bugün

bertrand russell'in şeytan banliyödeye göre daha keskin, daha güzel ama aynı sade aynı duru dille yazılmış hikayesi.

hikaye; devletin, topluma yedirdiği dogmalar ile meşruiyetini kabul ettirmesini anlatır. bu dogmalar, ne kadar şiddete dayalı,vicdandan uzak ve saçma sapan olursa olsun, vatandaşların bazıları(saf olanlar) gerçekten kutsal sayar bunları. bazıları da(zeki elemanlar) aynı inanç ve kuralları, devletin devamı ve ülkenin huzuru için bir şart olarak düşünürler ve sorgulamazlar(tabiki diğerlerine oranla az sayıdadırlar).

ta ki, bi hatun kişisi ''ne oluyo lan burda amk. mal mısınız oğlum siz. adamlar kendi çocuklarını yiyorlar. kendi ırkınızı üstün görüp diğer ırkları aşağılıyorsunuz. inka(kral-tanrı) tanrı kabul edip her yıl rahipler(aslında harem ağaları) tarafından seçilen bir kızın inka tarafından önce iğfal edilmesine sonra da aynı kişi tarafından sabah kahvaltısında yenmesine kutsal diyorsunuz.oha falan oluyorum yani. bu ne ne manyak yaşam tarzı lan'' diyerek karşı çıkar. kızı diri diri yakarlar. onu seven çocukta önce toplumun tarafındadır kıza ''geber ne halin varsa gör lan'' der. ama kızın yakılmasını gördükten sonra aklı başına gelip ülkeyi kurtarır. işte... hikaye de bu yani.