bugün
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel8
- anın görüntüsü18
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- boşuna yaşıyorum hissi20
- almanya8
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım11
- icardi1905 silik olsun kampanyası38
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı36
- kekeme olan biri doktor olurmu8
- türkiyede çok abartılan arabalar16
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler19
- sözlük kızlarının don renkleri20
- kanınıza rengini verir misiniz15
- uzağı göremeyen insan8
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- akrep burcu9
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- ali erbaş10
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği10
oysa ilk ihaneti, ilk yolda bırakması da değildir.
geçmişe takılır kalırsın.
sahi neredeydi o vefasız? amerika’ya yerleşti demiştiniz öyle değil mi?
ne de güzel bir çocukluk, gençlik, ergenlik yaşamıştım onunla.
bir insanla aynı zamanda delirmeyi öğrenmiştim ondan.
aynı zaman da yanmayı…
bilmediğim, görmediğim kardeş sevgisini onun ruhu ile harmanlamıştım.
saatlerce susardık telefonda.
nefesini duymak yanımda olduğunu bilmek yeterdi. arada ismimi zikreder sesimi duramazsa ışığı bile geçecek hızda dayanırdı kapıma.
kocaman gözlerini daha bir açıp
“ölürüm lan sana”
“düşmesin yüzün , bak hayatta ne acılar var” derdi.
“hatırlıyor musun” diye başlardı sözüne, “biz nelerin altından kalktık seninle, bu da geçecek” diye eklerdi.
öyle ya!
en iyi günlerinizin baş kahramanı, en kötü günlerinizin tek şahidiydik birbirimizin.
bilirdi sizi, sizden iyi, siz de onu..
yalnızca yüzüm düşmesin diye;
bir insan ne kadar saçmalayabilirse o kadar saçmalardı işte.
mutlaka sizin için ağlayan birilerini görmüşsünüzdür ama hiç gözyaşlarını küçücük bir göz damlası şişesine biriktirip “ağlama artık, ağlamak istersen benim gözyaşlarımı kullan” notu ile birlikte hediye edeniniz oldu mu? çocuk aklı işte. şişeye doldurmuş gözyaşlarını.
kıyamazmış ağlamama.
bana bu kadar kıyamazken;
günün birinde hiç sebepsiz bitirdi arkadaşlığını.
“bu dünyada ne acılar var” diyerek en kötü gününüz de sizi cânı gönülden saran sarmalayan kadın, sizi en derin acılara sebebini bile bilmeden yanına çocukluk anılarınızı da alıp, terkedip gitti, hem de vedasız…
siz ona ve çocukluğunuza gömülmüşken “allah rahmet eylesin” sözü döküldü birinin ağzından.
sonrası derin bir sessizlik…
kim di ölen?
beni o dakikadan sonra kimse zapt edemedi.
masa birden ters döndü…
“hayır” çığlıkları canımdan can çıkmasının çığlıklarıydı aslında. bana reva gördükleri vermeye çekindikleri acı haberi ertelemeleri hiç bir işe yaramadı. sakinleştiriciler çözümsüz.
benim canım,
benim neden terkettiğini bilmediğim kardeşim,
benim en derin acılara gark olduğumda güldürenim,
benim çocukluğum.
soğuk bir mezar taşının altında beni ikinci kez terketmiş!
bana ikinci kez ihanet etmiş!
beni bu hayatta yapayalnız ve nefret ettiğim sorular ile yapayalnız bırakmış…
şu an onun yatağında bedenim ama onun ruhu ile duvarlar sıkıştırıyor beni. nefes alamıyorum.
hastalığıma isyan ediyorum.
benden bunu gizleyebildiklerine ve bunun yalnızca benim iyiliğim için olduğunu düşündükçe hıncım büyüyor.
verilecek haklarım vardı benim ona..
helal edeceklerim.
hocanın “merhumu nasıl bilirdiniz” sorusuna vereceğim “muhteşem iyi” cevabım olacaktı.
onu emanet edeceğim melekler olacaktı.
son kez saçlarını okşayacaktım onun, öpecektim benim için ağlarken gözyaşlarının ıslattığı yanaklarından.
izin vermediler…
ilk terkedişinde kendisi, ikinci ve son terkedişinde sevdiklerim.
