bugün

zıvanadan çıkmış noktadır. göztepe'nin tavşanlı ile oynadığı maç sırasında ve sonrasînda orantısız güç kullanan polislerden biri facebook'ta yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatmıstır.
http://www.bidepo.com/?v=screencfc.png

yukaridaki yazismalar polisin nasıl psikopat bir ruh hali icinde oldugunu ortaya koymuştur.
not: göztepe taraftarlar dernegi soz konusu facebook yazışmaları ile ilgili suç duyurusunda bulunmustur.
Serefsizligin daniskasidir.
göztepe - tavşanlı linyitspor maçından sonra açıkça görülmüş terördür...

görsel
polislerin ne kadar canavar yetiştirildiğini hepimiz biliyoruz efendim.
kendi bacısı olsa ona bile sıkar. o kadar gaddardır. iğrenç mahluklar.

(bkz: biber gazından kaçan öğrenciye çelme takan polis)
suçluluk psikolojisinin sonucudur. akp iktidarı yıkılınca bu kurumda denetim altına alınmalı hukuksuzluğun odağı olan kişiler hakkında gerekli inceleme ve soruşturma yapılmalıdır.
Polisi devletin sopası olarak gören iktidarlar oldukça, polis teröründe daha çok son noktalar görmemize neden olacak olaydır.
bu terörü yaratan polis yarın iktidardaki güç el değiştirdiğinde ne yapacak merak içindeyim. polis onun bunun değil halkının polisi olmalı.
tanım: hemen hemen her toplumsal olayda görülen terörün son noktasıdır.
birde (bkz: biber gazı) yerine (bkz: sarin gazı) ile saldırırlarsa olacak bu çocuklar.
hayatın her alanında gördüğümüz terördür.

işçi isen, öğrenci isen, akepe karşıtı isen, cemaat bağın yoksa birgün mutlaka bu terörden payını alacaksın.
tgb, dhkp-c, gomünist çizgisindekilere az bile yapan terördür.
hiç şaşırmadığım durumdur.

neden şaşırıyorsunuz ki? bu adamlar, bu kadarlık eğitim almış adamlar sonuçta. hayattaki en büyük amaçları kızları kesmek, onlara laf atmak, bir de 3 4 kişi haftasonu buluşup üzerine 10 katarak anlatabilecekleri ama normalde anlatmaya değer tek bir olayın olmayacağı bir haftasonu kaçamağı yaşamak. bu adamlar iyi bir kitap okumanın ne demek olduğunu, bir yemeği tatmak için başka şehire gitmeyi, güzel bir kızın gözlerine bakıp bir kadeh şarap içmeyi, lars von trier' in yeni filmini beklemeyi, rakip takımı destekeleyen, futbol ya da basketbol bilgisi üst düzey bir taraftarla bira tokuşturarak maç izlemeyi, doğru bir espresso için her haftasonu farklı bir cafeye gitmeyi, sokak hayvanlarını beslemeyi, sokaktaki kediye elindeki poğaçayı parça parça kopartıp veren bir kızı izlemenin keyfini... bimiyorlar. ben kendimce son günlerde aklıma gelen, yaptığım şeyleri yazdım. sen başka şeyler yaz oralara. sevdiğin albümü yaz, kız arkadaşını yaz, karşı evde oturan yakışıklı çocuğu yaz, sevdiğin yazarın son kitabını beklemeyi yaz, annenin yaptığı yumurtalı ekmeği yaz...

sen, ben, bizim gibiler şanslı insanlar. bir şekilde bu berbat eğitim sisteminde, bu yetersiz hocalara rağmen kendini yetiştirebilmiş insanlar -hala dolu eksiğimiz olsa da- belki idealist bir öğretmene borçluyuz bunu, belki küçükken doğru birini rol model seçmemize, belki de bilinçli ailemize... ama bu ülkenin pek çoğu cahil maalesef. onlar kabul etmese de 'sen' ben biliyoruz bunu işte. bu yazıyı okuyan herkes bir önceki cümledeki 'sen' yerine koyacak kendini elbette, hatta belki de o polis bile. her neyse. o cümledeki 'sen'' e gerçekten yakışanlar yazıyı burada yarım bıraksam bile anlarlar ne demek istediğimi ama biraz daha devam edeyim ben yine de;

bu ülkede öğretmen olmanın birinci kriteri ezber yapabilmek. bu ülkede avukat olmanın birinci kriteri ezber yapabilmek. bu ülkede hakim, savcı olmanın birinci kriteri tanıdığının olması, ikinci kriteri ezber yapabilmek... hep söyledim yine söylüyorum: ''bir insanın ders çalışmaması onun avukat olmaması için yeterli bir neden, ama bir insanın ders çalışması onun avukat olması için yeterli bir neden olmamalı''

bu ülkede polis olmanın birinci kriteri ne biliyor musun?

boyunun yeterli olması.

işte sorun bu kadar basit aslında. bu terörün nedeni basit. çünkü polis olmak ya da olamamak için bakılan en önemli şey boy bu ülkede. hala şaşırıyor musun?
grup yorum üyelerine yapılan faşist saldırı gibi artan saldırılar.