bugün

aniden bastıran özlemden nefret ediyorum.
Herseyi bırakıp uyumak istiyorum sadece uyumak.
Sevmek, sevişmek, sevilmek bu üçlü kombinasyona hayır diyecek kişi var mıdır acaba ?
çok yiyom dana gibi oldum .
burdan sesleniyorum; çoook seviyorum.
Ülkemize çok üzülüyorum be sözlük. Her yer karışık, bizi bölmeye çalışıyorlar, insanlarımız aşırı egolu, mütavazi insan kalmadı neredeyse. Elinde iPad la büyüyen "geleceğimiz" dediğimiz nesile mi üzülürsün, Avrupa özentisi gençlere mi? Çok üzülüyorum be iyi insan çok az kaldı.
"Ben hiç aşık olmam ki. Ben kalpsizim çünkü." derken karşıma çıkıp hayatımın içine ettin be kadın. Ne suçum vardı? Kime ne zararım vardı? Alkolik oldum sayende. Senden geriye kalan tek şey anılarımız ve şişeler...
Çok iyi araştırma yaparım, olayı çözerim, kişiyi bulurum. Kelebek etkisi yaratırım. Dedektif olacak kadınım.
işe giriyorum sözlük. 6 ay yardır. Sonrası güzel bir hayat inşallah..
Aslında bu şehirden gitmek istememin sebeplerinden biri sevmedigim insanlar.
Itiraf ediyorum.

Misafirlikte acıktım diyemeyen ben,

Otururken ayak parmaklarını büzen ben,

Heyecanını dışa yansıtamayan ben,

Biri duyar da ayıplar diye sevdiğimi söyleyemeyen ben,

Cebinde parası olmasa bile sorulduğunda ''paran var mı? Diye var diyen ben,

Yeni girdiği ortamda sus pus duran ben,

KenDi evindeki haricinde tuvalet kullanamayan ben az önce mola yerindeki o pis, o iğrenç, o kokulu tuvalette sıçtım. işerken bile ses çıkmasın diye sessiz işeme noktasını bulmaya çalışan biri olarak osura osura inlettim tüm tuvaleti. Artık bambaşka biriyim sözlük. Arındım tüm huylarımdan. Nirvanaya varmama bir adım kaldı, hissediyorum.
Son zamanlarda yalnız geçen gecelerimden nefret etmeye başladım amk.

30 eylülde ben sonu hiç gelmicek olan bi maceraya atıldım. O günden sonra neredeyse her gün kelebeğim yanımdaydı. insan ara sıra düşünür bak çok muhabbet tez ayrılık getirir, olm bak çok görüşürsen çabuk sıkılırsın diye. Yok arkadaş ne sıkıldım ne git dedim. Sürekli bugün de gel, hadi buluşalım. Hadi bize gel. Hadi içelim, hadi film, hadi oyun hadi lahmacun hadi friends. Hep bu şekil devam etti.

