bugün
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi21
- evlilik14
- icardi19058
- patiswiss9
- anın görüntüsü22
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım24
- artificialintelligence11
- erkeğe ne hediye alınır10
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı22
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- sitede birine sövseniz entry 3 gün kalıyor8
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- futbolcu ismiyle nick almak9
- uzağı göremeyen insan19
- bir şarkı sözü der ki10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- sözlük kızlarının don renkleri10
- kanınıza rengini verir misiniz14
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri12
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
entry'ler (366)
görmek isteyene illaki vardır bir iki bir şey, siyasete bulaşmış bir insan artık insan değil, siyasetçidir.
herhangi bir siyasetçi için bu adam dürüst, bu adam yapmaz diyen arkadaşa tavsiyem; önce şöyle bir kendilerini yoklasın, ellesin baksın kendisine çalışır vaziyette mi, vücut işlevini gerçekleştiriyor mu diye, sonra yaşını önüne alıp başı ile düşünsün, gidebildiği kadar geçmişe gitsin, sonra günümüze dönsün, hiç yolsuzluk, kıyakçılık, adam kayırma, kadrolaşma, yakını gözetme yapmayan, tek bir tane siyasetçi bulursa bana haber versin yaşıyorsa gidip daşaklarını boynuma atkı yapacağım, öldüyse mezarına gidip güller, sümbüller dikeceğim...
herhangi bir siyasetçi için bu adam dürüst, bu adam yapmaz diyen arkadaşa tavsiyem; önce şöyle bir kendilerini yoklasın, ellesin baksın kendisine çalışır vaziyette mi, vücut işlevini gerçekleştiriyor mu diye, sonra yaşını önüne alıp başı ile düşünsün, gidebildiği kadar geçmişe gitsin, sonra günümüze dönsün, hiç yolsuzluk, kıyakçılık, adam kayırma, kadrolaşma, yakını gözetme yapmayan, tek bir tane siyasetçi bulursa bana haber versin yaşıyorsa gidip daşaklarını boynuma atkı yapacağım, öldüyse mezarına gidip güller, sümbüller dikeceğim...
meydanlara çıkarak, "ama bizden daha iyi çoban bulamazsınız" demelerini bekliyorum, sonunda bu da olacak.
trabzonspor taraftarıdır, kentinin takımını tutar, öyle böyle değil gerçekten can-ı gönülden tutar, sahiplenir ve benimser, hiç bir başarı görmese de destekler, bazıları gibi başarılı bir takım seçip onu desteklemeye koyulmazlar,
doğduğu şehri takımını tutabilen yürekli bir kaç taraftar grubu gibi yapılan haksızlıkların, taraflı yönetimin, para ile satın alınan emeğin, yavşak basın ve kansız medyanın farkındadırlar fakat ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar seslerini duyuramazlar, ne kadar anlatırlarsa anlatsınlar dertlerini izah edemezler, kahbe ve yandaş insanlar önlerini keser ve izah etmelerine mani olur, çığlıklarını yayınlamaz ve görmezden gelirler, tıpkı fenerbahçe taraftarının 2 polis aracı devirerek, polisle çatışarak çıkardığı terör ölaylarında olduğu gibi basın hemen bu durumu örtbas eder, yayınlamaz ve unutturur,
fenerbahçe kalecisi volkanın istisnasız ve bilinçli olarak, taraftarı germek ve çileden çıkartmak için her maç golden sonra tribünlere yaptığı hareketleri göstermez, bunu da örtbas eder ve taraftarı tahrik edeni suçlamaz,
durum şundan ibarettir aslında, bir tarafta emeği ile çabalayan bir grup vardır, bir tarafta emeği çalan bir kaç şeref yoksunu vardır, bu şeref yoksunları o kadar güçlenmiştir ki her zaman haklı ve her zaman kazanan taraf olurlar,
futbol takımlarına koyulan isimlerden anlaşılacağı gibi, futbol takımlarında memleket sevgisi mevcuttur, bir kayserilinin renklerine vuruldum diyerek neden kayseri sporu değil de galatasarayı tuttuğunun, bir ankaralının kolumu kessen sarı laciver akar diyerek neden ankaragücünü değil de fenerbahçeyi tuttuğunu bana izah edebilecek biri varsa beri gelsin,
kuvvetliden yana olma iç güdüsü ile, istanbul takımları kilometrelerce uzaklıklardan, henüz kadıköyü, şükrü saraçoğlunu, ali sami yen stadını, tt arenayı, kartaltepeyi, inönü stadını göremeyen ve belki de hayatı boyunca hiç bir zaman göremeyecek olan beyinsizler tarafından tutulduğu sürece güçlü her zaman hakıl olacaktır,
varsın biz her zamanki gibi yine haksız olalım, hanginiz evinize gelen hırsızı çiçeklerle karşılayıp, çay kahve ikram edersiniz?
