bugün

çok tereddütte kalınan bir andır. söyleseniz utancak, söylemeseniz her gören tiksincek bu kişiden. yine de doğru olan bir kenara çekip uygun bir dille "burnun yosun tutmuş lan", "burun bokun dışarı akmış" vs. şeklinde kibarca uyarmaktır.
mendil uzatılarak kolayca gerçekleştirilebilecek olan eylem. siz uzatın o anlar *
evet beyler, bayanlar. kis mevsimi kendini hissettirmeye basladi. cevremizde bircok insan envai cesit grip, soguk alginligi tadinda hastaliga gebe. birlik ve beraberlige en cok ihtiyac duydugumuz bu gunlerde en buyuk dertlerimizden biri burnunda sumuk olan bir arkadasi uyarmak.

demligi kavradim, caylari tazeledim. mutfak masasinda karsimda oturuyordu. "abi, merve iyi hos da, ne bileyim cok darliyo ya. baglanmaya hazir degilim." gozluklu kobra kivaminda sumuk yavastan burnuyla dudak ust ceperi arasinda kivrila kivrila ilerliyordu. "sen de haklisin" diye yanitladim, goz temasindan sumugu izleyerek kacinarak. burun-dudak arasi bolgesi hissizlesmis olabilirdi; ama karsisinda oraya dik dik bakan birisi vardi. uyanmadi. "lan biliyosun, hala oyku muhabbeti var. kiz gecen mesaj atmis seni cok ozledim falan diye, heycanlandim abi. bi kiza boyle seyler hissederken baska bi kizla olur mu ki simdi?". "olmaz" dedim, monologunun sadece son kismini anlayabildigimden. kitlenmistim sumuge. "hasta misin?" dedim. "biraz hasta gorunuyorsun, burnun falan kizarmis." anlamadi. sinirlendi. "ne alakasi var amina koyim, ben ne diyom sen ne diyosun." caydan bir firt cekti. buhar sumugu daha da gevsetti, artik iki burnundan da akiyordu. "neyse haci kararsizim iste. kiz gel dememe bakiyo, o derece." burnunu cekti, ama yetersizdi. farkina vardigina sevinerek soyle dedim: "yarrama gel demene bakiyo, napsin merve senin gibi sumukluyu. pecete veriyim mi, carsaf mi istersin?" guldu, kolunun tersine sildi. "o degilde gizeme ne diyosun?"