoran, sonra da zafiyeti gördüğünde karşı kaleye gidip golü atan takımız. sen yerleştirmeye çalışmadın mı bu mentaliteyi en başta?

alper öçal'ın maç yazısı okumaya değer. olaylara farklı bir şekilde bakabilecek bir danışman gerekebilir, zira ben hocanın maç sonrasında sorumluluğu üstüne almasını beklerdim, zira galibiyetin uçup gitmesinin sorumlusu kendisiydi. şayet bir danışman vs olacaksa, benim aklıma zeki önder özen geldi ilk, ama sanmıyorum böyle bir uygulamanın yapılabileceğini.

eleştirdik, ama hakkını verelim. bu takım her maç daha iyi oynuyor, oyuncular birbirlerine alışıyor ve uzun vadede getirileri olacaktır. ancak hocanın kafasını toparlaması ve ciddi şekilde yanlışlarından ders alması gerekiyor. olan bitenden ders alınmamış olması kenar yönetimin basiretsizliğidir.

aykut istifa diyenlerle bitirelim. bu kulüp son 10 yıldır teknik direktör göndermiş mi sezon ortasında? göndermemiş. cevabı burada.

19 eylül 2012 manchester united galatasaray maçı

galatasaraylı arkadaşların maç öncesindeki heyecanını uzun süre sonra ilk kez bir avrupa maçına çıkacak olmaya bağlıyorum. zira son karşılaşma yanılmıyorsam karpaty lyviv karşısındaydı 2 yıl kadar önce.

bir kere galatasaray'ın düştüğü grup mis direk. fenerbahçe'nin avrupa ligi grubundan daha kolay, o derece. hoş bu sene avrupa liginin de ilk iki torbası maşallah şampiyonlar ligi ayarında. neyse, galatasaray'ın normal şartlarda braga ve cluj'u içeride rahat yenmesi lazım. deplasmanda da alınan her puan kârdır.

dolayısıyla mentalite tarih yazmaya gidiyoruz ise bu akşam galatasaraylı arkadaşlara allah sabır versin. zira ingiltere'ye son tarih yazmaya giden takım beşiktaş'tı ve neler olduğunu herkes hatırlıyor. evet biliyorum fenerbahçe de arsenal deplasmanı oynadı bir sene sonra ama çanakkale geçilmez oynayıp 0-0 döndüğü için o noktaya değinmicem. iç sahadaki tarih yeterli arsenal karşısında.* bazıları beşktaş'ın united galibiyetini söyleyeceklerdir, hemen durduralım ve her yerinden öpüyorum rüştü cümlesini hatırlatarak galibiyetin nasıl alındığını hatırlatalım.

galatasaray'ın yaklaşık bir yıldır oturmuş bir sistemi ve bu sistemi işleten oyuncuları var. deli dana gibi pres yapan iki forvet, nitelikli iki merkez orta saha ve ujfalusi olsaydı oturmuş diyebileceğim bir savunma dörtlüsü. cris iyi bir oyuncu ve tecrübesiyle açıkları kapatabilir, ancak united'ın ilerideki ofansif oyuncuları korkunç derecede hızlılar ve cris ağır kalma sorunu yaşayabilir burada.

eğer nordin amrabat kahraman olma sevdasına girerse, ilk 45 sonunda kendisini kenarda bulacaktır tahminen. yok akıllı oynarsa, galatasaray adına maçın adamı olabilir. zira diğer kanatta hamit çok formsuz ve arkasındaki eboue'yi de zor duruma düşürebilir.

galatasaray çok motive olacaktır kesinlikle, ama bu maçta motivasyon değil, sakin olmak önemli ve united çok sakin bir takım. erken öne geçerlerse çok korkunç anlar yaşanabilir.

bütün bu dediklerimden maçı izleyeceğimi çıkardınız değil mi? yok öyle bir şey. ben chelsea-juventus maçıyla meşgul olacağım. taktik savaşı orada olacak esas.

iyi olan kazansın.

