bugün

daha bugün gördüm seni. ilk gördüğüm anda hoşuma gittin. kemal doğulunun yeni şarkısı var ya, pek de sevmem ama, 60-70-80 oynamaya başladım seni görünce. elim ayağım titriyor. uzun zaman sonra aşık oldum ben. yeşil gözlerin, tavırların, iki de bir gidip gelmen. ya kızım çok tatlısın işte. bana numaranı verip faceye ekledin. hoşlanıyor musun acaba? hoşlanmıyor musun acaba? ne düşüneceğimi bilemedim. tek bildiğim akrabalarının bile bizi ne kadar yakıştırdığı.
abimlerle dönüş yolu boyunca senden konuştuk. seni yengeleri olarak kabul ettiler. onlar da farketmiş tüm hareketlerini. hadi be güzelim. bi sürpriz olmasın da ol hayatımda. seni çok seveceğimi hissediyorum. ne biliyim işte şu an bile elim titriyor. yarın arıyıcam seni. ve ben olarak konuşucam. olmazsa olmaz. ama olursa pek güzel olur be. tatlı rüyalar.
Zaten ben seni görmeden sevdim. görmeden de sevmeye devam edeceğim. bu sadece bir adım geriye çekilip beklemek. her şeyi bir anda bitiremem. olmaz. yapamam. seni seviyorum. sen bana, başlarda, pek inanmadınsa da artık inanıyorsun. inanmak bir ilişkide en önemli şey. inanmak, güvenmek. sevgimin büyüklüğünü ölçebilecek bir terim, bir söz öbeği yok.

ben seni görmeden sevdim. “görünce vazgeçersin”lerine aldırmadan sevmeye devam ettim(ki gördüğümde de seveceğim şapşal). sevmeye devam edeceğim. sana bir söz verdim. seni asla bırakmayacağım ve üzmeyeceğim. fırtına elbet dinecek sevdiğim. ülkeme gelecek bahar. dağlarda eriyecek kar ve sona erecek hasretliğimiz. madem ki seni seviyorum o halde bir sorun yok. ben sadece ama sadece seni istiyorum.

ben üzülmüyorum sevdiğim; çünkü bu kadar sevildiğim için çok mutluyum. sen de biliyorsun bazen salaklığım tutuyor. o anlarda pek iyi değilim tamam; ama bence diğer zamanlarda iyi iş çıkarıyorum.

zaten ben seni görmeden sevdim. görmeden bu kadar sevebildiysem gördükten sonra sana taparım. sana bir zarar gelmemesi için her şeyi yaparım. seni koruyan şövalyen olurum. kapında beklerim senin rahat uyuman için. ejderlerle savaşırım seni kaçırmak isteyen. her şey senin için bir tanem.

sen yeter ki beni sevmekten vazgeçme. ben her halükarda sana ulaşırım. i̇ster uzak ister yakın sen seç aşkım. ben sana uyarım. her zaman. her nereye gidersen.

yanlış yer yanlış zaman kavramının içinde büyüdüm. şu an olmam gereken yer senin yanın. ama ben evimde oturmuş saçımı başımı yoluyorum. ağlayamıyorum sevgilim akmıyor gözümden yaş. akmasını istiyorum ama lanet olası akmıyor.

şunu bil. sen üzülürsen ben üzülürüm. ben senim.

sakın unutma olur mu? seni çok seviyorum.
yalan lan hepsi yalan.

hayatında hiçbişey yok senin. sadece düşüncelerin var. allahın cezası hislerin var. kimsenin diğerini tanımadığı bir dünya burası. senelerini versen de tanımak için yapamazsın. milyarlarca insan içinden birini bile hiçbi zaman tanıyamazsın. inanamazsın. güvenemezsin.

adaletini siktiğimin dünyasında bi tek kendi duygularından emin olabilirsin. o yüzden üzülen de kaybeden de ağzına mütemadiyen sıçılan da sadece sen olabirsin. hala kendi hayatını kendi kontrolünde sanan mallar var şu evrende. senin hayatın yok mal. bi kız gelir senin gençliğini siker haberin olmaz. bi hırsız gelir senin geleceğini siker yine haberin olmaz. sonra noldu dersin bakarsın hiçbişeyi sen seçmemişsin hayatında. her şeyi başkaları yapmış. her değişimde başkalarının parmak izi var. her 'ben değiştim' diyişinde onun bunun orospulukları ibnelikleri var.

