bugün

ikinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan paradigmada ABD ve SSCB'nin güç mücadelesi şeklinde tezahür eden Soğuk Savaş, 1990'lara girerken SSCB'nin çöküşüyle son buldu. SSCB'nin çöküşünden sonra ABD Başkanı "Baba Bush"un "New World Order (Yeni Dünya Düzeni)" vurgusuyla yapmış olduğu konuşma tek kutuplu dünyaya atılan adım olarak görüldü.

Tam da bu periyotta bir asra yaklaşık zaman dilimi boyunca katı rejimlerle boyunduruk altına alınmaya çalışılmış olan islâm'ın yeniden şahlanışı göze çarpıyor. Böylece Batı'nın düşman algısı özüne dönüyor ve hedef, tâli bir düşman olan komünizmden islâm'a yöneliyordu. islâm coğrafyasına yapılan operasyonlar da bu dönemle beraber başladı.

Barbarlık üzerine inşâ edilmiş olan Batı medeniyeti, yüzünü daha önce Endülüs'te, IV. Haçlı seferi sırasında Konstantiniyye'de, Kudüs'te ve daha nice bölgede göstermişti... Germen kökenli bu güruh bugün de Evanjelizm çatısı altında ve bu çatı altındaki insanların Siyonistlerle kurmuş olduğu ittifakla barbarlıklarını sürdürmektedirler.

Senelerce Osmanlı Devleti'ni durdurabilmenin planlarını yapan ve Osmanlı karşısında ezilmişlik psikolojisinin hissiyatını en derinden yaşayan Batı, kapanmamış olan bu hesabı kapatmak için olanca gücünü kullanmaktadır. Madde planında çok güçlü oldukları aşikâr ama en büyük avantajları Müslümanların mânâdan imtina etme aşamasına gelmesidir.

Batı, özellikle 2001'de Usame Bin Ladin liderliğindeki El-Kaide'nin Amerika'daki Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'u hedef alan eylemlerinden sonra düşman algısını temel yörüngesine(!) oturtmuş, bunu da kendisini haklı çıkarmak adına, Fransız ihtilâl'i döneminde ortaya çıkmış olan bir kavramı Müslümanlara atfederek desteklemiştir: Terör ve Terörist… Soğuk Savaş döneminde terör komünizm, terörist komünist iken; yeni süreçte terör islâm, terörist Müslümanlardır. Bu algının altında ise yadsınamayacak bir gerçeklik vardır ki o da şudur: Batı'nın gözünde etnisite, mezheb, cemaat ayrımı yapılmaksızın bütün Müslümanlar teröristtir. Aslında algı hiç değişmemiş sadece üzerine kavram binâ edilmiştir.

Madde planında güçlü olan Batı, mânâdan imtina etmiş Müslümanların üzerine Afganistan'da, Irak'ta, Libya'da ve daha birçok yerde olanca gücü ve kuduzvâri tavrı ile çullanmıştır...

Bu kuduz tavrı sergilerken "barış" sözcüğünü de dillerine pelesenk etmekten geri durmamışlardır. Bu barış bize lanse edildiği gibi bütün insanları kapsayan bir barış değil, adını ettiğimiz Siyonist-Haçlı ittifakının kendi barışıdır.

Bu sözde barış etrafında "küresel terör zirveleri" yapılmakta, terörist(!) Müslümanların durumu masaya yatırılmaktadır.

Bunlardan birisi de bu hafta Türkiye'de gerçekleşecek. 7 Haziran'da bakanlar düzeyinde istanbul'da düzenlenecek olan ve eşbaşkanlığını ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton'un yapacağı "Terörizmle Mücadele Küresel Forumu"nda yine terörist(!) Müslümanlar masaya yatırılacak.

Bu toplantının islâm bayrağının yeniden dalgalanmaya başlayacağı yer olan ve bütün islâm coğrafyasının gözünün üzerinde olduğu Anadolu'da gerçekleştirilecek olması mânidar olduğu gibi, "küresel teröristler"in bu toplantısını önceden hiçbir medya kuruluşunun bunu haberleştirmemesi ve görmezden gelmesi de olayın boyutunu yansıtıyor.

Bugün AKP iktidarının en önemli müttefiki(!) olan ve Siyonist-Haçlıların merkez üssü olan ABD, Müslümanları AKP eli ile kontrol altında tutuyor. Zaten en önemli cephe olan Türkiye'yi kontrol etmek, bütün islâm coğrafyasını kontrol etme kabiliyetini de beraberinde getiriyor.
Bunun en güzel misâlini "Arap Baharı"(!) sonrasında Ortadoğu devletlerin yeniden dizaynı sırasında gördük. Tunus'ta Gannuşi'nin partisinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi; Mısır'da Müslüman Kardeşler'in Partisi olan Hürriyet ve Adalet Partisi'nde AKP esintileri… Çünkü rol-modelleri AKP… AKP'yi rol-model olarak lanse eden ise ABD… islâm'ın cihad anlayışının silindiği ve "ılımlı islâm"ın enjekte edildiği bir model… Biz soruyu soralım: "Bu durum kime yarar?"

Cevabını ise siz verin…

Keza, Batı'nın bütün Müslümanları terörist olarak gördüğünü belirtmiştik. Buna AKP'yi yönetenler de dâhil… Bu "halet-i ruhiye"yi ABD'de Cumhuriyetçilerin başkan adayı ve Teksas valisi olan Rick Perry "Türkiye'yi Müslüman teröristler yönetiyor" diyerek ortaya koymuştur. Bu durumda Siyonist-Haçlı ittifakının AKP ile bu partiyi kullanmaktan başka bir münasebeti olmadığını anlamak pek de güç olmasa gerek. Zaten Hristiyan olduğu hâlde Latinleri bile dışlayan, bu faşist güruhun öz düşmanı Türklerle, Türklerin de faydasına olacak bir ittifak yapması mümkün müdür?

Siyonist-Haçlılar'ın "müttefikiz" palavraları etrafında Batı'nın her dediği yerine getirilmekte… Müslümanlığın bir gerekliliği olan, Kur-an'ı Kerim'de "namaz"dan daha çok bahsi geçen "cihad" anlayışı törpülenmekte ve bu anlayışı kaybetmeme gayesinde olan Müslümanlar sindirilmeye çalışılmaktadır. Hem de tüm bunlar bu adi katillerin, tüm islâm coğrafyasına çöreklenip, bombalar yağdırdığı bir dönemde gerçekleşmektedir. Bu katliamı yapanlar daha önce hiçbir ideolojik tartışmaya girmeksizin barbarlıkla yaftaladıkları Müslümanları, kavramı günümüze uyarlayarak bu kez teröristlikle yaftalamaktadır…

"Terörist kim? Terör ne?”