haaa bir de, entry'i yollamadan peşin edit: ülke puanı vs deniyor, rum kesimi deniyor. sadece 1* rum kesimi takımı var avrupada ki o da avrupa liginde fenerbahçe'nin grubunda. yani ülke puanı konusundaki sorumluluk fenerbahçe'ye ait o konuda. galatasaray'ın alacağı her puan ekstradır, hoştur. fenerbahçe, limassol'ü içerde dışarda yenerse, derdimiz falan yok rahat olun.

bir de çok heyecanlanıp saçmalamayın lütfen. kazanırsanız edebinizle sevinin, kaybederseniz de bunun gruptaki ilk maç olduğunu ve seribaşına karşı oynandığını unutmayın.

imam hatiplerin terörist yetiştirmemesi

uzun uzun anlatma gereği duymuyorum. araştırın, her yerde ulaşırsınız bilgilere.
(bkz: hizbullah)

aykut kocaman

dün akşam konuk olduğu programı izledim, malum kendisi çok fazla röportaj vermiyor. açıkça, eğilip bükülmeden, bildiğimiz gibi yanıtladı soruları. ne alexçiyim, ne aykutçuyum, ne başkancıyım, benim için fenerbahçe hepsinden öndedir ve dolayısıyla da teknik direktör koltuğunda oturan adamın, 7/24 mesaisini kulüp için harcadığını samimi bir şekilde ifade etmesi benim içimi rahatlattı.

konu hakkında çok güzel bir yazı da okuma fırsatım oldu, bu yazıyı referans alarak belli noktalara değineceğim:
http://noavas.blogspot.co...ykut-kocaman-ne-dedi.html

koşu mesafesi ve sprint konusunda sağda solda çok fazla "bu atletizm mi" gibi yüzeysel yorumlara rastladım. bilmeyenler, anlamayanlar ve bol keseden sallayanlar için açıklayalım: buradaki konu yararlı koşu olayı. yani boşa kaçma, pası verdikten sonra alan değiştirme, pres, savunmadaki oyuncuya yardıma gitme ve benzeri şeylerle açıklanıyor. hoca takımın şampiyonlar ligi seviyesinde olmasını istiyor bu konuda ki herkes bunu istiyor. futbol artık sadece kaliteli ayaklarla oynanmıyor ve en standart takım bile iyi mücadele ediyor artık. 125-130 km dedi ki dün, bu gerçekten üst düzey demek. ortalamanın geçen iki sezonda 100'ü geçmediği göz önüne alınırsa, cidden ulaşması güç bir standart ama vaslui ve spartak maçlarında 112 gibi bir rakama ulaşılması bile bazı şeylerin doğru yolda ilerlediğinin göstergesi.

borussia mönchengladbach takımına değindi hoca o esnada. oturup izleyin, youtube videoları vs var. adamlar yüksek pres gücüne sahipler bu bir. ikincisi de mükemmel pas trafiği var. direk oynuyorlar, pası veren koşusuna devam ediyor ve mutlaka bir üçüncü de boş alana koşuyor ki pas opsiyonu çoğalsın. hoca da bunu oturtmaya çalışıyor ki, bu teoride çok güzel. pratikte ise sancılı dahi olsa, mutlaka ısrar edilmesi gereken bir nokta ve destek görmeli.

alex konusu ise basın balonu tamamen. tane tane açıkladı hoca. bu konudaki iyi niyetinden şüphe etmiyorum. buradan da yazılı ve görsel basındaki bombardımana değinmekte fayda görüyorum.

çok fazla yalan haber yapılıyor fenerbahçe söz konusu olduğunda. özellikle de kulübe girişi yasak olan bir gazetenin masa başında yaptığı uydurma haberler, diğer bütün gazetelerde kaynak olarak gösterilerek yayınlanıyor ve kaos oluşturuluyor. diğer bir nokta da imzasız haberler. hoca bu kadar ayrıntılı değinmedi ama suni kaosun, dolduruşun sebebini ve kaynağını işaret etti. fenerbahçe taraftarının daha akıllı davranması lazım bu konuda. geçen sene kimin ne olduğunu hala öğrenemediyse bu taraftar, sadece yazıklar olsun diyebilirim ben de.