çocukken öylemiydi hiç..

değişmek zorunda hissedermiydik kendimizi insanlar hayatımıza zehirli sarmaşıklar gibi dolanmadıklarında.

benden sana tavsiye. bulaştırma beyaz sayfana yabancı mürekkepleri. herşeyden herkesten uzak dur. bütün iyiliklerden. bütün kötülüklerden. böylece sadece kendini yaşarsın. sadece kendini..
uyuduğumda rüyalarıma hiç gelmiyorsun diye mütemadiyen uykusuzum.
bazen bi çınar ağacının gölgesinde görürsün kendini
bazen de bi karanfilin yeni açmış yapraklarında..
gördüğünü sandığın şey aslında sen değilsin..o an için sana en yakın hangisiyse, hangi kişiliğinse onu görürsün..geçmişinden ders çıkarabildiğin kadar sensin..insanları zehirleyebildiğin kadar..gözlerini açıp dünyayı tanımak yerine gözlerini kapatıp gerçekleri gözardı edebildiğin kadar sensin.. doğrulardan kaçıp başkası olabildigin kadr sensin..öyle bi an gelir ki seni sevdiğini söyleyenlerin aslında sendeki başka birini bulup sevdiklerini anlarsın..sen o değilsindir ama sen sen olsan eğer böyle olmayacağını bildiğin için devam edersin tiyatrodaki başrol sandığın konuk oyunculuğuna..herşeyin boka sardığını anladığın vakit başlarsın başrol oynamaya kendi tiyatronda..çünkü kalmamıştır başka oyuncu..tiyatronun sahibi de sensin senaryonun sahibi de yönetmen de..seyirciler de sensin ama sen değil..sendeki başka senler..biletleri kakalamışsın bi kere..mecburlar seni o komik ruh halinle izlemeye..
ne gerekirse yaparım...
seninle olduğumda titriyorum...
ne kadar uzağa gidebileceğimiz konusunda bir limit bir sınır yok...
senden ayrı düştüğümde vücudum direncini kaybediyor. soluklarım düzensiz, kalbim cebren atıyor...

neden bir kişiyi elde edesiye kadar bunları söyleriz.

