bugün

--spoiler--
Madde 11
Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü

1. Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.
--spoiler--

aihs'nin 11. maddesinde tanımlanmış özgürlüktür. her türlü fikirlerini yansıtmak için bireylerin biraraya gelmesinin özgür olduğunu tanımlar. aihm parti kapatma davalarında da bu maddeye göre davranır. çünkü siyasi partilerde bir kitlenin fikirlerini savunmak için birleşip kurduğu veya desteklediği bir örgütlenme şeklidir.

1982 anayasamız geçmişte kısıtlanmış halde bulunan bu özgürlüğü tam anlamıyla yasaklama yoluna gitmiş ve sadece kendi ideolojik yapısına uygun örgütlenmelere izin verme yoluna gitmiştir. ancak bu şekil örgütlenme kısıtlaması bir çok kesimin kendilerini demokratik yoldan ifade etmesinin önüne geçtiğinden insanlar zaman zaman teröre bulaşmaya mecbur kalmışlardır. aihm bunu açık seçik ifade edip terörün insanların başka yollarla kendilerini ifade edememesi nedeniyle bir yol olarak kullanıldığı için mazur görebildiğini ifade etmiştir.

dünya genelinde bu konular rönesans ve fransız ihtilali ile tartışılıp çözüme kavuşturulduğundan artık tartışılmayan, dile getirilmeyen bir konudur. bizim ülkemiz ise bu tür bir kültüre sahip olmadığı için bu özgürlük hakkında doğru, yanlış tartışmaları yeni yeni yapmaktayız.

1789 insan ve yurttaş hakları bildirisinde "düşünce ve kanaatlerin başkalarına iletilmesi en değerli haklardan biridir" diyor. her fikir kendini yaymak ister ve bu amaçla yayın ve eğitimi kullanmak ister. bunların korunabilmesi için hukuk kurallarına ihtiyaç duyar. çünkü bir fikrin yayılabilmesi için ekonomik ve sosyal ortama ihtiyaç vardır. devlet veya güçlü özel kitleler yayın ve eğitim gibi fikirleri yaymayı sağlayacak organlara sahip olduğundan bireylerin fikirlerinin biçimlendirilmesinde çok etkin bir güce sahiptir. bunun karşısında bireylerin biraraya gelip kendi fikirlerini yaymak veya bu düşüncede insan yetiştirmek hakları vardır. bizim 1982 anayasamız tüm bu bireysel örgütlenmeleri zaten çok kısıtlı iken iyice kısıtlayıp tek tip düşünce yaratma yoluna gitmiştir. bu düşüncenin dışına çıkanları ise kapatma yoluna gitmiştir. mesela bunu için yök kurulmuş ve eğitimin tek tip insan yetiştirmeye uygun olması sağlanmış, sendikalar, siyasi partiler, dernekler gibi örgütlenmeler geniş bir kapsam dahilinde sıkıştırılmış ve tek tip düşünceye izin verimiştir. oysa demokrasilerde örgütlenmeler her tür fikrin rahatça ifade edilmesi ve marjinalleşmemesi için gereklidir.

anayasamızda bakıldığı zaman özgürlükler aynen dünya milletlerine uygun şekilde tanımlanmıştır. fakat aynı maddelerde ilavelerle bu özgürlükleri büyük ölçüde kıstladığını da eklemiştir. aynı zamanda bu özgürlükleri sağlamak için hiçbir fiili kurum kurmayarak sadece yazılı olarak kalmasını sağlamıştır. yani kağıt üzerinde haklar vardır ama uygulanması için bir düzen kurulmamış, aksine kısıtlayacak bir çok kurum fazlasıyla vardır.

