bugün

entry'ler (47)

asgari ücret artarken işvereni düşünen sikilaççi

asgari ücret artışının dolaylı olarak tüm ekonomik dengeleri etkilediğini göremeyen sikilaççi başlığıdır.

asgari ücretin artmasını işçinin refahının yükselmesini işçi kadar işveren de ister hepimiz isteriz. esas sorun asgari ücretin 2050 TL olması değil işverene maliyetin 3000 TL olması ve bu tutarın alım gücünün olmaması. bu tutarın içinde yol yemek de yok henüz. yani bir işveren asgari ücrette çalıştıracağı bir işçi için yol yemeğiyle birlikte ayda 3.500 lira para ödeyecek. aradaki makası kimse göremiyor mu? bu tutar işverenin cebinden çıkıyor ama işçinin cebine girmiyor.

asgari ücrete gelen zam aslında dolaylı olarak hepimizin cebinden enflasyon olarak çıkacak. nasıl mı? hayatının her alanında hizmet aldığın her işte insanlar asgari ücretle çalışıyor. o her hafta gittiğin avm yi temizleyen emekçiler, arabanı bıraktığın vale, çay içtiğin kafedeki garson, kazak aldığın dükkandaki tezgahtar... önümüzdeki aydan sonra 100 liraya aldığın kazağı 120 liraya alacak 5 liraya içtiğin çayı 7 liraya içeceksin bu yüzden. hesap belli; bir ürünün fiyatı belirlenirken hammadde elektrik su kira sarf malzemesi tüm maliyetler hesaplanır. bu maliyetler son 6 ayda en az yüzde 20 zam görmüştü. zam gelmeyen tek şey iş gücü maliyetiydi ona da direkt %26 zam gelmiş oldu.

peki ben bir beyaz yakalı olarak bu kadar zam alabilecek miyim?yada bir işveren karını aynı oranda arttırabilecek mi? hiç sanmıyorum.

bundan sonra ne olacak? birçok iş yeri işçi çıkartıp mevcut çalışanlarla fazla mesai yapma yoluna gidecek. part time yada freelance çalışma talebi patlayacak.

yazarların en sevdiği giyim mağazası

bakırköyde sahile inerken ara sokaklardaki çakmacılar..
(bkz: buyur kardeşim içerde bişiyler bakalım)

türkiye yi yüz sene geri götüren iller

keşke sorun şehirlerde olsa dedirten başlık.. 81 ilde de birbirine tahammülü olmayan, olaylar karşısında aşırı tepkiler veren, kendi gibi olmayanı ötekileştiren aşağılayan insanlar olduk çıktık. güzel şeylerden konuşmayı, hayatın olumlu taraflarını görmeyi çoktan unuttuk.

yaşanan bir sürü saçma sapan şeyden sorumlu tutacak birilerini arıyoruz. haliyle işsizliğin çok yüksek, sosyal ve kültürel aktivitelerin neredeyse sıfır düzeyinde olduğu anadolu kentlerinde insanlar ufak tefek şeyleri daha çok mesele haline getiriyor.

dolayısıyla türkiyeyi geri götüren o şehirlerde yaşayan insanlar değil onlara o tepkileri verdirten eğitmeyen, geliştirmeyen, sosyalleştirmeyen sistem.

para harcarken zevk alınan şeyler

yurtdışı tatili.

yazarlara whatsapp tan gelen son mesaj

görsel

aykut kocaman

iyi bir teknik adam olduğunu düşündüğüm kişi.

edit:galatasaraylıyım

işveren markası

Son dönemde işgücü piyasasındaki gelişmelere bakılırsa insan kaynaklarının önümüzdeki dönemde en önemli ajandalarından birisi olacak; olması da gereken konu. bu kavramı daha iyi anlayabilmek için öncesinde tüketici markası kavramını ele almak gerekir.

tüketici markası bir markanın tüketiciler nezdindeki imajı anlamına geliyor. bu şu demek; siz cocacola içsenizde içmesenizde cocacola markasının sizin zihninizde bir imajı var. bu izlenim yıllardan beri süregelen reklamlar,kampanyalar,promosyonlar ile oluşuyor. totalde sizin zihninizde cocacola bir yere yerleşiyor. örneğin bu örnek üzerinden bakacak olursak bu markanın bende geçmişten beri verdiği reklamlar ve kullandığı iletişim dili dolayısıyla sıcak,aileyi çağrıştıran toplumsal değerlere saygılı, pozitif, kaliteli bir izlenimi mevcut. başka bir ifadeyle en bilinen rakibi pepsiye göre daha üstte bir konumlama var zihnimde. bu konumlama sadece reklamlarla da değil logonun renklerin bilinç altındaki yansımalarının bile katkı sunduğu bir bilinçaltı dürtüsü. işte bütün bu izlenimlerin sonucunda da market rafında gördüğünde daha pahalı olmasına rağmen cocacolayı tercih ediyorsun. (hatırlayacak olursak bunu doğrular nitelikte pepsinin de son reklam kampanyası "aslında bizim kolamız daha lezzetli" şeklindeydi. yani aslında tüketicinin seçim tercihini lezzetin değil imajın şekillendirdiği ispatlanıyor.)

