bugün

sana..

şarkı yaptım sana
aşkımı yazdım sana
hep yedim ben sana
bakmazsan bana küserim sana

yemin ediyorum nane naneden daha anlamlı. telif koysam mı acaba...(!)
külliyat: (bkz: sözlük yazarlarından şiirler/@akheramosis)

adi bir biletle düşüyorum yollara
tren raylarından hayatlar geçiyor
sanki oradasın pencerinin dışında
uzansam tutacağım ellerini
atlamak geliyor içimden
dağılmasın istiyorum hiç bu sis
ne dinliyor hayal beni
ne saklıyor kendini
biliyorum!
ne sis bu ne hayal
düşüncede bir resim
işte gerçek hakikat
gözlerime asılı kalmış suretin ab- ı hayat

---------------gece vakti vagon; ekim 3; i. s. 1912; akheramosis
Örnek olarak pinkwaterdrop baz alınırsa, şiir olarak da bu baz alınabilir:

Ay ışığı mı aşık denizlerine,
Yoksa güneş mi serenadına doymayan?
Yüreğimdeki acısın belki de,
Ya da hiç vazgeçemeyeceğim
Özlemim…
Sen ancak
istanbul olabilirsin.

Yamalı bulutlara
Zift karası umutlar
Ve bir tutam sevda düşmüş.
Rüzgar okşarken vapurları
Yıldızlar sulara küsmüş.
Can simitlerine iliştirilmiş
Balık kokuları.
Ve hiç bıkmadan söylenen
Bir hasret türküsüymüş.
Sabahına yağmur yağarmış nedensiz,
Gecesine gözyaşlarıymış dolan sessiz sessiz.

Zarifliğindeyse yarınların
Kız Kulesi’yim dersin.
Mağrursa gözlerindeki ateş
Topkapı sensin.
Yürekler uğruna yanıyorsa
Boğaz’da bir bedensin.
Hayal olabilirsin ancak.
Ancak bu kadar güzelsen
istanbul olabilirsin.
külliyat: (bkz: sözlük yazarlarından şiirler/@akheramosis)

ikilikler

ne zaman tanışmaya kalksam ismini söylüyor
ismini kendisi sanan çocuk

---

söylenmemesi gereken sözleri vardır insanlığın
sanatın, gerekliliği kaldıran sözleri

---

dörtlükler:

artık iyiden iyiye biliyorum ölmeyeceğimi
uyuyup uyuyup/ nasıl uyanıyorsam öyle
ve iyice eminim yaşamdan bıkıp düştüğüm yerde kalmayacağımdan
çocukken nasıl yaptıysam öyle

----

balıkçı türküleri söyleyen adam
hüzünlü kadın türküleri söyleyen kadını sever
adam, sevgi şiiri türküleri söyler
kadın, şiir gibi güler

-----

dörtlüklerin, ikiliklerin dışında:

sonbahar ballad' ları ve katiyen la majör
henüz ben hiç duymadan biliyorum
o sesle okuyorum okuduğum ne varsa
bir gün konuşsa emin olacağım ama biliyorum
sonbahar ballad' ları ve katiyen la majör

--------------------- i. s. 1302; amerika hayalken, akheramosis
http://www.youtube.com/watch?v=p8-Ahr9OmtM

Ölürken ne bir kağıt ne bir kalem,
hayaller olmalı yalnız ve ölürken sen,
yılgınsındır; bir kez daha gitmekten

sen büyük düşüncelerin arkasında
ya da bir sevgilinin dudaklarında bıraktın
sevdiğin o balıkçı türküsünü

kaçtın sonra
yalnız bırakmışlıklarındı aşklar
yalnız kalana kadar

isminden vaz mı geçmiştin?
Muamma kaldı kelimelerle bir
Soran olmadı gerçi sen konuşurken
( Hiç söylemek istemiş miydin? )

Sahi, yaşın da yoktu senin
Yaşı olur mu hiç insanın? dedin
Ve vazgeçtin yaşlanmaktan
Ya da erken ölmekten

O düşünceli dost
Ne içki ne sigara derken

Dinin yoktu
Kör bir çocuğa verdin onu
çocuk umut doldu o zaman
sen uzaktan seyrettin
katiyen gülümsedin
mermerden bir heykel
ustanın elinde
nasıl gülümserse
öyle

Dilin yoktu
Unuttun küfrederken
utandın da üstelik
şöyle bir uzaklaşıp
kendine dışarıdan bakarken

doğduğu yer olur insanın be adam!
o da yoktu sen yürürken
reddetmiştin,
nerelisin derken o milliyetçi
bir yere aitliği

