bugün

aşk acısının geçip geçmeyeceğine dair yakın bulunan birine sorulan sorudur.

sezen aksu' nun şarkısında; "ah istanbul istanbul olalı, hiç görmedi böyle keder" dediği aşk ayrılığı yoksunluk halidir. aşığa göre; "böyle bir keder" yeryüzüne gelmemiştir, kimse böyle bir acı çekmemiştir. dünyanın ışıkları sönmüştür! değerli olduğuna dair duyguları altüst olmuş, kendilik değeri düşmüştür.

bağlanma kuramı üzerine yazan bowly; sevilenin kaybına ilişkin öfkeyi "bağlanılan nesnenin yeniden kazanılmasına yönelik bir mekanizma" olarak görür. yas tutmak yani sevilen kişinin kaybının ardından yaşanan belli aşamalar vardır. bu aşamalardan sağlıklı bir şekilde geçilebilmesi için, kişinin yas tutabilme kapasitesinin olması gerekir. aksi halde terk edilme dönemi sonrası, duruma uygun olmayan baş etme davranışları, kişide daha büyük yaraların açılmasına sebep olur. kişisel gelişimin yolunu tıkayan sonuçlar doğurur.

yas tutma sürecindeki ilk aşama, ayrılığı kabullenmeyip karşı tarafı yeniden elde etmeye yönelik davranışlar göstermektir. karşı tarafın söylediği insani bir iyi söz bile bir umut ışığı doğurur ve birlikteliğin devamı için yollar aranır hatta kimi zaman fazlasıyla ısrarcı bile olunabilir.

bir diğer davranış öfkedir; "bunu bana nasıl yaparsın?" şeklinde düşünmenin yarattığı duygu aşırı öfkedir, bu öfke nefret boyutuna kadar gider. terk edilen kişideki narsisistik öfke, benliğin zedelenmesi ile ilgilidir ve açılımı şöyledir; "bana rağmen beni terk ediyorsun... hiç mi değerim yoktu? beni hiç mi sevmemiştin... hiç mi değer vermemiştin... senin için yaptıklarımı nasıl olur da görmezsin... her şey yalan mıydı?" aşık bu dönemde kendi varlığının değerli bulunmadığını takıntılı bir biçimde yaşayıp, yatıp kalkıp ilişkisini ve ayrılık sürecini düşünür.

giderek çaresizlik duyguları hissetmeye başlar, giden kişiyi geri getiremeyeceğini anlar ve derin bir acı ve üzüntü yaşar. kaybedilen kişiyi geri getirmek mümkün olmadığı için suçluluk yaşanır. bu dönem depresyon dönemidir.

son aşama kabul dönemidir, kaybedilen kişinin artık gelmeyeceği yavaş yavaş kabul edilir ve kişi gündelik ilişkilerine döner. kişi normal duygularını tekrar yaşamaya, yeniden sevinmeye, merak etmeye, üzülmeye başlar.

bu saydığımız aşamalar sağlıklı bir yas süreci için, yaşanması gereken süreçlerdir. kişi bir an önce bu durumdan çıkıp kurtulmak isteyebilir ama acele etmemelidir.

yaşadığın duygu ve tepkileri kabul et ve bunları ifade et, bunlar normal duygulardır.

ağlamak ve konuşmak çoğu zaman iyileştirir. seni dinlediğine inandığınız insanlar ile konuş.

dost ve arkadaşlarından destek al. yas yaşamak için kendine izin ver.

doğum günü, yıl dönümü, bayram gibi özel günler senin için zor geçebilir ama sonraki dönemlerde aynı etki olmayacaktır.

yavaş yavaş iş ve okul gibi normal aktivitelerine geri dön. fiziksel bakımına özen göster.

aksi takdirde erkeklerin terk edilme sonrası intihar etme oranı, kadınlardan üç dört kat daha fazladır. alkol ve madde kullanımına yönelirler, dikkatsiz ve tehlikeli araba kullanımı olur. kadınlarda ise depresyon erkeklere göre iki kat daha fazla görülür.

