bugün

"o zaman bir sebebin olması için yaşa"

diyerek gaza getirdiğim kişinin durumudur.
Iki ayağın var kalk yürü yaşamak için sebebin yok.
(bkz: ölmek için bir sebep kalmaması)
"kaybedecek bir şeyi olmayanın kazanacak çok şeyi olurmuş..."
unutmamak gerekir ki hayat her zaman tekdüze halinde devam eden "kesin bilinen" ölçekte bir şey değildir.
aslında hayatı gerçek bir deneyim haline getiren bütün şeyler arasında da bu ayrıca yoktur çünkü hayat işte...
kiminin kafasındaki sorulara evrimleşen ve hala da sürmekte olan bir bütünsel yapı halinde cevap bulduğu, kiminin hayatın gerçek ve olması gerektiğine inandığı şekliyle eşsiz ve kusursuz bir yaratılışın eseri olduğu ve bunun da halen sürmekte olduğu, kiminin ise bu konuda düşünecek kadar vaktinin olmadığı ve aslında hayatın akışında bir tarafının altyazıda bastırılan sorulara kısa yanıtlar bulup ardından kaldığı yerden aynı şekliyle devam ettiği ve her şeyden güzeli bütün bu çeşitlilik dahilinde ve dahada artan bir çeşitlilik yelpazesinde sürekli gelişen bir şeyden bahsediyoruz...

Bir durumdan, bir olaydan, bir şarttan, bir bilgiden değil...
Bunların açıklayabileceği bir basitlikte olmadığından da tam olarak basit bir şey kelimesiyle ifade edebiliyoruz ya zaten!
çünkü bu mükemmel ve kusursuz hayatı karşılayabilecek kelimeyi aynı uçsuz bucaksızlıkta ve sürpriz doluluğuyla beraber ancak bu şekilde hem basitlikten kurtarıp, hem de ihtiyacımızı giderip daha derin bir perspektif kazandıracak bir basitliğe çekiyoruz.
çünkü bu hayatın kendisi zıtlıkların yuvası değil mi?
Hayat, zıtlıkların birleşerek bir bütün oluşturduğu bir "şey" değil mi?
karşılaşmakta olduğumuz kavramlar bunun açıklamasını yapmıyor mu?
ya da kendi hayatımız, tümüyle bizim bilgimiz özelinde her türlü yaşantımız, hatta derin bir tefekkür haline bürünmeden dahi kısa ve yüzeysel bir bakışla beraber bütün gerçekliği gözler önüne sermiyor mu?
hayatın zıtlıklarla dolu olduğu gerçeğini?
hayat zıtlıklar bütünü bir şeydir ve bunun derin öğretisi doğanın her alanında adeta bir şaheser olarak eşsiz bir biçimde nizami olarak ve birbiri ardına dizilmişken bizim yalnızca kasnağın altından bakınca hiçbir şeye benzemeyen saçma şekiller olarak görüp, onun üstünden bakmayı ve o saçma şekillerin müthiş bir mozaik haline gelip gerçeğin ta kendini olduğunu gözden geçirmeyen bir çocuk gibi olmamız da bu kadar açıkken ve her şeyden ötesi bunun gerçekliğini de yine herkes kendi hayatından sadece belli bir kesitle dahi açıklayabiliyor iken gerçekten hala umudun, umutsuzluktan çok daha üstün bir şey olduğunu idrak edemiyor muyuz?

Öyleyse yapmamız gereken sadece cevap bulmaktır.
ve inanın bana hayatta her türlü cevap vardır.
başladığım gibi bitiriyorum.
"kaybedecek bir şeyi olmayanın kazanacak çok şeyi olurmuş..."