bugün

söykü dergisi sayı 5 oda

dergideki gibi, alfabetik sıraya göre okudum. öznel izlenim ve düşüncelerimdir:

(bkz: bu aşkın hırsızı sensin/#15075551)

öykü iki kısma ayrılırsa -okununca anlaşılacaktır-, ilk kısım bilgi veren anlatım minvalinde olduğundan; okuyucu yormadan ve arada ilgiyi yoklayarak atılan adımlarla, (gereksiz uzamadığından)sıkıntıya düşülmemiş.

yalnız(evet, olumsuz cümlelerin vazgeçilmezi) ilk kısımda verilen bilgi ve akışın koptuğu bir ikinci kısım var. ve bence ikinci kısım, girişi farklı yapıldığı takdirde; tek başına iyi bir öykü olurdu.

--spoiler--
zira robin hood umuzdan bir eser yok. aşık bir adamın kabul edilmediği eve, girme çabaları var.
--spoiler--

yine ikinci kısım, akıcı ve yapı olarak daha okunur durumda. genel olarak, güzel bir yazı. kısa ve devam edecek nitelikte bir öykü, yani devam filmi çekilebilecek durumda. çekilirse de muhakkak izlenir.
----------------

(bkz: misafir ve yolcu/#15112034)

anlatım, okuyucu için öyle rahat ki; insanı kendi evinde hissettiriyor.
olayların iç içe geçmesi ve farklı zamanların birleştirilmesi gayet yerinde becerilmiş.
hakkında kısa bir yazı yazıyorsam, kesinlikle beğendiğim ve kusur olarak bu etkiyle; göze çarpan bir şey bulamayışımdandır.
belki içerikte, öznel ilgilerimin yansımalarını görmekten dolayıdır.
kesinlikle okumaktan zevk alacağınız bir öykü olmuş.
-----------------

(bkz: gözleri karanlık adam/#15069551)

yapılan betimleme ve tanımlamalarla gözlerinizi kapatıp çok canlı ve gerçek bir dünya kurabilirsiniz.
olay içermeyen, diyalog bulundurmayan bir öykü. evet, bunun; bir seçim olduğunu düşünüyorum.
anlatım yormuyor, benim gibi betimlemeleri seven; işin, düşleme ve hayal kısmını daha ön planda tutan insanlar için güzel iş olmuş.
meraklısına derler ya, aynen öyle.
-----------------

(bkz: katlime bir bahaneydi sevgin/#15068181)

tutku ve kıskanmanın bir romanı bu. baya bildiğin roman.
öte yandan, mutlak bir kendini sorgulayış yazısı olduğuna inanıyorum. hayır, yazarı kast etmiyorum. karakteri diyorum.
hafif bir hannibal kokusu almadım değil, minnacık bir esin kaynağı; en azından ben okurken esinlendim.
----------------

(bkz: kalbimin odalarında yalnızlıkla tango yapmak/#15082988)

diyaloglar üzerine(aslında monolog) kurulmuş güzel bir öykü.
soyut kavramların konuşturulması, ilgimi çekti.
oldukça kısa ve bir o kadar tadı damakta bırakmış.
direkt konuya girip, meramını anlatıp gitmiş yazar.
gereksiz değil de doyurucu ayrıntılar olması, yazıyı bir kademe daha atlatırdı.
gideyim, sürem doldu. *
----------------

(bkz: okyanus mavi/#15106924)

çok keskin çizgileri var. çarptığınız anda, parçalanabiliyorsunuz.
bir anda sizi şaşırtan bir nokta geliyor, o ana kadar verilen bilgilerin bıçak kesiği yemesi bozguna uğratıyor.
öykü içinde manzum kısımlar, yazıyı rahatlatmış. onlarsız daralacakmış hissi var.
bu yazı, kendisiyle ilgili bir yazı daha yazılır ve karanlık noktalar açığa çıkarılırsa anlam kazanır. bunu okuyucuya bırakmak ta bir seçenek tabii. bu durumda, okuyucuya iş düşüyor. biraz çaba, ey okuyucu!
oldu bittiye gelmiş bir olay var hissi, durmadan akılda. fena mı? bilemiyorum.
----------------

(bkz: düş oda bir salon/#15092356)

çok kısa ve yine bir o kadar da tadı damakta bırakıyor. bu sayının lezzeti burada sanırım.
karakterlere derinlik kazandırılması halinde daha üst kademede bir öykü görebilirdik.
yazıdan kopmayı engelleyen yapısı yazıyı kotarmış.
olayın içine girmek kolaylaştırılmış.
----------------

(bkz: yalanlardan doğan güzel gerçekler/#15107496)

öykünün başında verilen bilgi olmasa daha çekici gelebilecek bir yazı. henüz okumayanlara tavsiyem, yazının başını okumayın. direkt oğluma mektup diye başlayan paragraftan okumaya başlayın. en son dönüp okursanız muhtemelen çok daha beğeninizi kazanan bir öykü olacaktır.
mektup ta olsa paragrafsız uzun bir yolculuk, yorucu olmuş. okuyucunun ara ara istirahatini sağlamak için ve anlatımda boğulmaması için bu gerekli.
bunları yok sayıp, uzun ve önemli bir vakit ayırırsanız; hayal edip, öyle okursanız doyurucu olabilir.
-----------------