Ama 6 haziranda 3 aylık reklam girdi amk. Söz 20 günde bi buluşcaz dedik ama yetmiyor kanka. O kadar benimsemişim ki koskoca akagamina tatilin bitip okulun başlamasını istiyor şaka gibi. Ama az kaldı.
bugüne kadar 17 ağustos depremini trolleyenlere tepki vermez laylaylom eder geçerdim fakat bugün yaşadığım deprem korkusuyla işin rengini anladım. hala nasıl bir korku var anlatamıyorum, bırak uyumayı evde sabit duramıyorum şuan.
piç gibin birşeyim bu aralar. gerçek şu ki ne sevdiğim insanın ne çocuğumun asla benim gibi olmasını istemem.
bencilim yalan söylemem aşırı dürüstüm. dürüstlüğüm bir boklar yemediğimden değil.
işine geliyosa ya sev ya terk et çekiyorum. kabul ediyosan olduğum gibi. ama ben olsam beni kabul etmezdim mesela.
dürüstlüğüm etrafımdakilerin canını yaktığını da biliyorum. artık bana soru bile sormuyorlar.
tüm yükü omuzlarımdan atıp onların omuzlarına yüklüyorum gerçekliğimle başa çıkmak yada hayatımdan çıkmak zorundalar.
kalpleri kırılmasın diye yalan söyleme zahmetine bile girmiyorum.
bana göre bu dünyada iki çeşit insan var tahammül edenler tahammül edilenler sikenler sikilenler çekenler çekilenler.
acı verenler ve çekenler ortası yok bunun ortak noktası yok.
dahası ben umarsızca dürüst olma rahatlığına sahipken etrafımdakilere bu rahatlığı sunmuyorum.
hata yanlış yaparlarsa bir bedel ödemeliler pişman etmeliyim. ama konu bana geldi mi onlar bana bunu yapmıyor.
kızıyorlar kırılıyorlar nefret ediyorlar ama sonucunda çoğu insanın gittiği yer kişi yine en çok canını yakanlar oluyor.
bunu biliyorum ve bunu kullanıyorum sevsemde istemesemde canlarını sıkıyorum. çünkü yapmazsam bu kadar değerim olmayacakmış gibi. benimde herkes gibi olduğumu anlayacaklarmış gibi.
ağlamaktan nefret ederim canım cicim aşkım bebeğim daha iki gündür tanıdığım insanların bana böyle seslenmesi beni dumur eder.
dekolte giyerim ama gözünü gözlerime değil memelerime dikenin bir daha suratına bakmam . bir çeşit test aracı benim için.
genelde insanlar kaveşe sinsi yosma olduğumu düşünür beni tanıyana kadar. sonrada dürüstlüğüm ve baskınlığım da boğulurlar.
derdi olan erkek gibi çıkar söyler, ama yok benim kanımda var bu diyorsan ne sik yiyorsan ye.
Çok canım sıkkın, eyvallah.
Bu saat oldu uyuyamıyorum. Hayatımda ilk defa yatak yadırgıyorum. Telefona indireyim diye sabah beri oyun arıyorum. Can sıkıntısı is coming here.
ne göğsünde uyuttu beni ne buseyle avuttu beni, geçti ardından uzun yıllar o kadında unuttu beni.
ilk başta günler geçti. Her gün daha da kanattın yaramı, sonradan haftalar da geçmeye başladı. Ağlattın halime, haline. Sonradan aylar geçmeye başladı. Alışmak nedir öğrettin bana. Sensizliğe alışmayı öğrendim işte. Sonradan mevsimler geçmeye başladı. Her hazin sonbahar gözümün önüne son günlerimizi serdi. sonra tam bir yıl geçti aradan. Başkasını sevebileceğimi düşünmeyi öğrettin bana. Tam bugün üstünden yıllar geçti. Senden başkasını sevemediğimi öğrettin bana kısaca. Söylesene sen nasıl alıştın bensiz yaşamaya...
facebook etiketlerinde herkesin evi malikane olmuş, bi biz evde yaşıyoruz amk.
hayal kurarak gözümde büyüttüm aşık oldum adama... kendim ettim kendim buldum resmen. ne delilik ama onunla ilgili hayal kurmak. sonra böyle kıvranır dururum unutacağım diye.
yalnız ne 'kız' mış arkadaş şair olmuş adam kızın aşkından. hiçbir şey yaşamamalarına rağmen 5 yıldır unutamıyor kızı. e bizimki kızı baya gözünde büyütmüş hayal kurarak belli. kafasına taktı alacak o kızı. bana gelince bu hikayedeki dış kapının dış mandalı benim, kabullenmek çok zor olsa da. aşık olduğum kızsın diye diye buna inandırmış adam beni sonra da sen sağ ben selamet demiş arkasına bile bakmadan kaçmış hem de ortada bir sorun yokken...esas kız buna yeşil ışık yaktı sanırım... neyse ya artık kafamda kurup durmaktan vazgeçmeliyim. yazık bana.
bir insani unutmak için başka bir insani kullanmayın. alkol kullanın,sigara kullanın hiç olmadı uyuşturucu kullanın ölün sonrada!
Itiraf etmeliyim ki beynim benden fazla konusuyor..
gidiyor sözlük yarın çekip gidiyor! ona söyleyemediğim her şeyi burda itiraf ediyorum, nedenlerim var çünkü. yüzüne karşı söyleyeceğim hiçbir kelimenin geri dönüşü olmayabilir, çünkü hayat masallardaki gibi toz pembe değil.

3 ay önce patronumun ortağı yurtdışından döndü, birlikte çalışmaya başladık. her şeye karışan, kaba ve çekilmez bu adamla çalışmak hiç hoşuma gitmiyordu. işe gitmek gelmiyordu içimden, bir ay sonra artık nasıl olduysa kabalığını çekilmezliğini hissetmemeye başladım, alışmıştım galiba. benimle konuşurken gülümsemiyordu, bir iş verirken çok ciddi davranıyordu. beni çağırırken ismimi bile söylemiyordu, sadece "sen! şunları hallet odama bırak" diye iş buyuruyordu. dediğini tekrarlatmadan yapıyordum, transa girmiştim sanki. ne dese hemen koşa koşa gidiyordum, iş dışında tek kelime etmiyordu, farklı biriydi. ben her gün biraz daha alışıyordum ona, ağzından çıkacak kelimeye bakıyordum adeta hazır ol da bekliyordum. bi sabah yine iş hakkında konuşurken, bana ismimle seslenip evrakların nerde olduğunu sordu. böyle bir şeyi beklemediğim için donup kaldım olduğum yerde, hadi kızım neyi bekliyorsun diye bağırınca kendime geldim. artık her gün ismimle sesleniyor, arada şakalar falan da yapıyordu. resmen iyi davranmaya başlamıştı bana, alışkın olmadığımdan dolayı tam mala bağlamış durumdaydım. dediği her şeye sırıtıyor, her hareketine hayranlıkla bakıyordum. bazen o konuşurken dalıp gidiyordum yüzüne, liseli aşığa dönmüştüm. kalem dosya gibi şeyleri verirken eline dokunmalar, kahvesini o odaya girmeden hazır etmeler, iş konuşurken bile şapşal şapşal yüzüne bakıp bin tane sakarlık yapmak. genelde çok dikkatliyimdir ama onun olduğu ortamda kendimi idare edemiyorum, o iyi davranmaya başladıkça ben daha çok acı çekiyordum. önceleri karşılığı yoktu kabullenmiştim ama şimdi çok yakın davranıyor, beni sevmediğini biliyorum. aramızda aşamadığım görünmez bir boşluk bi duvar var, sanki başka bir laf edersem her şey yıkılacakmış gibi. bazen iş yerinde göz göze geliyoruz, küçük bir an içimde bir umut yeşeriyor. sonra öylece geçip gidiyor ve o umut ışığı kaybolup gidiyor. duygusuz biri bence, ilgilendiği tek şey işi. aşırı disiplinli ve detaycı, nerde arıza var gidip ona aşık oluyorum işte.

burda işlerini halletti ve yarın dönüyor, bir daha ne zaman geleceği muamma. gitmesi düşüncesi bile yakıyor içimi, yarın nasıl göz yaşlarımı tutacağım yanında? nasıl güle güle diyeceğim? nasıl izleyeceğim gidişini..