bugün

matterhorn dağı'nın öyle bir betimler ki yazar, kitabı okurken odanın içine oksijen dolar.
jack kerouac'ın muhteşem kitabı.
jack kerouac'in otobiyografik nitelikteki, kendini zen öğretisine ve yaşamına adayan iki insanı anlattığı kitabı.

Kitaba şehir hayatından sıyrılıp doğaya karışmanın verdiği coşku ve yaşama arzusu hakimdir.

"Sarkık kaşlı, ak saçlı dipankara'ya sorulmuştur çokça "tüm canlı varlıklara öğretilmesi gereken belli kesin bir öğreti var mıdır?" diye de, onun verdiği yanıt, elmasın gürleyen sessizliği olmuştur hep."

ve kerouac'in o pek bilindik "rahatsız bir yatakta özgürce uyumak, rahat bir yatakta tutsak olarak uyumaktan daha iyidir." sözü de bu kitapta geçer.

ve kitapta oldukça hoşuma giden bir anlatı da şudur:

"Bi yandaşı zen ustasına "Buda nedir?" diye sormuş hani, biliyo musun o öyküyü?
- Aa, anlatsana!
verdiği yanıt şöyle: "Buda benim bokumdur." Bunu duyan yandaşı hemen aydınlanıverir.
- Bokmuş yani, ha? diyorum.
Nasıl olur birdenbire aydınlanma? Bilir misin? Bi yandaşı gitmiş bi ustaya, ve ustanın verdiği koanı yanıtlamış. Usta yandaşının kafasına bi sopayla vurmuş ve tapınaktan dışarı atmış adamı. Adamcağız bi çamura düşüp çamura bulanmış. Sonra ayağa kalkıp gülmeye başlamış. Sonraları o da bi usta olup çıkmış. Yani herif sözcüklerle değil de çamura itilmekle aydınlanıyo."
Asus Zenfone kullanırlar.