bugün

"yes to my baby" ağır bir sözdür. yani öyle anlarda söylenirse, savaş bile çıkar kolayca.

hatta sana bişey söyleyeyim mi, 1. dünya savaşının avusturya macaristan prensinin sırp veliahtına "yes to my baby oh oh oh ne de güzel oluyor, sırbistana koyması. macarımın salamı da, salamların salamı, oh oh oh ne de güzel oluyor sırba goması" şeklinde seviyesizleşince çıktığını cümle alem biliyor.

ee böyle olunca, "yes to my baby" sözcükler öbeği her yerde ulu orta apansız söylenebilecek bir tümcecikler bileşkesi olmaktan çıkıyor, mahrem yerlerde, gizlice, şehirlere bombalar yağarken belki de, sığınaklarda kuytularda söylenebilen cümcecik haline geliyor.

yeri gelmişken cümcecik: civcivlerin kurduğu tümcelerden oluşan cümle.

"sendeki de lafın çoğu" demeyin. hal böyle olunca, "yes to my baby" deyince alınmayan ev arkadaşı adeta günümüz türkiyesinde, neolojik ve de strtosjik koşullar da göz önünde bulundurulduğunda adeta bir elmas niteliğinde oluyor.

herkese böyle bir şapşirik ev arkadaşı diliyorum. tanrıdan diledim bu kadar ( |____________| ) dilek aman aman, bu kadar ( |____________| ) dilek...
aslında hemen oracıkta, azıcık bile sorgulamadan, kuytularda empati kurmadan yargılanmaması hatta yadırganmaması gereken ev arkadaşıdır.

yes, kelimesi anglo sakson kökenli olup, hala bazı coğrafi bölgelerde "evet" anlamında kullanılmaktadır. bunda hemfikiriz diye düşünüyorum. tesisat.

"to" ise, bir yere, bir şeye, bir istikamete anlamında da kullanılabilen pirepozişın olarak da iş gördüğü yönünde duyumlar alınan bir nevi bağlaç yahut isim fiil ve hatta işteş zarf.

my beybi ise, benim bebeğim, benim koçum, haa maşallah gızıma anlamlarına karşılık gelen, sevgi sözcüklerini akla getirip işi cinselli sekise götürebilen bir kalıp. ama ne kalıp.

alınmak kelimesi, gücenmek, gönül koymak, aşırı derecede bozulmak, zoruna gitmek ve zoruna gidenin borusuna gitmek anlamlarına tekabül eden -mütekabiliyet- bir eylem.

ev arkadaşı kavramını da biraz irdelemek ve etüd etmek gerekirse, sıklıkla aynı cinsiyat ve muhteviyattan gelen birtakım insanların "bu kiranın hepsini benim göt almaz, birazını da başkası alsın amına koyim" diyerek aynı evde yaşamaları durumudur. elde var 1.

tüm bunları öğle sıcağında aynı potada erittiğimizde, anglo sakson kökenli kelimelere düşkünlüğü olan, alıngan bir yapıya sahip ve ortalama bütçeli bir insana rastlamak, rastlaşmak bence hayatın olağan akışına aykırı değildir. ben bunu diloloji uzmanı film karakteriyle bilene tartışmam.

haaa şu da var ki; davasında sonuna kadar da haksız ev arkadaşıdır! ev arkadaşı ev arkadaşı kendine gel! sen kırık mısın kardeş? top musun sen? halka mı diyelim yani sana? nedir bu hallerin, bu yımmışah duruşların. senin arkadan demezler mi "olm bu çocuk ercümente, cengize beybi diye hitap ediyor ne ayah". lütfen artık kendine çeki düzen ver. burda biz bi hanım kızı uyarıyoduk paso eksi yiyoduk bi de sen çıktın başımıza. yeter yhaaa!

bilgilendirme notu: yazı boyunca başlık kahramanı "erkek" olarak kabul edilmiştir. pi'yi 3 almak gibi.