bugün

entry'ler (313)

geziciler vatanseverse kamu malına kim zarar verdi

gezide binbir çeşit vatansever insan (sade vatandaş) ve o insanların arasında kamufle olmuş binbir çeşit fırsatçı vardı. vatansever insanların arasındaki fırsatçı provokatörler-teröristler verdi o zararları.

Antisoru: Polisler vatanseverse (ki bence kesinlikle vatansever insanlardır) provokatörlerin meydanda olmadığı zamanlarda dahi, kimseye saldırmadan protestosunu yapan vatandaşlara (kamu malından daha değerlidir bu vatandaşlar-kamunun kendisidir) neden zarar verdi?

nuri özaltın

özaltın holding kurucusu ve yönetim kurulu başkanıdır.

çok tanımam bilmem kendisini, belki de çok düzgün bi işadamıdır belki de değildir. o sebeple altta yazacaklarım sadece o konuda kendisine yapılan bir eleştiridir. genel profilini bir örnek üzerinden çözümlemek derdinde değilim.

az önce trt haber de bir programda başarılı bir işadamı olmasını ne tür özelliklerine borçlu olduğunu anlatırken "...ben normalde 50 mühendis çalıştırarak yapılacak işi 1 mühendisle yapardım ama mükemmel yapardım, bunun nasıl bir fark yaratacağını düşünebiliyor musun, bu çok önemli bir meziyettir"... demiştir.
yaklaşık 10 yıl boyunca inşaat sektöründe çalışan olarak bulunmuş, sonra da kendi firmasını kurmuş biri olarak (kendi "bebek" kıvamındaki firmamı kesinlikle koca holdingle karşılaştırmıyorum) bu çalışma şekline-zihniyetine kesinlikle karşıyım. evet belki bu şekilde daha çok kazanır daha hızlı büyürüm belki ama çalışan olarak geçirdiğim yıllarıma ihanet etmiş olurum. 3 kişilik işi tek başıma yaptığım günlerdeki sitemlerime, hakettiğimden çok daha az maaşla çalıştığım günlere ihanet etmiş olurum. bu çalışma şekli ancak ve ancak zorunlu kalınan hallerde istisnai olarak kullanılacak bir yöntem bence.
ki hepsini geçtim, sonuçta kişinin kendisi karar verir neyi nasıl yapacağına eyvallah ama iki üç cümle sonra "ben büyük bi işadamıyım" diyosa bir adam bunun ağırlığının farkında olarak, topluma vereceği mesajlarının etkisinin farkında olarak, "50 mühendisin yapacağı işi 1 mühendisle bitirirdim" dememelidir.

mimar vs inşaat mühendisi

harita mühendisinin alacağı versustur.

yersen.

yüzde yüz futbol

26 Ekim 2015 Antalyaspor Beşiktaş maçından sonraki programda rıdvanın çakırkeyf bir halde katıldığı futbol yorum programı. bi sebepten ötürü keyfi de yerinde belli ki. kelimeleri daha gelişine serpiştiriyor konuşurken. yarasın ne diyelim.

summer wine

sinatra seven-dinleyen bir adam olmama rağmen, bu şarkıyı ilk defa lana del rey ablamızdan duydum. orjinalinin kime ait olduğunu öğrenince utandım tabi, aradım frank abimden özür diledim hemen o ayrı.

ama bi şarkıyı genelde ilk kimden duyarsan onu daha bi özümsersin mevzusu var ya, işte bu şarkı da o kapsama giriverdi. düğünümde ilk dans şarkısı bile oldu bu lana coverı. o derece içime işledi o derece içime sindi yani. sinatra, ville, lana farketmez ruhumuzu böyle güzel besleyen her müzisyene derin saygılar..