(bkz: bir otel odasında bıraktım sensizliği/#15097656)

gerçekliği ön planda, sonunu merak ettiren bir öykü.
kopyala-yapıştır izi gibi "&8230#" bir şey, gözü sürekli rahatsız etse de bunu değerlendirme dışı bırakmak lazım.
anlamak için birden fazla kez okunmayı gerektiriyor. ben anladım, deseniz eksik bırakır ve hakkında konuşurken eksik kalırsınız.
tutkuyu, bir öyküde işlerken; yerleştirirken, gerçekten yaşıyor ve yaşatıyor insan. bu öykünün artısı en çok burada.
-----------------

(bkz: kırık toprak kokusu/#15041591)

bir bağlılığın, bağımlılığın tiradı.
içindeki boşlukları dilediğiniz gibi doldurabilirsiniz. sonunu yazmakta da özgürsünüz. sınırlandığınız tek şey, yazarın düşü; onun içindesiniz, kıpırdayamazsınız.
önemli bölümü belirsiz ve hayal meyal hatırlanan bir rüyayı anlatmak gibi geliyor insana.
-----------------

(bkz: sarhoşlar yalnızlar ve duvarlar/#15098703)

kalan yazılarda bir mucize olmazsa, sanırım bu sayıdaki favori öyküm bu.
ilk anda bir testere etkisi, esinlenmişliği hissettirse de olay başka.
grup psikolojisini ve insanların çoğunluk oluşturduğunda nasıl yargılara sahip olduklarını güzel yansıtmış yazar.
sıkılmaya engelleyen bir, merak unsuru var. yazı belki, bu sayının en uzun yazısı. yine de kendini okutuyor bu sayede.
uzayıp bir roman halini alabilecek yapıda. ki "uzun öykü" desek, daha doğru bir tanımı olur.
-----------------

(bkz: yıldızlar da çığlık atar/#15113368)

argo kullanımı, dozajı zorlasa da konunun ve gerçekliğin çok dışına çıkmadığından kurtarıyor.
anlatılan olaya hakim bir dille sürüyor sonuna dek. sonu da... tamam söylemiyorum.
öykü kalıbına uyan, anlattığı şey için; ne kısa-ne uzun, yerinde bir yazı.
sosyal statü etiketleri içinde çaresiz bırakılanların intikamını alan, kafada soru işareti bırakmadan bitiren bir yazı.
------------------

(bkz: hastane kalabalığı/#15012762)

kısa bir gözlemin, dikkatli gözle anlatımının görüldüğü bir öykü.
sosyal olguların içinde, sağlık ve hastahane(hastane) anılarının önemli yeri vardır.
bunu yakalamak güzel, yalnız; tek pencereli bir kesitin ele alınması basit kalmasına sebep olmuş öykünün.
basit ve yormayan olarak ta değerlendirilebilir.
------------------

(bkz: gayya dan gelen/#15108400)

uzun uzadıya işlenmiş, şive ve yöre ağzını iyi katık etmiş bir yeraltı öyküsü.
öyküyü "gerçekleyen" askerlik anısı tadı, baharatı fazla ve "meraklısına" bir öykü.
sarhoşlar yalnızlar ve duvarlar ve geçmişten gelen den sonra sayının en uzun yazısı.
-------------------

(bkz: geçmişten gelen/#15112806)

yaklaşık üç saattir baştan sonra öyküleri okuyorum ve en uzun yazı gayet doyurucu bir metin olarak çıktı karşıma.
konu klasik olsa da anlatım başarılı olunca kotarıyor öyküyü.
kısa film senaryosu olabilecek nitelikte, hatta hayalinizde böyle bir film çekmeniz olası.
bu yazı için; teknik olarak, eleştirebilecek düzeyde olmadığımdan yazacaklarım bu kadar.
derginin kalitesini şüphesiz en çok artıran yazılardan biri olmuş.
--------------------

(bkz: oda ve çocuk/#15083771)

şaşırmanızı sağlayan bir yapı var.
karakterin üstüne biraz küçük gelen elbise gibi, diyalogları ve yaptıkları.
inandırıcılığı veya temeli çok ta sağlam gelmiyor. gerçek bir olaydan alıntı vesair diye demiyorum, sadece inanmayı güçleştiren karakterler var. belki bu öykünün güzelliği de buradadır, bilemiyorum(öznel olarak biliyorum da).
olay örgüsünde, yer ve diyaloglar klasikleşiyor.
sonundaki vuruculuk, tüm bunları ortalamanın üzerine çıkarabiliyor.
--------------------

kendi yazım* için sadece kısa bir not: "öyküyü yollamaya son saatlerde karar verip 23:59.17 gibi bir anda yolladığımdan, bir takım imla hataları mevcut. okuyanlara teşekkürler".

emek veren, öykülerini okuduğumuz her yazara teşekkür ederim. olumsuz eleştiri veya eksiklerin eleştirisini göremeyebilirsiniz, bu teknik olarak öykü değerlendirmesinden az anladığım anlamında da değerlendirilebilir. haddi aşan ifadeler varsa affola.

dergi için öykü seçen yazarlara özel teşekkür: biradetbeyfendi, efervesantadem, esesdopiyespiyes, experimental, ischam, mbaran.