bugün

bir evin en önemli parçası tuvalettir. böyle baya sıçmalı işemeli atraksiyonların yapıldığı yer.

bir insanın en büyük rahatlamayı yakaladığı, kafasının en zehir gibi olduğu, bulutların üzerinde uçtuğu anları yaşadığı yer. elin ecnebisi gazete okur misal klozetin tepesine tünemişken, hemide spor sayfasını falan değil en baba köşe yazarının siyasi yazısını. o zaman daha net anlar okuduklarını. ecnebi tabi. gelişmişliğin önde gidip bayrak sallayanı. ben de televizyon koysak ne kafa olur lan diye düşünmüşümdür hep. parayı bulduğu gün herkesin de bunu düşünüp uygulaması lazım. he biz gazete okumayanlar kültürsüzleriz anafikri çıkmasın burdan. tilifizyonda izleyeceğiz tartışmaları. saygısızlık olarak nitelenmesin tabi.

bir mimar evi çizer ve onlarca yıl o yapıt orada tüm haşmetiyle kalır. bir çok hikayeye tanıklık eder. birçok kişiyi ağırlar. her hikayenin her başrolün yardımcı oyuncunun arkasındaki fonu oluşturur. bu yüzden de güzel güzel çizilmelidir evin planı. okunaklı falan olmalıdır. otrma odasının karşısına tuvalet konulmamalıdır.

türk insanı sıcak kanlıdır. akdeniz'e bağlar kimisi bunu kimisi gelenek göreneğe. gezer tozar misafirliği hayatının en büyük aktivitesi kılar. sırf bu yüzden oturma odası belirli periotlarda temizlenen, barındırdığı televizyonun üstünde danteli bulunan, koltuklarının üzerinde insanı rahatsız eden örtüsü hiçbir gün eksik olmayan, abur cuburun içine sokulamadığı, yere dökülen kırıntının kirpiklerle gelecekte toplanmadan önce anne tarafından parmaklarla toplatıldığı, ev sakinlerinin rahatlığından çok misafirlerin rahatlığına ev sahipliği yapan yerdir.

işte bu misafirliklerde sıklıkla mimarlar anılır. hele ki sağından solundan et fışkıran, tok sesli, bağırış çağırış içinde konuşan, konuşmayıp kavga eden teyzelerin 'gün' adı altındaki ritüellerini gerçekleştirdikleri günlerde. onlar ki ayin mekanını sizin eviniz seçerler ve tanrıya bir kurban hediye etmeleri gerektiğinde bu siz olursunuz.

yaş küçük, beden sıkılgan, kafa sağdan soldan 'uyy teyzem dersler nasııı??', 'di bakiyim okulda güzel kızlar var mı lannn', 'pipini bi gösteri vi bakalım diyzalara heleeeğğ!' minvalindeki saldırılara hazır değil.. tıkamışsın kendini odana. 'yemek su istemem kağım tıklanmasın yeter' in ne kadar mantıklı bir motto olduğunun keyfini yaşamaktasın.. bir de pasta börek odaya servis edilmiş 'ana yüreği' nin etkisiyle ki değmeyin keyfinize. ama yemez olaydın. o bok çeneni tutup dayanaydın, ah ne vardı sanki.

metabolizma laf dinlemez, geldim mi gelir, önceden ben gelicem demez. hep de kündeye getirir insanı. geliceği zaman gelmez gelmeyeceği zaman şıp diye gelir şop diye rezil eder insanı. tuvalete gitmek zorundasındır ve tuvalet en olmayacak yerde konuşlanmıştır. dayan dayan bi yere kadar bildiğin bütün pokemon isimlerini say, barcelona'nın kadrosunu say. 'lan overmars ne adamdı lan' diye düşüncelere gark et kendini, ı ıhh olmaz. geleceği varsa gelir, öttüreceği varsa öttürür bu meret.

bir gazla kalkarsın zaten bir kere kalktın mı bir daha oturma şansın yoktur. her hareket kendi için tekil ve geri döndürülemezdir. hareketlerine çok dikkat etmeli stratejik davranmalısındır.

4 metre kare odanın içinde maraton koşmaya kalk, olmaz.. zıpla olduğun yerde bana mısın değil.. açar kapıyı çıkarsın bir hışımla da başına geleceklerden bir habersindir.

hızlı hızlı yürüyüp geçersin mutfağı mutfaktakiler görmez, bir 'ohhh' çekersin en derininden. tam kapısının önüne gelince içinden ışıklar saçan mabedinin bir sesle irkilirsin:

-vay faysalımmm. evde miydin kuzum sen?

+he.öhö öhöm. evdeydim. ödevim var benm. çok var hemde. uuu büssürü.

-lan bi gel yüzünü görelim ben seni ileende yıkardım lan. ilk ben elledim pipine.

+heaa. çok iyi. bahtiyar oldum.

*nerimannn. sus kız rahatsız etme çocuğu.

+(allah razı olsun be neriman teyze)

*bırak çocuğu. haret bişe.

+(seni yirim be neriman. yürü be. sal beni hayde neroş)

*gel oğlum sen gel otur bakiyim şu kucağıma.

