bugün

sevmek yâda sevmemek, tanımakla, bilmekle mümkündür.

tanımadan, bilmeden sevmek veya sevmemek sahte bir olaydır.

atatürk'ü aşırı sevenlerin veya nefret edenlerin çoğu incelendiğinde görülecek ki bilgisizdirler, tanımıyorlar ve bu hisleri sahtedir.

hele sevmeyi zorunlu hale getirirseniz karşınıza bir yığın sahte insanı koyar, buda yetmez, onları münafıklığa sevk edersiniz.

islamcı kesimde atatürk'ü şeytanlaştırma, tek gözü kör'dü tezini ileri sürüp deccallaştırma çabası görülürken, lâik kesimde ise peygamberleştirme, dokunulamaz kılma çabaları hat safhadaydı.

azalsa da bu çabalar hâlâ devam etmektedir.

ama şu bir gerçek ki atatürk ne şeytandı nede peygamber.

ne atatürk'ü tapılacak bir ilaha dönüştürenler ne de onu "deccal" ilan edenler bu fanatizmden kurtulmadıkça atatürk'ü doğru tahlil edemezler.

"kurtarıcı" vasfıyla özdeşleştirilip sonra da neredeyse ilahlaştırılan bir lider yaratmanın bedeli o liderin ne kadar ilahlaştırıldığıyla doğru orantılıdır.

sadece biz de değil başka ülkelerde de görülen bir durum bu.

kendini ilâhlaştıranlara atatürk sağlığında karşı çıkmıştır.

öbür yandan atatürk içki içmişse o yönü beni fazlaca ilgilendirmez. bu yönü, onun yaptıklarını görmeme mani olmamalıdır.

atatürk sağlığında 6 adet heykelini diktirmişti, yine sağlığında paralara resmini koymuş diye eleştirilebilir ama unutmamak lazım ki o günün şartları, belki de o günün dünya şartları bunu gerektiriyordu.

inönü ise onun resimlerini paralardan atıp kendi resimlerini koymuştur. buna ne demeli?

aslında anayasayla korumaya çalışılan bir liderin "anayasanın" tartışıldığı ve sorgulandığı bir dönem geldiğinde tartışılması şaşılacak bir şey değil.

türkiye modernleşti. çok şey değişti türkiye'de. artık bu anlayışlara pirim verilmiyor.

bu modernleşme de ak partinin payı yadsınamaz. türkiye tek renkli değil çok renklidir. biz bu renk cümbüşüyle bir millet olmuşuz. ak parti bu renkleri ayırım yapmadan bir araya getirmeyi başarmış bir partidir.

burada şunu da ifade etmeden geçmek istemiyorum:

birinci meclis gibi bir meclis devam etseydi çok güzel olacaktı ama olmadı.

sonraki meclislerin yapısı, oluşması birinci meclise uymadı. her kesimden insanların yer aldığı meclis değildi sonraki meclisler.

önceki partilerle ak parti arasındaki fark ne idiyse atatürk ile ondan sonraki milli şef denilen inönü arasındaki fark da oydu.

inönü devrinde yapılan haksız uygulamalar yer yer atatürk'e mal edilmiştir.

atatürk modernleşme yolunda olanca gücünü sarf etmiş, muasır medeniyet seviyesine ulaşmak onun birinci hedefi olmuştu.

ne gariptir ki bu hedefe ulaşmak için atatürkçü ve lâik söylemi ön plâna çıkarıp sloganlaştıranlar çaba sarf etmezlerken onların inancına göre islâmcı, muhafazakâr bir parti olan ak parti bunu gerçekleştirmiştir.

şimdi soruyorum: kim atatürkçü?

islam ile islâmcılık nasıl farklı ise lâiklikle lâikçilik o kadar farklıdır.

lâikçilik adına çok haksızlıklar ve zulümler yapıldı ülkemde. hâlâ da bu zihniyetini sürdürmek isteyenler var.

son örneğini 10 kasım 2011 atatürk'ü anma töreninde izmir'de başörtülü bir kız öğrenciyi tören alanından çıkarmak, kovmak isteyen yobaz.

lâik olduğunu söyleyen sözüm ona bir bayan sergiledi.

kızımızın ona en güzel cevabı:

"atatürk, benim de atatürk'üm? şeklinde oldu.

bu yobaz ve despotların en belirgin özellikleri, ülke yalnız onların vesayetinde olduğu ve emir verme yetkisini kendilerinde bulduklarıdır.

"atatürk kurtarıcımızdır? söylemine karşıyım.

atatürk tek başına yapmadı yaptıklarını. türk milleti ona destek olmasaydı atatürk olmazdı.

bu milletin desteğiyle m. kemal önderlik yapmış, çok güzel başarılara imza atmıştır.

bu, atatürk hiç yanlış yapmadı, her yaptığı doğrudur anlamına gelmez.

böyle yaparsanız onu ilâhlaştırır, en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

halk deyimiyle etliye sütlüye karışmayan ama beş vakit namazı terk etmeyen müslüman tipi daha mı hayırlıdır? bu gibi tiplerden daha mı kötüdür atatürk?

ki allah şöyle diyor kur'an'da ".. elinden bir şey gelmeyen, iki lafı bir araya getiremeyen, efendisine yük olan, onu nereye gönderse bir hayır getiremeyen adam?? (16/nahil 76)

tüm bu tartışmalar yaşanırken sizlere küçük bir hatırlatma!

atatürk'ü seviyorum dediğiniz zaman, "aslan be, kralsın, ülkesini sevip sayan insan, milliyetçi? gibi sıfatlara maruz kalırken.
atatürk'ü sevmiyorum dediğiniz zaman, "allahsız, vatan haini, yobaz, örümcek kafalı, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam? gibi sıfatlarla yaftalanırsınız.

bu ülke türkiye'dir.

böyle şeyleri görmek gerçekten içler acısı.

silivri'dekilerin zihniyeti var olduğu sürece bunlar mümkün olmayacak olaylar değildir. demokrasiden bahsetmek için önce postal yalayıcısı tiplerin memleketin kritik noktalarında görev almamaları, milli iradeye saygılı insanların sayısının artmasıyla mümkündür.

darbe girişimiyle yargılanan insanlar meclise taşınmaya çalışılıyorsa orada zaten demokrasiden bahsedilemez. maalesef bu ülkede bir adam haklı veya haksız hatta tamamen iftira ile bile yolsuzluktan yargılansa kimse korkusundan selam vermezken partisinden aday gösteremezken, darbe girişimiyle yargılanmak bu ülkede kahramanlık haline gelmiştir. darbeden içeri alınıp tutuklananlar sözüm ona milletvekili adayı yapılmış, güya da seçilmişlerdir.

darbe suçu yolsuzluktan daha yüz kızartıcı sayılmadığı sürece türkiye asla demokratik olamayacaktır.

insanların gerçek yüzleri tam hürriyet ve tam demokrasilerde belli olur. aksi halde her şey sahte ve münafıkçadır. böyle ülkelerde sevmek yâda sevmemek gibi terimlerin bir manası olmasa gerek.

hani libya lideri kaddafi, hani mısırın lideri hüsnü mübarek ve diğerleri!

hani onları halkları çok seviyordu, nerdeler?

her konunun analizini, atatürkü sevmek yâda sevmemeye indexleyen ve kararını ona göre veren tipleri sevmem.

hiç kimse atatürk'ü sevmek yâda sevmemek zorunda değildir.

sevmek, sevmemek zorunda bırakılmamalıdır..!!!