bugün

entry'ler (521)

evleneceksen gel

Bir sürü gereksiz program izledim, can sıkıntısından da izlemeye devam ediyorum. Kafamı bu saçmalıklarla boşaltıyorum ama bu programı iz le ye mi yo rum. Tahammül edemiyorum o derece.

survivor 2016

Biri bana aileleri zaten televizyonda onları izlerken onlara video göndermenin mantığını anlatabilir mi? Burası Dominik diyor bi de. Tuhaflığı bir tek ben görmüş olamam değil mi?

evlenmek

bir kere genel bir yanılgıyı dile getirmek istiyorum. arkadaşlar, insan öyle kendiliğinden evlilik isteği içinde olmaz, olamaz. evliliği siz düşünmezsiniz, size karşınızdaki düşündürür. yani '' ben evlenmem!'' diyen kesim hâlâ gerçekten kayıtsız şartsız seveceği kişiyi bulamamıştır..

sözlüğe yıllardır entry girmiyorum. bir bakayım neler yazmışım dedim, maşallah eski ilişkilerimin günlüğü gibi olmuş burası. şu anda nişanlıyım ve geçmişime o kadar gülüyorum ki... yaşadığım ilişkiler o kadar saçma sapanmış ki.. doğru insan konusuna gelirsek, hani diyoruz ya nasıl anlayacağız diye. ağzın, yüzün, dilin bağlanıyor arkadaşım. öööyle kalakalıyorsun. bugüne kadar korktuğun o evlilik hemen gerçekleşsin, hep yanında olayım istiyorsun.

özgürlüğün baltalanmasıymış.* sen mantıklı bir insan olursan özgürlüğün hâlâ devam eder ki. saçma salak kısıtlamalar yapmazsan, karşındakinin yaşının farkında olup ona göre davranırsan her şeyden önce arada saygı olursa hiiiiç de bir şey olmaz. sen de çıkar gezersin o da aynı şekilde. olumsuz yanları yok mu, elbette vardır biz de yaşayacağız. ama affedersiniz ota boka kavga edilinirse bırakın evliliği size sevgililikten bile fayda gelmez.

not: bu yazılanların hepsi nişanlılığın vermiş olduğu mutlulukla yazılmıştır. sevmek, sevilmek güzel şey azizim!

en yakındaki kitabın yazarı

cemal süreya - on üç günün mektupları
veronica roth - yandaş
e.l james - grinin elli tonu
*

divergent

her seferinde kitabı olan filmlerin kitabını okuduysam filmini izlemem gerektiğini unutuyorum. bu da onlardan biri. veronica roth * filmi izlediğinde acaba ne düşündü? tamam kabul kitabı tamamen aktaramazsınız ancak bu kadar köklü değişiklikler yapılır mı be arkadaşım? yeniden yazmışsınız siz yahu. ya bi kere ana karakterlerden four kitapta mavi gözlü! sürekli de gözlerine vurgu yapılıyor! eyvallah çok yakışıklı * sözümüz yok ama bari lens tak bi şey yap. yazık yahu, sinir oldum. ne kuralsızı ne de yandaşı izlerim. rezil olmuş güzelim seri.

gecenin şarkısı

niran ünsal -- kader diye diye.

http://www.youtube.com/wa...-OLadc8&feature=share *

dhoom 3

her ne kadar the prestige ve yer yer sihirbazlar çetesinden esinlenmiş olsa da ortada bir Aamir Khan gerçeği var. bu adam ne yaparsa izlerim. çünkü içinde samimi duygular var.

memento

yarım saat kadar önce izlediğim filmdir. ilk başlarda zorlansam da ileri-geri olayını anladığım an film beni o kadar da yormadı. ilk olarak ghajini'yi izlemiştim ve yorumlardan da memento ile arasındaki benzerlikler okumuştum. ancak belli başlı şeyler dışında benzerlik yok. bi kere kurgu ve işleniş farklı.

film zor evet dikkatlice izlemek gerekiyor ama ben ipucu sahneleri yakalamıştım
--spoiler--

akıl hastenesinde sandalyede oturan sammy'nin anlık esas oğlan olduğu sahne

--spoiler--

haliyle lan nooluyo gibi bir düşünce yerleştiği için filme daha şüpheci yaklaştım. film bana biraz da shutter island'ı hatırlattı.velhasıl gayet güzel bir film ama benim için bir bulut atlası kadar zor değildi.

the walking dead

adamlar zombilerden kaçarken bayağı kanlı canlı yamyamların elinde kaldılar. ironinin dibine vurulmuş. terminustan bir şey çıkacağı kesindi zaten ancak bu derece tahmin etmemiştim. güzel bir sezon finali yapmış dizi. 15. bölümde glenn ile maggie'nin buluşması ağlatmıştır söylemeden geçemeyeceğim.

