bugün

Her sonbahar geldiğinde ben ayrılıkları yaşarım. Elvedaları, yalnızlıkları, özlemleri, solgun kırık beklemeleri; Bir de adı konmayan iç çekişleri, korkuları, uzak ve dalgın bakışları akan sulara, hıçkırıkları...
Ne zaman sonbahar gelse unuturum içimdeki mavinin çağrışımını, beyazın ışığını, baştan aşağı acıya keser bedenim. Gülmeyi unuturum ne kadar zorlarsam zorlayayım kendimi, gülemem. Anlarımki, benim yüreğimde ağlıyor gözlerimle beraber... Şu uzak diyarlarda hüzün ve acı sızı sızı dokunuyor gönlümün en derin yerine. Karanlık bir dehlizde yolunu bulmaya çalışan şaşkın bir yolcuyum sanki. içimdeki deli rüzgarlar alıp buralardan çok uzaklara götürüyor beni... Uzak derin maviliklere savuruyor ruhumdaki özlemleri...
(bkz: sonbahar sarısında ayrılıklar yine hüzün tadında rüzgarlar)