elde ettiğimizde hiç bir şey eskisi gibi olmuyor değil mi?
fethedilcek bir yer kalmıyor...
sen gitsen de kokun bende kalmış...
bir yaz gecesi. Aklıma türlü şarkılar geliyor, duymamazlığa veriyorum. Bilirsin iyi yaparım bunu. Sözüm yemin oldu kendi içimde. Her şey arzu ettiğin bir biçimde nüksediyor hayatımda. Defterini dolduruyorum okuman gerek neler neler birikti resmen günlük oldu. *
Hava çok sıcak buralarda zaten her böyle olmaz mi? Herkes çekip gitmiş evde oturuyorum durmadan dün gece senin aldığın filmi izledim. Jane Eyre e vakit gelmedi daha hoş biraz da ben erteliyorum mahvolacağimi düşünüyorum. Bir metrobus bile görsem ağlayacağımdan korkarken filmi ertelemek saçma sayılmaz ama bu gece vuslata ereceğim galiba. Gene doldururum başlıkları filmden repliklerle. *
Haşimle baya arkadaş olduk. Bir de konuşmayı ogrense ne güzel olacak. Geçen gece keyifsiz gibiydi. Yemini kestim kendine geldi. Şimdilik her şey iyi gidiyor buralarda.
Sigarayı da azalttım yani 1 paket 1,5 gün gidiyor artık. Alkol zaten en fazla 3 bomonti o da ertesi gün tatilse. Artık alkolik değilim yani anlayacağın teşekkür ederim.
Bugün bir kadeh şarap içtim. Öpücüğün gibi baş döndürücü idi ilk yudumu. Ikinci yudumda seninle kiyaslanamayacağını anladım. Utandım düşüncemden.
Bulaşık makinam bozuldu sonra geçen gün 3 saat bulaşık yıkadım. Sonra düzelir gibi oldu ama tam güvenemiyorum gene de denemeye değer yarın çalıştırmayı deneyeceğim. Olmadı haşim söz verdi beraber yıkayacagiz tabi fanustan psikolojik destek yapacak bana.
Leyla ve mecnunu izledim bugün. Bir söz dikkatimi çekti. Burada sarf etmeyeceğim belki sonra kulağına fısıldarım.
Oralar nasıl? Keyfin yerinde mi?
Sana yazmak için artık bahaneler bulmayacağım ondan sana böyle uzun uzadıya yazıyorum.
Özledim.
hani merhaba canım tanıyormuyum seni dediğin kişi var ya o kişi benim ağzıma sıçtığının üzerinde çok uzun yıllar geçmesine rağmen önce davarını inceledim. ilişkisi var diye yazilmış sonrada yok diye değiştirmişsin. oraya kadar sorun yok. sıra en can alıcı yere fotoğraflarına geldiğinde önce bir duraksadım sonra o bakmaya kıyamadığım gözlerinle göz göze gelince pilim bitti. içimdeki fırtınalar kopmaya başaladı. daha fazla uzatmanın anlamı yok amına koyim senin sikmedim ya sikildim. yunus boşuna demiyor seven sikilir siken sevilir.
sen miydin o yoksa hayalinmiydi.
bedenime değen çıplak ten.
seninki değil miydi yoksa.
sendin belki.
belkide ilerleyen hastalığımın etkisiydi.
suçluluk duymanı istemem ama sen gittikten sonra böyle oldum.
arada seni görüyor seninle konuşuyordum.
sanki sen varmışsın gibi.
bilmiyorum ya. çok hoşuma gittin sen.
sende şansım olması bile güzel. gözlerin, saçların, ellerin, tavırların, bakışların. bana bakmıyormuş gibi yapışların. ve gözgöze geldiğimiz an. bu bir hoşlantı mı aşk mı bilmiyorum. ama aşk olabilir bence. mutlaka denemeliyiz. niye arayıp sormuyorsun. bir kere mesaj atsan bu bir işaret olurdu. ama aramama kızmıyorsun. seni arıyıcam deyince tamam diyorsun. sonra facebook una "acaba benden hoşlanıyor mu" falan yazıyorsun. trip atıyorsun bazen bana. ama benden hoşlanmayıp da yapıyorsan bunları çok saçma. ümit vermek bu çünkü.
sevgilim ol. son ol. mutlu olacağımızı biliyorum.
müstakbel aşkım. bunu sana yazdım.
7 ay bekledim bir tek mesajını. fakat bir de ne göreyim. facebookta ilişkin var. sana söyleyecek laf bulamıyorum. şu an bitmiş durumdayım sözlük. bu şarkı o hayırsıza gelsin: http://www.youtube.com/watch?v=3uHqXKQs-r4
seni çok özledim...
şu an kıskanıyorsun biliyorum ama inan dürüst olmak zorunda hissettim kendimi başkasından duy istemedim.
kimsin, necisin, nerdesin hiç bilmiyorum. belki şu an yanında sevgilin var, belki benim gibi yalnızsın. evet evet sana sesleniyorum gelecekteki sevgili. sevgilim diyemiyorum çünkü daha yoksun sen. ama bu aralar gelmene o kadar ihtiyacım var ki.