bir de mantık aramıyoruz tamam ama hatalar da gözümüze derece sokulmamalı. kaçıncı bölümde olduğunu hatırlamıyorum ama zombiler bi gruba saldırdıklarında adamın birinin boynundan bayağı ısırmışlardı ve adam konuşmaya devam edip bizimkilere terminustan bahsetmişti. sonracığıma rick abimiz kendisine saldıran adamın boynundan ısırdığında fışkıran kanı hepimiz gördük. adam anında gitti. eeee nasıl oldu bu?

gecenin şiiri

'' Sesinde ne var biliyor musun?
Söyleyemediğin sözcükler var..
Küçücük şeyler belki ama
Günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar..''

Cemal Süreya.

13 mayıs 2014 soma maden ocağı kazası

Acı üzerinden siyaset yapmaktan hiç hoşlanmıyorum ancak bu yaşanalar bize bir kez daha ne kadar adaletsiz bir ülkede yaşadığımızı gösterdi maalesef. Bir tarafta sırtını devlete dayayıp masa başında internette oyun oynayarak 'mesai' yaptığını zanneden memurlar; diğer tarafta da günlüğü 5 liraya sırtında taş taşıyan sigortasız işçiler. Bu ülke garibanı toprağa vermekten bıktı artık. Birilerinin kişisel hırslarının, işlerini iyi yapmamalarının acısını insanlar canlarıyla ödememeli. Hayat bu kadar basit ve ucuz olmamalı. Ülke olarak sözün bittiği yerdeyiz.Allah bu temiz yürekli insanların yanında olsun..

tanrı nın unutulan çocukları

" Ucurtmayi gökyüzünde daireler çizen bir kus olarak hayal etmek kolaydi. Sanki bir şahinin ayagina ip baglamislar ve uçup gitmesini engelliyorlarmis gibiydi. Ve daha da yükseğe ciktigini görmek için heyecanla ipi germek istersiniz. Ama gözden kayboldugunda da geri dönmesini tercih ederdiniz değil mi? Cunku siz hala asagidaydiniz ve onu izleyemezdiniz. Yine de onu asagi cekecek , hayranlıkla izlemek için yere bagli tutacak kadar agir olduğunuzu bilmek guzeldi. istediğiniz zaman cikarip bakabileceginiz çok değerli bir şey gibi. Bir mücevher parçası. Bir siir. Bir sarki. Onu geceleri sağlam bir kasaya ya da kafese koymak istersiniz. Dogasina rağmen onu saklardiniz. ikisi de gidemesin diye parmaklarına yüzük takanlar gibi. Ama elbette ki bunu yapamazdiniz.
Bir şeyi elinizde tutmak onu sizin yapmazdi. Onu sadece kendi istediğiniz için tuttugunuzu, aslinda ayni güçle uzaklasip gitmeye calistigini bir sure sonra anlardiniz. ipi parmaginizdan kesmeniz ve rüzgara savrulmuş örümcek gibi birakmaniz gerektiğini. "

çocuk romanı gibi görünse de yetişkinlere de güzel mesajlar veren mükemmel diyemeyeceğim ancak güzel bir kitap.

haftasonu sabahın köründe uyanmak

dershane öğretmenlerinin sürekli yaşadığı bir durumdur. ayrıca onlar için hafta içi veya hafta sonu gibi kavramlar yoktur. *

yazarların memnun kaldıkları cep telefonları

şu an lg nexus 4 kullanmaktayım. tavsiye ederim.

farenjit

Öğretmen hastaligidir. insani mesleğinden soğutur. Öksürük nöbetleri yüzünden dersi yüz kere bölmek zorunda kalinir.

kıskanmayan kız sevgili

şimdi bu konuya şöyle bi açıklama getirelim. seven insan kıskanır bu bi gerçek. kıskanmayan insan yoktur ancak kıskandığını gösteren yahut göstermeyen insan vardır. ben anlamıyorum bu kıskanılmak isteyen ya da ne bileyim kısıtlanmaktan hoşlana insanları. e arkadaşım misal gelmişsin yirmi beş yaşına sana benim mi anlatmam lazım bi şeyleri? benim mi söylemem lazım bi ilişkinin gerektirdiklerini?

sen şimdi gezersin gününü gün edersin haber de vermezsin sonra kız bi şey dedi mi kıskanç olur. sen bi olması gerektiği gibi davran bakalım karşındaki sana'' buraya gitme onu yapma bunu yapma'' diyecek mi? bi tanıştır o 'yakın kız arkadaşınla' ondan sonra bak bkalım duruma nedir? sen kız varmış yokmuş öyle takıl sonra '' e beni çok kısıtlıyor.''