doğduğu şehri takımını tutabilen yürekli bir kaç taraftar grubu gibi yapılan haksızlıkların, taraflı yönetimin, para ile satın alınan emeğin, yavşak basın ve kansız medyanın farkındadırlar fakat ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar seslerini duyuramazlar, ne kadar anlatırlarsa anlatsınlar dertlerini izah edemezler, kahbe ve yandaş insanlar önlerini keser ve izah etmelerine mani olur, çığlıklarını yayınlamaz ve görmezden gelirler, tıpkı fenerbahçe taraftarının 2 polis aracı devirerek, polisle çatışarak çıkardığı terör ölaylarında olduğu gibi basın hemen bu durumu örtbas eder, yayınlamaz ve unutturur,
fenerbahçe kalecisi volkanın istisnasız ve bilinçli olarak, taraftarı germek ve çileden çıkartmak için her maç golden sonra tribünlere yaptığı hareketleri göstermez, bunu da örtbas eder ve taraftarı tahrik edeni suçlamaz,
durum şundan ibarettir aslında, bir tarafta emeği ile çabalayan bir grup vardır, bir tarafta emeği çalan bir kaç şeref yoksunu vardır, bu şeref yoksunları o kadar güçlenmiştir ki her zaman haklı ve her zaman kazanan taraf olurlar,
futbol takımlarına koyulan isimlerden anlaşılacağı gibi, futbol takımlarında memleket sevgisi mevcuttur, bir kayserilinin renklerine vuruldum diyerek neden kayseri sporu değil de galatasarayı tuttuğunun, bir ankaralının kolumu kessen sarı laciver akar diyerek neden ankaragücünü değil de fenerbahçeyi tuttuğunu bana izah edebilecek biri varsa beri gelsin,
kuvvetliden yana olma iç güdüsü ile, istanbul takımları kilometrelerce uzaklıklardan, henüz kadıköyü, şükrü saraçoğlunu, ali sami yen stadını, tt arenayı, kartaltepeyi, inönü stadını göremeyen ve belki de hayatı boyunca hiç bir zaman göremeyecek olan beyinsizler tarafından tutulduğu sürece güçlü her zaman hakıl olacaktır,
varsın biz her zamanki gibi yine haksız olalım, hanginiz evinize gelen hırsızı çiçeklerle karşılayıp, çay kahve ikram edersiniz?
sapıklığın dik alasıdır,
sonra işinin başına geçen bu arkadaş da gelmiş buraya başlık açmıştır.
sonra işinin başına geçen bu arkadaş da gelmiş buraya başlık açmıştır.
Üç dönemdir iktidar olan bir partinin seçmenlerine yapıştırdığı yafta ile kendisini savunmaya çalışan zihniyetin, her dört yılda bir, dört senedir söylediklerini unutarak aşağılayıp itin bilmem neresine soktuğu seçmenden, bilmem neresini yırta yırta oy istemesidir, düşündürürken güldürür.
hem de ne...
dönem itibari ile kendini bir taraf seçmek zorunda hisseden genç ve atik bir delikanlıdır,
ilk bakışta sol kesime yakın olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz, hayatını irdelediğimizde ise beladan uzak duramayan isyankar bir yapısı olduğunu da, bazı kaynaklara göre asılmadan önceki son sözlerinden biri "yaşasın marksizm-leninizm" olduğu vurgusu komünizme yakınlaştığını da gözler önüne seriyor,
işlediği suçlara bakılırsa, siyasi olarak bir baş belası olduğu açık ve net bir şekilde görülüyor, bu kadar şeffaf, bu kadar gözler önünde ve bu kadar hareketli bir yaşam hikayesi bize çekici geliyor olabilir, yaşadıkları süreci irdeleyerek sonunun bu şekilde olmaması gerektiğini düşünüyor olabiliriz, duygu ve düşüncelerini paylaşıyor ve onu gerçekten bu günlerde dahi anlıyor olabiliriz, onu isyanından dolayı seviyor, ondan nefret ediyor veya ona acıyor olabiliriz, bu duygu ve düşünceler insanların doğasında vardır ve bunları anlayabiliriz,
şahsen bu güne kadar anlamadığım ve bundan sonra da anlayamayacağım tek bir konu var, komple sol kesimden oluşan bir hükumet tarafından idam cezasına çarptırılıp, sol kesimden bir cumhurbaşkanı tarafından idam ettirilen bu delikanlıyı, tükürdüğünü yalarcasına yine sol kesim tarafından sahip çıkılması, tarihi gerçekleri saptırması, baş üstü edilmesidir, gencecik bir vatan evladını kahraman ilan ederek elinizdeki kanı temizleyemezsiniz, siz kendinizi kandırmaya devam edin ama gerçekler gerçek olamayacak kadar acı, böyle bir iki yüzlülük başlı başına bir tez konusudur.
