bugün

eve aldığı ekmeği getirirken yarısını yiyen çocuk

diğer yarısını da yanında gezdirdiği köpeğe yedirir. sonra annesi; 'tamam, sen yersen ye ama itlere niye veriyorsun?' diye azarlar. gün içinde evde oturup adam gibi yemek yemek yerine, sessizce mutfağa süzülüp ekmek arası zeytin-peynir yapıp sokağa çıkmak gibi bir adeti de vardır bu veletin.

bir elinde yarım ekmekle kaleye geçer. ekmek bitene kadar kalede durduktan sonra kaldığı yerden hayatına devam eder. akşam ezanı okununca sağdan-soldan, ovadan, bayırdan, kapıdan, pencereden çağrılan bütün çocuklar gibi eve gidilir ve tekrar sabah olması için beklenir. hele zorunlu banyo merasimi. tam bir işkencidir. bazen validenin sıcak suyu kafadan aşağı boca edişi sonrası haykırışlar, bazen tırnaklar kesilirken tırnağı dibinden kesmeler filan.

sabah olunca kahvaltıda illa patates olması beklenir. patates yoksa kahvaltı boykot edilir. sonra yine aynı döngü. bakkala gidip ekmek alınır ve dönülürken yarısı yenir. eğer yolda komşunun kazları yolumuzu keserse onların da gönlü hoş tutulmalı ve bir tutam ekmek de onlara verilmelidir. sonrasında başları kopuk ekmekler sofraya geldiği zaman millette muzip bir gülümseme havası... en kötüsü fareye benzetilirsiniz.

vay be.