bugün

entry'ler (63)

sevdiğiniz birinin bir daha dönmemek üzere gidişi

akıllara özdemir asaf gelir;

geleceğim, bekle dedi, gitti.
ben beklemedim,
o da gelmedi
ölüm gibi bir şey oldu.
ama kimse ölmedi.

gecenin şarkısı

Yaşar güvenir- yalnızım ben çok yalnızım.
https://www.youtube.com/watch?v=D2cMeXH8Ar0

Farklı bir sesten dinliyor olmak mı bu kadar derinden etkilemiş olabilirdi?
insanın kendine bile itiraf edemediği şeyleri ruhuna kazırcasına bir ses.

yazarların şu an dinlediği şarkılar

"Dur Dur Dokunma Bana içim Kırık Nasıl Olsa
Yol Ver Son Bir Damlaya Çağlar O Da Nasıl Olsa"

https://www.youtube.com/watch?v=5HG_3sR1gnA

çok sinirliyken yapılabilecekler

yatağın üzerine çıkıp kolları açıp kendini yere bırakmak.*

yazarların şu an dinlediği şarkılar

Queen - It's A Hard Life.
https://www.youtube.com/watch?v=qzivecZE4R8

karda çıplak ayakla yürümek

En yakın arkadaşın sizi 23 sularında," seni evden alıyorum" demesiyle başlayabilir,
-bakalım beynimizi kontrol edebiliyor muyuz, çıkaralım ayakkabılarımızı bir deneyelim,
+Hasta oluruz yapmayalım,
-Bir şey olmaz hadi bir deneyelim, zaten ateşi deneyemiyoruz hadi risk yok bunda,
+peki madem..
Ayaklar çıkarılır, çoraplar ayakkabının derinliklerine itilir;
Tam burada hain arkadaşın sizin arkanızı dönmenizle ayakkabıları kar yığınlarının arasına atarak;
hadi ayakkabıları bulalım deyip size şoka sokmasıyla kalakalırsınız.
Ayakkabıları bulup dakikalarca gülmenizden hemen sonra eve doğru yol alırsınız,
annemi arayalım da bize çay yapsın deyip çayın hayallerine dalarsınız, ama bilmiyorsunuz ki o andan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını.
Diş ağrısının bile önünde saygıyla eğildiği bir acıya merhaba dersiniz, gelmiştir bir kere.
10 dakika boyunca aralıksız ağlayarak evin içini koşmaya başlarsınız acıdan.
Bir ara ruhunuzu ayaklarınızdan teslim ettiğinizi düşünürsünüz.
Sonrasında karıncalanmalar, ve yüksek ateş, 40 dereceyi bulan ayaklarınızı havale geçiriyor sanarsınız.
Annenizin evhamlarıyla bin bir türlü senaryo türer aklınızda, kangren olup ayaklarınızın kesileceğinden tutun, ayaklarınızın ısıdan patlayacak olmasına kadar.
Acıdan hemen sonra tekrar halinize bakıp dakikalarca gülüp, bu yaşanılanları da anılarınıza yerleştirdikten hemen sonra gönül rahatlığıyla çayınızı yudumlarsınız.

Ana fikir; Allah evsizlerin yardımcısı olsun.

merhamet ve metanet

bir psikoloğun* eşinin hastalığına ve ölümüne tanıklığının anlatıldığı, sadakat duygusunun anlam bulduğu gerçek bir hikaye.

sözlük yazarlarının itirafları

Lise 1 ya da 2 dönemi.
Biri var.
Bir üst sınıfta.
Okul çıkışı birlikte yürüyorduk durağa.
Bazen birkaç durak öteye.
Günler, yollar, adımlar, durak bekleyişleri zamanla bizi daha da yakınlaştırdı.
Tüm sorunlarımızda yan yanayız, kafa kafaya.

Bir gün yine beni her okul çıkışı beklediği köşede bekliyor.
birlikte yürüyoruz.
O sıra okuduğumuz okulda bir öğrencinin babası annesini öldürmüştü.
Konu vicdandan açıldı.
Aynen şöyle;
-belki cezaevi 20 yıl ama vicdan azabı ömür boyu, daha ağır dedi.
-Biliyorum dedim.
Anlamadı tabi ben de onu raskolnikov'la tanıştırmak istedim.
Ertesi gün okul çıkışı, düne dair dedim ve okuması için ona uzattım.
O da bir sonraki gün elinde bir kitap,
Ki bu kitabın sözlükte bırakın yazarını, kitabının isminin dahi yazılmaması ne acı.
Bu yazdıklarımı bitirdikten sonra dostluğumuza olan vefa borcumu ödemek adına başlık açmayı öğrenip kitabın başlığını açacağım,
bana uzattı.

