bugün

istanbul'un eminönü semtinde, rüstempaşa camisi yakınında hamam; mimar sinan tarafından rüstempaşa camisi ile birlikte yapılmıştır (1561).
Tahtakale esnafının çığlıkları arasında ilerlerken istanbul Cafe levhasını göreceksiniz. Bu levha sizi sadece mütavazı bir kahveye değil, beş yüz yıllık tarihi bir hamama götürecek. Şaşıracak ve buradan ayrılmak istemeyeceksiniz


--------------------------------------------------------------------------------

Tahtakale... Eminönü"nde, Rüstem Paşa Camii ve Hasırcılar Caddesi arasında kalan bir liman içi semti. Günümüzde olduğu gibi Osmanlı ve Bizans"ta da ticaretin nabzı burada atmış. Peki Tahtakale"nin Osmanlı"nın en büyük hamamına ev sahipliği yaptığını biliyor muydunuz? Semtin Türk dönemini yansıtan ilk eserinin adı "Tahtakale Hamamı". 2. Murat (1435) bu hamamı çevre esnafının akşamları rahatlıkla yıkanabilmeleri ve dinlenebilmeleri için Mimar Sinan"a yaptırmış. Hamam, istanbul"un en eski hamamı olarak bilinen Mahmut Paşa Hamamı ile aynı tarihlerde yapılmasına karşın, Mahmut Paşa Hamamı"ndan çok daha büyük ve görkemli. Toplam 5 bin 350 metrekarelik bir alana sahip. Hamam sıcaklık, ılıklık, soğukluk, dinlenme ve eğlence yerlerinden oluşuyor. Kadınların girmesi için ayrı bir kapı yapılmış.

Osmanlı medeniyetinde hamamlar hayatın vazgeçilmez parçasıydı. Osmanlı kadınının sosyalleşmesinde de hamamın ayrı bir yeri var. Arkadaş edinmek isteyen kadınların ve gelin beğenmek isteyen kayınvalidelerin uğrak mekanıydı hamamlar. Aslında hamam bilinenin aksine Osmanlıların Bizans"tan devraldıkları bir müessese. Ancak Osmanlı bu temizlik mekanlarını Türk islam motifleriyle geliştirip bütün dünyaya "Türk hamamı" olarak tanıtmış. 17. yüzyıl istanbul"undaki 4 bin 536 özel, 300 halka açık hamam bunun en açık göstergesi. Türk hamamının hikayesi 1950"li yıllarda başlayan imar hareketleriyle birlikte trajediye dönüşür. istanbul"da tek tek yıktırılan hamamlardan geriye sadece 73 tanesi kalmıştır.

Tahtakale Hamamı, istanbul"un en büyük ve en eski hamamı olmasına rağmen artık "hamam" değil. Hamam birçok badireler atlatmış. Birinci Dünya Savaşı"ndan sonra Vakıflar idaresi tarafından satılması, yeni sahibinin uzun süre hamamı nasıl işleteceğine karar verememesi bunda etkili olmuş. 1980"li yıllarda soğuk hava deposu olarak işlev görmüş. Tarihi hamam, Eminönü ve istanbul"un buz ihtiyacını karşılarken, peynir stoklamak için de kullanılmış.

1988 yılında Azmi Sebat Grubu"nun satın aldığı hamam Prof. Dr. Doğan Kubat tarafından restore edilmiş. Beş yıl süren restorasyon çalışmaları sırasında görev alan mimar Aydın Erol başta yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Çalışmalara başladığımızda çok kötü bir haldeydi. Bodrum katı tamamen yok olmuştu. izolasyonu sağlayabilmek için tüm duvarları 15-20 cm mantarla kaplanmış ve üzerine yeni bir duvar örülmüş. içerisini temizlerken tam 700 kamyon moloz çıkardık." Amaçları hamamı turistik bir mekana dönüştürmektir. Erol, bu zaman zarfında talebin fazla olmadığını ve 1993 yılından 2003 yılına kadar turizm şirketlerinin haricinde kiraya vermemek için direndiklerini, zaman içinde gelişme olmayınca giriş bölümünü oyuncak satan esnafa kiraya vermek zorunda kaldıklarını söylüyor. Kiracılardan, herhangi bir turizm mekanı projesinde oyuncakçı dükkanlarının kaldırılabileceği konusunda teminat almayı da ihmal etmemişler.

