bugün

21. yüzyılın en büyük hastalığıdır. bünyemde de iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştır. şu an insanlardan nefret ettiğim için bir sahil kasabasına yerleştim. burada 5 köpek bir o kadar da kedi tespit ettim. kedilere mama, köpeklere ise bulyon kaynatıp içine ekmek doğrayıp servis ediyorum günde bir kez. ama gel gör ki insanlara karşı içim soğumuyor. yani bir yerde eğlenen gençleri görünce ben de eğlenmiş kadar mutlu oluyorum. ama işin içine türk tipi rekabet konular girince nefretim körükleniyor. akplilerden nefret ediyorum, galatasaraylılardan nefret ediyorum. yaratıcılıktan uzak, salt yıkıcı bir anlayış. mesela 24 tv ya da a haber izliyorum bazen meraktan. inanın orada yapılan sıçmıkları umursamıyorum. o sıçmıkları referans alıp kafa siken akplilerin var olduğunu bilmek beni delirtiyor. sonra bir önyargı oluşuyor ister istemez. annem ve kız kardeşim saçlarını kapatan insanlar olmasına rağmen bir türbanlı görünce içimden amk çomarı diyorum istemsizce. yani bu öfke beni yiyip bitiriyor. bazen diyorum ki keşke bu ülkeden hiç çıkmamış olsaydım. hiç görmeseydim mutlu insanların ülkelerini. o zaman ben de cennet vatan palavralarıyla avuturdum belki kendimi. ne bileyim ya sevemiyorum artık bu ülkeyi de insanını da. şimdi siktir git o zaman diyecekler çıkacaktır. inanın ben ve benim gibi bir sürü insan imkansızlıktan ötürü siktir olup gidemiyorlar. yoksa meraklısı değiliz.
edit: bazı konularda çok hardcore saçmalıyorum. bu sebeplerden ötürü hazır öfkem dinmişken kırmış olduğum yazarlardan özür dilemek istedim.
bol bol kitap okuyup alim olma yolunda ilerleyen münzeviye dönüşen yazarın haklı isyanı. (bkz: aynen aynen).

aynısını yapacağım ama kadınsız yapamam ben. bu hayat tarzını kabul edecek kadın lazım.
son evet'ten sonra böyle bir insan oldum diyebilirim.

Bu kadar aptallığı bünye kaldırmıyor artık.
şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun, bu son olsun

demektir.
(bkz: the sopranos) daki janice.
son internet zamlarından sonra kaçınılmaz olandır.
sınanıyor muyuz nedir.