bugün

ilk olarak tanımı yapalım ki, moderatör arkadaşların kafasında entry'miz ile ilgili kötü düşünceler
oluşmasın. annesinin, bakkala ekmek almaya gönderdiği çocuğun, eve gelirken aldığı ekmeği, ucundan
başlayarak yarıya indirmesi olayıdır.

çocukken sık sık karşılaştığım bir durumdu. akşama kadar sokakta cirit atan ben annemin bağırarak,
camdan para atması ile takımı fark yemiş taraftar kadar üzgün oluyordum. hem para üstü kalmıyor, hem de
ekmeği aldıktan sonra direk eve giren ben, bir daha o akşam sokağa büyük ihtimal çıkamıyordum. sepet demeyin
o aralar sepetin ipi kopuktu bizde.

annenin attığı para ile bakkala gidip, ekmekleri aldıktan sonra hafiften ucundan bir parça kopararak,
ağıza atıyordum. sonra sigara gibi meret, başlayınca bırakamıyorsun. sonra fırından gelirken yolda arkadaşlar
görülür iki satır muhabbet edilir falan. muhabbet esnasında ise eğer konuşulan kişi pek sevilmeyen biri ise
el ekmeğe götürülerek birer birer parçalar koparılarak, işim var izlenimi yahut pek siklenmiyorsun izlenimi verilirdi karşıya.

sonra eve gelirsin apartmanın merdivenin çıktığın anda lan bakarsın 2 ekmek almıssın, bir tam bir çeyrek kalmış.
para üstüde kalmamış ne bok yicem ben nidaları ile ekmek eve bırakılır. akşama yetmesi için az yenilirdi.

----------------------------------

birde bunun komşuya alınan ekmeği yarıya indirme mevzusu var. hadi kısaca onuda anlatayım.
efendim, bahçede oynarken komşunun biri ekmek aldırmaya yolladı rica ederek. peki dedim gittim aldım geldim.
dalgınlık ile onun ekmeğinin ucunuda götürmüşüm. ulan gene para yok ne yapsam diye düşünürken, apartmanda ekmeği poşetten
çıkarıp ters çevirme fikri oluştu. salaklığın daniskası. ekmeğin koparttığım ucunu poşetin dibine doğru çevirerek, ekmeği verip kaçtım.


işte bu kadar. çocukken yaşamadım demeyin, yaşamayan çocuk yoktur.
ekmek almaya gönderilmemesi gerektiğini ima eden çocuktur.
sezercik filmlerinde oynayan o dombili çocuk örnek olarak gösterilebilir.

öğretmen : Diyelim ki sınıfta bir tepsi baklava var.

dombili : hani nerrdeee!! *

oyun oynamaktan yemek yemeye vakit bulamadığından fırsat bu fırsat diyip ekmeğin ucundan başlayıp eve gidene kadar yarısını yiyen çocuktur. komşularının ekmeğini almamaya özen göstermesi gereken çocuktur. aksi takdirde komşu teyzeden şu ses duyulur :

- huuuu komşu sizin oğlan benim ekmeğin yarısını yemiş yolda !
hayatın tadını an be an çıkaran çocuktur. hala yaptığım bir eylemdir.
daha gelişmiş versiyonu için;

http://www.youtube.com/watch?v=-5dYwoADfWU
eşşek kadar oldum ama ben bunu hala yapıyorum. ekmeğin o dayanılmaz kokusu karşısında her seferinde kıyı kıyı derken eve gelene kadar ekmeği yarılıyorum çokta keyifli çoçuk olmak gerekmiyor ki.
yolda yemenin tadı başkadır. Yarısını yedikten sonra 1 tane daha ekmek almaya gönderilebilen çocuktur.. Bu defa da ekmek yarım gelirse bilinmedilir ki yanlız değildir.
karnı acıkmış bir çocuktur. ayrıca ekmek sıcaksa, karnın toksa bile yersin onu. o derece güzel oluyor.
oyunu bırakıp da eve gelip 2 lokma bir şeyler yemeye üşenen fırlama çocuktur. akşam olup da sofraya oturuldugunda yemek yemeyip annesini çok üzer.*
ekmeğin yarısını yediğine göre iştahlı çocuktur. ilerde obeziteye dikkat etmesi gerekebilir.
aslında bir ekmek değil her seferinde birden fazla eklek aldırılması gereken çocuktur.

- ipne yarısını yedin yolda zaten.
üstüne tatlı niyetine evde bir temiz sopa yiyecek olan çocuktur.
diğer yarısını da yanında gezdirdiği köpeğe yedirir. sonra annesi; 'tamam, sen yersen ye ama itlere niye veriyorsun?' diye azarlar. gün içinde evde oturup adam gibi yemek yemek yerine, sessizce mutfağa süzülüp ekmek arası zeytin-peynir yapıp sokağa çıkmak gibi bir adeti de vardır bu veletin.

bir elinde yarım ekmekle kaleye geçer. ekmek bitene kadar kalede durduktan sonra kaldığı yerden hayatına devam eder. akşam ezanı okununca sağdan-soldan, ovadan, bayırdan, kapıdan, pencereden çağrılan bütün çocuklar gibi eve gidilir ve tekrar sabah olması için beklenir. hele zorunlu banyo merasimi. tam bir işkencidir. bazen validenin sıcak suyu kafadan aşağı boca edişi sonrası haykırışlar, bazen tırnaklar kesilirken tırnağı dibinden kesmeler filan.

sabah olunca kahvaltıda illa patates olması beklenir. patates yoksa kahvaltı boykot edilir. sonra yine aynı döngü. bakkala gidip ekmek alınır ve dönülürken yarısı yenir. eğer yolda komşunun kazları yolumuzu keserse onların da gönlü hoş tutulmalı ve bir tutam ekmek de onlara verilmelidir. sonrasında başları kopuk ekmekler sofraya geldiği zaman millette muzip bir gülümseme havası... en kötüsü fareye benzetilirsiniz.

vay be.
yarım ekmeği bomboş yediğine göre midesiz çocuktur. halbuki alıp içini bilimum cici ekmek arasılıklarla doldurmak vardır.*
2 ekmek lazımsa 3 ekmek al dediğimiz çocuktur.
masumdur. öyle ki sonun başlangıcı için cumhurbaşkanlığı köşkünden atılan topun sesini duymaz.
ekmek sıcaksa eğer ohoo ölürüm öyle keyfe ben.
trabzonlu olmadığı kesindir.*
Nağapsınddır zavallı cocuk annesi ekmek aldırmayı son ana bıraktırmıstır yapılan yemeklerin kokusuyla iyice azan cocukta yolda ekmeğin yarısını langırt diye yemiştir masumdur.Ancak kotu yanı eve gidince yıkanıp yemek yiyemıycek ekmek le kalacaktır.
(bkz: fırat)
tamamını yiyip eve kırıntılarıyla giden çocuktan bir nebze daha iyidir.
hemen hemen herkes çocukluk döneminde bunu yapmıştır. çok da zevklidir. yaş ne kadar ilerlerse ilerlesin sıcak ekmek alındığı zaman insan aynı eylemi tekrarlar.
açlık hissinin son mertebesine ulaşmış çocuktur.
çok acıkmış bir şekilde yemeğin sofraya konulmasını beklerken son anda bakkala gönderilen çocuktur.