bugün

otobüste bozuk parayı yerden almaya çalışırken orospu çocuğu şöförün fren yapmasıyla yere kapanmak. Sikeyim 1 lirasını keşke almayaydım diyor insan ama nafile.
ilkokul 4.sınıfta olduğum zamanlardı. sınıfta hoşlandığım bir kız vardı, adı çiğdemdi. çocukluk aşkı işte. ben o zamanlar zeki bir çocuktum. çiğdem'e ders anlatacaktım. neyse, o gün de nasıl hastayım, salya sümük nezle olmuşum. yanıma oturdu, bittiğim an o andı zaten. çiğdem yanımda olduğundan bir yandan kalbim çarpıyor, bir yandan ders anlatıyorum. bir yandan da hasta olduğumdan burnumu çekiyorum. çiğdem de fileli çorap giyerdi hep, oyyhşşş ne günlerdi. burnum dolu, habire burnumu çekiyorum kızın yanında anasını satayım. neyse, kendimi tutamadım bir hapşırdım ama ne hapşırış, burnumda ne kadar salya sümük varsa hepsi kızın fileli çorabına yapıştı. kıpkırmızı oldum, yerin dibine girmiştim o an. çiğdem'in tepkisi:

- ay immortal turk iğrençsin, seni örtmene şikayet edeceeem. ühühühü.
+ çiğdem. şey, istemeden oldu. şey, kem küm temizleyeyim.

hem kıza rezil olduk, hem öğretmenden sınıfın gözü önünde fırça yiyecez. yooo, buna dayanamazdım. elimle çiğdem'in fileli çorabı üstündeki o iğrenç balgam kıvamındaki sümüğü aldım. lavaboya elimi yıkamaya gittim, geldiğimde çiğdem öğretmene şikayet etmişti bile. neyse, öğretmen bayandı, ben derdimi anlatamadım zaten. öğretmenden bir güzel sınıfın gözü önünde fırçayı yemiştim. tüm sınıf bana gülmüştü.

o günden sonra çiğdem de yüz vermedi. orospu zaten beni hocaya şikayet edip, kendinden soğutmuştu. ulan şansa bak, elimle temizlediğe mi yanayım, hocadan fırça yediğime mi, bütün sınıfın gözü önünde rezil olmama mı?

işte tam bu an, yer yarılsa da içine girsem dediğim andır.
sevgilinin yanında dayak yemek. bir arkadaş, yediği dayak öyle ağır sustalı mustalı olmamasına rağmen hastanelik olmuştu. şimdi aklıma geldi de adam haklıymış beyler.
(bkz: #15776748)
birşeyden kaçan insanların söyleyeceği söz.
tam kaptırmış iş yerinde yapılan haksızlıklardan ya da patronunuzun vasıfsız biri olduğundan bahsederken, karşıdan bir çift gözün sizi izlediğini farkedip akabinde onun arkasından konuştuğunuz patronunuz olduğunu anladığınız an olabilir.
aman allahım ne utanç, sen kimseye yaşatma bu anı. *
otobüsten inmek yerine uçulan andır .heleki fırlayan terliğini getiren insanın gözlerindeki gülmemek için kendini zor tutma ifadesini gördükten sonra..
gülerken sümüğün şişmesi.
misafirlerle muhabbet esnasında bişey anlatırsın pür dikkat herkes seni dinler derken ağızdan bir küfür kaçıverir... baba o sırada sana hakaret ederken komşu amcanın "olur oluur çocuk bişey anlatıyorr heyecanlandı garip", "ayy fukaraya öyle demee hevesi kursağında kaldı", "sen anlat oğlum boşver" gibi yaklaşımları.. ortamda hoşlanılan komşu kızları, esprili hikayeye küfürden önceki gibi coşkulu devam edememe ve oradaki şevk düşüşünün gözden kaçmaması..
Misafirliğe gittiğinde yemeğin içinden kıl çıkması ve bunu çaktırmama çabası, sanki bizim suçumuz gibi ev sahibiyle göz göze geldiğimizdeki o acı anda, dünya ikiye ayrılsın dersin içinden.
5 sene önce okulun bahçesinde maç yaparken pantolunun götten cart diye yırtıldığı andır. seneler oldu evlat acısı gibi hiç çıkmaz içimden. yerin yedi kat dibine girmek istemiştim amk.
dişte maydonoz, susam vb. kalması.
sevgilinin bilgisayarında porno bulmak.
televizyonda kanal değiştirirken recep tayyip erdoğan ın yüzünü görmek.
(#14812506)
böyle müsamere çocuğu gibi, fıkra anlatan rahatsız edici tip gibi anı anlatmak her ne kadar itici gelse de...

