bugün
- icardiyi tokat manyağı yapmak10
- bik bik'in balona binmesi10
- abır nerede sorunsalı9
- vatandaşlık farkı alan otel8
- arkadaşlar biri var23
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı15
- anın görüntüsü19
- erkeğe ne hediye alınır32
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması12
- kanınıza rengini verir misiniz15
- uzağı göremeyen insan18
- türkiyede çok abartılan arabalar19
- icardi190516
- icardi1905 silik olsun kampanyası26
- futbolcu ismiyle nick almak8
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak19
- evlilik11
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım29
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi12
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- patiswiss9
- artificialintelligence11
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası10
entry'ler (15)
yılana-ilan öküzgözüne-inek gözü * )
*Gittin, gittiğin günden beri hala uyumsuzum
Etrafıma yaptığım herşey ayıp
Bozguncu oldum senden benden farksızmışsın
Bende olanları duydum
Kim yaklaşmak istemişse sana kaçmışsın
Sallama beni yine yedi yabancı değilim
Ben senin eskimeyen eski sevgilinim
Kalbin yara bere içinde çok belli
Gel melhemin olayım eskisi gibi
Baksan, aynada kendine bir baksan
Ne hale geldin beni görünce
Yüzünde gülümsemen sahte
Gözlerin doldu, saklamıyor onlar gerçeği
Özledim diyor dolu dolu
Umrunda değilmiş gibi durma çok belli
Sallama beni yine yedi yabancı değilim
Ben senin eskimeyen eski sevgilinim
Kalbin yara bere içinde çok belli
Gel melhemin olayım eskisi gibi
Etrafıma yaptığım herşey ayıp
Bozguncu oldum senden benden farksızmışsın
Bende olanları duydum
Kim yaklaşmak istemişse sana kaçmışsın
Sallama beni yine yedi yabancı değilim
Ben senin eskimeyen eski sevgilinim
Kalbin yara bere içinde çok belli
Gel melhemin olayım eskisi gibi
Baksan, aynada kendine bir baksan
Ne hale geldin beni görünce
Yüzünde gülümsemen sahte
Gözlerin doldu, saklamıyor onlar gerçeği
Özledim diyor dolu dolu
Umrunda değilmiş gibi durma çok belli
Sallama beni yine yedi yabancı değilim
Ben senin eskimeyen eski sevgilinim
Kalbin yara bere içinde çok belli
Gel melhemin olayım eskisi gibi
gösterilen ilgiden bunalmış yanlızlıgı seçmiş insandır..
öylesine bir mektup
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.
Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.
Neler yazmışım diye merakımdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Can DÜNDar
* *
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.
Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.
Neler yazmışım diye merakımdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Can DÜNDar
* *
arada kalınacak bi durumdur falı kapatırken fala inanma falsızda kalma dersin.kapattığın zaman muhakkak bakacak birileri çıkar..sen sallicagını düşünürken hayatında olan seylerden bahsetmeye başlar..inanmak istemessin ama bakan kişi olan veya olmasını istediğin seylerden bahseder ki içinden lan gerçekten biliyo diye geçirirsin..nasıl olacagını düşünürsün.. inanıp inanmamak arasında kalırsın..*
çok kötü ve zor bir durundur bile bile acı çekmektir sizz inadına bazı seyleri silip unuttugunuzu söylesenizde sol yanınızın içten içe sızlamasıdır.
yalnız kaldığınğzda annelerin cocukları için yaptıklarını düşündüğünüz an...
siz birini delice severken o kişinin başka biriyle çıktığını ögrendiğiniz an...
ayrılıklarımın hepsi, ha bi eksik , ha bi fazla, anlatacak kimsem olmadı anne :(( korkmuyorum, korkmuyorum ağlamaktan, çünkü ağlayacak gücüm kalmadı anne :((
çok saçma bişeydir unutulacak bir kişi olsa zaten birini bulmadan unutulabilinir ama unutulmicak olan kişi kimi bulursanız bulun unutulmaz oyuzden unutulmicak birisi için karşınızdakinide kırmayın çünkü buda bir nevi aldatma şekli oluyor
Kırıldım aşk'a ama onun haberi yok
Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiçbir şeyimiz yok ortada. Yine de yüreğimden,
gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum. Bugün sana olan kırgınlığımı
rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim
buruk, gülüşlerim istenmeyen evlat dudaklarımda. Bir ihtimal gelişine sığındığımı fark ettiysem de,
engel olmadım gurursuz ama umutlu ve sabırlı hasretine. Anlık hayaller anlık mutluluklara gebe
kalıyor..bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum...imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor. Bir çocuk
gibi, isteklerimi bastıramıyorum. Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana hala bende olduğunu ısrarla
yazmaya çalışıyorum. Bende olan seni hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de,
sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini, anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum.
içimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum..!