“dünyada ne acılar varmış” dedirttin bana ya! bana kardeş acısını yaşattın ya,
sen böyle bir kararı verirken, beni kendinden uzaklaştırdın ya, yanında kalmama izin verseydin engel olacağımı biliyordun ya…
bekle beni orada, bunun hesabını soracağım senden.
ruhun şâd olsun.
melekler ile uyu.
geçmişe takılır kalırsın.
sahi neredeydi o vefasız? amerika’ya yerleşti demiştiniz öyle değil mi?
ne de güzel bir çocukluk, gençlik, ergenlik yaşamıştım onunla.
bir insanla aynı zamanda delirmeyi öğrenmiştim ondan.
aynı zaman da yanmayı…
bilmediğim, görmediğim kardeş sevgisini onun ruhu ile harmanlamıştım.
saatlerce susardık telefonda.
nefesini duymak yanımda olduğunu bilmek yeterdi. arada ismimi zikreder sesimi duramazsa ışığı bile geçecek hızda dayanırdı kapıma.
kocaman gözlerini daha bir açıp
“ölürüm lan sana”
“düşmesin yüzün , bak hayatta ne acılar var” derdi.
“hatırlıyor musun” diye başlardı sözüne, “biz nelerin altından kalktık seninle, bu da geçecek” diye eklerdi.
öyle ya!
en iyi günlerinizin baş kahramanı, en kötü günlerinizin tek şahidiydik birbirimizin.
bilirdi sizi, sizden iyi, siz de onu..
yalnızca yüzüm düşmesin diye;
bir insan ne kadar saçmalayabilirse o kadar saçmalardı işte.
mutlaka sizin için ağlayan birilerini görmüşsünüzdür ama hiç gözyaşlarını küçücük bir göz damlası şişesine biriktirip “ağlama artık, ağlamak istersen benim gözyaşlarımı kullan” notu ile birlikte hediye edeniniz oldu mu? çocuk aklı işte. şişeye doldurmuş gözyaşlarını.
kıyamazmış ağlamama.
bana bu kadar kıyamazken;
günün birinde hiç sebepsiz bitirdi arkadaşlığını.
“bu dünyada ne acılar var” diyerek en kötü gününüz de sizi cânı gönülden saran sarmalayan kadın, sizi en derin acılara sebebini bile bilmeden yanına çocukluk anılarınızı da alıp, terkedip gitti, hem de vedasız…
siz ona ve çocukluğunuza gömülmüşken “allah rahmet eylesin” sözü döküldü birinin ağzından.
sonrası derin bir sessizlik…
kim di ölen?
beni o dakikadan sonra kimse zapt edemedi.
masa birden ters döndü…
“hayır” çığlıkları canımdan can çıkmasının çığlıklarıydı aslında. bana reva gördükleri vermeye çekindikleri acı haberi ertelemeleri hiç bir işe yaramadı. sakinleştiriciler çözümsüz.
benim canım,
benim neden terkettiğini bilmediğim kardeşim,
benim en derin acılara gark olduğumda güldürenim,
benim çocukluğum.
soğuk bir mezar taşının altında beni ikinci kez terketmiş!
bana ikinci kez ihanet etmiş!
beni bu hayatta yapayalnız ve nefret ettiğim sorular ile yapayalnız bırakmış…
şu an onun yatağında bedenim ama onun ruhu ile duvarlar sıkıştırıyor beni. nefes alamıyorum.
hastalığıma isyan ediyorum.
benden bunu gizleyebildiklerine ve bunun yalnızca benim iyiliğim için olduğunu düşündükçe hıncım büyüyor.
verilecek haklarım vardı benim ona..
helal edeceklerim.
hocanın “merhumu nasıl bilirdiniz” sorusuna vereceğim “muhteşem iyi” cevabım olacaktı.
onu emanet edeceğim melekler olacaktı.
son kez saçlarını okşayacaktım onun, öpecektim benim için ağlarken gözyaşlarının ıslattığı yanaklarından.
izin vermediler…
ilk terkedişinde kendisi, ikinci ve son terkedişinde sevdiklerim.
“dünyada ne acılar varmış” dedirttin bana ya! bana kardeş acısını yaşattın ya,
sen böyle bir kararı verirken, beni kendinden uzaklaştırdın ya, yanında kalmama izin verseydin engel olacağımı biliyordun ya…
bekle beni orada, bunun hesabını soracağım senden.
ruhun şâd olsun.
melekler ile uyu.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar