bugün

Her şey ne güzel başlamıştı..
Türkiye'deki en şaşalı imza törenlerini yapmıştık.
Beşiktaş kadrosuna, Quaresma, Guti gibi dünya yıldızlarını katmıştı.
Ama lig de istediğimiz sonuçlara bir türlü ulaşamadık.
Önce Delgado yuhalandı...
Elinde bavulu, gözünde yaşla, gitti.
Zincirleme kaza yaparcasına, herkes sakatlandı.
Holosko, günah keçisi oldu.
Tabata, taraftarın gözüne iyice batmaya başladı.
Zapo, zaten kiralık katildi.
Fink, derhal gönderilmeliydi.
Ara transferde futbol şubesi, boş durmadı.
Çok önemli atak yaparak üç Portekizli oyuncuyu kadroya kazandırdı.
Quaresma ve Çetesi...
Beşiktaş'ın futbolcusu değil, denilen yabancılardan, yönetim zor da olsa kurtuldu.
Taraflı tarafsız tüm futbol camiası, yapılan transferleri, takdirle karşılamıştı.
Sezonun ikinci yarısında, fırtına gibi esmesi beklenen Beşiktaş, tam tersine, esen rüzgârla yerle yeksan oldu.
Ardı ardına kötü sonuçlar aldı.
Ligden vazgeçtik, Avrupa'ya bakalım derken,
Rahat geçeriz, denilen Dinamo Kiev'den alınan ağır bir yenilgiyle Dublin hayalini de büyük ölçüde kaybetti.
Önemli maçların devre arasında, soyunma odasında, tartışmalar yaşandığı ortaya çıktı.
ibrahim Üzülmez'in sözleşmesi fes edildi.
Sarı melek, Schuster'in yüzü, gün geçtikçe, karalara büründü.
Hep birlikte, nerede yanlış yaptık diye düşünmeye başladık.

Fazla düşününce, ister istemez, mutlu huzurlu geçmişe geri gittik.
Beşiktaşlıların hayalinde, hep Metin, Ali, Feyyaz, Şifo Mehmetli, o unutulmaz takımın özlemi var.
Yaşı daha genç olanlar, Yüzüncü Yılımızdaki, gibi bir takımın peşinde.
Fakat unuttuğumuz çok önemli bir şey var. Üç yıl üst üste şampiyonluk yaşayan, Gordon Milne'in takımı son derece mütevazı olmasıyla birlikte, futbolcular arasındaki arkadaşlık, sevgi, paylaşım ve ruh birlikteliği de üst seviyedeydi.
Çoğunlukla yabancısız, on bir Türk oyuncuyla maçları tamamlıyorlardı.
Kamplarda birlikte sabahlıyorlardı.
Fulya da yapılan idmanlarda, taraftarla iç içeydiler.
Optik başkanı, Alen'i, Cem'i, Ayhan'ı tanıyorlardı.
Hiç biri Kaptan olmak için kavga etmiyordu.
Köy içinin, Ihlamur'un, Dolmabahçe'nin, Akaretlerin, Şairler Parkının, Balık pazarının, ne demek olduğunu biliyorlardı.
inönü de, denizden gelen kokuyu, içlerine çekiyorlardı.
Beşiktaş formasıyla oynarken, armanın altında, Kartal Yürekleri vardı.
Şimdi, bizim rüyalarımıza sığdıramadığımız yıldızlar, Beşiktaş'ın futbolcusu.

Fakat biz o yıldızları alırken, galiba yüreklerini almayı unutmuşuz.

http://www.haber1903.com/...k-yurek-alamadik!_2_49088
ıtır esen / (bkz: haber1903)