bugün

entry'ler (3508)

kara çarşaf giymeyen kadının amacı

(bkz: troll olmanın amacı)

kadın yazarları istemiyoruz kampanyası

(bkz: kadın yazar tespit etmek için başlık açmak)

don t look now

son 15 dakikasına kadar vasat ilerleyip,sonlarında "heh sonunda be" dedirten film.beklenti yüksek tutulursa benim gibi,hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

beyaz ten merakı

türkiye gibi esmerlerin daha fazla olduğu sıcak ülke insanlarının daha çok merak duyacağı tendir.

muse placebo radiohead

radiohead,evin babasıdır.
placebo,evdeki büyük asi abidir.
muse ise evdeki küçük kardeştir.

aşmış şarkılar

placebo - i know
radiohead - nude
placebo - my sweet prince
radiohead - karma police
placebo - meds

possession

izlediğim en tuhaf,en garip,en sıradışı filmlerden biri Possession.Baştan sona bir delilik film adeta.Oyuncuların performansları sanki hastahaneden iki şizofren getirilmiş ve bu replikleri söyleyin demişler gibi oldukça uçuk kaçık ve başarılı.Filmin anlatım tarzı da içerdiği konu da oldukça tuhaf.Film bir çiftin ayrılık sürecini olabilecek en tuhaf ve metaforik şekilde anlatıyor,izlerken nerdeyse sürekli ağzım açık bir şekilde izledim çünkü filmde olanları anlamlandırabilmek ve kavrayabilmek oldukça güç,kısacası hazmetmesi de izlemesi de oldukça zor bir film.Filmin iki saat gibi bir süresi var ve anlattığı konu itibariyle biraz ağır bir film ama dediğim gibi o kadar tuhaf bir anlatım dili ve sahneler var ki filmde,izlerken sürekli acaba şimdi ne olacak hissiyle izledim filmi,o yüzden izlerken hep meraklı ve şaşkın bir şekilde izlemeye devam ettiğimi söyleyebilirim.Teknik yönden de kurgusu hariç özellikle sinematografisi ve yönetmenin kamera açılarını beğendim,soundtrackler daha fazla kullanılabilirmiş ama soundtrackler de film gibi garip.Eğer Eraserhead filmini veya David Cronenberg filmlerinden birini izleyip beğendiyseniz bence bu filmi de beğenme ihtimaliniz yüksek çünkü film bence Lynch ve Cronenberg filmleri tadında tuhaf bir film ve oldukça farklı bir film.Ben filmi hem beğendim hem de izlerken etkilendim ve aklıma kazınan bir film oldu,tuhaf garip ve gerçek dünyanızdan sizi biraz da olsa soyutlayabilen filmleri seviyorsanız tavsiye ederim,ama dediğim gibi hazmetmesi ve anlaması zor bir film Possession.

7.5/10

çekmeceler

Cesur,cüretkar ve derdini anlatmaya çalışan bir film Çekmeceler.içerik olarak Türkiye'de pek fazla değinilmemiş bir konuyu anlatıyor film; kadının cinsel hayat bağımsızlığı ve bu sahip olduğu bağımsızlığın sürekli baskı altında olması gibi konulara değinmiş diyebilirim.içerik olarak farklı bir konu ele alınmış,peki bu ele aldığı konuyu iyi anlatabilmiş mi derseniz,ne çok iyi ne de kötü bir şekilde anlatmış diyemem çünkü biraz fazla yüzeysel ve abartılı işlenmiş.Filmin kurgusunu beğenmedim,sürekli flashback'ler ve flashforward'lar yapılmış filmde ve ben genel olarak bu tarz flashback ve flashforward'ların dağınık bir şekilde serpiştirildiği filmleri pek sevmiyorum,kurgusunu beğenmesem de teknik olarak özellikle kamera kullanımı,ışık kullanımı ve sinematografiyi Türkiye standartlarına göre beğendiğimi söyleyebilirim.Film için sürükleyici diyemem ve bana kalırsa sevişme sahneleri biraz fazla abartılmış hatta bir ara erotik türde bir film izliyormuş gibi hissettim,sanırım bu kadar çok fazla cüretkar sahne olmasının sebebi yönetmenlerin hadi limiteri zorlayalım düşüncesinden dolayı olabilir.Ayrıca küfürlü diyalogların bazılarının fazla yapmacık olduğunu düşündüm izlerken filmi.Oyunculukları pek beğenmedim,sadece Nilüfer Açıkalın ve Tilbe Saran'ın oyunculuk performanslarını beğendim diyebilirim,filmin soundtrackleri oldukça başarılı olmuş.Filmin senaryosu bana kalırsa biraz zorlama olmuş yani sanki biraz dikkat çekmek ve "bakın biz böyle cüretkar ve cesur bir film yaptık" demek istemişler gibi geldi bana,ayrıca film bittikten sonra aklımda soru işaretleri de kaldı,senaryodaki detaylar iyi oturtulamamış ve biraz üstün körü olmuş gibi geldi bana.Fakat dediğim gibi filmin teknik yönü başarılı diyebilirim Türkiye'deki sinema sektörü standartlarına göre.Son olarak vasatı aşan bir film,fakat sinemada izlenecek kadar iyi olduğunu düşünmüyorum,yer yer etkileyici bir havasının olduğunu da söylemliyim filmin,böyle cesur ve derdini anlatmak isteyen filmlerin çoğalması gerektiğini düşünüyorum,en azından evde izlenebilir,izlenirse vakit kaybı olmaz.