not: birçok arkadaşımız açık açık şu tür bir örgütlenme suç değildir desem bana karşı gelecek. örnek vereyim, cemaat örgütlenmesi suç değil. bizim kanunlarımıza göre bile suç değil. fakat bu tür örgütlenmelere karşı mahkemelerimiz 309 ve 312. maddeyi yorumlar ve bu maddelerde şart olarak cebir ve şiddet kullanmak yoluyla cümlesini bu tür faaliyetler şiddet içermeden zaten yapılamaz deyip şiddet uyguladığını veya ilerde uygulayacağını varsayarak zaman zaman yasaklar getirmiş ve kapatmıştır. daha dün deniz baykal cemaat örgütlenmesine karşı dava açan erzincan savcısını görevden aldılar diyerek cemaat örgütlenmesinin suç olduğu varsayımını yapmıştır. oysa bir kimse hangi örgütlenme içerisinde bulunursa bulunsun devlet kademelerinde yer alma, siyaset yapma, cumhurbaşkanı bile olma hakkı vardır. demokrasilerde insanlar belirli düşünceleri yüzünden belirli mevkilere gelemez diye bir anlayış olamaz. hatta laiklik bu anlamda gerekli bir ögedir. herkes için fırsat eşitliği vardır. bu anlamda bakarsanız devlet kuruluşlarına her düşüneden insan gelebilir. ancak görevini kötüye kullanır ve düşünceleri yüzünden fiili yanlışlıklara giderse kanunlar gereğini yapar. absürt örnekler vererek konuyu zorlayalım. mesela ahmet türk'ün veya fethullah gülen'in cumhurbaşkanı olmasının önünde tek engel halk çoğunluğudur.
bir ülkede devlet mevkilerine düşünceleri yüzünden insanların gelmesinin önüne kanuni engel konamaz. böyle kanunlar varsa antidemokratiktir. ancak geldiği zaman sahip olduğu fikirlerin demokrasiye darbe vurmasının önüne geçilecek bir hukuk zaten mevcuttur.

anayasa mahkemesine, hsyk'ya, danıştay'a, cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa, valiliğe veya devlet memurluğuna bir kimse getirilirken şu fikre sahip veya şu örgütlenmeye mensup diyerek ona engel konamaz. ancak görevi başındayken bir suç işlerse o zaman bu insanın görevine son verilir yada kıstlamalar getirilir.

uzun lafın kısası bizler örgütlenme karşıtı bir devletin yetiştirdiği insanlarız düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü avrupa 300 senede sağlamış ve artık konuşmaya bile gerek duymuyor. biz ise hala çerçevesini, sınırlamalarını tartışıyoruz. kanunlarımız uygun ancak uygulamamız yok. mesele anlayışta... 1982 anayasasında değişen maddeler bu özgürlüklerin önünü büyük ölçüde açmış. yine de yarattığı kurumlar özgürlüklerin önünde bir duvar olarak kalmaya devam ediyor. özgürlüklerimizin ne hadar geniş olduğunu algılayacak insanımız olmadıktan sonra, 1982 anayasasının ve öncesinin doktrinlerine alışmış bir toplumda bunlara alışmak zor. amerika 1919'dan bu yana devleti, bireyleri tehlikeye sokacak örgütlenmelere karşı şöyle bir karar almış. bir fikre sahip olanlar bunu yaymak için açık ve yakın bir tehdit uygulamadığı sürece her türlü faaliyetleri serbest diyor. yani bir örgütlenme fikir olarak her şekilde serbest ama kendini yaymak için şiddet kullanıyorsa uygulanan yöntem yasak. şimdi bir cemaat örgütlenmesi veya bu örgütlenme içinde bulunanların devlet kadrolarına girmesi nasıl bir açık ve yakın tehlike yaratır. eline silah alıp veya silahlılara maddi yardım yapmadıktan sonra neden suçlu hesabına konur.

her örgütlenme bir çıkar grubudur. siyasi yollardan kendini ifade etmek ve güç kazanmak ister.

