bugün
- kemalistler neden cuma namazına gitmez30
- arabası olmayan erkek perdesiz ev gibidir8
- çocuk yapmanın saçma olduğu gerçeği23
- kadınlar erkeklerin yüzde seksenini çirkin buluyor18
- anın görüntüsü20
- holding binasında dövülerek öldürülen işçi16
- davul zurnayla evden kız alma geleneği14
- young and dumb11
- müzik öğretmeninin çocukları istismar etmesi14
- darwinci ateistlerin cevab veremeyeceği sorular10
- gerekirse papaz elbisesi bile giyerim10
- müslümanlardan soğuma nedenleri18
- evliliğin erkekler için sömürü düzeni olması10
- keyfi verilebilen çaylaklık süresi sorunsalı45
- şampiyon fenerbahçe9
- centurion9
- chp8
- mustafa kemal'in askerleriyiz22
- akp ciler gazzeye14
- beraber sarma sarılacak yazarlar13
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri30
- gaziantep13
- yazarların bulunduğu ülke9
- 9 mayıs 2025 başakşehir fenerbahçe maçı19
- yazarlardan porno film senaryoları14
- 15 temmuz gazileri için ölür müsünüz8
- din satışlarının azalması10
- guzel ama zeki kadın8
- aracınız muayeneden kaldı15
- şişe çevirmece9
- türkiye kupası8
- kadınların hepsi filozoftur10
- sokaktaki köpeklere laf ettiğiniz kadarcılar9
- yüksek sesle konuşmak8
- ekşi sözlük11
- tren yolunda namaz kılan olmaması8
- sinan oğan'ın zaman içinde tükürdüğünü yalaması9
- sozlukte yazma amaci10
- devlet bahçeli bir tutarlılık örneğidir10
- 7 mayıs 2025 aym başıboş sokak köpekleri kararı21
- imamoğlu'nun x hesabının erişime engellenmesi40
- ekrem imamoğlu'nun bir sevgilisi olduğu iddiası23
- ali koç8
- hoşlanılan bir bayana nasıl mesaj atılmalı16
- fenerbahçe müzesini gezip tetanoz olmak14
- galatasaray fenerbahçe farkı13
- düşün ki o bunu okuyor8
- her gece onun fotoğrafına attırdıktan sonra yatmak9
- 7 mayıs 2025 büyük beyazıt mitingi31
- profil fotoğrafı neden olmuyor yahu8


entry'ler (47)
asgari ücret artışının dolaylı olarak tüm ekonomik dengeleri etkilediğini göremeyen sikilaççi başlığıdır.
asgari ücretin artmasını işçinin refahının yükselmesini işçi kadar işveren de ister hepimiz isteriz. esas sorun asgari ücretin 2050 TL olması değil işverene maliyetin 3000 TL olması ve bu tutarın alım gücünün olmaması. bu tutarın içinde yol yemek de yok henüz. yani bir işveren asgari ücrette çalıştıracağı bir işçi için yol yemeğiyle birlikte ayda 3.500 lira para ödeyecek. aradaki makası kimse göremiyor mu? bu tutar işverenin cebinden çıkıyor ama işçinin cebine girmiyor.
asgari ücrete gelen zam aslında dolaylı olarak hepimizin cebinden enflasyon olarak çıkacak. nasıl mı? hayatının her alanında hizmet aldığın her işte insanlar asgari ücretle çalışıyor. o her hafta gittiğin avm yi temizleyen emekçiler, arabanı bıraktığın vale, çay içtiğin kafedeki garson, kazak aldığın dükkandaki tezgahtar... önümüzdeki aydan sonra 100 liraya aldığın kazağı 120 liraya alacak 5 liraya içtiğin çayı 7 liraya içeceksin bu yüzden. hesap belli; bir ürünün fiyatı belirlenirken hammadde elektrik su kira sarf malzemesi tüm maliyetler hesaplanır. bu maliyetler son 6 ayda en az yüzde 20 zam görmüştü. zam gelmeyen tek şey iş gücü maliyetiydi ona da direkt %26 zam gelmiş oldu.
