bugün

anaşizmin sinemadaki kıvılcımlarının en etkin örneği.

güzel miydi film? evet güzeldi. Ancak kafama takılan o ki sigmund freud'un psikanalizi ile beethoven'ın dokuzuncu senfonisini sentezlemeleri bir bakıma hoş ve çarpıcı bir o kadar da ters geldi bana. Zira dokuzuncu senfoninin o çocuğu hayata geri döndürmesi, tedavi etmesi gerekirdi ancak tam tersi olmuş. Çocuk duyunca kaçıyor anasını satıyim...

not: kız arkadaşınızla izlemeyin, kendinizi berbat etmeyin.
belki de dünyanın en komik sex sahnesi olan film.
Kubrick yine yapmış diyeceksin!
Anthony Burgess'in aynı adlı romanından uyarlanan 1971 yapımı Stanley Kubrick filmi. 70lerin sonunda ülkemiz de dahil birçok ülkede pornografik öğeler taşıdığı gerekçesi ile yasaklanan film. Bir başyapıt olan film Kubrick'in ustalığını gözler önüne seriyor. Kötülerin topluma kazandırılma sürecini işleyen film güncelliğini hala korur.
kalitesi üzerine konuşmaya gerek bırakmayan kubrick filmi.

edit: ayrıca umut sarıkaya nın bir karikatüründe arka planda "otomatik narenciye" diye geçmektedir. yardırmıştır. *
psikolojik ve sosyolojik yönden dikkate alınması gereken baş yapıt.
hayatımda okuduğum en güzel roman.
Filmi de romanı kadar güzeldir hatta aynısıdır...
her bireyin mutlaka izlemesi gereken başyapıt.

ps: ingilizcenize güvenerek altyazısız izleme gafletine düşmeyin.
kitabına bağlı kalan filmlerden, anthony burgess eseri.
yine de öncelikle kitabının okunması gerektiğini düşünürüm. artık aziz üstel'in çeviri konusundaki yeteneğinden mi kaynaklanıyor bilemiyorum ama, kitaptaki alex'in anlatımı çok daha büyüleyicidir.
Stanley Kubrick'in başyapıtıdır şarap gibi bir filmdir yıllar geçtikçe daha da güzelleşir.
ilk defa üniversitede sinema kulübünün gösteriminde beyazperdede izledim. sonra mı? defalarca...
--spoiler--
alex'in annesi.
--spoiler--
sessiz sinema klasiklerindendir.
izlediğim en iyi filmlerden. daha iyi sıralarda olmayı hakediyor. hem kitabını hem de filmini izleyen birisi olarak söylüyorum ki kitaba bağlı kalan az sayıda filmlerden. sadece bir kaç sahnesinde eksik var.


--spoiler--
1. si alex'in kızları eve götürmeden önce kızlara yemek yedirmesi

2. si ise alex'in koğuşa yeni gelen bir sarhoşu diğerleriyle birlikte döverek öldürmesi.

bilmiyorum belki gözden kaçmış olabilir ama izlenmesi gereken filmlerden bir tanesi.

düdüt: o değil de alex 15 yaşındaymış kitaba göre. kızlar da 10-12 falan. garip.
--spoiler--
biraz uçuk bir film ama izlenmeli.

film boyunca yüksek sesle bağırarak konuşan karakterlere 'la bi susun mua goyum' demek istesem de tebessümle bitene kadar bıkmadan izlemişimdir.

tavsiye edilir.
filmi kitabından daha güzel olan nadir eserlerden birisidir. kubrick'in dünya sinemasına bıraktığı eşsiz, tadı her seferinde damağınızda kalacak müthiş eseridir.
kitabın yanında film tam bir fiyaskodur. o hayal kırıklığını belki türk işi on numara bir dublaj az da olsa kurtarırdı ama stanley efendinin alt yazı takıntısıyla bu seçenek de olası değildir.
hakkında söylenilenlerin gazıyla şiddet sahnelerinden ürkeceğinizi düşünüyorsanız bu açıdan film sizi hayal kırıklığına uğratabilir. düşük düzeyde şiddet filmidir. ayrıca filmin afişinde illüminati simgeleri arz-ı endam etmektedir. stanley kubrick' in eyes wide shut'ına kadar bu konuda üstü kapalı yorum yaptığı tek filmdir sanıyorum.
dünyanın en ilginç bir o kadar da güzel girişine sahip film.
beğenmeyip burun kıvıranları hiç anlamadığım süper film. beğenmeyen arkadaşlara "belki anlamamışsınızdır, tekrar izleyin..." diyorum.* malcolm mcdowell bu filmde o kadar süper bir performans sergilemiş ki, bundan sonraki hiçbir filmi otomatik portakal kadar iyi olmamış. o seviyeye erişemedi mi nedir, başka elle tutulur filmi yok adamın.
yeni izleme fırsatı buldugum film. gercekten mukemmel uyarlanmis bir yapit. burokrasi yuzunden enteresan sonuclar cikiyor; yazar adam hapse giriyor, alex in elemanlardan 2 si polis oluyor falan.. * bir insanın yaptıklarını degistirtebilirsin ama yapısını degisteremezsin, yani alex saldırgan bir manyaktı, sakin bir manyak oldu sonucta. her neyse, izleyin derim izlemeyenlere.

ha belirtmek isterim ki gordugum en iyi girise sahip filmlerden birisi, belki de en iyisi.
anthony burgess'in aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanan süper ötesi stanley kubrick filmi. suç, suçlu, ceza sistemi, politika, politikacılar, özgür irade, vicdan üzerine fena fikirler içeren bir başyapıt.

en güzel yerlerinden bir tanesi. karısına tecavüz ettiği yazarın evinde, yazarın, alex'in yıllar önceki o adam olduğunu anlamasıdır. o kadar yanıp tutuştuğu idealler, alex'e yapılan iyileştirme yöntemlerinin insanlık dışı olduğu savı, hükümeti bu adamla düşürebileceğini düşünecek kadar muhalifliği her şey ama her şey karısını kaybetmiş bir adamın intikam gazabının altında kalır. hiç yokmuş gibi. ve olabilecek en vahşi yöntemlerden biriyle intikamını almaya başlar. lovely lovely lovely ludwig van ile. yukarı katta alex kafasını duvarlara vurup parçalamak isterken, çığlıklar atar. o insan hakları savunucusu aşağı katta haz gülümsemesi ile gülmektedir. harika bir sahneydi.

içişleri bakanının hastanede alex'e yemek yedirdiği sahnede politika ve politikacıların ne kadar ikiyüzlü, pragmatist olduğunu görebiliriz.

sonuçta suç işleyenlerin ellerinden iradeleri alınmalı mı, seçme şansı bırakılmamalı mı? evet bırakılmamalı. bu her ne kadar devleti daha da kontrolcu, totaliter bir hale getirecek yolun taşlarından bir tanesi olsa da umurumda değil. bana kalsa o alex'e daha neler yapardım.
yeni bir yazar. hoşgelmiş.
hayatımda izlediğim en iyi psikolojik filmlerden biridir. en iyisidir hatta.
arkadaşımın tekine önerdim. kült filmdir izle falan filan diye. neyse izlemiş gece. sabah bana bağırıp çağırmaya başladı. senin yüzünden alt üst oldum midem kalktı, insanlık dışı film falandı dedi.

dedim ki bunda bu kadar kötü olduysan funny games us'yi hiç izleme.

neyse çok iyi filmdir. filmi sadece film denen sanatı anlayan kişilerin bilmesi onu daha da iyi yapar.