bugün

gündoğumundan önceki 18 saniye, güne$lenmek..
Ömrüm boyunca içimde pusuya yatmış "bir mucize olacak ve hayatım değişecek" hissiyle yaşadım. Hala bi numara yok. Bu hislere güven olmuyor.
günün anlam ve önemini anlatır.
Umutsuz olduğumuzda sorarız, soruştururuz. Sence olur mu ki böyle bir şey diyerek hayalimizi anlatırız aslında yakınlarımıza. Bizi kırmamak adına olmaz demezler ama çok umut da vermezler yıkılmayalım diye. Daha başka yerlerde ararız böylece. Aldığımız cevaplardan memnun olmayız. Günler aylar geçer. Tam unutacak gibi oluruz tüm hayallerimizi. Tam da o anda bir olay olur. Hayallerin közü bir anda harlar. Zihin tazelenir. Gözlerimizi silip; "olur mu ki acaba?" Deriz yeniden. işte bu süreç arasındaki zaman da yaşam olur. "Olmaz" kelimesini öldüğümüz gün kimden duyacağımız meçhul olsa da, ölene kadar umutluyuz.
acı çekmek demektir olayına, kısmen şöyle katıldığım durum. umut edersen acı çekmezsin mesela ama, umutlanmak farklı bir şeydir. umutlanmak; okun yaydan çıktığını hissettirmesi gibidir, olumlu bir sonucu bekleyiş sürecine girersiniz. ama sonucu kötü olursa hüsran olur. bu da acı çekmek olur. her zaman karamsarlık değil tabii. istediğiniz bir şey için, bir ışık görüp umutlanmanın keyfi de başkadır.
Umutlanmak çesit çeşittir aslinda. Kendine güvenip bir işi başarabilmek için yapılan bir icraat bile umut sayılır. Duygu yüklü bir maceraya sürüklenmenin umudu ise bambaşka bir durumdur. Tıpkı dalgalara gogus geren bir kaptanın gemisini batirmamak gibi bir şeydir umut. Siz siz olun umudunuzu törpülemeyin ve sürekli taze tutun.