Bulutlar yağmurunu toprakla öpüştürebilseydi bugün, bana o verdiğin ama tutmadığın sözünü
sahiplenerek, dans edebilirdim ıslaklığıma aldırmadan. Ki aslında ıslanan sadece yüreğim olurdu,
bedenim değil...Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı. Tutunabileceğim
hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında. Isınabilmek için onlara
sarılıyorum. Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum.
Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı. Belki de görmeyi istemek gerekiyordu. Gözlerini aç
desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini..! Biliyorum levrekler derinlerde ve dalgalı denizlerde
yaşar. Levrekler uzak bir düş gibi zor yakalanır. Ama sen becerirsin düşleri yakalamayı, derinlere
dalmayı, uzaklara kavuşmayı..Sahi, becerebilir misin..?
Göz yaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana. Gittin..belki de hiç gelmemiştin,
ben geldiğini sandım. Ayak uyduramadım yorgunluğuna. Dudaklarına, düşlerindeki öpüşü
konduramadım. Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın
dokunuşlarında kendini bulan. Ama en çok da imkansızın oldum, hırçınlığın, yirmi yaşın,
gecikmişliğin...Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum. inanamadığın, yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum. Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum. Aşk
pazarında harcadığın mevsimler oldum, sessizce boşalan gözyaşların,birikmişliğin oldum. Son ses
dinlediğin bir şarkının nakaratı oldum, dilinin ucuna gelip de söyleyemediğin kelimeler, ister istemez
yaşadığın talihsizlikler oldum. Yüreğindeki kadın ben olmak isterken, yüreğine sığınan ve tozlanacak
olan bir anı oldum. Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de
hiçbir şeyin oldum. Söylesene, ben gerçekte senin neyin oldum...? Sesin hep uzakları çağırıyordu,
ben üstüme alındım, sana geldim. Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim..? Şimdi
bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda. Sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk...
Kalbime henüz söylemedim gittiğini. Öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum. Seni hala
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.
Gittin...sevdamın öksüzlüğüne alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi.
Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni. Ben alışkınım kendi yaralarımı kendim
sarmaya. Asıl acı olan ve kanatan unutulmak aslında. Söylesene, unutulmak kime yakışıyor..?
Unutan sen olsan da, sana bile yakışmıyor..Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu,
unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor. Görüyorsun işte, aşka ve sana ihanet etmiyorum
ben, ki kırgınlığım aşka.Sen üstüne alındın...Bir sonbahar’da, güneş hala daha ısıtırken bedenimi seni
çıkarttı karşıma. Sen bitti dediğinde yağmur yağıyordu, aşkın canı sıkıldı, seni aldı...
Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiçbir şeyimiz yok ortada. Yine de yüreğimden,
gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum. Bugün sana olan kırgınlığımı
rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim
buruk, gülüşlerim istenmeyen evlat dudaklarımda. Bir ihtimal gelişine sığındığımı fark ettiysem de,
engel olmadım gurursuz ama umutlu ve sabırlı hasretine. Anlık hayaller anlık mutluluklara gebe
kalıyor..bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum...imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor. Bir çocuk
gibi, isteklerimi bastıramıyorum. Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana hala bende olduğunu ısrarla
yazmaya çalışıyorum. Bende olan seni hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de,
sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini, anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum.
içimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum..!
Bulutlar yağmurunu toprakla öpüştürebilseydi bugün, bana o verdiğin ama tutmadığın sözünü
sahiplenerek, dans edebilirdim ıslaklığıma aldırmadan. Ki aslında ıslanan sadece yüreğim olurdu,
bedenim değil...Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı. Tutunabileceğim
hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında. Isınabilmek için onlara
sarılıyorum. Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum.
Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı. Belki de görmeyi istemek gerekiyordu. Gözlerini aç
desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini..! Biliyorum levrekler derinlerde ve dalgalı denizlerde
yaşar. Levrekler uzak bir düş gibi zor yakalanır. Ama sen becerirsin düşleri yakalamayı, derinlere
dalmayı, uzaklara kavuşmayı..Sahi, becerebilir misin..?