peki ben bir beyaz yakalı olarak bu kadar zam alabilecek miyim?yada bir işveren karını aynı oranda arttırabilecek mi? hiç sanmıyorum.
bundan sonra ne olacak? birçok iş yeri işçi çıkartıp mevcut çalışanlarla fazla mesai yapma yoluna gidecek. part time yada freelance çalışma talebi patlayacak.
asgari ücretin artmasını işçinin refahının yükselmesini işçi kadar işveren de ister hepimiz isteriz. esas sorun asgari ücretin 2050 TL olması değil işverene maliyetin 3000 TL olması ve bu tutarın alım gücünün olmaması. bu tutarın içinde yol yemek de yok henüz. yani bir işveren asgari ücrette çalıştıracağı bir işçi için yol yemeğiyle birlikte ayda 3.500 lira para ödeyecek. aradaki makası kimse göremiyor mu? bu tutar işverenin cebinden çıkıyor ama işçinin cebine girmiyor.
asgari ücrete gelen zam aslında dolaylı olarak hepimizin cebinden enflasyon olarak çıkacak. nasıl mı? hayatının her alanında hizmet aldığın her işte insanlar asgari ücretle çalışıyor. o her hafta gittiğin avm yi temizleyen emekçiler, arabanı bıraktığın vale, çay içtiğin kafedeki garson, kazak aldığın dükkandaki tezgahtar... önümüzdeki aydan sonra 100 liraya aldığın kazağı 120 liraya alacak 5 liraya içtiğin çayı 7 liraya içeceksin bu yüzden. hesap belli; bir ürünün fiyatı belirlenirken hammadde elektrik su kira sarf malzemesi tüm maliyetler hesaplanır. bu maliyetler son 6 ayda en az yüzde 20 zam görmüştü. zam gelmeyen tek şey iş gücü maliyetiydi ona da direkt %26 zam gelmiş oldu.
peki ben bir beyaz yakalı olarak bu kadar zam alabilecek miyim?yada bir işveren karını aynı oranda arttırabilecek mi? hiç sanmıyorum.
bundan sonra ne olacak? birçok iş yeri işçi çıkartıp mevcut çalışanlarla fazla mesai yapma yoluna gidecek. part time yada freelance çalışma talebi patlayacak.
bakırköyde sahile inerken ara sokaklardaki çakmacılar..
(bkz: buyur kardeşim içerde bişiyler bakalım)
(bkz: buyur kardeşim içerde bişiyler bakalım)
keşke sorun şehirlerde olsa dedirten başlık.. 81 ilde de birbirine tahammülü olmayan, olaylar karşısında aşırı tepkiler veren, kendi gibi olmayanı ötekileştiren aşağılayan insanlar olduk çıktık. güzel şeylerden konuşmayı, hayatın olumlu taraflarını görmeyi çoktan unuttuk.
yaşanan bir sürü saçma sapan şeyden sorumlu tutacak birilerini arıyoruz. haliyle işsizliğin çok yüksek, sosyal ve kültürel aktivitelerin neredeyse sıfır düzeyinde olduğu anadolu kentlerinde insanlar ufak tefek şeyleri daha çok mesele haline getiriyor.
dolayısıyla türkiyeyi geri götüren o şehirlerde yaşayan insanlar değil onlara o tepkileri verdirten eğitmeyen, geliştirmeyen, sosyalleştirmeyen sistem.
yaşanan bir sürü saçma sapan şeyden sorumlu tutacak birilerini arıyoruz. haliyle işsizliğin çok yüksek, sosyal ve kültürel aktivitelerin neredeyse sıfır düzeyinde olduğu anadolu kentlerinde insanlar ufak tefek şeyleri daha çok mesele haline getiriyor.
dolayısıyla türkiyeyi geri götüren o şehirlerde yaşayan insanlar değil onlara o tepkileri verdirten eğitmeyen, geliştirmeyen, sosyalleştirmeyen sistem.
yurtdışı tatili.
iyi bir teknik adam olduğunu düşündüğüm kişi.
edit:galatasaraylıyım
edit:galatasaraylıyım
Son dönemde işgücü piyasasındaki gelişmelere bakılırsa insan kaynaklarının önümüzdeki dönemde en önemli ajandalarından birisi olacak; olması da gereken konu. bu kavramı daha iyi anlayabilmek için öncesinde tüketici markası kavramını ele almak gerekir.