biliminsanı ile doktor ve mühendisi aynı sanan mal

(bkz: mal mal tespit yapmak)

bi mühendis açısından durumu tanımlarsak;

hiçbir üniversite ya da mevcut eğitim sistemi bir mühendise veya doktora karşılarına çıkacak mesleki mevzuların tüm cevaplarını öğretemez. bu mümkün değil. eğitim sonucunda bir mühendis veya doktorun uzmanlaştığı-uzmanlaşacağı alanlarda belli bir bilgi birikimine sahip olması ve bu bilgiler üzerinden (tabiki belli ilke ve prosedürlere uygun olarak) kendi izleyeceği yollarla çözümler üretmesidir. dediğim gibi bütün cevapları ezbere bilmek, bütün çözüm yollarından haberdar olmak mümkün değil. öyle doktor hasta tedavi eder, mühendis yol-bina yapardan ibaret değil o işler. ben doktorluk meselesine pek hakim olmadığım için mühendislik üzerinden devam edeyim.

daha 28 yaşında genç bir mühendis olarak üniversitede hiç öğrenmediğim bir sürü teknik, kısayol, daha sağlıklı sonuçlar veren çözümleri zaman içinde kendi kendime geliştirdim. bunları yeri geldi çalışanlarımla, yeri geldi meslektaşlarımla ve hatta hocalarımla paylaştım. belki öyle literatüre geçen patentli falan buluşlar değil bunlar fakat sonuçta bir anlamda bilimsel değeri olan işler. bu da bilimsel ilerlemenin önemli bir parçası.

ben pek yazılım olayına hakim değilim. ama mesleki bir problemin çözümünü farklı bir yoldan daha iyi çözebileceğimi hayal eder kurgular ve bunun programını bir yazılımcıya yaptırabilirim veya mevcut yazılımlardan birine bunun eklenmesi konusunda tavsiyede bulunabilirim. bunun için akademisyen veya başka tip bir "biliminsanı" olmama gerek yok. düz mühendis olarak bilimsel karşılığı olabilecek bir tane fikir bile üretebiliyorsam ben de bilim insanı tanımına girmiş olurum.

bilim adına fikir üretebilen (bunu öyle kahvede atıp tutar gibi yapmaktan bahsetmiyorum tabi), bu fikirleri en azından belli bir tabana oturtabilen herkes bilim insanı sayılabilir.

ricardo andrade quaresma bernardo

(bkz: 8 mart 2012 atletico madrid beşiktaş maçı)
(bkz: quaresma nın 45 dakikada sadece 1373 metre koşması)
(#28477261)

bu yukarıdakiler quaresmanın rezilliğidir.

vodafone arenanın açılış yılında bu karaktersiz adamın bu hareketlerine rağmen geri alınması da beşiktaşı yönetenlerin rezilliği olacaktır.

not: hasta beşiktaşlıyım

quaresma nın 45 dakikada sadece 1373 metre koşması

(bkz: 8 mart 2012 atletico madrid beşiktaş maçı)

tanım: normal yürüme hızının 45 dakikada 3000 metre olarak öngörüldüğü bir dünyada bu quaresma lavuğunun beşiktaşın bir avrupa maçının ilk yarısına denk gelen bir 45 dakikada 1373 metre mesafe katetmesidir.

maçı en güzel yerden izlemiştir kısaca.

şimdi fikret başgan bu adamı sırf ucuz ve sırf bazı akıl küpü (!) taraftarların gazını almak için transfer etmeye yelteniyor ya, aklım almıyor. ulan sadece bu başlık bile kulübün kapısından sokulmaması için yeter de artar. bu kulübe en büyük zarar popülist yaklaşımlardan dolayı prensipleri bir kenara koydukça veriliyor. allah akıl fikir versin.

2002 den beri ak partiliyim 1 kuruş almadım

e sosyal yardım falan alsaydın bari. kömür, beyaz eşya... ya da ne bileyim ihale falan?? en azından devlet dairesinde işin kolay görülseydi be abim.