Bir tek kendine tutundun
Ve düştüğünde sen
Yorulmuştun düşmekten
kalktın yine de
hazreti sandı birileri
sadece kendindin
başka ne varsa
olmayı reddettin
bakışından bilirim

en çok konuşmasını sevdin kadınların
sonbahar ballad' ları ve la majör
sol girse araya hüzündü adı
nereden çıkarırdı müzisyenler
la majöre sol koymayı
hiç bilemedin, ama dinledin
sebebin oldu notalar

hiç gitmediğin ülkelere gittiğin
resimlerin vardır bir de senin
nasıl da dolaşırsın sokaklarda
gözlerini kapatıp
gördüğün herkese sıcak bir merhaba dersin
hayallerinde kötü insanlar da mı yoktur senin?

kelimelerin mülkiyeti olmaz demek ne demeye gelir?
hiç anlatmadın, hiç sormadılar gerçi
kitabın yoksa bundandı
bundandı düşündüğün her şeyi
sen söylememişçesine söyleyişin
insanlar meczup sandı
meczupluk karakterindi bilmedin
iyi ki bilmedin, bilsen delirirdin

böylece geçirdin bir ömrü
ki ömürün sana göre tarih
başkasına sorsan bir sayıydı
aldırmadın bildiğinden ötesine

ne söylediysen sessiz söyledin
dinlemek isteyen duysun diye
insanlar ve şiirler
kelimerindi senin

ve şimdi sen
yine o balıkçı türküsünü mırıldanıp
susacaksın
sevginin sessizleşmesiyle bir

varsın sussun diyecekler
gülümseyeceksin
gülümsemeyi unuttuğun vakit?
öleceksin
karanfillerle bir

------------------------------------------ i. s. 1791, mozart son sözlerini söylerken; akheramosis

dip not: aslında susku zamanıydı bir süre, bir başka konuşmanın sisleri de olsun istedim. o sis ki, dağılsa hüzün dağılmasa dert.

edit: tekrar okudum da, bitmemiş bu yine yarım kaldık augusto.

edit 2: james dean, ölmeden önce ne düşündü?

Edit 3: yine kendin olmaktan
ya da gitmekten? Şimdilik gitmekten yazılı dursun.
geçmişten gelmişti, geçmişi düşünmeden.
en azından artık düşünemeyeceğini biliyordu.
bildiklerinin bununla sınırlı olduğunu bilmediği gibi.
fakat geleceğe de gidemiyordu.
arada, şuan da sıkışmıştı.
matrix'i izlemişsindir.
öyle bir yerde kalmıştı ki o,
ne gidebiliyor ve ne de gelebiliyordu.
kapısı açılan her trenden bi yumruk inecekti çünkü ona doğru.
ve düzen bozulup başka bir çıkış olmadığını anladığında,
düşünerek çıkmayı denedi.
lakin tüm bahşedilmiş yeteneklerine rağmen başaramadı.
tekrar ve tekrar deniyordu,
sonsuza kadar düşüneceğini sandığı bir anda,
işte o anda,
evrendeki tüm paranoyaların sınırını aştığında,
mutsuzluğundan mutlu olmasını öğrenecekti.
sonsuzmuş gibi sandığı bir süreçti bu.
ona sonsuz, başkalarına an kadar kısa gelen.
ve sonra lavaboya,
işemeye gitti.
lavaboya işeyecekti.
Karanlık sokaklarda yankılanırken ayaz gecelerin sessizliği,
Kayan bir yıldızın ışığı gibi hızlıca sönmek üzereydi hayalleri.
Yaklaştıkça koyulaşan gölgelerde küçülürken ümitleri,
Mezar taşlarında ki susuz çiçekler gibi yalnız solup gitmekte idi…
sızlanma

leyla'msın sen benim gönül tahtımda
beyaz bir leke gibi kara bahtımda
ezelden verdiğim gönül ahdimde
adının yazdığını biliyor musun

geceye karıştım siyah dediler
gözünün karasına silah dediler
yürüdüm, yollarına ırak dediler
sen benim menzilimi görüyor musun

baharlar seyrini saştı seninle
bir değil dört mevsim kıştı seninle
yüreğin bir kara taştı yeminle
sen benim hallerime acıyor musun

seneler bir türlü geçmek bilmedi
çektikçe dertlerim bitmek bilmedi
açtığın yaranın sızısı hiç dinmedi
sen benim yarama derman biliyor musun
çığlıklardaki sessiz harfleri saymak gibi
seni düşünmek.
hangi hecenin peşinden koştuğunu
bilmeden sözlerine düşmek.
kışın aynı kar altında,
geceleyin ayın ışığında
bir şiirin satırlarında buluştuğumuzu bilmek...