6.5/10

gelmiş geçmiş en iyi 5 türk futbolcu

(bkz: metin ali feyyaz)
(bkz: sergen yalçın)
(bkz: tanju çolak)
(bkz: gökhan töre)
(bkz: rıdvan dilmen)

bir fahişeye aşık olmak

(bkz: gerçek kesit)

birdman

Etkileyici,farklı,eleştirel kısaca yılın en iyi filmlerinden biri olduğu su götürmez bir gerçek.Filmi uzun zamandır bekliyordum,beklentilerim yüksek bir şekilde sinemaya gittim ve beklentilerim tatmin olmuş bir şekilde de sinemadan çıktım.Birdman sadece bir ödül/gişe filmi değil,ayrıca bir Hollywood özellikle süper kahraman filmleri eleştirisi bir film,bu yüzden de bu film ayrı bir değerli,hem Hollywood'un o pırıltılı trilyonlarca paraya çekilmiş filmlerine giydiren bir film,hem günümüzdeki fenomen/trend/ünlü olmanın ne kadar kolay ve ucuzlaştığını gözler önüne seren bir film,hem de çekimleri olsun müzikleri olsun oyunculukları olsun gerçekten sinemaya sanat için giden insanları tatmin edebilecek bir film.Filmin plan sekanslarıyla çekilmesi ise enfes bir seyir zevki oldu benim için,bu plan sekansları da oldukça filme iyi yedirilmiş,yani filmdeki kamera kullanımı fazlasıyla başarılı,ayrıca filmde zaman zaman güldüğümü de söylemeliyim,fakat film ne salt bir komedi ne de salt bir dram değil,komedi ile dram harmanlanarak seyirciye sunulmuş.Oyunculuklar çok başarılı özellikle Michael Keaton ve bana göre Figth Club'tan sonra en iyi performansını bu filmde sergileyen Edward Norton harika oynamışlar,keza diğer yardımcı oyuncular da çok başarılı oynamışlar.Fakat filmde beğenmediğim sanırım tek nokta ise filmin ilk yarısında yan karakterlerin iç-dış dünyası seyirciye yansıtılmışken film ilerledikçe yan karakterlerin bir anda ortadan kaybolması ve nerdeyse sadece baş karaktere odaklanılmasını ben pek beğenmediğimi söylemeliyim,çünkü filmin başından ortasına kadar yan karakterler de filmin merkezindeyken bir anda ortadan kaybolup sadece baş karaktere odaklanılması bana biraz kolaya kaçılmış ve eksiklik gibi geldi,senaryodaki bu -bana göre- çarpıklık dışında filmde beğenmediğim bir şey hatırlamıyorum.Ayrıca sinematografinin ve filmin müziklerinin de çok başarılı olduğunu söylemliyim.Son olarak Birdman kesinlikle sinemada izlenilmesi gereken,hem içerik olarak hem de teknik bakımdan yılın en iyi filmlerinden biri olduğu şüphesiz,aldığı Oscar'ları hak eden bir film,sinemada izlemenizi tavsiye ederim.