henüz ben ergen yaşlardayken amcamlar, halamlar, kuzenlerim... kısacası sülalenin elzem bir bölümü bayram ziyaretine gelmişti. salonda bir süre formaliteden hal hatır sohbeti sürdükten sonra o klasik sessizliğe gömüldü ortalık. bu tip durumlarda kendisi her ne kadar sosyal beceriksiz olsa da kurtarıcı rolüne soyunmayı görev bilen amcam birden bana döndü ve:

"sen de milli oldun mu bakayım?" dedi.

o anda yer yarılsın isteyen ben mi olmalıydım amcam mı bilmiyorum bence ikimiz de... donuk gözlerle amcama baktım. odada bir ölüm sessizliği vardı ve herkesin gözü masa tenisi müsabakası izler gibi bir amcama bir bana gidip geliyordu. ne oluyor lan diye aklımdan geçirirken amcam tüm arsızlığıyla devam etti:

"bak bizim batuhan* milli oldu bak sen de oldun mu?"

aman tanrım! ey amca ey yarı baba! neler diyorsun sen karından çoluğundan çocuğundan da mı utanmıyorsun? yaşlı başlı adamsın bunca akrabanın içinde hangi ensest duygulara pencere açma amacındasın? ya sen ey kuzen? ben ergenliğe yeni adım atmışım sen daha adım bile atmamışsın ne bu hız? ne bu atiklik? ne ara milli oldun da beni böyle aşağılık komplekslerine mahkum ediyorsun bre utanmaz?
tüm gözler üzerime dönmüşken evet dersem mi daha çok batarım yoksa hayır dersem mi diye düşünüyordum. ve yalan söyleyerek duyulması zor bir sesle "evet" dedim.*
gel gelelim ki anlatı özürlü amcamın bahsettiği şey batuhanın yerel futbol takımının a takımında oynamaya başlamasıymış. bu durum böyle mi izah edilir be hey amca? böyle mi girilir lafa be hey emmi?
salondaki, hitchcock filmlerindeki gerilimi aratmayan gerginlik sona ermişti nihayet. fakat bendeki gerilim daha da arttı. tek açıklamayla işin içinden sıyrılan patavatsız amcam ve kuzenimin yanı sıra ben, sülalemin gözünde artık bir keraneciydim...
anasını sikeyim aklıma getirdiniz yine. 1994 yılı, ilkokul 2. sınıfta salak bir ders işliyoruz. bende o zaman o kadar zayıfım ki yok böyle bir zayıflık kemiklerim bildiğiniz sayılıyor. hiç unutmuyorum fatma güngör isimli sınıf hocamız, insan iskeletinden bahsederken, beni tahtaya çıkardı ve önlüğümü yukarı doğru sıyırarak önden ve arkadan kaburga vb. kemiklerimi saya saya arkadaşlarıma tanıttı. tabi ben mal gibi duruyorum o sırada da havalar hafif soğuk diye annem de içimden içlik giydirmiş. arkamı dönüyorum pantolonun arkasından, içliğin bel kısmı görünüyor. millet gülüyor, hoca hala ciddi ciddi anlatıyor. ben mal gibi boşluğa bakıp çile bitsin diye dua ediyorum. off çok fena utanmıştım.
yazlıkta sahilde cafede arkadaşlarla otururken ne hikmetse kumların üstündeki masalara gittik çevrede inanılmaz kalabalık neyse biz açtık laptopları takılıyoruz ardından oturdugum sandalyeden anlamadıgım bir şekilde rahatsız oldum düzelteyim dedim kalkmadan ama oda ne bacaklarım havada sırtım yerde götüme yapışmış sandalye ile kumların eşsiz sıcaklığında buluyorum ardından gelen o kahkaha sesleride cabası işte o an o kumların beni içine çekmesini o kadar istedimki ben bile anlamadım bu durumu.
yolda birine bir şey sorduğunuzda ilk etapta suratınıza bön bön bakıp kulağından kulaklığını çıkarıp ne dediği zaman.gerçi o zaman siz onu yer yarılsada içine girdirsem dersiniz aman ne bilim işte ilk olarak aklıma bu geldi, yazmak istedim.
masturbasyon yaparken anneye yakalanmak.
iskelede yanık vücudunla, Adriana lima edasıyla süzülürken * omuzları 85 karış, adonisli adamın gözü önünde düşersin. Sonra çaktırmadan denize atlıyim dersin ayağını vurursun. *
Bundan ortalama 4 yıl önce staj zamanlarım. Arkadaşım aradı.illa burodan bi şekilde izin al kokoreç yemeye gidelim diye tutturdu, zaten ruhumda var teklif etmeyi gör, içeri gir dışarı çık aniden hastalanmalar falan bi şekilde eve gitmek için burodan çıktım. Bu arada mesaj attım arkadaşa, nerden alıcaksın beni diye, demirtepe metrosunun önündeyim 5 dakikaya dedi. 5 dakikaya metronun önüne gittiğimde bir araba durdu vay be zamanlamaya bak diye açtım kapıyı binmeye yeltendim. Ama arabanın içindeki çocuğu ilk kez orda görüyordum. Evet sözlük yer yarılsaydı da içine girseydim, baştan başa kızardım ya şey arkadaş gelicekti de kusura bakmayın diye kıvırmaya başladım , çocuk da pişkin pişkin yo yoo sorun değil diyerek güldü.Hala hatırlar kızarım kendime , bu arada o arkadaşımla hala görüşürüz buluşcağımız zaman sorarım seni nasıl tanıyacağım diye böyle de esprisi oldu aramızda.
arkadaşına "baban mı?" dediğin adamın sevgilisi çıkması. öl orda. at kendini çöpe.
baştan not: bunu daha önce başka bir başlığa yazmıştım. tamamen gerçek %100 facebook onaylı yani o derece neyse.