+(ağzın yüzün bok yesin neriman emi)yok ben gidicem bi. şey. nasısınız siz?

-iyiyiz kuzum iyiyiz. sen nası..

+tuvalete gircem ben.

*hehe gir bakalım.

+(çok mu komik lan)

%faysalımm. dur oğlum mutlu teyzen içerde.

+(e yarım saattir konuşuyoruz biz ne zaman çıkacak daha bu) tamam anne.

#gel kuzum çıktım gel gir.

+(hay allah belanı vermesin. bozdun lan mabedimi resmen. benim olacaktı lan o. uu sıçmışın lan)

ne tuvalet eski tuvalettir o anda, ne sen eski sen. hissettiğin bütün bir huzur, mutluluk şimdi senden çok uzaktadır. eski günleri esamesi okunmaz o an. odaklanamazsın da. herkes seni bekliyor sanki. hareketlerini tahmin etmeye çalışıyor. değilse bile senin orda olduğunu ve amacını biliyorlar. hiç de rahatlatıcı bir unsur değil. özgürlüğünün ilk kısıtlandığı anlardır bunlar. erken başlamıştır kısıtlama ama hiçbir zaman da alışılmaz. hep acı koymuştur ve de koyacaktır. dinini yaşayamadığında da, sevgilinin elini tuttun diye dayak yediğinde de, siyasi görüşün nedeniyle terfi edemeyip, senin okuduğun kitapların verdiğin derslerin adını zikredemeyecek insanlar amirin olduğunda da bu ilk günkü kısıtlanmayı yaşarsın. o ilk günkü kısıtlanmayı çaresizliği, istediğin gibi hareket edememeyi.

artık durum senin hakim olamayacağın noktataya geldiğinde birşeyler kopar. zaman yavaşlar, her ses havada yazıya dönüşür ve yankılanır. sen sıçtığında herkes sana inat susar. o böğür böğür böğüren, cöyür cöyür konuşan karılar sükutla dost olur. sessizlikleri kulaklarını yırttıktan sonra bir de sen pasını alırsın kulaklarının. ilk anı atlattıktan sonra da 'koy götüne rahvan gitsin' sözünün anlamını idrak ettiğin noktaya gelirsin. sözün güzelliğini o an kavramışsındır ve onun mutluluğu suratına yavşak bir gülümseme olarak yansır.

işin biter. çıkarken elinde iki seçenek. ya hızlı hareket edip koşuşturacaksın kafan yerdeyken ya da kafan dik yüzlerine bakıp sırıtacaksın. onlara insan olduklarını hatırlatacaksın.

kapıyı kapattığın anda kahramansındır sen. kendinin kahramanı. siktiri boktan bir kahraman. bokların efendisi. ama gururlusundur. kıytırıkta olsa kahramanlık güzeldir. kendine güvenini depolamışsın içerde. huzur doruklarda. ve sen artık özgürlüğüne sahip çıkan onu ele güne yar etmeyecek olansın.

-faysall. naaptın oğlum. yıllık mı yapıyosun oğlum sen. ben senin çükünü gördüm çükünü.

+(lağımlara düşesin neriman teyze. boklar içinde yüzesin. dilerim rabbimden bi ay kabız olup tuvalet yüzü görmeyesin diğer ay
diare olup tuvaletlerden çıkamayasın. içine ettin bütün bir egomun. yerle bir ettin. bundan sonraki tüm eziklerimin sebebisin.)
bir insana bu kadar uzun bir yazı yazdırtmayı başarıyorsa o mimar böyük mimardır.
bazılarını yazar yapacak kadar başarılı mimardır.o değilde bunu mutfagın yan tarafına koyan mimar var birde.
Böylesi uzun bir yazı yazdırdığı için allah nasil biliyorsa öyle yapsın mimarıdır..
doğru yapmış olan mimardır ki genelde bir evde, yani biz mimarlar öyle yaparız, antreye salon veya oturma odası, mutfak ve wc kapısı açılır. genel kullanım alanlarıdır bu mekanlar. evinize misafir geldiğinde misafir amca çişe giderken banyodan yeni çıkmış gece holünde pembe bornozuyla dolanan çıtır ablanızla karşılaşsa ne hoş olur değil mi? olmaz bence. işte biz mimarlar böyle karşılaşların yaşanmaması için genel ve özel kullanım alanlarını ayırırız. sonuçta insan yaşantısında mahremiyet önemlidir. yatak odaları arkadadır, banyo da... evin cümle kapısından ne yatağınız görünmelidir ne de banyo küvetiniz. hani diyorum ki komşu teyzelere belinde havluyla seksi bir biçimde yakalanmaktansa çişe giderken yakalandığın için mimara teşekkür etmelisin genç. *
tuvaletin zeminden yüksek olması ve kapı altının da aralık olması kaçınılmazdır. mimar dedin böyle olur.
bu mimarın bir de tuvalet penceresini balkona bakar şekilde tasarlayanı vardır, çok vahimdir.
illa ki yatak odaları ve ya oturma odasının karşısına gelecektir. sen dua et mutfağın karşısına yapmamış. ayrıca mimar nereden bilsin senin hangi odayı ne olarak kullanacağını?