bugün

ilköğretime veya ortaöğretime devam eden kişi sayısı, diploma sahibi olan insanların sayısı gibi ölçütler üzerinden eğitimimizin değerlendirilmesidir.

özellikle zorunlu eğitimin 8 yıla çıkması ardından çok daha fazla önem verilen bir durumdur. mesela ilköğretimde öğrencilerin sınıfta bırakılmaması gerektiğine dair bakanlık her sene sonunda yazı gönderir. yani çocukların nitelik olarak hangi seviyede oldukları veya olmaları gerektiği çok önemli değildir.
bu durumun en acı sonuçlarından birisi de lisede okuma yazma bilmeyen öğrencilerin bulunmasıdır.bu niceliksel yaklaşım milli eğitim bakanlığının sitesinde "ilköğretime erişim ve devamda 10 yıl - türkiye deneyimi" isimli belgede de açıkca görülebilmektedir.

okula devamın sağlanması konusunda özellikle doğudaki illerimizde okula giden öğrenci başına para verilmektedir.
ayrıca, (bkz: haydi kızlar okula)

her ne kadar doğru bulmasam bile şu an için okula devamlılık önem arz etmektedir. fakat sonuçları, çıktıları sadece istatistiki verilerdir.
niceliğe önem veren bir sistemin eğitim hayatına yansımasıdır. ne demişti küçük prens:

--spoiler--
"...Yetişkin insanlar rakamları pek severler.Onlara yeni bir dosttan söz etseniz asla öze değin bir şey sormazlar. Hiçbir zaman şöyle demezler: Ses tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu yapar mı? Hep şöyle sorarlar: Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Onu ancak bu sorularla tanıyacaklarına inanırlar." bu yolla, küçük prensler de lağvedilecektir. en çok buna üzülüyorum.
--spoiler--