bir depremi okyanusla
paylaşmak gibi
seni düşünmek...
Yine kar yine boran
yine karanlık düştü göğüme
bu son
bir daha olmayacak derken
ümidimden kestim ümidi
hiç bitmeyecek
Artık biliyorum

Kime sorsam yolu
labirent
Hangi ışığı yaksam
lacivert
anahtarı kayıp kilidimin
ölümle nefes aralığı yaşam
anlıyorum

Kendimden başka
gidecek yerim
yokken
kendimden
saklanacak bir yer
arıyorum
**
dudaklarım alevdir
zümrüdüanka'dır kızıl cereli
ve tertemiz, mavidir ellerim
leylak kokar geceleri

öpsen yanarsın dudaklarımı
tutmasan ölürsün ellerimi...

ahmet akkuş
28 şubat 2012 (narsistanbul..)
ağlarken gülmekti
seni sevmek.
vapurdan martılara
simit atmaktı

aslan sürüsünün saldırılarından kurtulan
zebra gibi seni sevmek.

seni çok seviyorum.
yaşasın halkların kardeşliği

bağıra bağıra seviyorum seni!
BÜYÜK HARFLERLE.
noktasız, virgülsüz, soluksuz seviyorum bir es durmadan
dalgalanıyor adını anarken sesim
uzak denizlerde
kayalara çarpıyor sonra sıkışıveriyor
çıkmıyor sesim,
sesim çıkmıyor..

bir devlet kuruyorum adı seninle anılan,
sınırları geniş, ufku açık bir devlet
sınırları sen,
yöneten de ben oluyorum halkı da
tek bir yasası oluyor devletimizin;
o da sınırsızca sevmek!

sana doluyorum ben, sana taşıyorum
sana yaşıyorum.
sen varsan eğer o topraklarda
sen dolaşıyorsan
muhalefete gerek yok
tek başıma iktidar oluyorum!

ama sen yoksan,
faşist oluyorum!
anarşist!
komünist oluyorum!
yakıp yıkıyorum ortalığı
kendi devletine hain bir terörist!
ne sağım belli oluyor, ne solum.
öyle bir darbeliyorsun ki vatanımı;
güçsüz, yenik bir ordu oluyorum karşında.
anti- militanist!
bağırıyorum yine de kalkıp düştüğüm yerden;
yaşasın halkların kardeşliği!

sen yanımda olmayacaksan
yıkılsın saltanat,
yok olsun taht!
çeksinler kılıçlarını düşmanlarım ne çıkar
ganimetim sen olmayacaksan
savaşmam.
getirin tüm zehirli şarapları
sesim çıkmaz
içerim.
bir mezara koyarlar sonra,
çınar gölgesi olmasa da olur,
gizli gizli severim seni orada
sessiz sessiz,
yaşar giderim.
bu sabah senden önce uyandım
kıyamadım uykularına
usulca, uzuuunca, sessizce
seyreyledim bir sürü haller içindeki
en masum, en güzel halini
sen hep güzelsin bilirim
bakışın, sevişin, gülüşün
lakin uyurken bir başka güzel
sonra dalmışım
istesem de çıkamadım
sanki sıcak bir yaz günü
bir bardak soğuk suyun serinliği
ya da soğuk bir kış günü
sıcacık tavşankanı bir bardak çayın keyfi
senin derinliğine gömüldüğün
beni derinliğine çeken uykuların
bölmediğim sevdamı
kendimle çarpıp çoğalttım
haberin bile yokken
sen en güzel hallerde
en derin uykularındayken...
Kendi derinliğimde kayboluyorum, ıssız oluyorum birden bire
etrafım sisli şaşıyorum yalnız olmaya.
anlamıyorlar, oda anlamayacak biliyorum

şimdi beni şiirlerimle yalnız bırakın,
karanlık çöktü zaten, şehirde istemiyor bizi, orda duruyor öylece,
biri gelip yakıcak lambaları.

bir matematikçi gelip bölücek gündüzü, aydınlığı bölücek
rüyalarımızı karalıcak bir ressam birazdan eli kulağındadır.

