bugün

ayrılıkları iki şekilde karşılayan insan gözlemliyorum. herkesin hayatında 1 yahut 2 kez gerçekleşen "o" ayrılıklardan bahsediyorum.

birinci tip insan unutulduğunu düşündüğü takdirde yaşayamıyor. hayat ona zindan oluyor. bu insan tipi ayrıldığı kişinin aklen hala kendisinde olduğunu düşünüyorsa ayrılık sürecinde çok bocalamıyor, onu ahenkle kucaklıyor. ama eğer unutulacağı ve bir daha akla bile gelmeyeceği düşüncesindeydi hayat ona zehir oluyor. biraz egoyla ilgili bi durum bu, insanların ekserisi bu yönde eğilim sergiliyor.

ikinci tip insansa unutulmadığını, ayrıldığının aklının hala kendisinde olduğunu düşünüyorsa hayatını yaşayamıyor. bir yanı hep eksik kalmış gibi hissediyor, o yaşanmamış olası geçmişin/geleceğin peşine düşüyor, fantazyalarında o evreni yaşamaya başlıyor. bu tip insan ayrıldığı kişinin kendisinden kesin olarak vazgeçtiğine ikna olursa ayrılık konusunda herhangi bir rahatsızlık hissetmiyor. hayatına odaklanabiliyor. daha nostaljik daha az sayıda bi insan tipi bu.

üçüncü grup hiç bir şekilde ayrılıklardan etkilenmeyen şanslı azınlık. onları ayrıyeten incelemeye gerek yok, hepimizin hayatında arkadaş/eski sevgili şu bu olarak bi şekilde varlar.

ben oyumu ikinci gruptakilerde yana kullanıyorum.