8/10

a girl walks home alone at night

Filmin çıkış noktası iyi olsa da filmi genel olarak tam beğendiğimi söyleyemem, özellikle içerik olarak.Filmin siyah beyaz olması filme ayrı bir tarz katmış,filmin hem siyah beyaz olması hem de kullanılan müzikler sayesinde de ortaya cool bir film çıkmış diyebilirim,fakat filmin yönetmeni sanırım bir Tarantino veya Robert Rodriguez hayranı,çünkü film sanki Tarantino dram gerilim türünde bir vampir filmi çekse heralde buna benzer bir film olurdu,açıkçası ben izlerken aklıma Tarantino filmleri ve Sin City filmi geldi aklıma.Filmin olay örgüsünü hiç beğenmedim filmde zaten bir bütünlük yok gibi.Farklı bir film olduğu su götürmez bir gerçek fakat hem senaryo hem de filmin olay örgüsü bence vasat.Vampir kız karakteri oldukça başarılı olmuş,sanki bir çizgi romandan fırlamış gibi.Filmde kullanılan müzikler filme etkileyicilik katmış.Filmde baştan sona tam bir bütünlük olmadığı için ve zaman zaman kısır döngüye girdiği için de film zaman zaman sıktı beni.Son olarak beklentilerimin altında çıkan bir film oldu A Girl Walks Home Alone at Night,teknik yönden etkileyici olsa bile içerik olarak pek beğenmediğimi söylemeliyim,daha iyi bir film yapılabilirmiş.

6/10

plemya

Etkileyici ve sıradışı bir film Plemya.Aslında Plemya filmini seyretmeyi tam olarak herhangi bir film seyretmek olarak görmüyorum,Plemya filmini seyretmek film izlemekten ziyade sinemasal bir deneyim bence,özellikle Plemya'yı sinemada izlemek insana gerçek anlamda sanatsal bir aktivite içinde olduğunu hisettiriyor.Filmin içeriği oldukça sert,filmde şiddette var fuhuşta var aşkta var.Filmin içeriği bu kadar sert olmasına rağmen anlatım dilinin yani filmde hiç diyalog,altyazı,müzik olmaması filmdeki bu sert sahnelerin etkileyiciliğini azaltmış diye düşünüyorum,keşke filmde en azından müzik kullanılsaymış.Yalın bir anlatım,bol bol tek plan,jest ve mimikler yoluyla karakterler arası diyalog ve şiddetle cürretkarlığın iç içe girdiği sahneler bu filmi genel olarak özetliyor diyebilirim.Filmdeki kürtaj sahnesi de oldukça etkileyici olmuş.Bu arada film bence gereğinden fazla uzun tutulmuş,yönetmenin tek plan çekimlerinin de filmin gereğinden fazla uzun olmasına sebep olmuş olabilir ama bence en azından film yaklaşık 10-15 dakika daha kısa olabilirmiş.Ayrıca film bir süre sonra biraz kısır döngüye giriyor bu da izlerken biraz sıktı beni.Son olarak beklentilerimin biraz altında kalsa bile Plemya gerçekten sıradışı bir film ve sinemasal bir deneyim,eğer gerçeklikten biraz da olsa soyutlanmak istiyorsanız veya gerçek anlamda farklı bir film izlemek istiyorsanız Plemya'yı tavsiye ederim.

7/10

enter the void

izlediğim en saykodelik filmlerden biri Enter The Void.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Gaspar Noe'nin tarzını bilmiyorsanız bu film sizin için anlamsız bir film olarak gelebilir,fakat Gaspar Noe'nin tarzına aşina olanlar bu filmin neden böyle bir film olduğunu sorgulamayacaklardır bile.Ben Irreversible'yi bu filme göre daha çok beğendiğimi ve etkilendiğimi söylemeliyim,fakat Enter The Void'in daha önce izlemediğim ve tatmadığın adeta bir sinemasal deneyim olduğunu da belirtmem gerekir.Ben filmin içeriğini yani senaryosunu pek beğendiğimi söyleyemem,fakat filmin teknik yönünü çok beğendim;özellikle filmdeki kamera kullanımlarını ve ışıklandırmaları çok beğendim ve etkilendim.Bana göre filmin en büyük handikapı süresinin gereğinden fazla uzun olması,evet çok uzun süresi olmasına rağmen nerdeyse bir anı bile klişe kokmuyor film,fakat hem izlenebilirlik hem de tahammül eşiği bakımından film keşke şöyle bir 15-20 dakika daha kısa olsaymış,açık söylemek gerekirse ben yer yer sıkıldım izlerken,bazen de kısır döngüye girdiği için film yer yer bayabiliyor.Fazlasıyla karmakarışık,bünyede uyuşturucu etkisi yaratan,neler olduğu kolay kolay kavranamayan bir film Enter The Void,yani izlerken izleyeni şok eden,baş döndüren ve vuran bir gücü var.Filmin atmosferinin de çok başarılı olduğunu söylemeliyim sürekli karanlıklar içerindeki durmaksızın yanıp sönen rengarenk ışıklar,dönen kameralar adeta seyirciyi bitmek bilmeyen bir uyuşturucu tribine sokmuş hissi yaratabiliyor.Her ne kadar teknik yönden beğensem bile dediğim gibi içerik olarak pek beğenmedim,keşke bu teknikler daha başarılı bir senaryo ve olay örgüsü ile birleştirilseymiş.Ayrıca filmin giriş jeneriği bugüne kadar ki izlediğim -bana göre- en etkileyici jenerik.Son olarak Enter The Void; sarsıcı,baş döndürücü,daha önce eşine benzerine belki de hiç rastlamadığınız bir film ve bir deneyim adeta.Eğer normal bir film izlemekten ziyade sıradışı bir deneyim yaşamak istiyorsanız veya kendi dünyanızdan soyutlanmak istiyorsanız Enter The Void'i size tavsiye edebilirim.

