bugün

parmakların, gazete kağıdı ya da kitap sayfasına dikine sürtülmesi sonucu meydana gelen, minik lakin işkence etkisi yaratan kesik.
(bkz: papercut/#2708878)
projelerin çıktılarını büyük boy yazıcı ile aldığınızda, bazı durumlarda makineyi elle beslemeniz gerekir.
işte bu anlarda siz 120'lik kağıdı (şu rulo olanlar) iki yanından tutuyorken, makine elektriğin verdiği güçle bir anda serefesizliğin (bkz: şerefsizlik) dik alasını yapar ve jet hızıyla kağıdı içine çeker.
işte o an, kağıt avucunuzun içinden çekilip, iki hafta boyunca geçmeyecek olan iz ve derin sızı bırakır.

Kağıt kesiğinin bundan beteri olamaz..
ufak tefek gördünde karamürsel sepetimi sandın der gibisinden bir acısı vardır ki sormayın gitsin.
bunun daha da kötüsü oy pusulasını zarfa koyarken sanki Türkiye'nin geleceği benim oyumla kurtulacakmışçasına zarf iyice yapışsın diye yalamamla dilimi kesmeyi başardığım hadisedir.
bildiğin yaradır. kedi götünü görüp yara sanmamıştır.
kağıttan gelen bir uyarıdır aslında yazdığın veya yazacağın şeylere dikkat et gibisinden.
Ne çocukları olacaktı,
Ne anlatacak hikayeleri.
Birbirleri için yanlıştılar,
Yaratıldıklarından beri.

Birisinin bembeyaz, pürüzsüzdü cildi,
Ötekisi de uzun kollarıyla bilinirdi.
Ah, nasıl da sarılmak isterdi.
Sadece uzanabilseydi.

Bir rafta karşılaştılar.
Önce uzun uzun bakıştılar.
Birbirlerine dokunmaya çalıştılar.
Asla doğru edemeyecek iki yanlıştılar.

Bir gün bir müşteri geldi,
Bir kağıt ve bir makas istedi.
Kırtasiyeci ikisini birleştirdi.
Bir torbaya yerleştirdi.

Torbayı boşalttı müşteri,
Makasa değdi elleri,
Makas kollarını açtı.
Kağıda sarılacağı anı bekledi.

Kolları açıldı.
Kağıda değdi.
Ona sarıldı.
Paramparça etti.

Hiç böyle derin olmamıştı,
Her hangi bir kağıt kesiği.
Birbirleri için yanlıştılar,
Yaratıldıklarından beri.
özellikle baş parmak ve işaret parmağı arasında kalan yumuşak kısım kesildiğinde ciddi bir acı hissetmene neden olur. iki parmak arasını fazla açmamak gerekir kesik izi geçene kadar.
''Elinizi hiç kağıt kesti mi? Bıçaktan ve tüm kesici aletlerden daha fazla acıttığını biliyor musunuz? Günler süren bir sızı yaratır. Kabuk bağlamaz, geçmez, yani öldürmez ama süründürür;

Pek çok kişinin hayatından, iz bırakan biri gelip geçmiştir. Duvara çarpmış gibi sersemletir. Uzun süre kendine gelemezsin. Üstünden kaç aşk gelip geçer, o bir türlü geçmez. Sırası gelince herkes o vurgunu yer. Kaçmak neredeyse imkansızdır!

Hayatta bir kere mi aşık olunur? Bu tartışma yıllardır sürer gider. Kimine göre insan gerçek aşkla bir kere tanışır; kimine göre aşk insanın karşısına pek çok defa çıkabilir. O kısım bence aşka nasıl baktığınıza göre değişir ancak şu bir gerçek ki, insan bir kere kalbin bekaretini bozacak darbeyi yer.

Genellikle 20-40 yaşları arasında bir yerde, ömrünüzün sonuna kadar adını unutmayacağınız ve yüreğinizde kağıt kesiğine benzer bir acı bırakan şahısla karşılaşırsınız. Suçiçeği veya kızamık geçirmek gibidir. Tek fark, sizi aşı da kurtaramaz!

Öteki tarafta cehennem vardır ya da yoktur, orası inancınıza kalmış ama dünyada cehennemi yaşadığınız süreç, o şeytanla karşılaştığınız zamandır. Hepimizin hayatında birinin parmak izi kalır. Aradan kaç yıl geçerse geçsin, onun bıraktığı izler kolay kolay silinmez.