şarkıcı teoman' ın söylediği şarkıdaki gibi; "daha kaç vücut gerekli, benim seni unutmama" tarzında sürekli partner değiştirerek yas tutmaya çalışanlar da vardır kuşkusuz... ama bu yolun da, yaraları iyileştirmeyi bırakın daha da kanatmaktan ve açılmasını sağlamaktan başka bir işe yaramadığını belirteyim.
geçiyor amk geçiyor denilesi sorudur. insan var sevdiği evlendiği günün sabahı güle oynaya kalkıyor yatağından.

Not: mesela, ben.
daha iyisini bulana kadar sorulan sorudur.zira daha iyisini bulunca ben aslında onu sevmemisim olur.
sanırım herkes için değişen bir durum bu, genelleştirmek yanlış bu tarz konuları.

http://www.youtube.com/watch?v=X910rAYosP8
geçer ama tamamiyle değil. bir yara izi bırakır sende ve o yara izine kim gelir dokunursa ondan sonra canın acır ama tamamiyle geçer.
insan bir zaman sonra olen babasinin acisini geciriyor.. ask ne ola ki?
biri biter bir yenisi başlar. bu böyledir. durduramıyoruz efendim.
'geçer' olarak cevap verilmesi gereken bir önerme. Aşk bize hormonumuzun tetiklenmesi ve akabinde bu duygunun ortaya çıkması, daha sonra bu duygu yüzünden insan aklının bu yönde düşünceler üretmesinden mütevellit bir insanlık durumdur. Bu duygunun oluşturduğu düşünceler, tamamiyle yanılsamalardan oluşmakla birlikte her insanın doğuştan ve sonradan gelen egolarını tatmin etme amacı bu duygunun temelidir. Eğer bu duyguları tatmin etmenin başka bir yolunu bulursanız bu duygu ortadan kalkar. Eğer kurtulamıyorsanız sakin olun, oturun ve düşünün ama bu duygunun düşündürdüğü yanılsamalı düşünceleri değil! Objektif olarak. Böyle yaptığınızda biri hakkında düşündüğünüz aslı olmayan duygu ve düşünceler bir sis bulutu gibi ortadan kalacaktır zihninizi aydınlatan güneş ışığıyla. Hepinize kendinizde bir ve var olan, kişilerden bağımsız bir gelecek diliyorum.
geçer ama deler de geçer.
asla geçmez.

unutulur belki, hatırlandığı zaman yine için acır.

yine gözlerin dolar, yine onun kokusunu içine çekmek istersin..

beraber üşüdüğünüz aklınıza gelir, birlikte yediğiniz kokoreç aklınıza gelir.

beraber yürüdüğünüz yollardan ayrı kaldığınızda her geçtiğiniz sürede bi sigara yakıp daha yavaş yürürsünüz.

gözleri aklınıza gelir,

duraksarsınız,

senin baktığından bile habersiz olduğu twitter profiline girip fotoğrafına yiyecek gibi bakarsınız..

"ananı sikeyim senin nerdeeğğğsiiiiğğğnn " moduna girersiniz..

