bugün

özellikle bakırköy ve kadıköy'de konuşlandıklarını gözlemlediğim, dilencilik müessesinin yüz karaları olarak gördüğüm, 16-21 yaş arası, yeni türemiş bir nevi men in black.. uzaylı falan avlamıyorlar ama kılık kıyafet uyuyor bu tabire.. zira bunlar zaten karga sürüsü gibi birlikte gezdiklerinden, 15-20 metre uzaktan siyah, hareket eden, tek bir canlı olarak görülüyor.. katrana bulanmış bir gergedan düşünün, işte o görüntü.. tabii yaklaşınca seçiliyor aslında hepsinin özünde birer insan olduğu..

şimdi başlığa aldanıp 'vay bu hıyarağası kendini müzikle ifade eden gençlerimize, hem de onların paraya sıkışmış olmalarından istifade ederek saldırıyor' demeyin.. ya da deyin ya ne yapayım, biraz da öyle oldu.. ama anlatmak istediğim olayın gotiklik ya da dilencilik kısmı değil, bu iki birbirinden zıt kavramın birleşmesiyle meydana gelen kaotik vaziyet..

olayın dilencilik boyutuyla ilgili hiç bir terslik yok bence.. dilencilere elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım.. tabii ki türk filmlerindeki gibi okul masraflarını falan üstlenemiyorum ama varsa yanımda bozukluklarımı helal ediyorum.. 'sen şimdi ona verdin de ne olacak, gidip şarap alacak' tarzı yaklaşımlara da uyuz olurum, bana ne herifin ne alacağından, sorgulamak bana mı düşüyor 2 milyon verdim diye..
yani dilencilerle bir alıp veremediğim yok.. ayrıca biz de öğrenci adamız... benim de öyle denk geldi arada beş parasız kaldığım oldu sokakta.. buldum bir yolunu hep, milletten istemedim ama çok da uzaylı gibi bakamıyorum bu duruma..

olayın gotiklik yönü ile ilgili ise bir sürü terslik var bence.. her ergenin şiddetli ya da şiddetsiz geçirdiği bir evredir, bu kendini ifade etme boku.. ben çok şanslıyım ki şiddetsiz geçirdim, bu gotik kardeşlerimiz en şidetlisinden geçiriyorlar genelde.. ama siz hiç 35 yaşında kareli ayakkabılı ve makyajlı adam gördünüz mü, olmuyor işte bitiyor.. en az hasarla atlatmak gerekiyor bu yılları..

neyse bacım her konuda tanımlarımızı yaptıkan, fikirlerimizi belirttikten sonra beni böyle bir başlık açmaya iten noktayı açayım biraz da..

yürüyorum, deniz otobüsüne yetişeceğim, baktım bir duvar dibine çökmüş dört tane en bunalımından gotizme gönül vermiş arkadaş.. hepsi bir örnek giyinmiş, sanırsın blues brothers anasını satayım.. 'ağlayınca dağılmış makyaj' temalı makyaj falan da hep yerinde, özen gösterilmiş.. saçlar da klasik dördünün de, önler öne yatırılmış, arkalar havaya dikilmiş, kafa başı iki kutu egos ultra sert harcanmış.. etrafa sert sert bakıyorlar.. kendi aralarında da hararetli hararetli bir şeyler tartışıyorlar.. gören de kesin dünyanın boşluğu, felsefenin çöküşü, yaradılışın çaresizliği falandı filandı şeyler parçalıyorlar sanır halbuki eminim en uzun olanı diğerlerine iddada inter'den nasıl yattığını anlatıyordur.. neyse efendim ben yanlarından geçerken biri yaklaştı bana.. 'allah şimdi kamayı çıkarttı valla' dememe kalmadan, dünyanın en yumuşak sesiyle 'pardon' dedi, '1-2 milyonun var mı yemek yiyeceğim'
anaam.. sanki rutkay aziz, o ne pamuk sestir öyle..
e arkadaş yapma bunu ya.. ayağında 100 milyonluk ayakkabı, suratında onun iki katı kadar masraf çıkartan makyaj var.. öyle aman aman bir para derdin yok ki, açlıktan kırılma durumun yok ki imajına, şekline özen gösterecek moral motivasyonunu ve gazını bulmuşun.. bu yalan niye.. de ki sigara alcaz para çıkışmadı de.. bira alcaz de.. kızı yakaladık kurban edicez, bıçak yokmuş de.. yok onu deme lan polisi ararım.. neyse anladın işte.. yani ayağında ayakkabısı olmayan şarapçı amca gelip para istediğinde açım diye, veriyorum.. biliyorum o da gidip şarap alacak ama yine de bir konsepti var adamın, inandırıcı.. kendimi kandırma payı bırakıyor yani biraz bana, adamın ekmek alıp doyduğunu hayal edecek kadar verdiğim parayla.. hani hiç olmazsa eskiden karşıya geçicez, para yok diye isterdiniz, yine elimden geldiğince verirdim.. bu ne lan böyle.. iki dakika önce sırıtıyordun orda müzikal kankanla şimdi yanıma gelmiş açım para versene diyorsun.. hani hiç olmazsa şarapçı amcaya verdiğim parayla, şarap alınacak, dertler unutulacak.. sen gidip iki kutu jöle alıcan be canım be..
hadi herşeyi geçtim senin nerde kaldı isyanın be.. bari şu içine büründüğün geçici rolü biraz doğasına uygun oyna.. sen git karanlıklar prensi gibi gez ortalıkta sonra kestane alıcam diye allahın rapperından para iste..
bende de yoktu valla..
kısaca (bkz: sinyalci)
bi milyonun war mı diyerek'ten kadıköy rexx'in önünden gelip geçene sarkan enteresan kıyafetli bünyeler.