ilk bakışta sol kesime yakın olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz, hayatını irdelediğimizde ise beladan uzak duramayan isyankar bir yapısı olduğunu da, bazı kaynaklara göre asılmadan önceki son sözlerinden biri "yaşasın marksizm-leninizm" olduğu vurgusu komünizme yakınlaştığını da gözler önüne seriyor,
işlediği suçlara bakılırsa, siyasi olarak bir baş belası olduğu açık ve net bir şekilde görülüyor, bu kadar şeffaf, bu kadar gözler önünde ve bu kadar hareketli bir yaşam hikayesi bize çekici geliyor olabilir, yaşadıkları süreci irdeleyerek sonunun bu şekilde olmaması gerektiğini düşünüyor olabiliriz, duygu ve düşüncelerini paylaşıyor ve onu gerçekten bu günlerde dahi anlıyor olabiliriz, onu isyanından dolayı seviyor, ondan nefret ediyor veya ona acıyor olabiliriz, bu duygu ve düşünceler insanların doğasında vardır ve bunları anlayabiliriz,
şahsen bu güne kadar anlamadığım ve bundan sonra da anlayamayacağım tek bir konu var, komple sol kesimden oluşan bir hükumet tarafından idam cezasına çarptırılıp, sol kesimden bir cumhurbaşkanı tarafından idam ettirilen bu delikanlıyı, tükürdüğünü yalarcasına yine sol kesim tarafından sahip çıkılması, tarihi gerçekleri saptırması, baş üstü edilmesidir, gencecik bir vatan evladını kahraman ilan ederek elinizdeki kanı temizleyemezsiniz, siz kendinizi kandırmaya devam edin ama gerçekler gerçek olamayacak kadar acı, böyle bir iki yüzlülük başlı başına bir tez konusudur.
yaz tatillerinde inşaatçi babamın yanında çalışırdım, bir boka yaradığım dan da değil işte çocuklar boş durmasın gibisinden, tahta getir, onu taşı, bunu getir, şunu götür, bir yaz tatili babamın işi yoktu ben de kendi kendime bir şeyler yapayım dedim, bir arkadaşla anlaştık, babadan gelen bir öğretim ile boş durmamak ve iki kuruş harçlık yaparız diye ticarete atıldık, önce biriktirdiğimiz harçlıklarla, hatırlayan olabilir, o zamanlar meşhurdu bir kazı kazan kutusu aldık kutu içinde bir sürü oyuncak, gofret falan var, neyse ilk gün çıktık dolaşıyoruz, siftah bismillah çocuğun biri geldi en güzel oyuncağı bir de bir çıkarttı kutunun bütün ihtişamı gitti tabi, biz de pes etmiyoruz beş, altı derken kutunun üstünde kazınacak yerlerin yarısı duruyor kutuda sadece gofret var, dolaş dolaş ayaklarımız su topladı, kutunun içine bakan sittir çekiyor bize, baktık elimizdeki paraya verdiğimiz parayı toplamışız, ne kar var ne zarar, oturduk bütün gofretleri yedik,
daha sonra topladığımız para ile simit satmaya karar verdik, arkadaş sonra vazgeçti onun babası müteahhitti kızmış buna ders çalış, paran mı eksik falan diye oda sattı beni,
ben de tek başıma komşudan ödünç bir sini aldım simit satmak için gittim fırına değişik bir simit vardır bilen bilir, hastası çoktur, sütlü simit böyle kocaman normal simidin iki katı her gün elli tane satıyordum, hep aynı mevkide dolaşıyordum, mahalleden başka bir eleman simit satıyormuş, geldi bana bak dedi merkeze inelim bir saatte satar geri gelir bir daha alırız dedi, tamam dedim bende sabah erkenden aldık simitleri, o gün fazla satarız diye de bütün paramı simite yatırdım indik merkeze, daha on dakika geçmeden zabıta geldi, bu yanımdaki piç bir fırladı yüz metre rekortmeni gibi, zabıta beni tuttu,
-burada ne yapıyorsunuz,
*ağabey simit satıyorum, normalde buraya gelmem de bu gün bir sefer geldim, daha gelmem ağabey dedim,
-yasak burada satamazsın,
*ağabey dedim bilmiyordum, bir daha gelmem, özür dilerim,
-nerelisin sen?
