bugün

içine uzakdoğu sineması eklenerek güzel bir kompozisyon yaratılabilinecek farklardir.

haneke bu konuyla ilgili oldugunu sandigim bir projesinde, funny games adli filminin avrupa ve amerikan versiyonlarini ekerek sinema teorisine önemli bir destek saglamistir.

bir kaç yönelnedirme vermek gerekirse;

(bkz: amerikan bağımsız sineması)
(bkz: david lynch)
(bkz: david cronenberg)
(bkz: andrey tarkovski)

vs..

hamis: avrupa da tüketim toplumu sert ve şiddetli bir şekilde eleştirilebilinirken, amerikada bu bakışın hengamesi okunmaz.
amerikan filmlerinde dünyanın kurtarıcısı amerika olarak gösterilirken, avrupa filmlerinde dünyanın kurtarıcısı ab gösterilmez.

amerikan filmlerinde gark diyecek kadar gereksiz aksiyon varken, avrupa filmleri daha sakin geçer.

amerikan filmleri avrupa filmlerine göre daha basit kurgulanır, sonunda ne olacağı bellidir ama avrupa filmlerinde her an her şey olabilir.

amerikanlar, japonlar veya çinlilerle birlikte çok film çevirirken, avrupalılar avrupa sınırında kalmayı tercih ederler.

amerikan filmleri sadece amerika' da geçmez. avrupa ya da çin' de de geçer. ama avrupa filmleri sadece avrupa' da geçer.

amerikanlar sık ve gereksiz film yaparken, avrupalılar az ve öz yaparlar.
Avrupa kamerasi ve Amerikan kamerasi iki farkli dunyayi yansitir. Amerikan kamerasi genelde yasamin icinde rastlamakta zorlanacagimiz seyleri mesela dunyanin istilasi ve her nedense istilanin amerikadan baslamasi akabinde pentagon daki brain storming... bundan sonrasi malum brain storming in sonuclarinin uygulamaya konulmasi degil tabiki de kahramanin gelip planda ters giden seyleri duzeltmesi. Tamam amenna ama zaten plandaki hersey ters gidiyor demekki is tamamen kahraman tarafindan yapiliyor. muthis aletler vesaire... bu olayin temellerine arkadaslar deginmis ben iki somut ornekten yola cikayim. Mesela DIE HARD 4... Bu film Bruce un da katkilariyla tabi gercek otesi ya da gerceklesebilir fakat muthis ince ve acayip zor bir yolla basarilabilir. Muthis bir teskilat gerektiren bir yikim operasyonuyla ve dahi bir liderle basarilabilecek bir suc. Kime karsi suc Amerikan devletine ve dolayisiyla dunayaya tabiki de. Cunku amerikaya karsi olan dunyaya da karsi olmustur demektir. Ne yani uzaylilarin istilasina ugrasak bu dunyayi bu istiladan kim kurtaracak bir afrika ya asya ulkesi degil herhalde. tabi ki amerika. Simdi filmin aksiyon sahneleri dehset. araba ile helikopter falan dusuruluyo ki fizik kurallari vedahi diger ilimlerin bilgisini de ihtiva etmek elzem boyle bir atraksiyon icin. neyse cok dallanip budaklandik konudan sasmayalim. boyle gercek olan ile olmayan arasinda hatta cogu zaman hayallerin gercek elbisesi giydigi bir film dunyasidir hollywood kamerasi. yasamin icinde cok rastlanmayan seyler islenir. zaten ilginc de bir romantizm anlayisi vardir. romantizm filmlerinden begendgim bir tanesi varsa (o da gercekte romantik film olarak cekilmedi zaten) brad pitt in oynadigi joe black tir. (Brad Pitti oynadigi jesi jeyms bu anlamda amerikan kamerasinda avrupa etkisinin yansimasidir bana gore)
neyse biz avrupa kamerasina donelim. yasamin icinden her gunrastlayabilecegimiz seyleri derinlemesine bir tahlille inceleyerek bazen isin cilkini cikarirlar ve cogu zaman insani yorarlar. ama tam bir beyin firtinasina sebep olan ve izleyiciyi aksiyon sahneleriyle degil diyaloglariyla ve bir sonra yasanacaklara duyulan merakla ekrana kitleyen dahiyane eserler de mevcuttur. Bir ornek olarak Lars Von Triers i verebilirim. The Element of Crime the Kingdom gibi filmlerden daha da onemlisi Europa ile AVRUPA yasamini ve kulturunu Dogville ve Manderlay gibi filmlerle de amerikanca yasamin temel kavram ve bilesenlerini ortaya koymaya calismistir. goruldugu gibi daha sanatsal ve yasama yonelik analizler iceren yasadigin zamani ve mekani ve dahi buna bagli unsurlari anlama cabasi ile uretlmislerdir.

kisacasi iki kamera arasinda daglar kadar fark bulunmakla birlikte yukarida da belirttigim gibi holivuud yapimlari avrupa kamerasindan etkilenmistir.