7/10

mucize

Mahsun Kırmızıgül'ün en kötü filmi.Öncelikle filmi izlemeden önce zaten pek bir beklentim yoktu çünkü hem konusu hem de fragmanı beklentisiz izlemem gereken bir film olduğuna dair sinyaller vermişti bana,bekletim olmamasına rağmen yine de film benim -olmadığına inandığım- beklentilerimin altında kaldı.Film çok sağlam bir açılış sekansıyla başlıyor,hatta açılış sekansını biraz Orson Welles'ın Touch of Evil filminin açılış sekansına benzettim,açılış sekansından sonra ise filmde beni tatmin eden unsurlar; birincisi çok sağlam oyunculuklar,ikincisi ise uzak çekimler,üçüncü filmin müzikleri.Yani hem senaryo hem de filmin olay örgüsü vasat.Zaten bu oyunculuklar ve filmin müzikleri olmasa Mahsun Kırmızıgül ne yaparmış merak ediyorum çünkü sürekli oyunculuk performanslarıyla filmin fon müziği harmanlanmış ve seyirciye sunulmuş.Film baştan sona kısır döngü içerisinde ve Mahsun Kırmızıgül'ün acıtasyon fetişinin vücut bulmuş hali diyebilirim Mucize için.Ben izlerken sıkıldığımı söylemeliyim,çünkü film dediğim gibi hep dönüp dolaşıp aynı şeyi seyirciye aktarıyor,ayrıca "köye gelen azimli öğretmen" gibi klişe bir ana konuyu da filme serpiştirerek sanki New York'ta Beş Minare gibi Türkiye standartlarının üstünde bir filmi Mahsun Kırmızıgül çekmemiş hissi yaratıyor insanda.Aziz karakterini canlandıran Mert Turak başta olmak üzere bütün oyuncular harika performanslar sergilemişler.Oyunculuklar ve filmin müzik kullanımı sayesinde de zaman zaman beni etkiledi film.Filmin sonu ise artık bu kadar da olmaz dedirtiyor,film genelinde hakim olan vasat senaryo tadı filmin sonunda da kendini gösteriyor ve akılda birçok soru bırakıyor.Son olarak ben filmi pek beğenmedim ve sinemada izlenilmesi gereken bir film olmadığını düşünüyorum,düşük bir puan vermem gerekiyor fakat sırf oyunculuklar ve filmin müzikleri için biraz daha fazla veriyorum puanımı.

6/10

leviafan

Baştan sona ağır,durağan,eleştirel bir film Leviathan.Öncelikle filmi izlemeyenlere şunu söylemeliyim ki film festival filmi o yüzden filmi izlemeden önce sürükleyici veya çok hareketli sahneler beklemeyin.Ben daha önce Andrei Zvyagintsev'in Dönüş filmini izlemiştim ve beğenmiştim,bu film Dönüş'e göre içerik bakımından daha zengin ve doyurucu olsa bile görüntüler(sinematogafi vs.) yönünden bence Dönüş daha iyi bir film.ilk başlarda siyasal otoriteleri eleştirerek başlayan film daha sonra bir ailenin dağılışı ve tekrar yine siyasal otoritenin gücünü eleştirerekte son buluyor.Açıkçası ben filmin senaryosunun biraz dağınık olduğunu düşünüyorum,ilk önce bir arazi çatışmasıyla başlayıp daha sonra aile içi probleme odaklanıp sonra tekrar bir anda siyasi bir konuya geçilmesi sanki senaryonun biraz dağınık olduğuna dair düşünmeme sebep oldu.Otoriteleri eleştiriyor film ama bence çokta etkileyici veya duyup görmediğimiz şeyleri eleştirmiyor,sanırım Türkiye'de yaşadığım için bu olaylar bana çok yabancı gelmedi belki de.Film,dediğim gibi baştan sonra durağan olmasına rağmen hem içerdiği konu itibariyle hem de oyunculuklarıyla sıkmadan hatta merak ettirerek izletiyor kendini.Keşke filmin soundtrackleri daha fazla kullanılsaymış.Son olarak film beklentilerimin biraz altında kalsa da ben izlerken keyif aldığımı söyleyebilirim,özellikl Andrei Zvyagintsev filmleri sevenlere tavsiye ederim.