girdi mevzuya baya bir muhabbet ettik ben de anlatıyorum işte orada satıyordum, arkadaş böyle dedi, sini ödünç benim değil, daha gelmem falan, adam meğer beni oyalıyormuş, zabıta arabası geldi adam tepsiyle beraber simitleri attı bagaja hadi şimdi bir daha gel de görelim dedi, ben yalvardım da yalvardım, sadece siniyi ver dedim yinede vermedi,
başım önde eve ağlaya ağlaya yürürken kaldırım ortasına belediyenin diktiği beton elektrik direğine kafamı çarptım, yere düştüm, sonra bütün acım geçti, göz yaşlarımı sildim, ağlamayı bıraktım, kalktım ve eve gittim, aradan yaklaşık 20 sene geçti ama kafamdaki o şişlik ellediğim zaman hala daha elime geliyor, ve hala o zabıtaya bir sefer dahi ne küfür nede ah etmedim, onun da hesabı gün gelir sorulur.
şimdi iki işi bir arada yürütüyorum, nede olsa babamdan öğrendim boş durmamayı, hala ticaretten vazgeçmedim yine ticaretle uğraşıyorum ama artık işler değişti...
daha sonra topladığımız para ile simit satmaya karar verdik, arkadaş sonra vazgeçti onun babası müteahhitti kızmış buna ders çalış, paran mı eksik falan diye oda sattı beni,
ben de tek başıma komşudan ödünç bir sini aldım simit satmak için gittim fırına değişik bir simit vardır bilen bilir, hastası çoktur, sütlü simit böyle kocaman normal simidin iki katı her gün elli tane satıyordum, hep aynı mevkide dolaşıyordum, mahalleden başka bir eleman simit satıyormuş, geldi bana bak dedi merkeze inelim bir saatte satar geri gelir bir daha alırız dedi, tamam dedim bende sabah erkenden aldık simitleri, o gün fazla satarız diye de bütün paramı simite yatırdım indik merkeze, daha on dakika geçmeden zabıta geldi, bu yanımdaki piç bir fırladı yüz metre rekortmeni gibi, zabıta beni tuttu,
-burada ne yapıyorsunuz,
*ağabey simit satıyorum, normalde buraya gelmem de bu gün bir sefer geldim, daha gelmem ağabey dedim,
-yasak burada satamazsın,
*ağabey dedim bilmiyordum, bir daha gelmem, özür dilerim,
-nerelisin sen?
girdi mevzuya baya bir muhabbet ettik ben de anlatıyorum işte orada satıyordum, arkadaş böyle dedi, sini ödünç benim değil, daha gelmem falan, adam meğer beni oyalıyormuş, zabıta arabası geldi adam tepsiyle beraber simitleri attı bagaja hadi şimdi bir daha gel de görelim dedi, ben yalvardım da yalvardım, sadece siniyi ver dedim yinede vermedi,
başım önde eve ağlaya ağlaya yürürken kaldırım ortasına belediyenin diktiği beton elektrik direğine kafamı çarptım, yere düştüm, sonra bütün acım geçti, göz yaşlarımı sildim, ağlamayı bıraktım, kalktım ve eve gittim, aradan yaklaşık 20 sene geçti ama kafamdaki o şişlik ellediğim zaman hala daha elime geliyor, ve hala o zabıtaya bir sefer dahi ne küfür nede ah etmedim, onun da hesabı gün gelir sorulur.