(bkz: sikte bile kafa var sende yok)

sevgilisiyle tatile giden kız

tatile gitmeyi "bikinili sevgiliye denizde sürttürmek" olarak tanımlayan zihniyetin hor göreceği kızdır.

lakin binbir çeşit tatil olanağı ve bunların içinde (konaklama kısmına bakalım mesela)aynı yatakta yatmaktan... ayrı binalarda kalmaya kadar binbir ihtimal varken sen sırf sevgilisiyle tatile gitti diye kuş beyinli kafanda kurduğun fantazilerine dayanarak bi kızın namusuna laf edebilecek kafadaysan, geçmiş olsun sana da seni bu yaşlara getiren topluma da.

kızın kocasıyla arasındaki mevzuları merak etmek de ayrı bir falso. sanane ulan.

illa ki mide bulandırıcı birşey arıyorsanız (bkz: yobaz)

bütün yobazlar toplandık toplandık

(bkz: düzce)

etek boyu kısaldıkça kişinin laiklikliği yücelir

bu kadar mallık dolu bir tespit görmeyeli birkaç dakika olmuştu. (sol frame sağolsun!)

laiklik nedir ne değildir bi onu bil de ona göre tespit sıç bari.

laiklik

bize ilkokulda öğretilen en salt haliyle:

din ile devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasıdır.

şimdi bunu yorumlarsak, laiklik;

devlet açısından; devlet yönetiminde dinin-dinlerin etkisini ortadan kaldırarak kitleler üzerinde etkili din adamlarının "vesayet" olasılıklarını ortadan kaldırmak, farklı dinlerin bir arada bulunduğu bir toplumda dinden kaynaklı çoğulcu bir yönetimin gelişmesine engel olmak, yasa ve yönetmeliklerin önceliğini dinden bağımsız olarak adalet ve etik prensiplerine dayandırarak, doğruluğu ve uygunluğu sorgulanabilir (bu çok önemli-sorgulanabilir) bir temel oluşturmak gibi işlere yarar.

din açısından; devletin dinden bağımsız yaklaşımlarının bireylerin dinine müdahale etmesine engel olması, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin dini görüş ve davranışları yüzünden (pozitif veya negatif) etkilenmesini-kısıtlanmasını engellemek, din gibi sorgulanması pek mümkün olmayan ve hoş karşılanmayan bir olguyu devlet gibi herşeyin kontrolünü sağlamak temelli bir olgunun sorgulama-müdahale edebilme menzilinden çıkarmak gibi işlere yarar.

kısacası din ve devlet gibi iki son derece dominant olgunun birarada olmasından kaynaklanacak çatışmaları engeller. ikisini de birbirine karşı korur.

laiklik adı altında sadece bir olgu korunduğu ve diğerine müdahale edildiği sürece her zaman sorun çıkacaktır, çünkü o gerçek laiklik değildir.

mısırda laik ordunun zulmüne direnecek müslümanlar

baştan söyleyeyim konu hakkında pek bi bilgim yok. alttaki yorum da konudan ziyade başlıktaki cümle yapısına yöneliktir.

mısır veya başka bi ülkedeki dinamıiklerden bağımsız olarak, laik bir devlet-ordu, o ülkenin vatandaşlarına sırf dinleri yüzünden baskı veya yaptırım yapmaz. yapıyorsa da laik değildir. aynı geçmişte bizde laiklik ilkesinin ardına sığınıp milletin dinine başörtüsüne şusuna busuna karışanların aslında laik olmadığı gibi. ya da o devlet-ordu laiktir ama insanlara dinden bağımsız şekilde başka bir sebepten ötürü zulmediyordur.

yani güzel kardeşlerim her laikim diyen laik değildir. ama bu kelimeyi heryerde böyle kullanınca, istisnasız herkesin yaşam konforunu arttırabilecek bir ilkeye de (bkz: laiklik) çok büyük zarar veriyoruz.