değişime değindi hoca bir de. bu değişimin direkt sorumlusu o değil. zorunlu bir değişim var. hoca 10/11 sezonu sonundaki kadrosunu korumayı, takviyelerini de kaybetmemeyi isterdi kesinlikle. darmadağın oldu takım ve buna rağmen geçen sene şampiyonluğa oynadı, bir de türkiye kupası kazandı. şimdi kabuk değiştirmeye başladı tekrar ve bu değişim öyle birden bire gerçekleşmez. herkes bunu menajerlik oyunu sanıyor ve birden bire her şeyin oturmasını bekliyor. keşke otursa da biz hiç hasta olmadan takımı izlesek ama yok öyle bir dünya.

oyuncu ve rotasyon konusunda benim fikrim ve tercihlerim belli. alex mental ve fiziksel olarak hazırsa oynar, yoksa bu takım 4-4-2 çıkar düşüncesindeyim. çok güzel bir kadro var linkte, onu görmüş hoca ve çok hoşuna gitmiş. birini oynatsa diğerini neden oynatmadığı konusunda müthiş spekülasyon yapılıyor ve bu hakikaten çok gerizekalıca. linkteki kadro mükemmel, bence de her maç öyle çıkmalıyız.

oyuncular hakkında söylediği şeyler çok güzel. çok samimice değindi konulara, herkese hakkını teslim etti ve benim içimi fazlasıyla rahatlattı. bir nokta çok hoşuma gidiyor çünkü anladığım kadarıyla hoca hiçbir oyuncuyu tamamen hazır olmadan taraftarın önüne atmak istemiyor. bu çok güzel bir şey çünkü fenerbahçe taraftarı malesef yer yer lüzumsuz ve aptalca tepkiler verebiliyor oyuncusuna. bence oyuncusunu yuhalayan taraftar gerçek taraftar değildir. bazı oyuncuların ise daha cesurca sahaya sürülmesini ve üzerinde durulmasını bekliyorum. umarım hoca böyle yapar ilerleyen haftalarda.

teknik direktör takımı olmak konusunda söylediği her şeye, %100 katılıyorum. nokta.

gruptan çıkarsak ilerleyebiliriz dedi, ve katılıyorum. çok zor bir gruba düştük ve zorluk derecesi çok yüksek maçlar oynayacağız. özellikle hocanın kendisini doğru bir şekilde hiç kıvırmadan avrupa maçlarında başarısız buluyor olması ve bu istatistiğin düzeleceğinin garantisini büyük bir özgüvenle vermesi hoşuma gitti. takıma ve kendisine ne kadar çok güvendiğini gösteriyor.

3 temmuz olaylarıyla birlikte hoca liderlik karakterini ortaya koydu ve bunu eleştirmiyorum. sadece bazı krizlerin daha iyi yönetilebileceği düşüncesindeydim ama artık olan oldu, biten bitti. bundan sonra önümüze bakmalıyız ki hoca da buna konsantre olmuş durumda. kendisi de bu sürece, süreç sırasında kopanlara etrafından geçerek değindi.

neticede benim kafamdaki soru işaretlerinin neredeyse hepsine teoride çok doğru cevaplar verdi. uygulamanın da, öyle veya böyle, bir şekilde sonuca ulaşacağına inanıyorum ve hocayı destekliyorum kesinlikle. referans aldığım yazıdan bir alıntıyla bağlayacağım:

"Fenerbahçe menfaatlerini herkesten fazla düşündüğü ortada; yararlı olamayacağını düşündüğü an görevi devredecek kadar da dürüst, dobra."

her şeyi bu bile özetler. samimiyetine inanıyorum hocanın. şimdiki geçiş sancılı dahi bile olsa, sonunda hepimizin istediği fenerbahçe ortaya çıkacaktır, buna da inancım tam. yeter ki iyi gün ve skor taraftarları bir çenelerini kapasınlar, basındaki yalan haber gazına gelinmesin ve herkes bilinçli bir şekilde hocaya ve hocanın yapmak istediklerine doğru bir şekilde bakabilsin.