şimdi iki işi bir arada yürütüyorum, nede olsa babamdan öğrendim boş durmamayı, hala ticaretten vazgeçmedim yine ticaretle uğraşıyorum ama artık işler değişti...
ligi sallamayıp Avrupa' da güzel işler yapan takımdır.
ligi zaten lig tv ve federasyon parmağında oynatıyor, hakem hatası diye diye anasını ağlattılar ligin, hem ligi kazansa dahi fenerbahçe kupayı müzeden çalabilir, sıkıntıya girmeye hiç gerek yok durup dururken, ayrıca Avrupa' da mücadele edemeyen takımlar tarafından sevilmez, yunan olunur, ermeni olunur, italyan olunur ama bir sefer türk olunmaz bir sefer trabzonsporlu olunmaz, sebebi de onur ve haysiyet yoksunluğudur, yüz seneyi aşmış kulüp tarafından yapılamayan şeyleri yaptıkça tabi normal olarak sinir katsayıları artıyor bu eziklerin.
gerçek gs liler fransızca bilmeyen gsli değildir der, ama sen kalkar ligde doğduğun şehrin takımı olmasına rağmen gider gs yi tutarsın, fb bir semt ismi olmasına rağmen ve sen fenerbahçeyi tutarsın, ve buna renklerine tutuldum, çocukluğumdan beri tutuyorum dersin, kayserili kaç adam tanıyorsunuz gs yi tutan, hani renklere tutulmuştun? fb yi tutan kaç tane ankaralı var sizce? ankara gücünü tut onunda renkleri aynı, olmaz mı? olmaz tabi neden mi olmaz, onların müzeleri kupa dolu değil, onlar sürekli maç kazanamıyor, onlar yeterince güçlü değil, onlar federasyon ve yayıncı kuruluş tarafından desteklenmiyor, ama senin tuttuğun takım güçlü, şu hayatta hiç bir boka yaramadığının farkındasın ve sende övünecek bir şeyler arıyorsun, evet buldun bir semt takımını, türkiye' nin en köklü takımlarından birini buldun tut bakalım, senin mantalitene göre kulüpler kurulmuş olsaydı isimleri ahmet spor, mehmet spor olurdu, kulüpler şehirleri, belediyeleri temsil için kuruldu, siz üç semt takımını tutun bakalım gerizekalılar, biz kendi doğduğumuz şehrin takımını sözümüz yettiğince savunmaya devam edeceğiz, nerede olursa olsun gücümüz yettiği kadar destek vereceğiz, biz gerçekten olması gerekeni yapacağız...
ligi zaten lig tv ve federasyon parmağında oynatıyor, hakem hatası diye diye anasını ağlattılar ligin, hem ligi kazansa dahi fenerbahçe kupayı müzeden çalabilir, sıkıntıya girmeye hiç gerek yok durup dururken, ayrıca Avrupa' da mücadele edemeyen takımlar tarafından sevilmez, yunan olunur, ermeni olunur, italyan olunur ama bir sefer türk olunmaz bir sefer trabzonsporlu olunmaz, sebebi de onur ve haysiyet yoksunluğudur, yüz seneyi aşmış kulüp tarafından yapılamayan şeyleri yaptıkça tabi normal olarak sinir katsayıları artıyor bu eziklerin.
gerçek gs liler fransızca bilmeyen gsli değildir der, ama sen kalkar ligde doğduğun şehrin takımı olmasına rağmen gider gs yi tutarsın, fb bir semt ismi olmasına rağmen ve sen fenerbahçeyi tutarsın, ve buna renklerine tutuldum, çocukluğumdan beri tutuyorum dersin, kayserili kaç adam tanıyorsunuz gs yi tutan, hani renklere tutulmuştun? fb yi tutan kaç tane ankaralı var sizce? ankara gücünü tut onunda renkleri aynı, olmaz mı? olmaz tabi neden mi olmaz, onların müzeleri kupa dolu değil, onlar sürekli maç kazanamıyor, onlar yeterince güçlü değil, onlar federasyon ve yayıncı kuruluş tarafından desteklenmiyor, ama senin tuttuğun takım güçlü, şu hayatta hiç bir boka yaramadığının farkındasın ve sende övünecek bir şeyler arıyorsun, evet buldun bir semt takımını, türkiye' nin en köklü takımlarından birini buldun tut bakalım, senin mantalitene göre kulüpler kurulmuş olsaydı isimleri ahmet spor, mehmet spor olurdu, kulüpler şehirleri, belediyeleri temsil için kuruldu, siz üç semt takımını tutun bakalım gerizekalılar, biz kendi doğduğumuz şehrin takımını sözümüz yettiğince savunmaya devam edeceğiz, nerede olursa olsun gücümüz yettiği kadar destek vereceğiz, biz gerçekten olması gerekeni yapacağız...