hdp ye oy vereceklere ufak hatırlatmalar

sırf akp'ye zarar vermek için oy atmayı düşünenler; hdp barajı geçerse akp nin vekil sayısı azalacak anladık da... akp kendi çıkarları uğruna ülkeyi satabilecek bir parti olduğuna göre, bunlara istedikleri tavizleri verdiği anda başkanlık sistemini getirecek desteği hdp'den alacak bunu da biliyoruz. bakmayın selonun seni başkan yapmayacağızzzz nidalarına. külliyen yalan. gün gelir devran döner, selodan "başkanlık sistemi barış ve özgürlük için demokrasi için önümüzdeki engelleri kaldıracak" cümlesini duyarsanız sakın şaşırmayın.

öte yandan akp'nin vekil sayısının düşmesi mevzusunun da ötesinde hdp'yi destekleyen arkadaşlar, bu hdp hala pkk ile kolkola-bilmem farkında mısınız. diğer konularda ne derse ne vaat ederse etsin, bir terör örgütü ile kolkola bir partiyi desteklemek akıl alır gibi değil. olum ayılın lan. yarın bigün kafası bozulsa gözünü kırpmadan masum sivilleri (seni beni) öldürebilecek, aramıza dalıp bomba patlatabilecek, seyahat ettiğimiz otobüse molotof atabilecek insanlardan bahsediyoruz. hdp alelen bunları destekliyor ve siz de hdp'yi.

sakın bana barış demeyin. sakın kürtler de mecliste temsil edilmeli falan da demeyin. benim söylediklerimde kesinlikle kürtlerin temsiline veya barışa karşı bir nokta yok. aksine ben de barışı ve kürtlerin temsilini savunuyorum burada. hdp kürtleri değil, kürtleri ve pkk'yı temsil ediyor. böyle olunca da pkk üzerinden kürtleri temsil etmiş oluyor. denklemden pkk çıkmadıkça olmaz bu iş. barış konusunda da aynı şey. işin içinde pkk varken barışa inanmak nasıl mümkün anlamıyorum. istediklerimiz olmazsa silaha sarılırız tehditlerini her an hissettiren bir terör örgütüne mi güvenmeliyiz yani barış için. aklınızı yitirmiş olmalısınız.

yani temelde hdp'ye değil pkk'ya karşıyım ben. bigün hdp çıksın bizim pkk ile bir alakamız kalmadı, onların sözcüsü, temsilcisi, destekçisi desin-diyebilsin (tabi sadece demekle de olmuyo o işler), ondan sonra konuşuruz neler yapılacağını, ama hdp pkk ile kolkola yürüdüğü sürece otomatik olarak onlara da zerre güvenebilmem, vaatlerine inanmam mümkün olmayacak. akp'ye karşı olmanın en tercih edilen yolu hdp olmamalı. siz de iyi düşünün.

selahattin demirtaş

hdp eşbaşkanı.

arkadaş bu selo destekçilerini anlamıyorum.

sırf akp'ye zarar vermek için oy atmayı düşünenler; hdp barajı geçerse akp nin vekil sayısı azalacak anladık da... akp kendi çıkarları uğruna ülkeyi satabilecek bir parti olduğuna göre, bunlara istedikleri tavizleri verdiği anda başkanlık sistemini getirecek desteği hdp'den alacak bunu da biliyoruz. bakmayın selonun seni başkan yapmayacağızzzz nidalarına. külliyen yalan. gün gelir devran döner, selodan "başkanlık sistemi barış ve özgürlük için demokrasi için önümüzdeki engelleri kaldıracak" cümlesini duyarsanız sakın şaşırmayın.