devletlerin insanlarına yaklaşımı hoşgörülü ve tarafsız olmak zorundadır. hoşgörülüden kasıt bir devlet belirli bir kültürü büyük ölçüde benimsemiş bir yapıda kurulmuş olabilir ancak bu kültür dışındakileri de görmezden gelemez. onları vatan haini olarak göremez. her düşünce topluluğunun örgütlenmesine izin verir ve faaliyetlerine olanak sağlar. o düşünce çoğunluk olduğunda devletin başına gelip ülkeyi yönetebilir. devlet kendi benimsediği kültürünü vatandaşlarına zorla kabul ettiremez. tarafsız devlet ise her vatandaşına eşit mesafede duran devlet demektir. fakat her devlet kuruluşu aşamasında bir fikre yakınlık kuranlarca kurulacağından gerçek manada tarafsızlığı zordur. ötekileştirmemek için laiklik ilkesini kabul eder ve tarafsızlığının teminatı laikliktir. yani kimse inançları yüzünden devlet karşısında suçlu görülemez, ayrımcılık yapılamaz. bizdeki laiklik ise inançlıları devletten uzak tutmak için tam zıt manada kullanılıyor. bu ülkede laikliği savunanlar laiklik karşıtı, karşı olanlar ise laikliği asıl benimsemiş olanlar... başörtülü bir insanı sırf inancı yüzünden başını örtüyor diye eğitimine engel olanlar, dini eğitimi var diyerek imam hatiplilerin üniversitelere girmesinin önüne engeller koyanların laik olduğuna dünyada kimseyi inandıramazsınız. tarafsız devlet laik devlet demektir. yani her vatandaşına inançlarına bakmadan eşit haklar tanıyan devlettir. bir üniversiteye dini eğitimi olanları almıyorsanız aynı şekilde dini eğitimi olmayanları da almayacaksınız veya tam tersi... cemaat örgütlenmeleri kurmak suç ise çağdaş yaşamı destekleme derneği kurulmasına da engel olacaksınız. tarafsızlık bu demektir. tarafsız devlet aslında liberal demokrasi yanında olmak zorundadır... tarafsız devlet demokrasinin yanında taraftır. yani tarafsızlığı tehdit eden, laikliği çiğneyenlere karşıdır. bu söylemleri bizim laikler kendi çıkarları için kullanır fakat kendileri antilaik olduklarını hiç kabullenmezler. "bir müslüman cumhurbaşkanını hazmedemiyorum" "cumhurbaşkanının nenesi ermeniymiş" diyen bir insanın laikliğe saygı duyduğunu iddia etmek tam bir saçmalık. ülkemde antilaikler laikliğin en büyük savunucusu... gelde inan... amerika'da başkan, ingiltere'de başbakan seçildikten sonra yemin töreninde hangi dine inanıyorsa o dinin kitabı üzerine yemin ediyor. şahitlik yapanlar da öyle. yani önemli olan dini inancının kısıtlanması, gizlenmesi değil, özgürce ifade edilebilmesi... katolik partiler, komunist partiler avrupa'da özgürce örgütlenebilirken ülkemde bu tür siyasi örgütlenmelerin ifade edilmesi, olması suç... bizim anayasamız hiç kimse inancı yüzünden suçlanamaz, açıklamak zorunda bırakılamaz diyor. yani gizli tutmayı öğütlüyor, dünya ise hiç kimse inancı yüzünden suçlanamaz dedikten sonra inancını özgürce ifade etmesinin önüne geçilemez diyor. aradaki fark bu işte... biri gizlice yaparsan özgürsün derken diğeri özgürce söyle korkma ben arkandayım diyor.
koca bir nesil bu hakkını gerek gündelik yaşamındaki statüsüne gerekse siciline kara bir leke eklenmesin diye unutmuş durumda. mevcut ülke gündemine bile sesi çıkmayan acınası bir nesil ve bu nesilden türeyecek koca bir nesil bizleri beklemekte *. aslında mevcut ülke gündemi " tek bir şehit kanı bile mevcut iktidarın pkk kökenli bir topluluğa sunduğu peşkeşe değer mi ? bu ülkenin bayrağına ve tüm değerlerine tiksinerek bakan bir topluluğa neden bu kadar yavşaklık yapılıyor ? bu ülke insanının milli duyguları, evlat acıları, şehit kanları neden çapulsuz, karaktersiz devlet temsilcilerinin ellerinden alınmıyor ? örgütlenmek mantığı nedir ? bu ülkenin ruhu 90. dakikada karşı kalede gol arayan kalecilerde mi gerçekten ?

örgütlenmek için bu halkın öncelikle nelerden vazgeçmesi gerekiyor ? sadece korkmaması mı ? kurtuluş savaşında cepheye mermi taşıyan annelerimizin şimdi sabah programlarına bakarak evlat yetiştirmelerine mi engel olmalıyız ? yoksa babalarımızın geceleri, zeka seviyesi düşük insanların futbol muhabbetlerine ortak olmalarına mı engel olmalıyız ? yada her pazar kahvaltısında ne olucak bu ülkenin hali mi demeliyiz ? örgütlenmek bir ülke yönetimini ele geçirmek değildir aslında, olaylara müdahil olmaktır. balkona bayrak asmaktır en azından.