hayatımda hiç yapmadığım şeyler yapmaya başladım, sen geldiğinde neler yapacağımıza dair hayaller kuruyorum. ne kadar saçma değil mi? yani en azından bana hep saçma gelirdi, şimdiyse ben yapıyorum. sanırım mevsimim geldi, susadım aşka. gelsen de hayatımın ortasına konsan, her şeyi birbirine katıp darmadağın etsen keşke. ama benimle olsan.

mesela ikimizin de hiç gitmediği yerlere gitsek beraber. sırt çantamız ve cebimizde yetecek kadar parayla. gezsek dolaşsak, birlikte kaybolsak. her anımızı fotoğraflayıp, odalarımızda fotoğraflarımıza ait köşeler yapsak. demem o ki, anı biriktirsek birlikte.

bana yeni yeni şeyler öğretsen, daha önceden bilmiyor olmamla dalga geçsen ama ben her şeyi senden öğrenmiş gibi olmak hoşuma gideceğinden biliyor olsam da çaktırmasam hani. deli gibi tartışsak belli konular üzerine, hep zıt fikirleri savunsak. ama kavgasız olsun tartışmalarımız yani münakaşa olmasın münazara olsun.

bi gün karavan alabilmek umuduyla para biriktirsek birlikte, sonra her defasında o parayı içkiye yatırsak. birlikte deli gibi içip, sarhoş olup güle oynaya sokaklarda dolaşsak. kimseye sataşmadan kendi mutluluğumuzu yaşayarak. kahkahalarımız gecenin sessizliğine inat çınlatsa etrafı. birbirimizi susturmaya çalışırken daha çok gülsek hatta.

uçurtma uçursak birlikte, hatta şu dilek fenerleri var ya onlardan alsak dilekler tutup onları uçursak. bisiklet gezilerine çıksak, yorulana kadar sürüp sonra sızlansak. doğruluk-cesaret oynayıp, birbirimizi gaza getirip, sokakta insanların bize bakışına aldırmadan delilikler yapsak, mesela lokantanın camına yapışıp yemek yiyenlere bakıp kedi gibi yalansak sonra o halimize gülsek.

sana yemek yapsam ben. en sevdiğin yemekleri yapabilmek için yemek kitaplarını karıştırsam, ben bunların içinde boğuşurken sen sevgiyle beni izlesen. hatta o telaşlı halime gülsen, eğlensen. pes edecek hale geleceğimi anladığında, önlüğünü takıp yardıma gelsen. güle oynaya yemekleri birlikte tamamlasak.

karnım ağrıdığında karnımı ovsan, yaz-kış demeden üşüyen ayaklarımı sen ısıtsan. kışın ince giyiniyorum diye söylensen hatta. kendime dikkat etmediğim zamanlarda kızsan.

lunaparklar vazgeçilmezimiz olsa, her gittiğimizde bıkmadan her oyuncağa binsek, bi tek lunaparkta içkiye verecek paramız kalmasa hatta.

sen de benim gibi kış aylarını seviyor olsan. kar topu savaşlarında hep sen yensen, ben mızıkçılık yapsam. hastalandığında elimde bi fincan ballı ıhlamurla peşinden koşsam, içirene kadar pes etmesem falan.

arkadaşlarımızla gittiğimiz yerlerde sadece ikimiz için özel anlamlı, sadece birbirimizin anlayacağı kelimeleri söyleyip hareketleri yapıp aramızda gülüşsek. sadece bakışlarımızla bile anlaşabilsek. ben yine uzun uzun bakamasam, utansam gözlerimi kaçırsam, sen şapşallıklarıma gülsen.

işte bunları düşünüyorum boşta kaldıkça. olmayan birinin üzerine hayaller kurmak hiç adetim değildir oysa. ama yapıyorum işte. demek ki artık seni beklemeye başladım. beklemeyi de hiç sevmem haberin olsun. gel de uçur yüreğimdeki uçurtmaları, titret dizlerimi, darmadağın et hayatımı. hadi gel...
bende aradığını bulamamış olabirsin belki ama bende bulduğunu kimsede bulamayacaksın unutma.
sevgili abiciğim,
ben küçükken seninle bakkala gitmişiz, gelirken yolun ortasına oturup ben gitmicem diye ağlamışım. sen de başımda beklemişsin. ben olsam seni beklemez giderdim. işte bu yüzden seni çok seviyorum canım abim.