tüketici markası bir markanın tüketiciler nezdindeki imajı anlamına geliyor. bu şu demek; siz cocacola içsenizde içmesenizde cocacola markasının sizin zihninizde bir imajı var. bu izlenim yıllardan beri süregelen reklamlar,kampanyalar,promosyonlar ile oluşuyor. totalde sizin zihninizde cocacola bir yere yerleşiyor. örneğin bu örnek üzerinden bakacak olursak bu markanın bende geçmişten beri verdiği reklamlar ve kullandığı iletişim dili dolayısıyla sıcak,aileyi çağrıştıran toplumsal değerlere saygılı, pozitif, kaliteli bir izlenimi mevcut. başka bir ifadeyle en bilinen rakibi pepsiye göre daha üstte bir konumlama var zihnimde. bu konumlama sadece reklamlarla da değil logonun renklerin bilinç altındaki yansımalarının bile katkı sunduğu bir bilinçaltı dürtüsü. işte bütün bu izlenimlerin sonucunda da market rafında gördüğünde daha pahalı olmasına rağmen cocacolayı tercih ediyorsun. (hatırlayacak olursak bunu doğrular nitelikte pepsinin de son reklam kampanyası "aslında bizim kolamız daha lezzetli" şeklindeydi. yani aslında tüketicinin seçim tercihini lezzetin değil imajın şekillendirdiği ispatlanıyor.)
işveren markası kavramına bakacak olursak ilk telaffuz edilişi sanırım 90 lı yıllara dayanıyor. işveren markası kavramının yaratıcısı diye adlandırılan Simon Barrow isimli amcamız insan kaynakları ile pazarlama nın görev tanımındaki benzerlikten yola çıkarak yetenek rekabetinin önemini, bu bağlamda da şirketlerin teknolojik gelişmeler doğrultusunda birbirleriyle rekabet edebilmeleri için kafası çalışan zeki insanları bünyelerine katabilmelerinin önemini su yüzüne çıkarıyor. hakikaten de baktığımızda bugün şirketleri yukarı taşıyan işi bilen yöneticiler, verilen görevi iyi yapan adanmış ve bağlı ara kademe çalışanlar olduğunu görmek çok da zor değil. peki bu kafası çalışan adamlar neden a şirketinde değil de b şirketinde çalışsın?örneğin bir yazılımcı neden yandex te değil de google da çalışmayı tercih etsin? heh işte sorunun yanıtı da burada aslında. google yetenek kazanımının ne denli önemli olduğunu ilk gören şirketlerden biri. bundan 10 sene önce google ın ofisini internette gördüğümüzde bu adamlar manyak mıdır nedir diye düşünüp iç çekiyorken bugün istanbulda birçok şirketin harika iç mimari tasarımına sahip çalışanlarına sürekli birşeyler ikram eden içeride eğlenceyi ve sosyalleşmeyi teşvik eden uygulamalar yaptıklarını görüyoruz duyuyoruz. (bkz.)
ben ankaradayım ama istanbula gittiğimde orada yüksek plazalarda çalışan arkadaşlarımın neredeyse tamamının şirketlerinde fitness center yok şirket içi kutlama evden çalışma gibi, bir takım farklı çalışma uygulamalarının şirketleri tarafından birbirleriyle yarışırmışcasına yapıldığını biliyorum. bu örnekler şirketlerin çalışma koşulları konusunda daha esnek ve birbirleriyle rekabetçi hale geldiğini gösteren önemli veriler. bu tarz uygulamaların nedeni daha insani çalışma koşulları sağlayarak çalışana değer vererek hem içerideki iyi çalışanı tutmak hem de dilden dile bak ben çalışanımı nasıl sevip öpüp kokluyorum mesajı verebilmek.
