bugün

dünyaya hicret etmiş organizmanın rehberi. maalesef marsta hayat yok.
(#854521) Bunu yapamıyorsanız Zamanın ilaç olduğu gerçeğine inanın ve anın tadını çıkarın. Sonuçta; her seçim bir kaybediştir.
hayatını her sabah sanki ilk gününüzmüş gibi yaşayın... o günü son gününüzmüş gibi yaşamanızı söyleyenlere inanmayın.
en iyi rehberiniz zamandır . sonrasında size tecrübeler eşlik edecektir . engebeli yollardan yürürken ayağınız tümseklere takılacak ve düşeceksiniz . ancak aynı şekilde ayağa kalkmasınıda bileceksiniz . mutlaka gülecek ve mutlaka ağlayacaksınız . seçiminize göre acı çekecek ve çektireceksiniz . ve günün birinde veda edeceksiniz , hangi yöne gittiğinizi bilmeden .... *
nasıl başlarsan öyle gider. ona göre ilk adımını at.
insana en çok koyan 'keşke' li başlayan cümlelerdir. bu cümleler hayatınızda az yer kaplasın istiyorsanız,cesur davranmalısınız. çünkü en büyük pişmanlıklar yaşanılanlardan değil yaşanamayanlardan doğar...
kendini sev. sevabınla , günahınla , hatalarınla sen teksin.
herkesi dinle ancak kendi bildiğini yap.
erkekseniz uyanınca sabah bir sertlik hissedeceksiniz. paniğe kapılmayın.
iyi kızLardan uzak durun... or.spuLarLa takıLın... onLar sizi eLe geçirmeye çaLışmazLar... onLarLa işinizi haLLedersiniz ve biter... gittikLeri zaman üzüLmessiniz... ne de oLsa or.spuydu dersiniz...

iyi kızlara yakın olursanız aşık olursunuz... onlar sizin yüreğinizi ele geçirirler... yüreğinizi onlarla doldurursunuz ve sonunda giderler... gittiklerinde kahrolursunuz... yüreğiniz de onlarla birlikte gider... ne de olsa sevmişsinizdir...

iyi kızlara yakın olursanız hayatınız da en az 3 kere acı çekersiniz...aşk acısı yüzünden hayatı zindan edersiniz kendinize... öyle kolay da geçip gitmez bu acı... unuttum dediğiniz an da tekrar kanamaya başlar adının geçtiği her yerde...

or.spularla takılırsanız hayatınızda aşk acısı olmaz ve emin olun bu acıyı yaşamadığınız için duygularıniz, kişiliğiniz, karşı cinse bakışınızda bir kaybetmişlik olmaz... en azından başka acılar çeker bitirirsiniz hayatınız... ama aşk acısı hayatınız boyunca sizi bırakmaz...

aşık olup size acı çektiren iyi kızı yıllar sonra yolda görseniz bile içiniz sızlar... bu da hala acının devam ettiğinin göstergesidir...

takıldığınız or.spuları yolda gördüğünüzdeyse tanımazsınız ya da en fazla bir kez daha birlikte olmak istersiniz o kadar...

olacaksanızda sadece bir kere aşık olun ve bir daha hiç kimseye bağlanmayın... başladığınız hayat size ızdırap vermeye başlar çünkü...
köşeyi dönünce aşk, bakkalı geçince de hüzün var.
sonradan fazlaca kafa yorulacağı için, sadece yaşayıp, tadını çıkarmak lazım.

--spoiler--

YENI DOGMUS BEBEGIN GUNLUGU...

1. gün

böylesi kötü bir başlangıç beklemiyordum.

oha hortumumu bile kesmişler! meme diye, süt diye birşey varmış. nerden nasıl bulunur bu ya?

hayattan daha 1. günden soğutacaklar beni.

2. gün

meme buldum ama bundan süt gelmiyor, emiyorum allah emiyorum, tık yok, süt başka yerde mi? neyse biraz daha emdim geldi, fazla abanınca meme sahibi kişilik bağırdı, ne bağrııosun açım ben! çok yalnızım be sözlük. hayır bişi değil içerdeyken de yalnızdım ama yediğim önümde yemediğim arkamdaydı en azından, bak yine aklıma geldi, hortumu bile kestiler yaa!

uykum geldi yine. zzzzz!

3. gün

memeyi sevdim, bu dünyadaki tek dostlarım bu iki meme. iyi ki varsınız.