Birçok değişimi yaşamış olan Tahtakale Hamamı"nın şimdilerdeki yüzü "istanbul Kahvehanesi"... Çarşının kalabalığından, gürültüsünden sıyrılıp, rahat ve huzur dolu bir nefes alabilmek için ideal bir mekan. Yıllarca en iyi Türk hamamı olarak hizmet vermiş devasa bir mekanın sessizliği ve buğulu ihtişamı farklı hisler uyandırıyor insanda. Yaklaşık beş haftadır hizmet veren kafe, hamamın giriş kısmını kapsıyor. Giriş kısmı dediğimize bakmayın gayet geniş ve ferah bir alan. Duvarlarını süsleyen Osmanlı padişahlarının resimleri, kakmalı sehpaları, sedirleri ve nargileleriyle dikkat çekiyor. Türk sanat müziğinin hamam geleneğiyle bütünleşmiş nadide eserlerini, hamamın akustik ortamında dinlemek ayrı bir keyif doğrusu.

Kafeyi 1990-2003 yılları arasında Londra, Romanya ve Kanada"da yaşamış, buralardaki büyük ve ünlü fast foodların işletmeciliğini yapmış, aslen Konyalı Ahmet Cizrelioğlu işletiyor. Mithat ve Ahmet Cizrelioğlu kardeşler Londra"dayken bir internet sitesinde Tahtakale Hamamı"nı görüp tarihi ve konumu ile ilgili araştırmayı yaptıktan sonra Türkiye"ye gelmişler. Ahmet Cizrelioğlu "Londra merkezde halen hizmet vermekte olan fast foodumuzda satışa sunduğumuz özel 50 çeşit sandviçi burada da müşterilerimize arz etmek istiyoruz. Belirli bir hedef kitlemiz yok. Amacımız herkese hitap edebilmek, bu tarihi yapının herkes tarafından bilinip sahip çıkılmasını sağlamak" diyor.

istanbul Kahvehanesi"nin bir özelliği de farklı ve turistik bir mekan olmasına rağmen yiyecek ve içecek fiyatlarının düşük olması. Bir bardak çay 500 bin lira, sütlü neskafe 1 milyon lira, özel sandviçler de sadece 2,5 milyon lira. Aynı özellik ve boyuttaki sandviç Londra"da 6 paunda satılıyormuş.

"Tarihi dokusuna hiç zarar vermedik"

Kafe sahipleri mekanın tarihi dokusuna hiç zarar vermemişler. Kendileri tarafından bir çivi dahi çakılmamış. Tabelalar bile portatif cinsten. Çay ocağında kullanılan çaydanlıklar da özel. Buhar çıkarmadığı için mekana zarar vermiyor. Cizrelioğlu"na bundan sonraki hedeflerini sorduğumuzda "Şu anda tek katı kullanıyoruz. Kadınlar hamamı olarak kullanılan bölümü hostel yapmak istiyoruz. Yaklaşık 80-100 arasında yabancı turist kalabilecek. Sadece yabancılara verilecek. Zamanla Türk öğrenciler hem farklı kültürler tanımak hem de yabancı dillerini geliştirebilmek için buraya gelecekler. internetten reklamı yapılacak." Azmi Sebat Grubu hostel fikrine sıcak bakmıyor. Aydın Erol, bu fikre kesinlikle açık olmadıklarını, çünkü kız ve erkeklerin aynı odada konakladığı hostel tarzının Türk örf ve adetlerine uygun olmadığını belirtiyor.

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=3104