yine küçüktüm, hem de çok küçük.. hatırlarsın.. annem ve babamın düğün fotoğraflarına bakıyorduk. annemin kucağında bir erkek çocuğu vardı: "vooaaaaa bak o çocuk benim. annemle babamın düğününde ben vardım da sen yoktun" demiştin bana. ağlamıştım, kızmıştım, niye ben yoktum da sen vardın? kıskanmıştım çok. ama şimdi düşünüyorum da iyi ki yoktum annemlerin düğününde ve biliyor musun annemin kucağındaki çocuk gerçekten de sendin. çünkü bizimkiler seni çöpten bulmuş lan. gundiii. ehehhh. doğum günün k. o. felan yani.. vuuuuuvv uyuz abim benim.
yorgun hissediyorum, hep uyumaklı. soğuk kalmayı, kaçabilmeyi iyi biliyorsun. ama ben bilmiyorum, bakakalıyorum öylece.
keşke diyorum, hata yapmasam da böyle davranmasan.
ben bu yazıyı sana yazdım sevgilim.

adını bilmeden,yüzünü göremeden, elini tutamadan.

aslında fena birisi değilsin sen. Ne iyi, ne de kötü.

seni sevebilmeyi aslında çok istemiştim güz baharında değil...

baharın coşkusunu senle yaşamayı çok istemiştim.

ne bileyim böyle konserlere gidip salakça eğlenmek...

sadece senin olmak istiyorum demeni isterdim.
sevgili x kişisi, sana diyom evet sana bakma sağa sola;

benim sevgilim var senin sevgilin var; be kızım nerden neden nasıl çıktın karşıma?! neden bana insan gibi davrandın, neden ilgi gösterdin, neden aklımı, belki bikaç haftalığını sürecek bile olsa, karıştırıyosun? neden o kadar derin bakıyosun be kara gözlü? neden bana bu yazıyı yazdırıyosun?

o son gülücüğü neden attın ha?
4 yıldır yalnızmışsın. hayatına, vereceğin değeri hak edecek birini sokmayı istemişsin belli. bu yaşıma kadar bi kızla el ele gezmedim dedin ya, dondum işte o an. seni küçümsediğimden değil sadece sana denk olabilmeyi isterdim..

bu çok klasik bi yalandır ama ilk kez samimi söylenecek belki de. sen gerçekten benden çok daha iyisini hak ediyorsun. ne yazık ki senin saflığın, senin dürüstlüğün bende yok. sen bu düzene karşı dik durabilmişsin, aşkı sevgiyi belki de en içten olması gerektiği gibi yaşamışsın ama benim karşıma senin gibisi hiç gelmedi. ben kötü çocuklara aşık olan bi kız var ya oyum işte. zamanında hep yanlış ilişkiler yaşadım.