4. gün

bugün bir sürü olaylar oldu, gürültü yaptılar, başka biryerlere gittik galiba. memeden ayrılınca bağrıyorum geri geliyor, sonra uyuyorum, uyanıyorum bir bakıyorum meme yok, neyse ama tekrar bağrınca geri geliyor nasılsa. s.çmak da zevkliymiş be, eskiden yapamıyordum.

5. gün

bugün 15 kez kaka yaptım, rekorumu geliştirmeliyim. dikkat ettim de her yaptığımda temizliyorlar, bunu sevdim. dikkatimi çeken bir noktada şu ki, amma koca kafalııyım be arkadaş, ağır mı ağır tutamıyorum şerefsizim, pat o yana, pat bu yana, dikkat etseler bari de çatlatmasak daha ilk günden.

6. gün

avucuma ne verseler hemen tutuyorum, tik gibi birşey, maalesef farkettiler, herkes parmağını veriyor avucuma, mecburen tutuyorum, alemin maymunu oldum iyi mi?

bu arada ne çok uyuyorum ya arkadaş, atamadım şu yorgunluğu, daha çok süt içeyim en iyisi. hayır içtikçe de yoruluyorum o da ayrı, nerde o eski günler, hortumdan geliyordu ne güzel, şimdi em allah em, bak yine aklıma geldi, şerefsizler kesti hortumu yaa.

7. gün

bugün solaryuma girdim, sarılık mı ne ondanmış. yine uykum geldi.

8. gün

biraz daha iyi hissetim kendimi, daha çok süt içiyorum artık. kaka yapma işini de tam alt açma anına denk getiriyorum ki etraf pislensin, eziyet olsun. naapayım ama alt açıkken daha rahat roketleyebiliyorum. kaka yaparken başka birşey daha yapıyorum galiba, anlamaya çalışacağım bakalım.

9. gün

çok fena hıçkırık tutuyor, geçsin diye nefesimi tutayım dedim onu da beceremedim, neyse ki süt içince geçiyor. bu süt her derde devaymış, bugün bunu gördüm.

10. gün

sütten başka birşeyler verdiler, var ya, yeter artık be, tam alışıyordum yine dayadılar başka birşey, hayret bişi ya, vitaminmiyiş neymiş.

bu arada memelerin arasından dün gördüğüm lavuk gündüzleri piyasada yok akşamları geliyor sadece, hadi bakalım hayırlısı.

11. gün

al işte, başladı yine bir arıza. sütten sonra çok feci karnım ağrıyor, böyle gaz gibi bişi, eğilip bükülüyorum, binbir şekile giriyorum çıkaracağım diye. sırtımı falan sıvazlayın bari be kardeşim.

12. gün

bütün gün gazdan kıvrandım arkadaş ya, bela oldu başıma, yaygarayı bastım ben de. uyutmadım, diktim bunları da hazır asker. sonra bir saldım ki evlere şenlik, akabinde uyudum hemen gerisini hatırlamıyorum

13. gün

annemin suratına s.çtım. tamam utandım biraz da insan bebeği g.tünden öper mi yaa. ayıp oldu di mi? naapıyım abi, neyse fazla kızmadı herhalde.

14. gün

anneme kırmızı renkli birşeyler içiriyorlar, o zaman süt daha bi randımanlı oluyor sanki, böyle tadı da hoşuma gidiyor, bu memelere bir rating aleti taksalar da hangisini sevip hangisini sevmediğimi söyleyebilsem.

15. gün

topuktan kan alıp duruyorlar, metin olayım çok ağlamayayım diyorum ama canım yandı be arkadaş, hayır ondan sonra da hemen süt verince sakinliyorum, kızgınlığım geçiyor, ağız tadıyla asabiyet yaptırmıyorlar, şu memelere karşı biraz daha dikbaşlı durabilsem.

16. gün

şu memeleri çok sevdiğimi bir kez daha anladm, çok seviyorum onları, onlardan ayrılınca içimi bir huzursuzluk kaplıyor, en iyisi onlardan uzaklaştığım anda yaygarayı basayım ben. bugün benden biraz büyük biri geldi yanıma, sevme amaçlı olsa gerek bir geçirdi başım dönüyo hala. sonradan öğrendim kuzenmiş, neyse yazdım kenara intikam alınacak.