sözün özü vardır arkadaşım bu kız. benimdir. göstermem kıskandığım zaman, kısıtlamam. ne gerek var böyle şeylere yahu ilişki dediğin hayatı kolaylaştırmalı, biz niye var olanı zorlaştıralım?

erhan güleryüz

yazmayım dedim ama dayanamadım. hazır kendi çapımda duygusallığa bağlamışken hayranı olduğum yegane insan hakkında iki kelime karalamak istedim bu gece..

ayna grubunun çıktığı ilk günden beri severim. ceylan'ı dinlediğim klibini büyük bir beğeniyle izlediğim günü dün gibi hatırlıyorum. sekiz yaşındaydım ve televizyonun karşısında oturduğum an gözlerimin önünde. oysa dün ne yedin diye sorsanız kendime kısa bir düşünme payı veren biriyimdir. gözlüklerden midir o vakit anaokulunda oynamış olduğum ''kafkas''tan mıdır bilinmez büyülenmiştim ceylan'da. o zamanın pop müziğini hatırlamam ben çünkü dinlediğim, takip ettiğim tek gruptu ayna. sekiz yaşında bir çocuk ne anlayabilir sizce aşk şarkılarından, ayrılıklardan ya da kırgınlıklardan? sırf ayna kasetlerimi her zaman dinleyebileyim diye walkman aldırmıştım aileme..

çok severdim erhan güleryüz'ü ancak hiçbir zaman o televizyonda sevdiği birini gördü mü çıldıran çocuklardan da olmadım. yalnız unutmam ne zaman arabada radyoda bir şarkısı çıksa söz birliği yapılmış gibi sesi açılır ve kimse konuşmazdı. belki de ailemin gerçek anlamda saygı duyduğu nadir şeylerden biriydi erhan güleryüz sevgim. en güzel hediye yeni çıkmış bir ayna kasetiydi benim için. ailem dışarı çıktığında bir kasetle geliyorlarsa bana dünyaları almış kadar olurlardı. bir tren yolculuğu yapmıştık ''Bostancı durağı'' zamanında ve yolculuğun aklımda kalma sebebi kasetin yeni alınmış ve benim şarkıları yolda ezberlemeye çalışmamdır.

erha güleryüz bende birçok şeyi temsil eder ama en başta da çocukluğum gelir. saflığım, duygusallığım, anlayamadığım belki de hiç tatmadığım duygular karşısında ağlayışlarım.. yıllar geçti üzerinden o günlerin, grup dağıldı, ayna eskisi gibi olamadı ama hep vardı bi yerlerde. son zamanlarda yazılanları okudum da yok cemaatçi olmuş yok cemil'e ihanet etmiş. hiç umrumda değil, dinlemeye devam ederim. çünkü o benim çocukluğum. ne yapmış olursa olsun bana o yıllara dair güzel anılar bırakmış bir insan. hiç tanımadığınız, karşılaşmadığınız ve konuşmadığınız biri sizde bu denli bir geçmiş yaratabiliyorsa sorarım size nasıl unutulur, nasıl ötelenir? gerçek sanatçılık bu değil midir zaten, bir kişinin bile hayatında bir anlam ifade edebilmek? erhan güleryüz bunu başarabilmiş bir insan. kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmezken kaldı ki sanat camiasında şu an kimler kimler varken erhan güleryüz'e laf etmek biraz acımasızlık ve geçmişe saygısızlık değil midir?

masallardaki gizli mesajlar

kral çıplak: eğer ki makam sahibiysen etrafında her zaman sana yaltaklanmak isteyen insanlar olacaktır ve onlar hiçbir zaman sana karşı bir çocuk kadar dürüst olmayacaktır.

yazarlar şirin olsaydı hangi şirin olurdu

obur şirin.

yaran olaylar

dün başıma gelmiş bir olaydır:

dersten çıkıp zümre başkanımı beklemeye başladım kendisine acil vermem gereken evraklar vardı. neyse efendim kaşla göz arasındA BiLGiSAYARIN BAŞINA GEÇMiŞ HOCAMIZ MYNETTEN HABERLERE BAKIYOR. BEN DE görür görmez bu adam n'apıyor demeden koptum gittim yanına. hocam bi bakar mısınız dedim ama o anda oradan uzaklaşmak için neler vermezdim. çünkü tam da o anda denk gelen haber aynen şuydu :

'' diplomalı bakireler ''

ah o hocamın haberi anında geçmek için gösterdiği çaba, benim kızarmam....