çiçek pasajına gidelim diyecek bir kaç dost şimdi,
dağınık heryer, herkes sarhoş
al kurtar insanları benden
ki sen böyle gülerken
herkesi birden sevebilirim ben...
şiir yazmak isterim hep
kırtasiye tüketmekten başka birşey olmaz hep.
Aşkı kurtarmak lazım artık,Seni seviyorumdan.
biraz sensiz ve huysuzum bu ara
biraz uykusuz ,alkollü dağınık bir haldeyim.
sen olsan şimdi,
kızardın bu halime.
beni uyutmak için dizlerine yatırır,
saçlarımla oynar,
saçma sapan hikayeler anlatırdın bana.
ama bu aralar sen yoksun,
sensizim...huysuzum...halsizim
ne başıma koyabilceğim dizlerin var,
ne de bana anlattığın hikayelerin.
sevgilim en sevdiğim kitabımı almışsın giderken
sen gelmesen bile onu geri göndersen
sen koksa yıllarca
her sayfasını seni unutana kadar okusam
sayfalarını yaralarıma sarsam
olmadı ben gelsem
tekrar sevsek birmirimizi
sen bana baksan
'ben seni nasıl sevdim kadın' desen
sonra kahkahalarınla evimi yurdumu şenlendirip
'neden seviyorum bilmiyorum ama seni seviyorum'desen
sevmelerimize bahaneler bulamadığımız için sevsek birbirimizi...
sen diyorum bir ara uğrasan bana
balkonumuzda otursak yine
demli bir çay yapsam sana
fesleğenlerime ellerini sürsen, sen koksalar...
galibası yok artık özlemelerimin
seni çok özledim sevgilim...
bir kez daha mücadelenin ortasındayım...
bildiğim en büyük muammayla boğuşuyorum.
yaşa ve öl bugün...
''yaşa ve öl bugün''...
martılar!

boşlukta uyuyor gibiyim
kendimden biliyorum
iyi değil bu hallerim
ama sizi temin ederim
anlayacağım bir gün, neden gece
göremem sizi

martılar!

sözüm ona zormuş hasretlik
farkediyorum
üzerimde bir eksiklik
uçun siz özgürsünüz
görün benim göremediklerimi
yorulunca konarsınız

martılar!

gidin buradan.
külliyat: (bkz: sözlük yazarlarından şiirler/@akheramosis)

teni, nefesi ve saçları
en çok da saçları muammayken
gülümsemesini ben
sesinden biliyordum

dudaklarının arasından dişleri görünmemiş daha
kafanı geriye atmamış
henüz bir elinin üstü, avucuna çarpmamış
ve henüz soluksuz kalmamışım-
sigaramla bir.

göz kapaklarına dair çizgiler var yalnız
ki birazdan gülecek demektir bu
yani güzel kadın
gökyüzünde mavi, çölde sarı
alacalı bir cümbüştür dünya o vakit
bunu söyleyeceğim-
daha güzel gülecek, ne güzel.

şimdi ölmem gerekmese
gülüşünün sonunu görmeyi kabullenebilsem
o mutlulukta başka bir zaman ölünebileceğini bilsem
sen, gülsen-
ben, ölsem

-------- i. s. 1411; venedik' de binalar yükselmemişken; akheramosis
zor oluyor belki böyle bitirmek,
gerçekleri görüp dile getirmek.
seni kayıp etmek umurum değil,
derdim ; hayalleri yitirmek.
Ey,
parmaklarına konan kelebeklerin ölümü unuttuğu
avuçlarına çocukluğumu sakladığım sevgilim
yüzüne düşen tebessüm
yaşamak için bir umuttur
dudağının kenarına adım bulaşmış
elinin tersiyle sil
bana da ,
ölümü unuttur ...
ben bi kızı çok seviyorum
o çok idealist takılıyor
ben onun için çok kafa yoruyorum
alternatif mutluluk senaryoları yazıyorum
o gözlerime bakmıyor
lutfedip okumuyor
üzülüyorum

ben sevince çok abartıyorum
herşeyim kazan kaldırıyor
devrik bir sultan gibi
sembolik yönetiyorum benliğimi
o ise
tüm varlığıma vahiy gibi iniyor
tüm hücrelerim ona biat ediyor
itiraz edemiyorum
susuyorum.

gözleri o kadar güzel ki
bakmaya doyamıyorum
o bana bakınca gözlerimi kaçırıyor
o benim gözlerimi
düyadan kaçırıyor
ben ona bakınca
kurtuluyorum dünyadan
o beni maddeden kurtarıyor
bense onu sadece sevebiliyorum
ama söyleyemiyorum.

ve bir otobüste karşılaşıyorum
tek başına kalmış
diyorum ki
"çok güzelsin".
usulca fısıldıyorum,
"seni seviyorum"
o bana bakıyor
kimseler kayboluyor
herşeyler yok oluyor
abi birşeyler ters gidiyor
sonra
dayanamıyorum

uyanıyorum...