Göz yaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana. Gittin..belki de hiç gelmemiştin,
ben geldiğini sandım. Ayak uyduramadım yorgunluğuna. Dudaklarına, düşlerindeki öpüşü
konduramadım. Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın
dokunuşlarında kendini bulan. Ama en çok da imkansızın oldum, hırçınlığın, yirmi yaşın,
gecikmişliğin...Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum. inanamadığın, yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum. Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum. Aşk
pazarında harcadığın mevsimler oldum, sessizce boşalan gözyaşların,birikmişliğin oldum. Son ses
dinlediğin bir şarkının nakaratı oldum, dilinin ucuna gelip de söyleyemediğin kelimeler, ister istemez
yaşadığın talihsizlikler oldum. Yüreğindeki kadın ben olmak isterken, yüreğine sığınan ve tozlanacak
olan bir anı oldum. Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de
hiçbir şeyin oldum. Söylesene, ben gerçekte senin neyin oldum...? Sesin hep uzakları çağırıyordu,
ben üstüme alındım, sana geldim. Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim..? Şimdi
bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda. Sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk...
Kalbime henüz söylemedim gittiğini. Öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum. Seni hala
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.
Gittin...sevdamın öksüzlüğüne alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi.
Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni. Ben alışkınım kendi yaralarımı kendim
sarmaya. Asıl acı olan ve kanatan unutulmak aslında. Söylesene, unutulmak kime yakışıyor..?
Unutan sen olsan da, sana bile yakışmıyor..Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu,
unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor. Görüyorsun işte, aşka ve sana ihanet etmiyorum
ben, ki kırgınlığım aşka.Sen üstüne alındın...Bir sonbahar’da, güneş hala daha ısıtırken bedenimi seni
çıkarttı karşıma. Sen bitti dediğinde yağmur yağıyordu, aşkın canı sıkıldı, seni aldı...
büyüklere göre küçük olmak güzeldir küçüklere göre ise büyük olmak...bende bir küçük olarak büyük olmayı isterdim sahsen.küçük olunca anne baba bazen seni kayırıyor olabilir ama büyük istediği yere gidebiliyor bakkala gitmiyor çöpleri atmıyor kılası sarsılırmıs bir yere gidecek oluyorsun bekle abin veya ablan götürür madem bi yere gidemiyecek kadar küçüğüz bakkala çakkala da gitmeyelim ozaman büyükler küçükken onlara kim ablalık abilik ediyordu da bizim sorumluluğumuzu onlara veriyorlar anlam veremediğim bir olay...
kurtuluş savaşı gerçekte yoksa türkiye cumhuriyeti diye birşeyde olmicaktı ozaman.çünkü;
Çanakkale, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Urla ve Kars’ı ingilizler
Dörtyol, Mersin, Adana ve afyon'u fransızlar
Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i italyanlar
almış olacaklardı..ama kurtuluş savaşı yani türklerin vermiş olduğu ölüm kalım savaşı gerçekten olmuş ki TÜRKiYE CUMHURiYETi KURULMUŞ...
Çanakkale, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Urla ve Kars’ı ingilizler
Dörtyol, Mersin, Adana ve afyon'u fransızlar
Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i italyanlar
almış olacaklardı..ama kurtuluş savaşı yani türklerin vermiş olduğu ölüm kalım savaşı gerçekten olmuş ki TÜRKiYE CUMHURiYETi KURULMUŞ...
Bülent Bölükbaşı = Kayseri
Mehmet Çakır = G.birliği
Mehmet Topuz = kayseri
Hasan Şaş = Galatasaray
Bilal Kısa = Malatyaspor
Ugur Boral = G.birliği
Fahri Tatan = Ç.rizespor
Hüzeyin Çimşir = Trabzonspor
Selçuk Şahin = Fenerbahce
Caner Erkin = Manisaspor
böyle oyuncularımız varken fatih terımın emre ısrarı, onu kazanacam derken bu oyuncuları kaybetmesi içler acısı bi durum...
Mehmet Çakır = G.birliği
Mehmet Topuz = kayseri
Hasan Şaş = Galatasaray
Bilal Kısa = Malatyaspor
Ugur Boral = G.birliği
Fahri Tatan = Ç.rizespor
Hüzeyin Çimşir = Trabzonspor
Selçuk Şahin = Fenerbahce
Caner Erkin = Manisaspor
böyle oyuncularımız varken fatih terımın emre ısrarı, onu kazanacam derken bu oyuncuları kaybetmesi içler acısı bi durum...
haluk dede haluk dede anneniz!!
*** bizim ewde kombi war:):):)
*** bizim ewde kombi war:):):)