bugün

bir yıl önce dershanedeki bir kızla aramızda geçen diyalog sonrasında okuma fırsatı bulduğum mektuptur.

diyalog şöyle gerçekleşmişti:

ben: yazı yazıyor musun? şiir, hikaye falan...
kız: bazen yazıyorum. sen?
ben: ben de yazıyorum. yazdığın bir şeyi okumak isterim.
kız: olur. yarın getirebilirim.
ben: süper olur.

herkes evlerine dağıldı daha sonra. kızla aramızda geçen bu konuşmayı tamamiyle unutmuştum.

ertesi gün kız elinde katlanmış bir kağıtla yanıma gelince anımsadım.

kız: al, getirdim. ama burda okuma, evde oku.
ben: ah, çok sağ ol. (bir anlık şaşkınlık) ama niye burda okumayayım?
kız: işte, okuma ya.

kağıtta ne yazdığını çok merak ediyorum gerçekten. bunda, kızın "burda okuma, evde oku." demesi de büyük etkiye sahip.

eve gidince ilk işim kağıdı açıp okumak oldu tabii. mektupta yazanları tam olarak hatırlayamıyorum ama sonlarına doğru gözümden akan birkaç damla yaşın kağıtta bıraktığı izler hala gözlerimin önünde... mektubu babasına yazmıştı ve onun mutlu olmasını, kendisinin onu çok sevdiğini yazıyordu. mektubun en altına çizilmiş ufak bir kalp vardı. kalbin içi özenle kırmızıya boyanmıştı.

mektubu okuduktan sonra katlayıp vitrinin çekmecelerinden birine attım. babasının vefat etmiş olduğundan haberim yoktu.

ertesi gün mektubu okuyup okumadığımı sormadı. ben de hiç söz etmedim zaten.

allah rahmet eylesin arkadaşım...