lise sondayız. sınıf maçları var. daha ilk maçtan elenmişiz. hem de 9. sınıflara. (rezil olunan an bu değil daha beteri var amk dur bi) artık tribünün maskalarıyız. her gün yanımıza bir kaç sınıf daha ekleniyor. gırgır şamata... yazar da grubun en matrak isimlerinden. çoğu kişiye ipne ipne şakalar yapar. okul bilir bu şakaları. bütün grup anlaşır, yaklaşık 25-30 kişi. bir takım gol attığında (hangi taraf olduğu farketmez) sahaya koşarak sevinicez. gol atanı havalara kaldırıcaz vs.vs. heyecanlı bekleyişten sonra gol olur. denilenler yapılır. hocalar, diğer öğrenciler, kantinciler bile dahil olmak üzere bütün okul gülmekten yıkılır. sonra maça devam edilir...

asıl olay burada başlar. tekrar organize edilir bu eğlence ve 2. gol beklenir. aralarda ufak gülüşmeler, fısıldaşmalar olur ama siklenmez. ardından 2. gol gelir. yine sahaya var güç ile koşulur, bağırılır. 5-6 saniye sonra arkada kimsenin olmadığı, bütün okulun sana anlamsızca baktığı farkedilir. durumu farkettiğini anlayınca bütün okul bu sefer yapılan eğlenceye değil yazara güldüğü anlaşılır. bütün karizmanın, şakacı kimliğin amına koyulur. götten yemiş bir yürüyüşle geri gelinir. 1 hafta boyunca alay konusu olunur.
sevgilinin kızlarla gezmesi her an kapıldı kapılacak düşüncesi. salaklığına doymayan bir kızın hikayesi yakında sinemalarda.
güncel Önemli Başlıklar