bugün

bilindiği üzere, 28 şubat süreci x cemaati, y partisi, z kesimi demeden bütün müslümanlara karşı başlatılmış, dış mihraklı bir operasyon sürecidir.

milli görüş camiası da diğer islami kesimler gibi hedef alınmış ve siyasal etkinlikleri kırılmak istenmiştir. öte yandan içeride de ayrışmalar başgöstermiş ve milli görüşten kopanlar tarafında kurulan yeni bir parti zuhur etmiştir. malumunuz üzere bu parti ak parti.

akp 2002'te iktidar oldu. ilk dönem biraz şaşkınlık dönemiydi. yeni muhafazakarlar, eski mazlumlar şimdi makam, mevki ve güç sahibi olmuşlardı.

içeride de kemikleşmiş statükocu yapı ile mücadele başlamıştı. müspet bir tutum sonucu akp birinci dönemi vasat bir şekilde geçirdi. tabi bu çok genel bir değerlendirme.

ikinci dönemde biraz daha islami cepheye yakınlaşır gibiydi. "one munite" çıkışı olsun, "terör devleti israil" çıkışı olsun, birçok islami kesimin gönlünü fethetmişti. iran'a yakın israil'e uzaktı. en azından tv'de öyle görüyorduk.

üçüncü dönemiyle koltuğunu garantiye alan yeni muhafazakarların da koltuk imtihanı çetinleşmeye başlamıştı. dünün mazlumları uzun yıllar iktidarda kalacağa benziyordu.

ustalık dönemi denilen bu dönem, aslında siyasetteki ustalık değil, amerikancılıktaki ustalıktı. özellikle ortadoğu'da yaşanan isyanlarda edindiği tutum, akp'nin amerika'ya sadakatını ve bu sadakattaki ustalığını doğruluyordu. öte yandan içerideki islami kesimlerin büyük bir kısmı, yıllardır kemikleşmiş kemalist kesimin baskısından kurtulmanın rahatlığıyla iktidara eklemlenmeye, hamd-u senalarda bulunmaya başladılar.

anti-emperyalist tutumunu sürdüren, devrimci kimliğini koruyan, muhalif bir çizgide konuşlanan azınlık durumundaki islami kesim ise, bu özelliklerinden dolayı iktidar tarafından dışlandılar, baskıya uğradılar, engellendiler. tabi bunlar bütün bir gizlilik içerisinde olduğundan, söz konusu islami kesimlerin Allah'tan başka yardımcıları kalmamıştır.

10 küsür yıldır, eski islamcı/yeni liberal iktidarın gölgesindeki türkiye'de ne değişti peki? islami anlamda koca bir hiç diyebiliriz. bir başörtüsü sorunu bile tam anlamıyla çözülemedi. diğer taraftan türkiye amerika'nın ortadoğu'daki yeni gözdesi oldu.

bu gecenin efkarı, bu serzenişlerin müsebbibidir. neticede türkiye'de değişmeyen bir diktatörlük geleneği var. şahsımın islamcı olmasına karşın, türkiye'de islamcıların ciddi bir kısmı beş para etmez. 2 günlük dünyada 10 küsür yıllık güç elde ettiler. bu güçlerine güç katacaklar belki, lakin gelin görün ki değişen bir şey yok. 80lilerin, 90lıların baskı atmosferindeki çilekardeşlerine bugün kendileri çile çektiriyorlar.

eğer amerika'nın her emrine eyvallah diyen mevcut iktidarın her emrine eyvallah diyorsanız, iktidarın bütün nimet kapıları size açılıyor. yok devrimci ve anti-emperyalist iseniz marjinal ve radikal olarak nitelendiriliyorsunuz. ve her adımınızda önünüze bir duvar çıkıyor.

allah süleyman aleyhisselam'dan razı olsun. o ki, dünyada daha önce kimseye verilmemiş bir güce sahipti, fakat sahip olduğu bu güç o'nu çizgisinden saptırmadı, ayağını kaydırmadı.