öte yandan akp'nin vekil sayısının düşmesi mevzusunun da ötesinde hdp'yi destekleyen arkadaşlar, bu hdp hala pkk ile kolkola-bilmem farkında mısınız. diğer konularda ne derse ne vaat ederse etsin, bir terör örgütü ile kolkola bir partiyi desteklemek akıl alır gibi değil. olum ayılın lan. yarın bigün kafası bozulsa gözünü kırpmadan masum sivilleri (seni beni) öldürebilecek, aramıza dalıp bomba patlatabilecek, seyahat ettiğimiz otobüse molotof atabilecek insanlardan bahsediyoruz. hdp alelen bunları destekliyor ve siz de hdp'yi.

sakın bana barış demeyin. sakın kürtler de mecliste temsil edilmeli falan da demeyin. benim söylediklerimde kesinlikle kürtlerin temsiline veya barışa karşı bir nokta yok. aksine ben de barışı ve kürtlerin temsilini savunuyorum burada. hdp kürtleri değil, kürtleri ve pkk'yı temsil ediyor. böyle olunca da pkk üzerinden kürtleri temsil etmiş oluyor. denklemden pkk çıkmadıkça olmaz bu iş. barış konusunda da aynı şey. işin içinde pkk varken barışa inanmak nasıl mümkün anlamıyorum. istediklerimiz olmazsa silaha sarılırız tehditlerini her an hissettiren bir terör örgütüne mi güvenmeliyiz yani barış için. aklınızı yitirmiş olmalısınız.

yani temelde hdp'ye değil pkk'ya karşıyım ben. bigün hdp çıksın bizim pkk ile bir alakamız kalmadı, onların sözcüsü, temsilcisi, destekçisi desin-diyebilsin (tabi sadece demekle de olmuyo o işler), ondan sonra konuşuruz neler yapılacağını, ama hdp pkk ile kolkola yürüdüğü sürece otomatik olarak onlara da zerre güvenebilmem, vaatlerine inanmam mümkün olmayacak. akp'ye karşı olmanın en tercih edilen yolu hdp olmamalı. siz de iyi düşünün.

uefa nın bjk ye ffp cezası vermesi

transfer yapabilmesiyle ilgilide kısıtlamalar var sanırsam. transfer yapabilmesi için gelirinin giderinden fazla olması gerekiyor falan fişman...

necati bez getir

yobazıyla ünlü ilimiz

oraya bi düzce yazın lütfen

feminist bir kadınla sevişmek

o kadar korkulası bir durum değildir. hele iki taraf da enerjik sevişgenler ise tadından yenmez. feminist olmakla sevişme dinamiklerini birbirine karıştırmayan hatun olması lazım tabi. uzun süreli ilişki zor ama yatakta harika zaman geçirilmesi mümkündür.

noluyo lan neler anlatıyorum ben

patates kızartması

ben bugüne kadar bu başlığa nasıl entry girmemişim dedirtecek kadar önemlidir. temel besinimdir. hayat kaynağımdır. yemediğim her gün ziyandır. hazırından ziyade ev yapımı olan makbuldür. beni evine yemeğe davet eden herkes, ne kadar ana yemekler döktürse de sırf benim için mutlaka patates kızartır. lise yıllığımda 3 satırda bir bahsedilir. o derece mühimdir. öğrencilik yıllarımızda ev arkadaşımın da bana ayak uydurmasıyla beraber senede yaklaşık 100 kg tüketirdik. 40-50 kg'lık çuvallardan yılda iki defa alırdık eve. teyzem üniversiteyi kazanma hediyesi olarak kızartma tenceresi almıştır hatta. hem can hem canandır.

nitekim bugünlerde 1 kilosu 6 lira olunca orta direk ve dar gelirli ailelerin en rahat kullanabildiği doyurucu besin olma özelliğini yitirmiştir malesef. burger kingden alsak pazara göre daha ucuza gelecek sanırım. yazıktır. bir iki konu hariç (5 tane sayamayız yani) bütün meselelerde yanlış politika yürüten ve hatta bazı konularda 0 (sıfır) yönetim gösteren hükümetin marifetidir. başka hiç kimsenin suçu değildir bu durum. tabi bu suçun cezasını ülkenin zengin olmayan büyük kesimi çektikçe sorun yok! yazıktır.