bugün

tanrının adil olmadığı ortadadır, adaletin tek sahibi allahtır (c.c).
tanrının varlığı inkar edildiğinde bir şeyler yapılabileceği,
en kötü ihtimalde göz yumulabilecek söylemdir.

dua ve ibadet ile huzurda sofraların,
nimetlerin belirdiği kareler sadece yunus emre'in ve bu gibi büyük insanların hayat hikayelerinde geçer.
insanın inancını güçlendirdiği doğrudur,
ama vakit hakkını koruma ve gözetme vaktine geldiğinde el sadece dua etmesini bilir.
sorulduğunda alınan tek cevap ;
" öteki tarafta ödüllendirileceğim ! "

lakin, tek bir insanın tüm dünyayı değiştirebileceğini söyler bir çok peygamber,
ve kuran-ı kerim.

sormazlar mı sana öteki tarafta ;
" neden üfleyip uçurabileceğin yaprağa kelleni verdin, bre gafil ?! " diye ?

adalette, yaratıcının varlığı gibi göreceli bir kavramdır,
içinde nasıl yorumladığına ve hareketlerine yansıttığına göre değişir.
her insanı aslında eşit şartlarda sınamasından dolayı geçersiz önermedir.
dünya hayatında bir insanın bu sınavdan başarısız olmasına, fakirlik ile zenginlik eşit derecede etki eder.
"eger tanrı bize mutluluk duygusunu ve zevkini verdiyse, bu dünyada dert ve acıdan başka bir şey bulmamış olan günahsız ruhları koruması gerekmez mi? bu mutlak bir gerçektir; ya tanrı yoktur ya da hayatımız acı bir şakadır" honoré de balzac
adil olunacağı söylenmediğinden, sorun teşkil etmeyen durum.

edit: bir ben tanım yapmışım, yerim seni sözlük.
Allah'ın adaleti'ne insan beyni terazi değildir.

o herşeyi hakkıyla bilen ve gözetendir.
insanların adil olmamasının en büyük sebebidir.
adalet bazen farklı şekilde işler, insan bunu idrak edemez.

konuyla ilgili bir hikaye;

Bir Gün ;
Hz Musa ibadetini Bitirdikten Sonra Bir Ağacın Altına Oturur.
Hemen Yakınındaki Çeşmeyi Seyrederken , Atlı Bir Savaşçının Çeşmeye Geldiğini Görür.
Savaşçı Su içmek için Eğildiğinde Boynundaki Altın Kesesini Islanmasın Diye Çıkarır Çeşme Başına Bırakır.
Suyunu içtikten Sonra Altın Kesesini Unutur Ve Yoluna Devam Eder.
Hemen Arkasından Hoplaya Zıplaya Bir Çocuk Gelir.
Tam Su içecekken Altın Kesesin Farkeder Ve Hiç Düşünmeden Alır ve Uzaklaşır.

Çocuğun Arkasından Çok Yaşlı Bir ihtiyar inleyerek Su içmeye Gelir.
Bu Arada Altın Kesesini Su Başında Unutan Savaşçı Keseyi Almak için Çeşmeye Doğru Yaklaşır.
Fakat Çeşme Başında Hiç Bir Şey Bulamaz...
Hemen Yanındaki Yaşlı Adamın Boğazına Sarılır Ve Altın Kesesini Vermesini ister.
ihtiyar Ne Kadar "Ben Almadım" Dese de Savaşçıyı ikna Edemez.
iyice Sinirlenen Savaşçı Kılıcını Çeker Ve Yaşlı Adamı Oracıkta Öldürür.
Olan Biteni Gören Musa ''Ey Rabbim Bu Nasıl Bir Adalettir'' der..
"Ben Hiç Bir Şey Bilmiyorum.. Senin işine sual olmaz ama ben anlamadım" Der.
Bu isyana benzer açıklıktaki sözlere karşılık Rab şöyle seslenir :
''Ey Musa ;
Ben Sana Benim işlerimi Anlayacak Kadar Akıl Vermedim ki , sen Benim hakkımda yorum Yapıyorsun?
Ama Kalbinin Yatışması için gerçek Şudur :
Savaşçı O Küçük Çocuğun Babasının Malını Yağmalamıştı.
Ölen ihtiyar ise Gençliğinde Çok Güçlü Bir Adamdı
Ama Bir Hiç Uğruna Bir Köylüyü Öldürmüştü.
O ihtiyarı Öldüren Savaşçı işte O Köylünün Oğludur..
Ey Benim Gafil Kulum Şimdi Tövbe Et
Çünkü Benim Adaletim işte Bu Kadar Açıktır."
adildir efendim ama görebilene adildir bakış açısıyla alakalı olarak adildir.
ama şeytan her zaman adildir.
adalet yerine zulmü ve adaletsizliği tesis ettiği dünyadan, insanın kainatın sonsuz boşluğuna haykırdığı şuçunu kabullenmeme nidası.
tanrı var çünkü şeytanlaşmış insana günah keçisi lazım.
allah var çünkü mazlum insana şeytanlaşmış yarısı ile savaşmak için iman gücü lazım.