Dostluğumuz ya da ben dost sandığım süre boyunca duygularını fark edememiş olmanın burukluğu hatırladıkça yüzüme vurmuyor değil.
Bir aşk kitabı, bir adamın eşinin kanser hastalığı sırasında ona olan desteği, sadakati ve aşklarını konu alıyor, gerçek bir hikaye.
Okuduktan sonra anladım daha önce kurduğu cümlelerin ne anlama geldiğini.
ben kendimi aramaktan onu fark edememiştim ya da böyle bir şeyi düşünmediğim için aklıma gelmemişti.
Sonra duygularını açtı.
Uzaklaştım.
Benim daha büyük uğraşlarım vardı, önce kendimi bulmam gerekti.
Yine de bir dostu kaybetmenin verdiği acıya engel olamadı, tüm arayışlarım.
Bundan sonra bir daha asla içten gülemeyeceğimizi, eski samimiyetimizi kuramayacağımızı biliyordum.
Birbirimize karşı olan her davranışımızı iki kez düşünüp öyle davranacaktık.
Tüm bunları yapamazdım.
O yüzden kaçtım.
Bir hafta okula gitmedim.
Sonrasında beni yine o köşede beklediği halde görmezden geldim.
Koridorda, bahçede, durakta her yerde ondan kaçtım.
En sonunda kendimi toplayıp, konuştum. Tüm bu kaçışlarımı haketmeyecek güzellikte bir kalbe sahipti.
Ona tüm samimiyetimle anlattım hissettiklerimi, kendi bulma arayışımı.
Onu kırmadan en açık şekilde anlattım.
Yapamazdım çünkü, daha kendimi bulamadan bir başkasını hayatıma dahil etmek haksızlıktan başka bir şey değildi.
Aslında tek neden bu da değil. Karaktere bağlamak istemiyorum.
Bir iç meselesi.
Kendimle verdiğim bir savaş.
okumayı söktüğüm günden bu yana okuyorum, durmadan.
Tabelalardan, mezar taşlarına kadar.
Ben de önüne geçemeyeceğim bir tutku haline dönüştü bu olay.
Büyüdükçe beğeni, seçicilik denen kavramlarla tanışıyor insan.
Okuyacağınız şeyler kendi beğenilerinize göre şekilleniyor.
Sonra kendi beğeni alanlarımı buldum.
Kendimden bir şeyler keşfediyor olmak, hayatıma anlam kazandırdı.
Daha anlamlı bakmaya, görmeye başladım.
En sonunda, sonunun nerede olduğunu hala bulamadığım bu yola, kendimi arama yoluna girdim.
Okudukça kendime yaklaştığıma inandım.
Yeni şeyler keşfettim.
Ruhun büyümesi gibi.
Tıpkı fiziksel özelliklerinize hakim olmak gibi, onları kullanmayı öğrenmek gibi.
Ruhlarımızda böyle, tanıdıkça bir şeyler keşfediyorsunuz kendinize dair.
3 yaşındaki bir çocuğun kaşıkla imtihanının 5 yaşındaki çocuğun zaferi olması gibi.
Bu yüzden kendime doğru yol aldım.
Bu her şeyden önce geliyordu benim için.
Samimiyetimi anlamış olmalı ki, son kez sarılıp, ben sana inanıyorum asla vazgeçme dedi.
Sonrasında hiç kin ya da kızgınlık duymadık, nerede karşılaşsak birbirimize gülümsüyorduk.
Tek bir kötü duygu sızmadı aramıza.
Sonra o mezun oldu, ben mezun oldum.
yıllar geçti.
Sadece güzel anılar kaldı geride.

Ve tam bugün, onun yaşadığı ilçede bir alışveriş merkezinde,
Yanında biri, el ele yürüyorlar.
En derinlerimden, kalbimden yüzüme yükselen bir gülümseme.
ilk kez gözlerimin dolmuş olmasına engel olmak istemedim.
Onu öyle görmek hayata olan inancımı arttırdı.
iyi temennilerin, iyi dileklerin yerini gerçekten buluyor olması ne tuhaf.
Diliyoruz, umuyoruz ama bir şekilde bir yanımızı buna inandıramıyoruz.
Ama bugün Ruhum ve hayatım arasında bir ilmek daha işlendi.
Beni bu kadar sevindirebilecek başka ne olabilirdi diyorum.
Kırılan inancıma tekrar ve tekrar merhem oldu, sadece varlığıyla.
iyi ki tanımışım diyorum.

Benim kitabım onda duruyor mudur hala, bilmiyorum.
Onun kitabı hala bende.
Bugün onu görmüş olmamdan olacak ki onca kitabın arasında gözüm ona değiyor sürekli.
Arada gözlerim kaymıyor değildi, ama bugün bir başka.
Umarım her şey gönlünce olmaya devam eder yol arkadaşım, dostum.