şirketin içerisinde çalışan odaklı uygulamalar devam ederken, şirketin dışında da işveren markası uygulamaları bir takım pazarlama aktiviteleriyle devam ediyor. Bizim okulun mezun sayfasını takip ettiğim kadarıyla şirketler hem tüketici markası hem de işveren markası faaliyetleri kapsamında üniversitelere girmeye oralarda markalarını duyurmaya çalışıyorlar. daha henüz okul dönemindeyken onların işveren tercihlerine etki etmeyi içerideki çalışma koşullarıyla ilgili bilgi ve tanıtım yapmaya çalışıyorlar.
Özetle insan kaynakları eğer bir şirketin insan kaynağını planlıyorsa, yetenek yönetimi diyerek bir takım uygulamalar, geleceğe dönük öngörülerde bulunuyorsa işveren markası kavramı ile şirketin insan kaynakları faaliyetlerinin de tanıtım ve pazarlamasını yapmak zorunda olacak. Zira yetenek diye nitelendirilen bendenizin de aralarında bulunduğu güruhun şirketlerin ik larından beklentisi s.kko iş görüşmeleri yapmak yerine çalışan odaklı uygulamaları arttırmak.
edit: mesaj geldi ik pazarlama ajansı bile varmıştı aha
(bkz: isim manidar)
tüketici markası bir markanın tüketiciler nezdindeki imajı anlamına geliyor. bu şu demek; siz cocacola içsenizde içmesenizde cocacola markasının sizin zihninizde bir imajı var. bu izlenim yıllardan beri süregelen reklamlar,kampanyalar,promosyonlar ile oluşuyor. totalde sizin zihninizde cocacola bir yere yerleşiyor. örneğin bu örnek üzerinden bakacak olursak bu markanın bende geçmişten beri verdiği reklamlar ve kullandığı iletişim dili dolayısıyla sıcak,aileyi çağrıştıran toplumsal değerlere saygılı, pozitif, kaliteli bir izlenimi mevcut. başka bir ifadeyle en bilinen rakibi pepsiye göre daha üstte bir konumlama var zihnimde. bu konumlama sadece reklamlarla da değil logonun renklerin bilinç altındaki yansımalarının bile katkı sunduğu bir bilinçaltı dürtüsü. işte bütün bu izlenimlerin sonucunda da market rafında gördüğünde daha pahalı olmasına rağmen cocacolayı tercih ediyorsun. (hatırlayacak olursak bunu doğrular nitelikte pepsinin de son reklam kampanyası "aslında bizim kolamız daha lezzetli" şeklindeydi. yani aslında tüketicinin seçim tercihini lezzetin değil imajın şekillendirdiği ispatlanıyor.)
işveren markası kavramına bakacak olursak ilk telaffuz edilişi sanırım 90 lı yıllara dayanıyor. işveren markası kavramının yaratıcısı diye adlandırılan Simon Barrow isimli amcamız insan kaynakları ile pazarlama nın görev tanımındaki benzerlikten yola çıkarak yetenek rekabetinin önemini, bu bağlamda da şirketlerin teknolojik gelişmeler doğrultusunda birbirleriyle rekabet edebilmeleri için kafası çalışan zeki insanları bünyelerine katabilmelerinin önemini su yüzüne çıkarıyor. hakikaten de baktığımızda bugün şirketleri yukarı taşıyan işi bilen yöneticiler, verilen görevi iyi yapan adanmış ve bağlı ara kademe çalışanlar olduğunu görmek çok da zor değil. peki bu kafası çalışan adamlar neden a şirketinde değil de b şirketinde çalışsın?örneğin bir yazılımcı neden yandex te değil de google da çalışmayı tercih etsin? heh işte sorunun yanıtı da burada aslında. google yetenek kazanımının ne denli önemli olduğunu ilk gören şirketlerden biri. bundan 10 sene önce google ın ofisini internette gördüğümüzde bu adamlar manyak mıdır nedir diye düşünüp iç çekiyorken bugün istanbulda birçok şirketin harika iç mimari tasarımına sahip çalışanlarına sürekli birşeyler ikram eden içeride eğlenceyi ve sosyalleşmeyi teşvik eden uygulamalar yaptıklarını görüyoruz duyuyoruz. (bkz.)
ben ankaradayım ama istanbula gittiğimde orada yüksek plazalarda çalışan arkadaşlarımın neredeyse tamamının şirketlerinde fitness center yok şirket içi kutlama evden çalışma gibi, bir takım farklı çalışma uygulamalarının şirketleri tarafından birbirleriyle yarışırmışcasına yapıldığını biliyorum. bu örnekler şirketlerin çalışma koşulları konusunda daha esnek ve birbirleriyle rekabetçi hale geldiğini gösteren önemli veriler. bu tarz uygulamaların nedeni daha insani çalışma koşulları sağlayarak çalışana değer vererek hem içerideki iyi çalışanı tutmak hem de dilden dile bak ben çalışanımı nasıl sevip öpüp kokluyorum mesajı verebilmek.
