bugün

(bkz: götünden bok çıkan nazlı yari terk etmek/#10584159 zaaa xd)

evet efendim.

çok sevdiğim, hayatımın kadını dediğim kızı yıldız yorgan altında sevişme fantezisi için haftasonu doğa ortamına götürünce ve onu gece takip edip gözlerimle götünden bok çıktığını görünce depresyona girmiştim. onu öyle çok sevmiştim ki ah... nasıl götünden bok çıkabildi bjooorkkkk diye hala aklım almıyor. ona karşı olan tüm şehvetim de götünden çıkan o bok gibi yerle yeksan olmuştu.

bir süre kadınlardan uzak durdum. kadınlar tuvaletinin sadece makyaj tazelemek için yapıldığına inananlardandım ben anlıyor musunuz. çok hisli bir insanım. bu olayı öyle hemen atlatamazdım. eski günlerimi özlemiştim. o çakı gibi günlerimi anarken kıymetlime, bitaneme yazdığım bir şiiri okuyup içlendim. şiir şöyleydi:
(bkz: merhaba yarraam/#10109459 zaaa xd)

o eski günlerime dönmem için bana yeniden hayatı sevdirecek, kukusu mis kokan, bokla püsürle uzaktan yakından ilişiği olmayan ve yıldızların altında sevişebileceğim bir saliha hatun lazımdı.

böyle içlendiğim bir günde bir partinin gençlik kollarından bir arkadaşım beni aradı. son zamanlarda durgun olduğumu ve kendisinin köye gideceğini, onunla gidersem bana da değişiklik olacağını söyledi. önce burun kıvırdım ama kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. uzun yol boyunca durumumu anlattım. o da bana eli yüzü düzgün helal süt emmiş bir kız bulursak sorunumun düzeleceğini söyledi. ben de hemencecik telefonumdan internete bağlanıp acı gerçeği kendisine gösterdim.
http://i201.photobucket.c...albastropos/helalst50.jpg

ama yine de dil döktü. iyi çocuktur. köye varınca muhtar beni bırakmadı. adetmiş, misafir gelirse köye, muhtar muhakkak 1 gece misafir edermiş. ben de ilk gece muhtarda kalayım bari de sonra programımız aksamasın diye muhtarda kalmayı kabul ettim.

muhtar iyi biriydi. misafirperverdi. gençten güzel de bir kızı vardı. aslında kızı ilk başta dikkatimi çekmemişti. ciciklerini pompişlemeyi, göbüşünü mıncıklamayı ve poposuna şaplak atıp kızartarak imza atmayı ilk başlarda hiç düşünmemiştim. ama evi aradım taradım. onca ayran ve cacık içtikten sonra muhtarın kızı maklubeleri de ikram ettikten sonra şerbetimizi de içince sıkışmıştım. muhakkak hacet gidermem lazımdı. ama evde tuvalet yoktu lan. aman tanrım. bir anda muhtarın kızına aşık olmuştum. evde tuvalet yoksa bu kız kesin sıçmıyordur diye düşündüm. tuvaleti sordum muhtara. kızım göster tuvaleti dedi. evden uzakta bahçe içinde bir baraka idi. belli ki pek muhterem bir aile idi. ailecek sıçmıyorlardı. sıçsalar zaten tuvalet evin dışında ve köhne bir baraka olmazdı. belli ki ayda yılda bir misafir gelince misafirler kullanıyordu.

işte o an muhtarın kızını kalbime yazmıştım. kapanan gönül defterim yeniden açılmıştı. kukusu kim bilir nasıl mis kokuyordu. haceti giderip muhtarla sohbete devam ettim. herkes yattıktan ve muhtar horlamaya başladıktan sonra kızın odasına usulca sokuldum. cinnoz beni bekliyormuş zahir, hemen atıldı üstüme. dur lan kerhaneci diyerek yatıştırdım önce. yarım kalan fantezimi kendisi ile yapmak istediğimi ve zor günler atlattığımı söyledim. hemen camdan atlayıp dışarı çıktık. samanlığa gelince samanların üzerine uzandık sırt üstü ki toprak çekip hasta etmesin. gökyüzü pırıl pırıl ve yıldızlarla doluydu. biraz izledik gökyüzünü. omzunu okşadıktan sonra ellerim gıttiğine gelince gıdıklandı. tam kıvrılırken sarmaladım ve iki elimle iki budunu kavradım pilicin. ense kökünü mucuklayıp nefesimi hohlatarak baştan çıkardım ve bir güzel hatunu soyduktan sonra kıvrak hareketlerle şefkatli dokunuşlarımı teninde yüzdürdüm. usta bir kayakçı gibiydim. bir ben kayıyordum bir yıldız kayıyordu, bir ben kayıyordum sonra bir yıldız kayıyordu. iki posta dilek de tutmuştum. üstelik onca ayran, cacık ve şerbet içmesine rağmen tuvalete hiç gitmemişti. evlerinde tuvalet bile yoktu. daha nolsun. o gün bu gündür türbanlı kızları ayrı severim.
(bkz: hbbia doğruyu söyle sen misin)