17. gün

etrafı daha net seçer oldum, ama el ve ayak koordinasyonu hala zayıf, memeyi kavrayabiliyorum ancak. bir de bu eller ve ayaklar bana mı ait tam olarak emin değilim, sallıyorum öyle, zevkli birşey. yüze ve gözlere dikkat etmem lazım ama, tırnaklar tehlikeli. diğer yandan annem bugün onları kesmeye çalıştı ama huysuzluk ettim, etmeseydim daha iyi olacaktı galiba, bak çizdik tam gözün altını yine.

18. gün

elime torbalar taktılar, kafaya çarpınca artık acıtmıyor, yara bere de yapmıyor. sanırım onlar da beni seviyor, iyiliğimi düşünüyorlar. aslında hala çıktığım yeri özlüyorum, geri girme imkanım olmaz mı acaba?

19. gun

nihayet o adamin neden eve sadece akşamlari geldigini anladim megerse bana ve anneme bakmak icin gunduz calişiyomu$..

aferin gozume girdi şimdi bak!..

20. gün

tabii ya, annemin karnındayken de duyuyordum o adamın sesini sık sık.

ona da ilgi alaka gösterdim, bağırdığımda bazen o alıyor beni kucağına, meme vardır diye saldırdım ama vermedi. bir ara meme açıkken kıstırdım ama emme olayından bir randıman alabilmiş değilim, meme yüzeyi bayağı bir farklı.

--spoiler--

edit: maille alınmış bir yazıdır.
hayir demeyi öğrenmelisiniz, insanları gerekirse üzmek ve kırmak gerektiğini unutmamalısınız... vicdan yapmanıza gerek yok... hayat iyilerin değil kötülerin yanındadır... film ve dizilerdeki gibi bir hayatın hayalini de kurmayın... hiçbir şey sizin istediğiniz gibi olmaz zaten siz de bazen ne istediğinizi dahi kestiremezsiniz...

acımasız olun yoksa acınan olursunuz... başkalarının acizliğinden ders alın ki başkaları sizin acizliğinizden ders almasın...

sn olarak da; hayat içi sıkılmış limon gibidir, size posası kalır onu kenara atıp yok etmeyin posada bile su vardır...
annenizin memesini iyi emin ki, cok sut gelsin. bu bilim adamlari durup, durup anne sutu ile beslenmenin yeni yeni onemlerini kesfediyorlar.

ah bir de popoya dikkat, zira pisik cok fena birsey.
bozulan bir şeyi -ki bu maddesel değil karşınızdaki kişilerle olan ilişkileriniz genelde- düzeltmek için elinizden gelen her şeyi yapın... yarın kendinizle başbaşa kaldığınızda o bozulan şey düzelmese bile siz elinizden gelen her şeyi yaptığınız için pişman olmazsınız...

hayat ne kadar çok pişman olursanız o kadar çok canınızı acıtarak geçer... pişmanlıkları aza indirmek ise yine sizin elinizdedir...
hayatı sevmiyorsan intihar etmeye mecbursun!... sevmediğin şeyler yüzünden hayatı yaşamayı sevmiyorsan eğer neden hayattan vazgeçmiyorsun? hala intihar etmediysen demek ki yaşamak için bir nedenin var?... sadece yapman gereken yaşama
sebebini keşfetmen!... neden keşfetmeyesin ki?
burada yazılanları da ancak büyüyünce anlayacaksınız. belki bizim için de yazılmıştır bir yerlerde, bir şeyler. fakat ancak şimdi okuyabiliyoruz, görebiliyoruz belki biraz da ders alabiliyoruz.

sonradan anlatılacak size, doğduğunuzda ağladığınız, aslında herkesin ağladığı. kemal sunal'ın bir filminde doğduğunda da güldüğü anlatılıyordu fakat, kanmayınız. film ile hayat arasında ince bir çizgi ve o ince çizgi üzerine sığmış bir sürü fark vardır.

belki farkında değilsinizdir ama, ileride acılar çekeceğinizi daha doğduğunuzda anlarsınız. o yaşlar, işte o acıları çekecek olduğunuzdandır. ağlarsınız doğar doğmaz, yetmez ama götünüze bir de tokat atılmalıdır. var kendilerince bir bildikleri ya, ben anlamadım gitti o tokat meselesini. anne sütünden bile önce o tokadın tadına bakılır. tek iyi tarafı; bilin ki sadece siz değilsiniz götüne tokat atılan. dedik ya, adetten...