Şahit olduğum, dinlediğim ve yaşadığım pek çok hayat hikayesinde, bu durum dikkatimi çekmiştir. Yaşadığımız hayat, uzun bir yolculuktur. Arabayla uçsuz bucaksız bir yolda ilerlediğinizi hayal edin. Yolun bir yerinde karşınıza bir tabela çıkar. Üstünde ''Gerçek Dünyaya Hoş Geldiniz!'' yazıyordur. Elbette o yazıyı görmezsiniz, siz o sırada tabelayı elinde tutan kişiye bakıyorsunuzdur!

Verdiğiniz bu moladan sonra, elinizde sarsılmış inançlarınız duruyordur. O güne kadar bildiğiniz her şeyin yanlış olduğunu görürsünüz. Ve kalbin bekareti bozulmuştur! Aşk, sevgi ve insanlar üzerine inandığınız bütün değerler, yerle bir olmuştur. Sizin şeytan üstüne düşeni yapmış ve yüreğinizde iyileşmesi zor olan o yarayı açmıştır.

Ardından dökülen gözyaşları, beddualar, içilen yüzlerce sigara ve kadehler dolusu alkol; hiçbiri kısa zamanda toparlanmanızı sağlamaz. Aradan yıllar geçer, siz yeniden seversiniz, belki evlenirsiniz, hayat devam eder. O kişiyi affedersiniz. Aklınızın ucundan bile geçmez üstelik! Ama o kağıt kesiği yok mu? Hiç ummadığınız yerlerde ortaya çıkar. Bir filmin içinde bir sahnede, bir romanın ortasında, bir dostun başından geçen olayda, birden kendini hatırlatır. Yüreğinizdeki sızıyı hissedersiniz.

Bu acıyı yaşamayan yürekler kolay kolay büyümez. Hayat karnesinin önemli derslerinden biri olan Şeytan ile Karşılaşma, diploma alabilmenizin gerekliliğidir. Ancak şunu unutmayın! Farkında olun ya da olmayın, siz de başka birinin hayat yolculuğunda elinizde bu tabelayı mutlaka tutarsınız: ''Gerçek Dünyaya Hoş Geldiniz!'' *
başına gelmeyenin inanmayacağı bir hadisedir. (bkz: hasiktir)
kağıt keser el acır, bazen de yürek acır
Unutulmaz olur tek bir an
Bazen melek olursun bazen şeytan

Biliyorum sana da saklı bir bahar
dilerim bir gün ittirsin
yolunu gözlediğin rüzgar

Biliyorum sana vermedim pek bir haz
Tavsiyem geliyor az bekle biraz
Sen de artık bu lanetli ismi unut
Ama kalbini bir sevgiye her zaman açık tut

Biliyorsun derdini zamana söylersen o seni dinler.
Dudaklarının kıyısından gözyaşın iner

içimde kalacak elbette o gizli bahçe
O bahçede buluşacağız biz her gece
Kaçan fırsat geri dönmüyor bence...
sadece bir çiziktir ama insanı utanmasa ağlatacak bir acı da bırakır orasında burasında.öyle fena bir kesiktir ki "seni kağıtla keserim ulan" diye tehdit edebilirsiniz sinirlendiğiniz birini.
iyileşmeden üzerine bir kağıt kesiği daha gelirse, o zaman görün acıyı. aklına estikçe kanar, elinizi yıkarken acır, krem sürerken acır, elinizi bi yere değdirdiğinizde acır.. lanet bir şeydir yani. *
yazıcıya kağıt koyarken üflersin ya yapışmışsa arada başka birşey varsa dökülsün diye hah işte o sırada dudağını kestiyse bir kağıt o zmaan görürsün ne bok birşey olduğunu.
düşünmesi bile insanın içini ürperten kesiktir. *
başıma gelmeyen ama sürekli bir efsanedir duydugum şey... * *
bıçak veya neşter kesiğinden bile daha fazla acı veren kahrolasıca şey. özellikle parmak arası çok fena acıyo. tecrübeyle sabittir
new moon'da ortalığı karıştıran minik kazadır.
eh, o minicik kan bile vampirlerin arzusunu uyandırır sevgili sakar bella!
alüminyum folyo kağıdıyla yapıldığında bambaşka bir anlam kazanan durum. en sakin anınızda kendinize attığınız jilettir artık.
ağacın intikamıdır. sen o kadar ağacı kes kağıt yap, sonra onları israf et. olacağı budur işte.
iki parmağın arasındaki ince deri kesilince,birde bunun üstüne işkence olsun diye tuzlu su ve sirke karşımına elini sokunca bas bas bağırttıran bir durumdur.
küçük yaralar çok acırlar.
aşk acısını bile solda sıfır bırakır. aahh..
Test odasına girdiğimde koliden yeni çıkmış testlerden uzak durmayı artık öğretmiştir.