işveren markası kavramına bakacak olursak ilk telaffuz edilişi sanırım 90 lı yıllara dayanıyor. işveren markası kavramının yaratıcısı diye adlandırılan Simon Barrow isimli amcamız insan kaynakları ile pazarlama nın görev tanımındaki benzerlikten yola çıkarak yetenek rekabetinin önemini, bu bağlamda da şirketlerin teknolojik gelişmeler doğrultusunda birbirleriyle rekabet edebilmeleri için kafası çalışan zeki insanları bünyelerine katabilmelerinin önemini su yüzüne çıkarıyor. hakikaten de baktığımızda bugün şirketleri yukarı taşıyan işi bilen yöneticiler, verilen görevi iyi yapan adanmış ve bağlı ara kademe çalışanlar olduğunu görmek çok da zor değil. peki bu kafası çalışan adamlar neden a şirketinde değil de b şirketinde çalışsın?örneğin bir yazılımcı neden yandex te değil de google da çalışmayı tercih etsin? heh işte sorunun yanıtı da burada aslında. google yetenek kazanımının ne denli önemli olduğunu ilk gören şirketlerden biri. bundan 10 sene önce google ın ofisini internette gördüğümüzde bu adamlar manyak mıdır nedir diye düşünüp iç çekiyorken bugün istanbulda birçok şirketin harika iç mimari tasarımına sahip çalışanlarına sürekli birşeyler ikram eden içeride eğlenceyi ve sosyalleşmeyi teşvik eden uygulamalar yaptıklarını görüyoruz duyuyoruz. (bkz.)

ben ankaradayım ama istanbula gittiğimde orada yüksek plazalarda çalışan arkadaşlarımın neredeyse tamamının şirketlerinde fitness center yok şirket içi kutlama evden çalışma gibi, bir takım farklı çalışma uygulamalarının şirketleri tarafından birbirleriyle yarışırmışcasına yapıldığını biliyorum. bu örnekler şirketlerin çalışma koşulları konusunda daha esnek ve birbirleriyle rekabetçi hale geldiğini gösteren önemli veriler. bu tarz uygulamaların nedeni daha insani çalışma koşulları sağlayarak çalışana değer vererek hem içerideki iyi çalışanı tutmak hem de dilden dile bak ben çalışanımı nasıl sevip öpüp kokluyorum mesajı verebilmek.

şirketin içerisinde çalışan odaklı uygulamalar devam ederken, şirketin dışında da işveren markası uygulamaları bir takım pazarlama aktiviteleriyle devam ediyor. Bizim okulun mezun sayfasını takip ettiğim kadarıyla şirketler hem tüketici markası hem de işveren markası faaliyetleri kapsamında üniversitelere girmeye oralarda markalarını duyurmaya çalışıyorlar. daha henüz okul dönemindeyken onların işveren tercihlerine etki etmeyi içerideki çalışma koşullarıyla ilgili bilgi ve tanıtım yapmaya çalışıyorlar.

Özetle insan kaynakları eğer bir şirketin insan kaynağını planlıyorsa, yetenek yönetimi diyerek bir takım uygulamalar, geleceğe dönük öngörülerde bulunuyorsa işveren markası kavramı ile şirketin insan kaynakları faaliyetlerinin de tanıtım ve pazarlamasını yapmak zorunda olacak. Zira yetenek diye nitelendirilen bendenizin de aralarında bulunduğu güruhun şirketlerin ik larından beklentisi s.kko iş görüşmeleri yapmak yerine çalışan odaklı uygulamaları arttırmak.

edit: mesaj geldi ik pazarlama ajansı bile varmıştı aha

(bkz: isim manidar)

internetten alışveriş yapmak

https://www.buroperde.com sitesinden aldığımız jaluzilere matruşka muamelesi yapıp 48 ayrı pakete koyup mesaimizi paket açmaya harcatan site kardeşim bu neyin güvenliği korkma kırılmaz

sevilen şarkının vurucu cümlesi

kötüysem içtiysem kime ne bundan..!
(bkz: yıkıla yıkıla)

erken uyumak zorunda olan arkadaşlar

metrobüs yolcularıdır.

sözlük yazarlarının ruh halleri

bugün evden çıkasım yok
(bkz: telefona bakasım yok)

iş hayatı

Üniversite hayatının süper geniş ve bol zamanlı döneminden insan kaynakları ile görüşmeyi tamamlayıp da işe girdikten sonra başlayan serüven.
Hiçbir zaman bir daha üniversiteli olamayacağını her zorlukta hatırlatan ve gün geçtikçe hep bir şeylerden ödün vermeni gerektiren şey.
Hayatının en güzel en verimli zamanlarının maillerle toplantılarla geçmesine neden olacak ve eskiden yapmayı sevdiğin birçok şeye veda ettiren esaret sistemi. *
aha burda özetlenmiş
http://www.ikmagazin.com/...ugunuz-10-aliskanlik.html

iş arkadaşına alınacak hediye

kesinlikle budur;
http://www.buldumbuldum.c...rkek-bisiklet-yaka-tisort

yazarların ruh halini anlatan sözler

işe gücü olmayan adam.

sabahçı olmak vs akşamcı olmak

çalışma tercihim sabahçı olmaktır. Zira iş çıkışı akşamcı yapıda bi insanım.

en iyi bira mezesi

kaşar (peynir olan).

patron

adı gibi insanı çarpan bir tekila çeşidi.
görsel

içkilerin kralı

(bkz: patron)

kanka yerine alternatif sözler

-hacılı
-keke
-kirve
-eküri
-adaş
-gözüm
-topraaam

tom hanks

no thanks..