seninle sevgili olmayı isterdim, gerçekten. ama sana bunu yapamam sanırım, ya da kendime yapamam.. her gün senin karşında içten içe ezilemem.. yolun açık olsun, umarım hak eden birini bulursun..
bir güneşim olacaksın.
hep yanlış sorular sordular bana, nasılsın diye sordular mesela, iyi olmadığımı bile bile, cevap veremedim, dolmuştu gözlerim hani dokunsam ağlayacak derler ya öyleydim işte.
ne düşünüyorsun diye sordular mesela, çok şey düşünüyorum ama seni asla, aklıma bile gelmiyorsun çoğu zaman, hayaller içinde yaşıyorum ben, kimseye ihtiyacım yok aslında.
doğru soru sen kimsin?
ruh ikizim olduğunu düşünmüştüm, o an anlamıştım aramızdakinin aşk olamayacağını, benim hayatıma bu kadar bulaştırdığım bir başkası olmadı, beni bu kadar iyi anlayan birisi daha olmadı, şiirlerdeydi anlaşmalarımız, suskunluğu paylaşmamız, müzik anlayışınla şaşırttın beni, yumuşak müzikleri seviyordun sen, bense duygularımı dolu dizgin anlatmayı seviyordum, senin dinlettiğin müziklerle anladım sakin bir hayata geçiş yaptım, çabuk sinirlenmiyorum artık oysa eleştirilmekten nefret ederim ben, çok sert tepki veriyordum önceden şimdi gülüp geçiyorum söylenen sözlere, bazen öyle özlüyorum ki seni çok doluyorum, boşaltmak istiyorum içimdeki o pis duyguları, herkes konuşmak iyidir anlat diyor, oysa konuşmak istemiyorum ben, seni istiyorum, karşılıklı oturalım, bakışalım ama hiç konuşmayalım istiyorum, biliyorum sen beni anlayacaksın, o harfler sese dönüşmeden beni yatıştıracaksın ama ben aramızdaki bu duruma katlanamadığım için uzaklaştırdım seni kendimden, aşık olmak istediğim kişideki tüm özellikler vardı sende, korktum aramızdaki sırlı birlikteliğin sonundan, ben yapamadım, seninle bu şekilde hiçbir şey hissetmiyormuş gibi davranmayı.
şimdi mutluluk oyunundaki baş rolümü başarıyla oynuyorum, görsen beni gurur duyardın benimle, umarım o mutlu sonlu filmler gibi bir aşk yaşarsın.
kura

Bir filme bırakmıştık duygularımızı. Fonda üzücü bir rastlantı: "love is a losing game".. Bir aşkı anlatıyordu italyan bir yönetmen. Pergola gecelerini, uyku sevişmelerini, deniz ferahlığını, taze yaseminleri...

Bir aşkı anlatıyordu resimler. Düşlerin fotoğraflarını çekmişlerdi sanki. Müzik duyuluyordu, en gözyaşı dökmek isteği uyandıran cinsten. Oysa sular tamamen durgundu.

Bitki çayı kokusu vardı sokaklarda. Limon ağaçlarını anlatmıyorum bile. Öyle bir yerdeydik işte, çok tanıdık gelen, hiç bilmediğimiz.

Deniz fenerinde yaşamak fikri vardı bir kenarda. Her şeyi bırakıp izlanda'ya yerleşmek ya da! Anladınız işte. "işe geç kalmak mı daha büyük mevzuuydu, balık tutmaya giderken kitabı evde unutmak mı" ona karar veremedim bir türlü!

Sudan sebepler vardı oysa her şey için. Merak etmeyin çeşme değil damacana suyundandı hepsi.

Bir cevap anahtarı vardı elimde, aklınızdaki tüm sorulara karşılık gelen. Kaybettim şimdi. Ve cevapları unuttukça daha da mutlu olamaya başladım.

"Çiçeklere kanma!" dedi yaşlı kadın. Bana değil o genç kıza. Oysa bahardı her yer. Görme dedi yeşili. Kırgındı.

Carlos Santana'nın gitarı gibi sesleri vardı rüzgarın. Jill Scott'ın sesi gibi bir yağmura ihtiyacı vardı toprağın. Dünya dönmek istemiyordu sanki. Ayak sürüyordu. Bir kareoke barda "back to black"i söylüyorduk biz. Sanırım duydular sesimizi.

Bir aşkı özlüyordu üzgün bir adam. Hiç yaşamadığı!
karaktersizlik yapmanın alemiyok mayk. kafanda kurup kurup sonra o kurduğuna inanıp birilerine yoll veriyosun sonra da arkasından yok yalancı, yok şizofren diye sallıyosun. efendi ol. adam ol. yaşanmışlıklara saygı göster ki nefret kazanma!
hadi şimdi yol!