görmemişliğin görgüsüzlüğünü yapan aile tarafından yapılabilecek eylem, motorun suya bıraktırdığı köpüğün büyüsünü siz anlayamazsınız.
görsel
görsel
leyla the band "zaman"
vvv.arabul.com
alfabemizde çift v (bkz: w) olmadığından tek v ler kullanılarak Türk malı olduğunu ilk bakışta anlayabiliriz, bu bir devrim.
alfabemizde çift v (bkz: w) olmadığından tek v ler kullanılarak Türk malı olduğunu ilk bakışta anlayabiliriz, bu bir devrim.
eşit olduğunu her fırsatta götünü yırtarcasına haykıran dişi varlık tarafından karşı cinse saldırma sebebidir.
geçen haberlerde gördüm dedemle nenem gelmiş 90 yaşına spiker adama bir şey sormuyor, direk neneme mikrofon uzatıyor,
- eşinizden ne istiyorsunuz sevgililer gününde?
* tek taş
yok ebesinin a.. ali sami, sende mi nene, sen ne vereceksin dedeme? ya onu geçtim ne yapacaksın tek taşı? lan haydi onu da geçtim neden hep erkek bir şey alıyor bu boktan günde?
sanki kadın erkeğin sevgilisi de, erkek kadının kölesi anasını satayım, sevgililer gününde bir sefer de sen bana çiçek al, madem sevgililerin günü, madem çoğul madem eşitiz, ben sana ne kadar değer verdiğimi aldığım boktan bir para tuzağı olan sağa sola çarpıp bir sene sonra haşatını çıkartacağın, aldığım günün ertesi günü götürüp bozdurmaya çalışsam yediğim kazığı çıkartmaya leylek arayacağım hediye ile göstereceksem sen de bana karşılığını ver.
aptal aptal şeyler yazıp insanın asabını bozmayın arkadaş, sen bana regal raptor daytona al bende sana tek taş alayım, ben şahsen alırım da senin büzük yerse artık haydi hodri meydan...
geçen haberlerde gördüm dedemle nenem gelmiş 90 yaşına spiker adama bir şey sormuyor, direk neneme mikrofon uzatıyor,
- eşinizden ne istiyorsunuz sevgililer gününde?
* tek taş
yok ebesinin a.. ali sami, sende mi nene, sen ne vereceksin dedeme? ya onu geçtim ne yapacaksın tek taşı? lan haydi onu da geçtim neden hep erkek bir şey alıyor bu boktan günde?
sanki kadın erkeğin sevgilisi de, erkek kadının kölesi anasını satayım, sevgililer gününde bir sefer de sen bana çiçek al, madem sevgililerin günü, madem çoğul madem eşitiz, ben sana ne kadar değer verdiğimi aldığım boktan bir para tuzağı olan sağa sola çarpıp bir sene sonra haşatını çıkartacağın, aldığım günün ertesi günü götürüp bozdurmaya çalışsam yediğim kazığı çıkartmaya leylek arayacağım hediye ile göstereceksem sen de bana karşılığını ver.
aptal aptal şeyler yazıp insanın asabını bozmayın arkadaş, sen bana regal raptor daytona al bende sana tek taş alayım, ben şahsen alırım da senin büzük yerse artık haydi hodri meydan...
ilk duyduğumdan bu yana kadının fantezisi olduğunu düşündüğüm durumdur, haklı da çıktım, üstleri çıplak deri eldivenli (bak bak bak) şapkalı (gizem vuhuuu çılgınsın) gündüz vakti üzerine de işiyorlar, tam bir hardcore, 80-100 kişi (yok anasının a.. ali sami) müsamereye mi gidiyor bu adamlar hepsi tek tip, her fırsatta çıkıp bunu dile getiren sayın başbakanımızdan konu ile ilgili açıklama bekliyoruz, ne olduğunu anlamadan gündem bir anda değişmezse tabi.
aya ilk ayak basan Türk astronot, ayağının tozu ile yaptığı ilk basın açıklamasında Türk olmadığını büyük babaannesinin ve anneannesinin kürt olduğunu kendisinin de kürt olduğunu açıklayarak,
"devlet bize imkan vermiyor, hep ezildik, hep aşağılandık, hor görüldük, bütün haklarımız elimizden alındı"
diyerek Türkiye' deki sosyal eşitsizliğe parmak bastıktan sonra özel uçağına binerek Türkiye' den ayrıldı.
