bugün

insanın başını çok ağrıtacak, taşşak oğlanı/kızı haline gelmesine sebep olacak olaydır.

şimdi bana "madem yüzme bilmiyorsun gitme o zaman." diyenler olabilir. ah azizim ben istemez miydim gitmemeyi? hem rezil olmak da hobilerimin arasında değil zaten. ama eğer çocuksanız ki 10-12 yaşları arasından bahsediyorum, tabiri caizse sike sike gideceksiniz.

aileniz dalga geçmeye meyilli bir aileyse iyice sıçtınız demektir. hele bir de amcalarınız, onların çocukları falan da geldiyse buyrun cenaze namazına.

pazar günlerinin vazgeçilmezleri vardır. bu vazgeçilmezler arasına piknik, denize gitmek gibi şeyler de girebilir.

bir cumartesi akşamı baba işten döner. denize gidileceğini söyler. siz de çocuksunuzdur bir heyecan, bir sevinç. sanki kırk yıllık yüzücüsün amına koyayım. daha bir iki ay önce gittiğinizde de rezil olmadın, hatta herkes sana hayran kaldı.

hazırlıklar başlar. mahalle maçına adam toplarmışçasına akrabalara haber verilir. onlar da durur mu hemen toplanırlar. millete eğlence olsun. piknik, deniz dediğinde hemen doluşurlar.

ondan sonra çocuk planlar yapmaya başlar. şöyle yüzeceğim, böyle koşacağım diye. heyecandan uyuyamaz çocuk. zaten çocuk olduğundan ota boka heyecanlanmaktadır.

ertesi gün uyandığında yataktan kalkmak istemez. sonra annesi denize gidileceğini hatırlatır. füze gibi yataktan fırlar. hemen elini yüzünü falan yıkar. ailesi kahvaltıyı da orada yapma kararı almıştır. güzel bir yer bulabilmek için erken gidilecektir.

yola çıkıldığında aile bazı sorular sorar: "sen de yüzecek misin?", "geçen seferki gibi ağlamak yok ama." diye. çocuk kendinden emin cevaplar verir.

en sonunda gelinmiştir. çocuk biraz tırsmaya başlar. ama denize girmeyi içlerinden en çok onun istediği şüphesizdir.

ailenin erkekleri toplanıp denize girmeye giderler. kadınlar yemek falan hazırlayacaklardır. haydi bakalım, çocuğun boku yediği ana hoşgeldik. sabahın erken saatleri olduğundan denizde pek kimse yoktur.

herkes birer birer denize girmeye başlar. çocuk salak salak gülmektedir. bir müddet sonra ona da gelmesini söylerler. çocuk çekingen bir şekilde denize girer.

çocuk kıyılarda duruyordur. aileyse bildiğin rekor denemesi yapıyor. ulan kıyılarda yüzsenize küçük çocuğuz nasıl geleyim oraya? en sonunda amcamın oğlu bana doğru geldi. benimle kıyılarda oynamak için gelecek hali yoktu. koskoca adamdı zaten. çocuk dikkatli olmalıydı, bu geliş kötü gelişti. onun her adımında çocuk götün götün geriye doğru gitmekteydi.

korkulan olmuştu. amcamın oğlu beni de alıp denizin derinliklerine doğru götürüyordu. korkmamamı, onunla gelmezsem yüzmeyi öğrenemeyeceğimi söylüyordu. kurtulamıyordum da. hoş, kurtulsam da geri dönemezdim.

babamların olduğu yere varmıştık. saçma su şakaları da başlamıştı. tuzlu ve soğuk suyu kafama, karnıma atıyorlardı. amcam o bildik sesiyle "yüzsene la yüzsene" diye beni yüzmeye teşvik etmeye çalışıyordu.

o değil de tikveşli diye bir yoğurt vardı. ne oldu ona? reklamları falan güzeldi onun.

nerede kalmıştık? ha, amcam "yüzsene la yüzsene" diyordu. ben de durur muyum, yapıştırdım cevabı:

-ben yüzme bilmiyom ki yav!

bunu duyan akrabalarım daha da heyecanlandılar. artık hepsi birer yüzme hocasıydı. babam hariç. babam biraz sonra çıkaracağım rezilliği nasıl toparlayacağını düşünüyordu. hayır, ben öyle sanıyordum. babam sırtüstü yüzmeye başlamıştı. şeyinde değildik anlayacağınız.

başlarda söylediğim gibi ailem dalga geçmeyi seven insanlardan oluşuyor. o yüzden ben de birkaç dandirik şakaya maruz kaldım. "ahaha kız gibi ağlıyo" olsun, "bak şurdaki küçük kız nasıl yüzüyo" olsun, neredeyse kızlardan nefret etmemi sağlayacaklardı. ama yapamadılar.

fahri yüzme eğitmeni akrabalarım ilk önce kafamı suya sokup çıkartma eğitmeleriyle başlamıştı. ulan bu ne saçmalık. insanın öğreneceği varsa da öğrenemiyor. neyse ki su artık soğuk değildi. kafam suya girdiğinde gözlerimi açmamaya çalışsam da açıyordum. gördüğüm manzara hiç hoş değildi. üstelik kulağıma da su kaçmıştı. akrabalarım bu yöntemin yüzmeye başlamadaki en önemli yöntemlerden biri olduğunu söylüyorlardı. çocukluk hayatım boyunca en çok küfür ettiğim anlardan biriydi.

neyse ki, benden bir cacık olmayacağını anladılar. ben kıyılarda kıyılarda öyle dolanıyordum.

işte o çocuk hala yüzme bilmiyor dostlar. e artık evde yalnız kalacak yaşları da geçti. aile de uzun zamandır yüzmedir, pikniktir bunları yapmıyor. herkesin zamanı az. amcamın oğulları evlendi. herkesin yoğunlaşma alanı farklı artık.

ben mi? ben de böyle bazen anıları hatırlayarak yaşıyorum. başka şeyler de var yaşamak için yaptığım. yine de çocukluk güzeldi.
çok boktan bir durumdur.küçük kardeşiniz anneniz babanız suyun içinde eğlenirken siz kolunuzda kollukla ayağınızın değdiği yerde yüzersiniz.arada bir gelip korkuturlar, batırmaya çalışırlar.en sonunda sikerim suyunu diyerek çıkar gidersiniz.