bugün

sonunda şu özerk kelimesini osmanlı-balkan savaşları dışına çıkarabileceğim için şükürler olsun.

insanın, sanıldığının aksine özgür değil, özerk bir canlı olmasıdır. hayvanlar özgürdür mesela, dilediği gibi yaşar. bitkiler bile özgürdür, kendilerine verilen cüzi alanda. taş bile topraktan ayrıdır, özgürce kafa yarabilir, kıç silebilir.

ancak insan hiçbir davranışında özgür değil. birbirine bağlı sistemlerde yaşayan özerk bir varlık. belki oluşturduğumuz dil, ortak paydalarımız, ortak geçmişimiz ve ortak korkularımız.. ortak işte. ortaklığın olduğu bir yer insanın dünyası. nasıl bir mantık bunca ortaklığın olduğu yerde özgürlük yalanını ortaya atabilir ki? ve nasıl bir bağla bağlıyız da çoğunluk inandı diye inanıyoruz buna?

medeniyetimizin tüm gelişiminde kıskançlıklar, korkular, ihtiyaçlar, düşmanlıklar, dinler ve dostluklar olmadan bir arpa boyu yol gidilmemiş. ne zaman dara düşmüş insan, bir sıçramayla kendini bu kıskaçtan kurtarabilmiş. bütün icatlar, kültür, sanat ve teknoloji bile bu amaç için yapılmışsa; kısaca bizi biz yapan şeyler daima dış etkilerle oluşmuşsa hiç özgür olmamışız demektir.

özgürlük, tutsak olduğunun farkına varmaktır.
insanın topluluk halinde olduğu yerde özgürlük olmaz.