bugün

taksim'de bir kafede, anlayışlı sevgilim (6 aydır birlikte olmamıza rağmen hiç sevişmedik) ve birkaç seküler, modern arkadaşla oturup; memleket meselelerini irdeliyorduk. bir yandan erdoğan yönetiminin otoriterleştiğini mi yoksa totaliterleştiğini mi tartışırken, diğer yandan kız arkadasımın bacaklarını sıvazlıyordum. nihayetinde seküler ve ahlak anlayışı toplumdan bağımsız biriyim. bu derin muhabbet arkadaşımın kahkahasıyla son buldu...''hey dostum ! su kız seni kesiyor galiba...'' diye haykırınca, kızın oturduğu masaya doğru bir bakış attım. karşımdaki manzara beni müthiş rahatsız etti. üç tane türbanlı muhtemelen ak parti gençlik kollarından olan post-modern kezban; benim müthiş ve mübarek bedenimi adeta gözleriyle yiyorlardı...

hemen yerimden kalkıp masalarına yaklaştım ve aramızda tam oalrak bu muhabbet geçti:

k: ben

t: türbanlı kız

k: afedersiniz birine mi benzettiniz?

t: hayır ne alaka, allah allah, yeter artık bizi ezdiğiniz. okullara bile giremiyorduk, bak şimdi alkol satılan kafelerde bile rahat rahat oturuyoruz. oh tayyibe bin şükür..

k: hanımefendi, eğer birine benzettiyseniz sorun yok; ama yok benden hoşlandığınız için baktıysanız( bir kadının benden hoilanmaması imkan dahilinde değil) kusrura bakmayın ama çok ayrı dünyaların insanlarıyız. lütfen beni fantazilerinize alet etmeyin. nihat hatipoğlunun genç bir oğlu var, o size daha uygun, iyi akşamlar...

akabinde masama oturup ekmelediin ihsanoğlunun bize dayatılan bir seçimden ibaret olduğunu tartışıp evlere dağıldık. sevgilim benim aseksüel olduğumu ve sevişmek istediğini söyleyince, arkadaslarımdan birinden rica ettim, sağolsun tatmin ettiler...