bugün

çağdaş türkiyemiz'de öğrencisinden işçisine kadar bir çok grubun yaptığı şey.

gelişmekte olan bir ülkenin, vatanını seven buna istinaden de çalışan bireylere ihtiyacı vardır. tam bağımsız türkiye için uluslararası arenada üretim için şirketlerimiz savaş verirken, bazı densiz işçiler çalışma saatlerini beğenmemekte, zam için iş bırakmaktadırlar. bütün bunları yaparken de, "eşit işe eşit ücret," "insani yaşam," gibi yıkıcı bir ideolijinin, antik sloganlarını kullanmaktalar.

bir de marks'ın daha kendinin küçük burjuva olarak tanımladığı, sözde öğrenci hareketleri vardır ki evlere şenlik. bunlar işlerini derslerini bırakıp, okul yönetimin ve rektörlüğün işlerine karışmaya kalkarlar. zaten bedavaya yakın olan harçları protesto ederler.

işin kötü yanı tembelliklerini ve devletlerine katkıda bulunmak istememelerini açıkça ifade etmek yerine, sözümona devrimci geçinerek bunu saklamalarıdır, darbı mesel.
fena halde yanılgıya düşen koftidir. devrimci tembel olamaz icraat yapmak gerekir. kimse götünün üstünde devrim yapamaz. ama bazı mallar vardır devrimin ne olduğunu bilmeyen işte onlarda beyin olmadığı ve herşeyi yukardan gelen bir parmak sayesinde yaptıkları için bok atarlar sağa sola.
bir anda * gözümün önünde canlandı. ferayebend o olm adığından emin misin? işsizlik de yok değil mi bizim ülkede üniversite mesunlarına 200 ytl maas öneren işverenlerde yok, sigortasız işçi çalıştıranlarda. tüm suç işçilerde , öğrencilerde. onlar yok mu onlar, asacaksın üç tanesini bak bi daha yapıyolar mı? *

yattığı yerden kumandayı ele geçirmektir.*
Her fırsatta devrimcilere sövmek için sözlük yazarı olmaktan daha kötü değildir.