"devlet bize imkan vermiyor, hep ezildik, hep aşağılandık, hor görüldük, bütün haklarımız elimizden alındı"
diyerek Türkiye' deki sosyal eşitsizliğe parmak bastıktan sonra özel uçağına binerek Türkiye' den ayrıldı.
bir gün sonra eve elinde çiçekle gelerek, kapitalist rejimi yendiğinizi size müjdeleyebilir.
lahmacun başka nasıl yenilebilinir sorusunu aklıma getiren durumdur, kesilen bir lahmacun artık lahmacun değildir, tüm büyüsü gitmiştir, çatal batırılan bir lahmacun acı çeker tadını ve anlamını yitirir.
şahsen tanımadığım bir yerde lahmacun yemeye karar verdiysem, ustayı sıkı sıkı tembihler ve yerime geçerim, sonrada servis elemanına ayran sipariş ederken lahmacunları kesmemesini tekrardan hatırlatırım.
şahsen tanımadığım bir yerde lahmacun yemeye karar verdiysem, ustayı sıkı sıkı tembihler ve yerime geçerim, sonrada servis elemanına ayran sipariş ederken lahmacunları kesmemesini tekrardan hatırlatırım.
bir kediyi cani hislerle öldüren şeref yoksunu yaratık, insanlığın onurunu ayaklar altına alan beyinsiz varlık.
ülkemizde yaşanan bu üzücü olaydan sonra aklı karışan beyinsizlere konuyu biraz açmak istedim, insanların neden bu kadar tepki verdiğini anlamanızı sağlayabilirsem ne mutlu bana.
örnek 1; geçtiğimiz günlerde haberlerde duymuşsunuzdur, yedi veya sekiz yaşlarında bir çocuk babasının av tüfeği ile oynarken ablasını vurup öldürmüştü, ortada bir cinayet var, evet fakat masum bir çocuk sadece oyun oynarken masum bir çocuğu, belkide ilerde en iyi dert ortağı olacak ablasını öldürmüştür bu olay bir kazadır ve çocuk bunu isteyerek yapmadı, bu çocuğun üzerine neden gitmedik, katil katil diye neden yargılamadık, neden hapse atmadık, tüm bunların cevabı beyin ve vicdan süzgecimizden geçerek, ölen çocuktan ziyade cinayeti işleyen çocuğa üzüldük ve geri kalan hayatını nasıl etkileyeceğini düşündük, bu örnekte bir masumun bir yanlışlıkla bir masumun canına kıyması olayı var.
örnek 2; yine hatırlarsınız haberlerde görmüşsünüzdür, adana da kavgaya tutuşan aileler birbirlerine silahlarla saldırmışlardı, 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan bu olaya kimse tepki vermedi, bu olayda yine beyin ve vicdan süzgecimizden geçerek, olayın bu kadar büyütülmemesi gerektiğini ve karşılıklı güç eşitliği ile yapılan bir kavgada ölen kişilere rahmet okuduk, bu örnekte iki güçlü tarafın birbirlerine diş geçirme olayı var.
örnek 3; son günlerde gündemden düşmeyen kadın cinayetlerine hemen hemen hepimiz tepkiliyiz ve bunun bir son bulmasını bekliyoruz, eşini öldüren adam haberleri gerçek anlamda can sıkmaya devam ediyor, böyle bir olay olduğunda ise biz cinayeti işleyen tarafa beyin ve vicdan süzgecimiz yardımı ile lanet yağdırıyoruz, bunun sebebi ise cinayeti işleyenin karşı taraftaki insandan fiziki olarak üstün olması, normal bir kadının bir erkekten daha zayıf, güçsüz, dirençsiz ve savunmaya muhtaç olduğu düşüncesi vicdanımızı sızlatmaktadır, ölen insanı tanımıyor olmamız tepkimizin sebebinin, ölen insandan ziyade olayın tek yönlü vuku bulması, bir zalimin bir mazlumun canına kıyması olarak yorumlanabilir.