7/10

whiplash

Baştan sona müzikle sarmalanmış bir adanmışlık filmi.Açıkçası filmi izlemeden önce beklentilerim vardı; hem aldığı puanlar olsun hem de aldığı yorumlar olsun beklentilerimi oldukça yükseltmişti,peki film beklentilerimi tam olarak karşıladı mı diye sorarsanız,yüzde yüz karşıladı diyemem fakat baştan sona izlerken keyif aldığım ve bir saniye bile sıkılmadığım bir film Whiplash.Ben izlemeden önce filmin olay örgüsünün böyle olacağını sanmıyordum,fakat her ne kadar beklediğim gibi bir olay örgüsü olmasa bile beni etkilemeyi başardı.Fakat ben bu kadar çok müzikal sahnelerin ön planda olacağını beklemiyordum; tamam filmin kapağı,hikayesi,fragmanı hep müzik üzerine fakat filmde daha çok dramatik ve psikolojik sahneler bekliyordum fakat bence filmde biraz gereğinden fazla müzikal sahneler vardı hatta filmden çıktıktan sonra sanki bir caz konserinden çıkmış gibi hissettim bile diyebilirim ki ben filmdeki müzikleri dinlerken oldukça keyif aldım,yani sorun müzikler değil filmin fazla müzikal sahneler üzerinde durması ve o müzikal sahneleri uzun tutması.Oyunculuklar harika,Miles Teller ve J.K. Simmons döktürmüş,başlarda ben J.K. Simmons'un karakterini biraz fazla karikatürize edilmiş bulsam da filmin ilerleyen dakikalarında bu düşüncemi J.K. Simmons gösterdiği performansla unutturdu.Sinematografisi de filmin oldukça başarılı,keza filmdeki müzikler de oldukça hoş ve keyif verici.Keşke film,Miles Teller'in canlandırdığı karakterin yaşadığı psikolojik gerilimler üzerinde biraz daha fazla dursaymış.Miles Teller'in canlandırdığı karakterin müziğe ve çaldığı enstürmana bu kadar adanmış olması da ayrı bir etkileyicilik katmış filme ve karaktere.Son olarak ben filmi beğendim,bence bir başyapıt değil fakat izlerken hem insanı etkileyen hem de müzikal sahneleriyle keyif veren bir film olmuş,özellikle müziğe karşı ayrı bir tutkusu olan insanlara tavsiye ederim.

7/10

maps to the stars

Yönetmenine,oyuncu kadrosuna bakıp yüksek beklentilerle izlemediğiniz takdirde izleyeni hayal kırıklığına uğratmayan bir film diyebilirim,bu demek değil ki çok iyi bir film veya çök kötü bir film,sadece farklı diyebileceğim bir film belki de.Öncelikle filmde Hollywood dünyasının ne kadar dejenere,açgözlü,hırs ve başarıya olan bitmek bilmeyen açlığını anlatıyor denilebilir ve ayrıca çarpık ilişkiler de filmde işlenen bir konu.Oyunculuklar,bence filmin en iyi yanı özellikle Julianne Moore ve Evan Bird'ü çok beğendim.Soundtrackler daha fazla ve etkin kullanılabilirdi.Durağan işlese de baştan sona sürükleyici,zaman zaman ilginç diyalogların ve sahnelerin olmasıyla da izleyene farklı bir tat sunan bir film Maps to the Stars.Beklentilerinizi çok tutmadığınız takdirde,izlerken keyif alabileceğiniz bir film,sinemada olmasa da en azından evde izlediğiniz takdirde bir şey kaybetmeyeceğinizi söyleyebilirim.

6/10

leon the professional vs pulp fiction

iki alakasız filmin karşılaştırması olmasına rağmen pulp fiction'ın rahat alacağı karşılaşma.

dünyanın en seksi dili

fransızca.