şirketin içerisinde çalışan odaklı uygulamalar devam ederken, şirketin dışında da işveren markası uygulamaları bir takım pazarlama aktiviteleriyle devam ediyor. Bizim okulun mezun sayfasını takip ettiğim kadarıyla şirketler hem tüketici markası hem de işveren markası faaliyetleri kapsamında üniversitelere girmeye oralarda markalarını duyurmaya çalışıyorlar. daha henüz okul dönemindeyken onların işveren tercihlerine etki etmeyi içerideki çalışma koşullarıyla ilgili bilgi ve tanıtım yapmaya çalışıyorlar.
Özetle insan kaynakları eğer bir şirketin insan kaynağını planlıyorsa, yetenek yönetimi diyerek bir takım uygulamalar, geleceğe dönük öngörülerde bulunuyorsa işveren markası kavramı ile şirketin insan kaynakları faaliyetlerinin de tanıtım ve pazarlamasını yapmak zorunda olacak. Zira yetenek diye nitelendirilen bendenizin de aralarında bulunduğu güruhun şirketlerin ik larından beklentisi s.kko iş görüşmeleri yapmak yerine çalışan odaklı uygulamaları arttırmak.
edit: mesaj geldi ik pazarlama ajansı bile varmıştı aha
(bkz: isim manidar)
https://www.buroperde.com sitesinden aldığımız jaluzilere matruşka muamelesi yapıp 48 ayrı pakete koyup mesaimizi paket açmaya harcatan site kardeşim bu neyin güvenliği korkma kırılmaz
kötüysem içtiysem kime ne bundan..!
(bkz: yıkıla yıkıla)
(bkz: yıkıla yıkıla)
metrobüs yolcularıdır.
bugün evden çıkasım yok
(bkz: telefona bakasım yok)
(bkz: telefona bakasım yok)
Üniversite hayatının süper geniş ve bol zamanlı döneminden insan kaynakları ile görüşmeyi tamamlayıp da işe girdikten sonra başlayan serüven.
Hiçbir zaman bir daha üniversiteli olamayacağını her zorlukta hatırlatan ve gün geçtikçe hep bir şeylerden ödün vermeni gerektiren şey.
Hayatının en güzel en verimli zamanlarının maillerle toplantılarla geçmesine neden olacak ve eskiden yapmayı sevdiğin birçok şeye veda ettiren esaret sistemi. *
aha burda özetlenmiş
http://www.ikmagazin.com/...ugunuz-10-aliskanlik.html
Hiçbir zaman bir daha üniversiteli olamayacağını her zorlukta hatırlatan ve gün geçtikçe hep bir şeylerden ödün vermeni gerektiren şey.
Hayatının en güzel en verimli zamanlarının maillerle toplantılarla geçmesine neden olacak ve eskiden yapmayı sevdiğin birçok şeye veda ettiren esaret sistemi. *
aha burda özetlenmiş
http://www.ikmagazin.com/...ugunuz-10-aliskanlik.html
kesinlikle budur;
http://www.buldumbuldum.c...rkek-bisiklet-yaka-tisort
http://www.buldumbuldum.c...rkek-bisiklet-yaka-tisort
işe gücü olmayan adam.
çalışma tercihim sabahçı olmaktır. Zira iş çıkışı akşamcı yapıda bi insanım.
kaşar (peynir olan).
(bkz: patron)
-hacılı
-keke
-kirve
-eküri
-adaş
-gözüm
-topraaam
-keke
-kirve
-eküri
-adaş
-gözüm
-topraaam
no thanks..