ve ilk dünya lezzeti, belki de dünyanın en lezzetlisi. anne sütü... sizi karnında taşıyan, size can veren, kan veren, hayat veren o kadının kutsal sıvısı. tadını bilmiyorum, siz de ileride bilmeyeceksiniz. sadece düşünmeye başlayınca anlayacaksınız o kutsal sıvının sizin için ne ifade ettiğini. ama bağırıyorum işte, duyun n'olur! dünyanın en kutsal kazanılmış yiyeceği-içeceğidir o! annenizin size verdiği can'dır o aslında.

anne sütünün, en azından kendi annesinin sütünün tadını bilmeyenler de var ne yazık ki. aslında onlar için yazmak gerekir bir çok şey fakat, çok da önemli değil be. zaten o dönem, sizin en rahat, en güvende olduğunuz dönemdir. kendi annenizin sütünü içememiş olsanız bile, ileride diğer insanlarla yaşayacağınız şeyler aynıdır. bazı karaklerler farklı olacak sadece senaryoda. gerisi inanın aynı...

ilk defa okula başlarken ayrılacaksınız annenizden. sizi, ilk defa kendisinin de tanımadığını birine emanet edecektir. ve annenizin sizi artık başkasına emanet ediyor oluşu, aslında hayata başlangıçtır. dertlerin, yani gerçek hayatın başlangıcı...

etrafınızda sizin gibi onlarca çocuk. ne yapacağını bilmeyen, kime ne diyeceğini bilmeyen bir sürü çocuk. korkmayın, ki ben çocukların dünyadaki en korkusuz insanlar olduğunu hep söylemişimdir. kısa sürecek bu şaşkınlık dönemi. bir de bakmışsınız ki arkadaş olmuşsunuz o sizin gibi olan çocuklarla. saklanbaç, körebe, birdirbir, misket vs. oynardık biz bizim zamanımızda. sizler muhtemelen internet cafelerde counter oynacaksınız. kuşluğa çıkmak yasak olacak. köprü altında bıçıkla savaşırken bir yandan da şiddet enjekte edildiğini anlamayacaksınız bile.

ve en kötüsü sizler üstünüzün kirlenmesinden ötürü hiç dayak yemeyeceksiniz! tam otomatik çamaşır makineleri, onlarca çeşit deterjanlar, oksi ekşınlar mevcut günümüzde. bence; çok şey kaybetmiş olacaksınız bu yüzden! çamurdan arabalar yaparken elinizi sildiğiniz kazağın kirlendiğini eve dönüş yolunda farkedip, işte o zaman anlardık evde dayak, dayak olmasa bile fırçanın bizi beklediğini. korkudan ağlaya ağlaya giderdik eve, hani gidebilecek en ufak bir yerimiz olsa gitmeyecektik bile.

hayatın başlangıcı o korkuydu belki! korkuyla tanıştık işte. hem de bizi en çok sevenden korkmak!

günler su gibi geçer çocuklukta. gerçi sizler başta hiç geçmediğini, geçmeyeceğini sanırsın ama geçer. inanın geçer. hatta en basit örneği, etrafınızdaki insanlara bakın. onlarda sizin gibiydiler bir zamanlar.

yine bizim zamanımızda orta okul diye bir kavram vardı. sizler ise ilköğretim adı altında göreceksiniz orayı. önlükten kurtulup, kumaş pantolon, ceket giyme vakti gelmiştir artık. bir yerde genç kız-erkek olmuşsunuzdur artık. önlük psikolojinizi fazlaca bozacak zamanında ama geçti gitti işte. gençsiniz artık.

etrafınızda göreceğiniz farklı cinslere karşı, farklı şeyler hissedeceksiniz. göğüslerinizin büyüdüğünü-penisinizin sertleştiğini göreceksiniz. ve bütün masumiyetiniz geride kalacak artık. artık günahla tanışma vaktidir. ve tabi ki acıyla...

etrafınızdaki onlarca farklı cinsin içinden birine karşı daha farklı şeyler hissettiğinizi anladığınız an sıçtınız demektir. o yüzden mümkün olduğu kadar, hiçbir farklı cinse karşı, farklı şeyler hissetmemeye çalışın. ne kadar geç olursa, o kadar iyi olur. çünkü o farklı duyguların sonu, maalesef her zaman hüsrandır.

