türki cumhuriyetlerin yeni bir gücün emrine girdiğini belirten cümle. geçmişte rusya günümüzde abd bu devletleri kontrol etmekte çok değişen bir şey yok. kendi özgürlüğünü düşünmeyen ve iktidarda kalmak uğruna vatanlarını başka devletlere peşkeş çeken yöneticiler oldukça bu düzen değişmez.

(bkz: ne komünizm ne faşizm yaşasın kemalizm)
(bkz: yurtta sulh cihanda sulh)
türk devletleri içindeki en büyük güç olan türkiye'nin, türk dünyasının liderliğini üstlenmesi gerektiğinin en büyük kanıtlarından biri olan iddia.

türkiye, türk dünyasına sırt çevirip ab ile yatıp, ab ile kalktığı vakitlerle eş zamanlı olarak, amerika "amerikan turanı" için kolları sıvamaya başlamıştı. türkiye'nin durumu zaten ortada. dün, abd bayrağı sallayarak sırp zulmünden kurtulup sözde bağımsızlığına kavuşan kosova gibi, bugün abd, yüzünü uygurlar'a dönmüştür. osman batur'lara gereken değeri vermeyen türkiye, uygurlara türkiye türkleri'ni neredeyse unutturmuş vaziyettedir ve artık uygurlar da abd'den medet ummaktadır. yüzyıllardır sürüp giden doğu türkistan milli mücadelesi, abd sömürgesi olmak gibi bir yola girerse, bunun menfaati sadece abd emperyalizmine hizmet etmiş olacaktır.

türkiye başta olmak üzere türk devletleri, üstlerine düşen görevi, yani birliği sağlamak mecburiyetindedir.

bunun yolu ise, başta gaspıralı'nın ve atatürk'ün ilkelerinden geçmektedir.
hatta bizim kendi elimizle olmuştur. ülkemizde yabancı dilde eğitim yapan misyoner okullara izin verip ana dilde olmayan bilimin yabancı dilde hiç olamayacağını anlayamamışken. üstüne birde bu okullardan kazakistan,türkmenistan gibi yerlere açma ihtiyacı duymuşuzdur.

amerika,ingiltere gibi kemik kokusunu duyup ağzı sulanan köpeklere benzeyen ülkeler de zengin yer altı kaynakları bulunan bu ülkelere kültürel soykırımı bizim yapmamızı zevkle izlemektedirler.
sscb nin topraklarında bulunan soydaşlarımız o dönemlerde dış dünyayla bağlantıları kesilmiş yaşamışlardı,üstlerindeki komunist baskı o kadar ki kendileri dışında türk görmemişler ve hatta ülkelerini terketmemişlerdi. demir perde kalkınca türkiyeyle buluşmaları bu sebepten hayli güç olmuştu. sscb hükmü üzerlerinden kalktığında başta abd olmak üzere bm ve ab ülkeleri bu ülkelerin dış dünya ile iletişimini türkiye üzerinden sağlarlarsa daha kolay olacağını düşünmüşlerdi. şuan ki teknodinamik donanımlar olmadan takdir edersiniz ki bu insanların kapitalist canavarla tanışması için tek yol türkiye idi.

başta turgut özal olmak üzere süleyman demirel ve dönemin aydınları bunu bir fırsat olarak değerlendirdiler, ancak mevzuyu büyüterek erkenden turan konuşmaları başlatınca müttefiklerden çatlak sesler çıkmağa başladı.

ab bu ülkelerle iletişimi bizzat sağlayabileceğini imâ ederek kazakistan özbekistan ve azerbaycandan burslu öğrenciler istedi, abd ise başta moğolistan olmak üzere türk dünyasının ekonomilk ve sosyal olarak bir hayli geri kalmış ülkeleri ile ilgilenmeğe başladı.

kıssadan hisseli bir hikaye ile konuyu özetlemek istiyorum;

azeri bir arkadaşım vardı ismi zebur idi kulakları çınlasın, o da benim gibi uluslararası okuyordu bir sohbet esnasında "bakarsın ben dışişlerinde sen dışişlerinde sonra kurmuşuz birliği" gibi bir latifede bulundum o da bana "tabii sen abinden (abd) izin al bende abimden(rusya) alayım, okeylerlerse hemen yapalım" demez mi?...
doğrudur, hatta bizzat turgut özal zamanında, onun eliyle yapılmıştır bu, daha doğru bir tanımla bu işin başlangıcı o'dur. amaçlanan rusya'ya karşı kurulan ablukanın güney cephesini de sağlama almaktır. amerika bunun için nato'da müttefiki olan türkiye'nin işe yarayacağını düşünmüş, tarihsel, dinsel ve dilsel bağları ortak olan türkiye ile orta asya türk cumhuriyetleri'ni yakınlaştırmıştır. turgut özal amerika olsa da olmasa da bunu yapmaya -o ülkelerin liderliğini üstlenmeye- niyetlidir zaten, ama arkasına amerika'yı alması çok daha işine gelmiştir, lakin turgut özal biraz daha ileriye gidip türk birliği hayaline kapılınca abd kendisinin fişini çekmiş ve ipleri türkiye'nin elinden alıp birebir kendisi yönetmiştir, aracı koymaktan vazgeçmiştir. ama şaşılması yersizdir, türkiye de amerika'nın yarı sömügesi değil midir zaten a canlar?

ek/düz: girdiyi yazarken benden önce davranan yazar arkadaşla oldukça benzer tespitlerde bulunmuşuz. lakin belirtmek istediğim nokta; kendisinin girdisini okumadan girdiğimdir bu girdiyi.