çocukken yapılan abukluklar

Akşam haberleri sunulurken, az sonra verilecek olan haberlerin ön bilgilerinin üzerinde yer aldığı kayan şeridi, şerit sonlanmadan tamamıyla okumaya çalışmak.

sözlük yazarlarının itirafları

Büyük bir hayat yaşamak istiyorum.
Dokunduğum her yere iyilik götürmek istiyorum.
sesimin benden önce ulaştığı yerlere de gülümseme.
Kötü insanları, kötüleri kendim cezalandırmak istiyorum, iyi ederek.
Hayır Allah olmak istemiyorum.
insanlarda kendimi bulmak istiyorum.
Yaralarına dokunmak istiyorum, böylece kendime dokunacağım.
Bencillik sanılmasın, sizlerle var olacağım.
Ve bir gün ben değil sizler kapımı çalmaya başlayacaksınız.
işte o zaman kalplerinizdeki ışıkla yolumu bulacağım.
En kötünüze bile ilk ben el uzatacağım.
Tıpkı sizin bana yapacağınız gibi.

kitap ayracı olarak kullanılan şeyler

Nüfus cüzdanı.
Şöyle ki; Kitabı yarım bırakmak zorunda kaldığım bir an, en yakınımda bulunduğundan sıkıştırıverdim arasına.
Öyle kaldı.
Kitabı bitirene kadar bu böyle devam etti.
Sonra bir iş için nüfus cüzdanı lazım oldu, yok.
Düşün taşın bulunamıyor.
işi iptal et.
Bu kez başka önemli bir iş için lazım, ama bu kez iptal edemezsin mecburen nüfus müdürlüğüne..
Yeni nüfus cüzdanından birkaç ay sonra.
Bir şekilde eline geçer yine o kitap ve son sayfası. Yüzüne bir tokat gibi çarpar kaybolduğunu sandığın nüfus cüzdanı.
Neyse ki güldürdüğü için, yerinde kalmasına izin verirsin. O yerini tutmaya devam eder, yenisi de eski nüfus cüzdanının yerini.

Hatta tüm bu olanlarla da kalmaz, kendi sınırlarını aşarak, bir sözlükte bir entry olarak da yeniden vücut bulabilirmiş kendisi.*

ulu roman

Tabii ki aylin sayesinde.

ulu roman

Yaşadığına şükür mü etmeliydi, yoksa onu ölüme sürükleyen kadere sitem mi?
beni yaratan da kim deyip ulu roman yazarlarına seslendi, kendinizin yürüyemediği yollara beni itelemekten vazgeçin, mutlu sonlara geçin artık diyerek haykırdı..

tanrı ya sorulacak tek soru

Benden önce ya da benden sonra yığınlarca soru gelecek, hepsi bir kenara dursun; Nasılsın?

sözlük yazarlarının itirafları

Bazen insanlıkla aramda bir sınır olduğunu hissediyorum, bir çizgi.
Düşünüyorum değil, hissediyorum.
insanlar bu iki kelimeyi çok fazla karıştırıyor, bu yüzden yineleme gereği duyuyorum.

Bakıyorum; kimisi tuttuğu takıma, kimisi annesine, kimisi siyasi partisine, ideolojisine, kimi sevgilisine, kimi kariyerine, kimi kedisine bağlı/tutkun; ama öyle ama böyle.
Aslında daha çok "kimi" sayabilirim, ama bu sınırı daha fazla gözüme sokmak öyle çok hoşuma gitmiyor açıkçası.
dönüp kendime bakıyorum,
Birine ya da bir şeye bağlı olamamanın hezimeti var içimde.
bazen düşünüyorum, belki benim bağlılığım da budur diyorum; bir şeye bağlı olamamak.
Bu hissettiklerimi karşılayan kelime bağlanmak değil aslında ama en anlaşılabilir, en anlatılabilir kelime bu gibi geliyor.

Mutsuz muyum, bilmiyorum. içerimde bir şey var bir eksiklik, alışılmış bir eksiklik.
Ne çevremdeki onlarca arkadaşım ne onlarca yakınım giderebiliyor bunu. Bu gibi durumlarda konu asosyalliğe bağlanır ya hani açıklama niyetine yazdım tam da bundan bir önceki cümleyi.
itirafsa, korktuğum bir şey var.
Ben böyle kendimi arıyorken, ya çoktan bulmuşsam?

yazarların şu an dinlediği şarkılar

Jeff Buckley - Hallelujah
https://www.youtube.com/watch?v=y8AWFf7EAc4

sözlük yazarları ülke kursa ilk yasası ne olurdu

Özel mülkiyet yasak, olurdu.

en yakındaki kitabın yazarı

Barış bıçakçı.

sözlükçülerin en sevdiği şiir

CEViZ AĞACI - nazım hikmet ran.

2014 yılının getirdikleri ve götürdükleri

Çok şey aldığı açık ama öyle bir şey verdi ki her ne aldıysa onun acısını bastırdı: Farkındalık.
Kafamın içerisinde bir akıl varmış.*