şimdi sevgili arkadaşlar yukarıda üç örnekle sizlerin zihinlerini canlandırmaya çalıştım, dikkat ederseniz üç olay da ölümle sonuçlanıyor ve olayların kahramanları hep insan, bizim asıl konumuz üçüncü örnekle alakalı olup bir cani tarafından katledilen bir mazlum olayıdır, burada öldürülen kedi değil de başka bir canlı da olabilirdi, mazlum, savunmasız ve size muhtaç bir canlıya sırf kendi problemlerinizden dolayı eziyet etmeniz, öldürmeniz insancıl değildir, insan fıtratına aykırıdır ve bu olayda kesinlikle konu kedi değildir, burada asıl konu masumiyettir, burada konu insanlıktır.
ek olarak da bu vahşi olaydan sonra en çok yapılan kıyaslamalardan, kurban bayramında kestiğimiz hayvanlarla alakalı olarak söyleyebileceğim tek şey, inandığım din o hayvanı keserken dahi ne kadar dikkat edeceğimi bana tembihlerken, bilgisiz ve bilinçsizce saldırıların ancak cehaletini ortaya çıkartır.
ülkemizde yaşanan bu üzücü olaydan sonra aklı karışan beyinsizlere konuyu biraz açmak istedim, insanların neden bu kadar tepki verdiğini anlamanızı sağlayabilirsem ne mutlu bana.
örnek 1; geçtiğimiz günlerde haberlerde duymuşsunuzdur, yedi veya sekiz yaşlarında bir çocuk babasının av tüfeği ile oynarken ablasını vurup öldürmüştü, ortada bir cinayet var, evet fakat masum bir çocuk sadece oyun oynarken masum bir çocuğu, belkide ilerde en iyi dert ortağı olacak ablasını öldürmüştür bu olay bir kazadır ve çocuk bunu isteyerek yapmadı, bu çocuğun üzerine neden gitmedik, katil katil diye neden yargılamadık, neden hapse atmadık, tüm bunların cevabı beyin ve vicdan süzgecimizden geçerek, ölen çocuktan ziyade cinayeti işleyen çocuğa üzüldük ve geri kalan hayatını nasıl etkileyeceğini düşündük, bu örnekte bir masumun bir yanlışlıkla bir masumun canına kıyması olayı var.
örnek 2; yine hatırlarsınız haberlerde görmüşsünüzdür, adana da kavgaya tutuşan aileler birbirlerine silahlarla saldırmışlardı, 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan bu olaya kimse tepki vermedi, bu olayda yine beyin ve vicdan süzgecimizden geçerek, olayın bu kadar büyütülmemesi gerektiğini ve karşılıklı güç eşitliği ile yapılan bir kavgada ölen kişilere rahmet okuduk, bu örnekte iki güçlü tarafın birbirlerine diş geçirme olayı var.
örnek 3; son günlerde gündemden düşmeyen kadın cinayetlerine hemen hemen hepimiz tepkiliyiz ve bunun bir son bulmasını bekliyoruz, eşini öldüren adam haberleri gerçek anlamda can sıkmaya devam ediyor, böyle bir olay olduğunda ise biz cinayeti işleyen tarafa beyin ve vicdan süzgecimiz yardımı ile lanet yağdırıyoruz, bunun sebebi ise cinayeti işleyenin karşı taraftaki insandan fiziki olarak üstün olması, normal bir kadının bir erkekten daha zayıf, güçsüz, dirençsiz ve savunmaya muhtaç olduğu düşüncesi vicdanımızı sızlatmaktadır, ölen insanı tanımıyor olmamız tepkimizin sebebinin, ölen insandan ziyade olayın tek yönlü vuku bulması, bir zalimin bir mazlumun canına kıyması olarak yorumlanabilir.
şimdi sevgili arkadaşlar yukarıda üç örnekle sizlerin zihinlerini canlandırmaya çalıştım, dikkat ederseniz üç olay da ölümle sonuçlanıyor ve olayların kahramanları hep insan, bizim asıl konumuz üçüncü örnekle alakalı olup bir cani tarafından katledilen bir mazlum olayıdır, burada öldürülen kedi değil de başka bir canlı da olabilirdi, mazlum, savunmasız ve size muhtaç bir canlıya sırf kendi problemlerinizden dolayı eziyet etmeniz, öldürmeniz insancıl değildir, insan fıtratına aykırıdır ve bu olayda kesinlikle konu kedi değildir, burada asıl konu masumiyettir, burada konu insanlıktır.
ek olarak da bu vahşi olaydan sonra en çok yapılan kıyaslamalardan, kurban bayramında kestiğimiz hayvanlarla alakalı olarak söyleyebileceğim tek şey, inandığım din o hayvanı keserken dahi ne kadar dikkat edeceğimi bana tembihlerken, bilgisiz ve bilinçsizce saldırıların ancak cehaletini ortaya çıkartır.