sonrasında; okuma şansı bulanlar için, -ki günümüzde hemen hemen herkesin var bu imkanı- ders, sınav sıkıntısı başlayacak. tüm bunların arasına bir de ailevi sorunlar girecek. okul, ders, sınav, aşk ve aile baskısı altında çürüyecek kalbiniz. çok sonra anlayacaksınız kalbinizin aslında o yıllarda çürüdüğünü.

sonrası türkiye de çok daha zor. iş, para...

küçük bir bölümünüz, yani bizlerin burjuva dedikleri, bunların çoğunu yaşamayacak ama sizler, yani bizden olanlar. evet, maalesef yine...

kiminizin sonunu bankalar hazırlayacak, kiminizinkini hırs.

kiminizi para öldürecek, kiminizi parasızlık.

en şanssız olanlarınızı ise, bir dilber-kanber itecek göğün yedinci katından aşağıya...

ama son hep aynı! ölüm aynı olan, geldiyeseniz bir kere en tabi sonuç o! ölüm... hazır olun ona. bilin ki, sizi tek bekleyen o. fazlaca bekletmeyin derim ben.
23 yaşından sonra artık birine aşık olma, birine sadece gözlerinle bak, duygularınla değil! bunu yap... pişman olmayacaksın...
çok fazla yorulmayın. sonra "hayaat beni nedenn yoruyosuuaaannn"** diye çıkarsınız mazallah.
doğduğunuzda ağlamamaya çalışın.
önce büyümeye çalışacaksın. zamanın geçmesini beklerken önünden geçen hayatı kaçıracaksın. ve farkına vardığında es geçtiğin onca an için pişmanlık duyacaksın.

"hakkını vererek yaşa!"
;

çok fazla yıkılacaksın. senin istediğin gibi gitmiyor işler her zaman. çok acılar çekecek, bir çok pişmanlık duyacaksın. belki çok defa batacaksın. ama emin ol, su üstüne tekrar çıkacaksın.

"umudunu kaybetme!"
;

canını yakmaya çalışan çok olacak. seni tutar sandığın bir çok el aslında düşmen için çabalayacak. her güvendiğin umduğun gibi çıkmayacak.

"herkesi kendin gibi sanma!"
;

yürüdüğün her yolda gördüğün ya da görmediğin bir sürü çelmeyle karşılaşacaksın. yanlışını bekleyen bir çok göz olacak etrafta.

"aklını kullan; az hata yap!"
;

kendine güvenemeyeceksin bazen. sonra bir zaman gelecek ve pişmanlığının büyüklüğüne hayret edeceksin.

"hiç olmazsa dene!"
;

bazen erteleyeceksin bazı şeyleri. sevdiğine söylemeyi atacaksın başka bir zaman dilimine mesela. ama öfken için sabredemeyeceksin.

"keşkelerini en aza indirmek için elinden gelen her şeyi yap!"
;

hiçbir el oğlu/el kızı kendi kanın kadar sevmeyecek seni. kötü anında tahmin ettiğin kadar omuz bulamayacaksın yanında. bulduklarında tanıdık çehreler olacak zaten.

"ailenle iyi geçin!"
;

herkesin bir yarası vardır. senin de olacak. belki çok canın yanacak ama eninde sonunda geçecek. sadece biraz daha çabalaman gerekecek.

"kabuklarını kopartma!"
;

herkes belli bir şablona koymak isteyecek seni. herkesin bir kuralı olacak. her kafadan bir ses çıkacak.

"kimse için değişme ve inanmadığın şeyi doğru olarak kabul etme!"
;

mutlu olmak için çok küçük sırlar var hayatta.

"hatalıysan özür dile!"

"gerçekten pişmansa affet!"

"teşekkür etmeyi asla unutma!"

"yardımını kimseden esirgeme!"

ve

"gülümse! herkese... ama iyisiyle kötüsüyle; her şeye..."
birazdan götünüze bir şaplak yiyeceksiniz dikkat edin.
hiçbir şey kesin değil bu hayatta, bunu bil.
Arapça'da "inna lillahi ve inna ileyhi raciun" ve Türkçe anlamı ; ''O'ndan geldik O'na Döndürüleceğiz '' olan cümledir. (bkz: haydan gelen huya gider)
kendinizi kasmayın, rahat bırakın. daha az acı verir o zaman.