bunlar olacak yani, aşık olun gençler, aşk acısı çekmek kadar güzel bir şey yok çünkü.
kılıç yarası gibidir geçer ama izi kalır demiş şair...
geçmesi kuvvetle muhtemel duygudur.
kişisel özelliklerinde katkısıyla kimi bünyede takıntı etkisi yarattığından dolayı süreç daha zor ve acıtıcıdır. bazılarının da çok da fifi tabiriyle ayrılık sabahı arayışlara giriştiği için üzülmeye vakti olmaz ciğerimin. ama nereden bakarsanız bakın geçmesi gerekendir. yoksa babalara gelinir.
ayrıca hayat devam ederken insanın takılı kalması bilimsel araştırma konusudur heralde.
bu durumu kalbinize zormanız gerekir. susuyorsa geçtiğinden değil konuşmaktan yorulduğundandır.
hayat biter,yol biter,arka sokaklar biter, aşk acısı geçmez.
geçer geçmesine, geçer ama derin yaralar bırakır gider. unutulmaz, sigara gibidir, ara verilir sadece. ufak bi kıvılcım tekrar alevlendirir.*
cevabı aşk kavramı farkedildi farkedileli merak edilen soru. bulursanız cevabını fotokopiye bırakın.
Geçmez. Gerçekten aşk acısı çekiyorsa, derisini soy, limonlu tuz bastır onun acısı bile geçer ama aşk acısı geçmez. Geçmiyor amına koyayım. Aşık olduğun oruspu siktir olup gitmeden önce, kalbinin yanına koyarsın onu. içinde bir organ olur. Kalbin gibi bir organın olur. Çekip gitse dahi, sen yaşadığın sürece o acıda senle yaşar. Kimse görmez, kimse bilmez, anlatsan kimse anlamaz, kimse dinlemez. Sen çekersin, sen konuşursun sen dinlersin. Ömrün geçer o amına kodumun acısı geçmez. Geçmez işte.
Bir zamanlar benim için gerçekten önemli birisini deli gibi seven birisi olarak, beni nedensiz yere terkettiğinde hayat çok zordu benim için. Uyuyamıyordum, yemek yiyemiyordum, önümde iğrenç bir hayat belirleme sınavı olmasına karşın hiç ders çalışamıyordum. Herhangi bir çift görünce gözlerim doluyordu. Yaşamak istemiyordum gerçekten. Hayat boştu onsuz. Nedenini defalarca sordum, cevap alamadım. Tam unuttum diye avuturken kendimi rüyamda görüyordum, başa dönüyordu her şey.

Şimdi nasılım? Hayat en küçük şeylere üzülmek için bile çok kısa ve değerli. ilk zamanlar onsuz yaşamayacağıma inansam da doğrusunu söylemek gerekirse her hafta başka bir kişiyle aşk yaşadığını duyduğumda sebepsiz yere gülüyorum. Umurumda değil. Ayrıldıktan 2 yıl kadar sonra acı sona erdi, sızı kalmıştı, ama şimdi o da yok. Çok iyiyim. Şanslıyım çünkü gerçekten değmezmiş diyorum. Keşke ona oturup ağlayacağıma daha gerekli şeyler yapsaymışım, ders çalışsaymışım diyorum..

Zamana bırakın. Unutursunuz, unutacaksınız. Dünya üzerinde ne kadar çok ayrılan çift var, hepsi psikolojik sorun mu yaşıyor? Hayır. Tek yapmanız gereken zamana bırakmak. iyi günler olsun dostlarım.
insanoğlu üremeye programlı bir yaratık. Aşık olmasının arka planında dahi bazı bilim adamlarına göre neslini devam ettirme güdüsü var. karşı cinsle karşılaşan bireyin beyni, saniyenin bilmem kaçta biri kadarlık bir süre içinde "ben bu karşımdaki ile neslimi devam ettirebilir miyim" analizini yaparmış.ilk bakışta olmasa da, zaman içinde aşık olunan karşı cins için vaktiyle bu analizden olumlu sonuç alınmış olmalı ki, beyin hormonların devreye girmesine izin versin.
işte bu sebeple, aşık olduğunuz kişi aynı zamanda neslinizi devam ettirmeyi bilinçaltınızda planladığınız kişidir. Onu kaybettiğinizde, ondan üreyecek tüm neslinizi kaybetmiş olursunuz. Çocuklarınız, torunlarınız, hepsi biranda yok olur. Aşk acısının şiddeti buradan gelir, aşkınızı yitirdiğinizde sizden üremiş tüm bireylerin ölümleri halinde duyacağınız acıyı toplu halde aynı anda hissedersiniz.
Yani; aşk acısı geçer mi sorunun bilimsel tek bir cevabı olabilir:
Nah geçer!
(bkz: nah geçer)
geçer muhakkak geçer.. ama bazıları var ki geçerken yüreğindehara-kiri etkisi yaparak geçer, ve artık sen bir başka sen olarak hayattına devam edersin.

(bkz: beni öldürmeyen acı güçlendirir)
Alisirsin bi zaman sonra yada onunla yasarsin.
Herşeyi zamana bırakırsanız geçibilecek bir durumdur. Hayatı akışına bırakın. Herşey kendiliğinden düzelecektir.
acıyı yaşayana bağlı...
geçirene göre değişir.